EN SON NE ZAMAN DURDUNUZ VE HİÇBİR ŞEY YAPMADINIZ? Siz bu gönderiyi okurken ben muhtemelen ayvayı yemiş, pişmanlık ve acı içerisinde her yeri tutulmuş bir şekilde Nepal'de inzivada olacağım... :) Bugün yayınlanan podcast içeriğinden sizi haberdar edebilmek için bu gönderiyi önceden planladım. Ne inzivası? İsmi "Vipassana". Sanskritçe gerçeği görmek anlamına geliyor. 10 gün sürüyor ve bu süre zarfında konuşmak, telefon ve tüm elektronik eşyalar, çalışmak - müzik dinlemek, okumak ve yazmak yasak. Dahası dördüncü günden itibaren “Güçlü kararlılık oturumları” sırasında hareket etmek dahi yasak. Günde 10-11 saat kadar meditasyon yapılıyor. Sabah 06:30 ve 12:00'deki öğün dışında yemek de yenilmiyor.
.
Ben de bu felsefeyi öğrenmeye değil; deneyimlemeye geldim. Felsefi gezginlik dediğin... :)


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Nepal'de İnzivaya Kapanıyorum

Dürüst olmak gerekirse şu an çok gerginim. İstanbul Havalimanı'ndayım ve benim uçağımın kalktığı kapıdayım. Pano'daki Delhi yazısını görünce bile biraz gerildim. Birdenbire her yer Hindistan'a döndü yeniden ve ben Delhi Havalimanı'nda iki buçuk saat bekleyeceğim. Katmanda uçuşum aktarmalı çünkü. Gerçekten böyle kafamın içinde gidiyorum. Şimdi gözlerim yaşlı gibi şarkılar çalıyor. Yeniden 10 gün paket bisküvi yiyecekmişim gibi hissediyorum. Yani neden böyle şeyler yapıyorum? Meksika'ya da gidebilirdik. Oranın da kendine özgü bir felsefesi vardır sonuçta. Çok gerginim. Neyse, uçağıma bineyim.

saatlik anlamsız bir bekleme sonrasında uçak geldi.

Buda Airlines Buda'nın doğduğu şehir Lumbini'ye gidiyorum şimdi. Bir pasanayı da orada yapacaktım zaten. Rüzgarsız bir yerde devam ederiz. Dünyaya

Fırlatıldığın bu serisinde felsefenin izinde yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu

30 Eylül 2023, siz bu kaydı dinlerken muhtemelen ben ayvayı yemiş, pişmanlık ve acı içerisinde her yeri tutulmuş bir şekilde inzivadı olacağım. Ne inzivası dediğinizi duyar gibiyim. Bunun isminden ve içeriğinden bahsetmeden önce bir takım kurallar silsilesi vermek istiyorum ki yapıp yapamayacağınızı siz de kendi kafanızın içerisinde tartın bu sırada. 10 gün boyunca konuşmak yasak.

Oradaki diğer katılımcılarla göz temasında bulunmak dahi yasak. Telefon dahil olmak üzere tüm elektronik cihazlar yasak. Buna Apple Watch gibi saatlerde dahil eğer ki bir saat kullanma ihtiyacınız varsa eski tip alarmlı bir saat götürmeniz gerekiyor. Yoga yapmak, hareket etmek yasak. Çalışmak yasak. Müzik dinlemek yasak. Kitap okumak yasak. Yazı yazmak, kalem defter götürmek yasak.

Ve öldürmek de yasak, bu normal gelebilir ama karşınıza çıkan şey bir salyangoz veya örümcekse bile öldürmemelisiniz.

Çalmak yasak. Mastürbasyon ve seks yasak. Nitekim zaten kadınlar ve erkekler farklı alanlarda duruyor. Yalan söylemek yasak. Uyuşturucu ya da alkol, bunlar da tahmin edebileceğiniz gibi yasak. Ve dahası, güçlü kararlılık adlı oturumlar sırasında hareket etmek, gözünüzü açmak, kapatmak dahi yasak. Ne gibi bir inziva bu? Dilara sen neyin içindesin ve neye gidiyorsun diye soruyorsanız, bunun ismi vipasana.

Vipassana Sanskritçe bir kelime, gerçeği görme anlamına geliyor. Budizm'in kökenlerine dayanan bir meditasyon tekniği olarak bilinir. Bu teknik bizzat Siddhartha Gautama tarafından yani bizim Budo olarak adlandırdığımız kişi tarafından keşfedilmiş ve öğretilmiştir.

Vipassana tekniği ya da vipassana meditasyonu dediğimiz şey ilk başlayanlar için 10 gün kadar sürüyor. Ama bunu ikinci kez yapıyorsanız veya daha önce defalarca vipassana meditasyonuna katıldıysanız 3 günlük hatta 1 günlük pratikler dahi var. En temelde zihni sağlıklı ve güçlü tutmak için yapılan bir egzersiz olduğunu söyleyebiliriz.

Başka kurallarından da söz edeyim ve sesli bir şekilde bahsederken benim de gerginliğim artsın. Kendimi eziyet etme niyetindeyim herhalde bugün. Aynı zamanda bir de yeme konusunda bazı kurallarınız var. Her sabah dört buçukta gong eşliğinde uyanıyorsunuz. Altı buçuğa kadar aç bir şekilde odanızda veya meditasyon hall adı verilen salonda toplu meditasyon yapıyorsunuz.

6.30'da vegan bir şekilde beslendiğiniz bir kahvaltı sunuluyor. Sonrasında 2 saatlik tekrar bir meditasyon var. Öğle yemeği ise 11.30-12 civarında veriliyor ve bu son öğününüz. Yani öğle yediğiniz yemekten sonra taa ertesi sabahki 6.30 kahvaltısına kadar hiçbir şey yemiyorsunuz.

Neyse ki arada bir ikindi çayınız var, bu da saat 5 civarında veriliyor. Bunun sebebi ise midenizin dinlenmesi ve böylelikle zihnin aktif kalması için akşam yemeği verilmiyor. Çünkü akşam yemeği yediğimizde aslında vücudumuz tembelleşiyor, hem sabah 4'te kalkmamız zorlaşıyor, hem de midemizin bir şeyler sindirmesine harcayacağımız enerjiyi aslında meditasyonda, farkındalıkta, dikkat konusunda kullanmamız isteniyor.

Kulağa adeta bir ceza veya eziyet gibi geldiğinin farkındayım. Ve şu an bunu yapmaya doğru gidiyor olmam, 24 saatin kalmış olması da oldukça enteresan. Vipassana İncivası'na başvurduğunuzda orada şey yazıyor. Vipassana bir felsefi eğlence veya felsefi deneyim değildir. Hani bunun ciddiyetini bilerek buraya gelin yazıyor. Ve bir sürü de disiplin kuralı veriliyor ve onları onaylamanız gerekiyor. Şimdi benim için hem meditasyon pratiğimde derinleşmek istiyorum. Tabii bir yanıyla önemli bir şey bu ama.

Diğer yandan felsefi bir eğlence de sayılabilir mi? Evet, kısmen. Çünkü içerik üretiyorum. O yüzden başvurum sırasında felsefi bir içerik üretici olduğumu, YouTube kanalımı olduğunu söylemedim. Doğrudan bir öğrenciyim şeklinde doldurmuştum.

Şimdi gitmeden yalan söyledim aslında yani Budizm'in kurallarını takır takır çiğnemeye başladım bile. Şaka bir yana buradaki amaç ne? Neden böyle bir şey yapalım? Bunu yaptıktan sonra aydınlanıp birdenbire böyle spritüel bütün bilgiler beynime yüklenmeye mi başlayacak? Ne oluyor? Bunu konuşalım istiyorum.

Şimdi herkes durduğu pozisyonda böyle rahat bir şekilde otursun. Birden böyle guided meditasyona başlıyormuşuz. Hayır, hayır. Bir soru soracağım ve kendinize karşı dürüst olmanızı istiyorum. En son ne zaman durdunuz ve hiçbir şey yapmadınız? Çok basit bir soru gibi. Yani durmak ve hiçbir şey yapmamak çok basit, çok kolay olsa gerek. Ama hepimizin içten içe bildiği bir şey var. Durmak ve hiçbir şey yapmamak hiç kolay değil.

5 dakika bile duramıyoruz değil mi? Elimiz hemen telefona gidiyor. Ya bir şey izlemek istiyoruz, ya bir şey dinlemek istiyoruz, ya bir şey okumak istiyoruz, ya birini aramak istiyoruz. Hep bir şey yapmaya çalışıyoruz.

Peki hiçbir şey yapmamayı denemek nasıl olurdu? 10 gün boyunca. Hatta bu öylesine bir hiçbir şey eylememe anı ki konuşmayacaksınız bile. Göz temasında bile bulunmayacaksınız. İnsanların yüzlerini okumaya çalışmak gibi, kıyafetlerine bakmak gibi niyetler de yok. Sadece kendi zihninizin sarayı içerisinde 10 gün kalacaksınız.

Bir açıdan kulağa çok kolaymış gibi gelse de aslında Vipassana'nın dünya üzerindeki en zorlu deneyimlerden biri olduğu söyleniyor. Ben çok fazla insanın deneyimlerini okumak istemiyordum gitmeden önce ama kendimi tutamadım çünkü 2-3 gündür aşırı gerginim. Bunun da nedenlerinden birazdan bahsedeceğim. Herkes hayatında deneyimlediği en zor şey olduğunu söylemiş. Hatta bazı kadınlar doğumdaki deneyimiyle kıyaslamış. Bu da daha da ürkütücü bir hale getirdi.

Şimdi biraz meditasyon meselesinden bahsetmek istiyorum. Yani bunu böyle Hint felsefesine özgü, spritüel, mistik bir yolculukmuş gibi düşünüyorsanız aslında tamamen fizyolojik, biyolojik bir süreç olduğunu konuşalım.

Bu meditasyon tekniği herhangi bir din veya inanç sistemine bağlı olmaksızın herkes tarafından uygulanabilir. Çünkü burada yaptığımız şey kişinin kendi deneyimleri ve içsel gözlemleri üzerine odaklanmak. Yani burada herhangi bir dinin öğretisi üzerinden ilerleyen bir süreç yok. Zaten Vipassana'nın öğretmeni ya da rehberi olarak bilinen Goenka'nın tasarlamış olduğu bu sistem doğası gereği de oldukça seküler. Yani herhangi bir dini metin üzerinden ilerleyen bir süreç yok.

Çünkü temel amacımız anın içerisinde olmak, odaklanmak ve duygularla mücadele etmek. Zaten temel amacı Buda'nın da buydu değil mi? O yüzden Buda mesela teorik araştırmalar yapmak gibi meselelerle ilgilenmek yerine... ...pratikteki yaşamımızı dönüştürmek konusunda bir öğreti sunar. Burada meditasyonun zihnimizi sakin ve berrak kıldığını söyleyebiliriz. Aslında rahatlamak için zihnimizi eğitmenin bir yoludur.

ve düzenli aralıklarla kendimizi gündelik hayatın koşturmasından soyutlayarak ara verdiğimizde aslında bunun zihnin dağılmasını engelleme konusunda, onu eğitme konusunda pek çok faydası olduğu ortaya çıkmış.

Bu konuyla ilgili Netflix'te bir belgesel var Headspace. Aslında Headspace bir aplikasyon ve bu aplikasyonu tasarlayan kişi ya da daha doğrusu onun siyasu Andy isimli biri. Andy her ne kadar İngiltere'de doğup büyümüş olsa da kaybettiği insanların acısıyla baş edemediğinde baya Kuzey Hindistan'a gidip Budist bir keşiş olarak senelerini geçiriyor.

ve keşişlik hayatı boyunca öğrendiklerini de sonra yeniden modern hayata döndüğünde dersler halinde tasarlamış, onun yeryüzündeki en zengin Budist keşiş olduğuna ilişkin böyle komik haberler vardı. Headspace'i izlerseniz bu meditasyon pratiğiyle neyin kastettiğimi, nasıl aslında seküler bir şekilde yapılacağını görürsünüz. Çünkü belgeselde de şey kısmı vardı.

Bütün amacımızın ilgiyi odaklamak olduğu, buradaki kelimelerin, soruların, cümlelerin, imgelerin, nefeslerin, mantıraların tamamının odaklanmayı kolaylaştırdı. Aslında bakarsanız bunu böyle İslam kültürü içerisinden de düşündüğümüzde şey vardır ya, İşte ilahiler aracılığıyla meşk yapmak deriz. Orada da sürekli olarak tekrarlanan müzikle belirli bir ritimde devam ettiğiniz bir şey var. Çünkü bütün dikkatinizi toparlıyorsunuz ve dikkati toparladığınız anda kendinizden geçiyorsunuz gibi bir fikir var. Hem o Headspace adlı belgeselde hem de ben Budizm üzerine böyle seküler bir yerden araştırmacı olduğum için Budizm ve sinir bilim üzerine de araştırmalara bakıyorum. Şöyle bir yere varıyoruz. Zaten 3000 senelik bir teknikten söz ediyoruz ama antikler bunun etkisini biliyor ama nasıl olduğunu bilmiyorlar. Arkasında çalışan doğal mekanizmayı bilmiyorlar. Haliyle bilmediğimiz yere spritüel güçleri yerleştiriyoruz.

Ama biz bugün artık MR cihazlarıyla rahiplerin beyinlerini inceleyebiliyoruz. Yani meditasyondan önce, meditasyon sırasında ve meditasyon sonrasında ne olduğuna bakabiliyoruz. Ve baktığımızda gördüğümüz şey, beynin esenlik ve mutluluktan sorumlu bölümüne daha fazla kan gitmesi, nabzın yavaşlaması ve düzenli bir şekilde yapıldığında beynin nöroplastik yapısı sayesinde beynin yapısını dahi değiştirmesi.

E şimdi ne oldu? Arkasında yatan tamamen biyolojik bir sistem var. Bu kısımda zaten benim felsefi inançlarımla da oldukça doğru orantılı. Çünkü doğadan başka hiçbir şey yok. Yani bizim mistik sandığımız, spritüel sandığımız şeyler bana kalırsa aslında bilgi eksiğine dayanan materyalizm. Ama bu apayrı bir metafizik tartışma.

Yine de Buda'dan da bir tane alıntıyla bu söylediğim şeyi tamamlayacağım. Buda'nın bir saat boyunca sadece nefesine odaklanmayı başarabilen birinin aydınlanacağı söylediği rivayet edilir. E ne oluyor o ara? Gökyüzünden evrenin sırları domland mı ediliyor? Hayır. Zihinde değil bedende oluyorsunuz. Sadece olma halinde oluyorsunuz. Yani haliyle aydınlanmak dediğimizde biz hayatı olduğu haliyle görmek ve kabul etmekten söz ediyoruz. Bu kadar.

Yani bir pasana yapan birine ben de dahil olmak üzere sonrasında eee aydınlandın mı anlat bakalım demek hiç de anlamsız bir soru değil çünkü aydınlanmayı nasıl tanımladığımızla ilgili bir şey bu. Hani şöyle sözler vardır ya aslında hakikat oldukça basittir.

Bilgisizlik meseleyi daha karmaşık hale getirir. Yani aydınlanmak, hayatın gerçekliğine temas etmek o kadar da komplike, karmaşık bir şey olmak zorunda değil. Onu olduğu haliyle görme becerisi geliştirebilmek belki de aydınlanmanın kendisi ya da benim aydınlanma tanımıma göre de öyle. Bilgelik meseleyi daha karmaşık hale getirmekten ziyade sadelikte görmek diye düşünüyorum. Bu noktada bölümü ufak bir ara verelim. Sonrasında kaldığımız yerden devam edelim.

çıktım. Katmandu'dan gelmiştim. Şimdi Lumbini'ye gidiyorum. Bu Vipassana yapacağım yere. 1 Ekim'de başlayacak. Bugün ayın 29'u. Bir bugün, bir de yarın var. Dinlenmek ve hazırlanmak için.

Bir taksiye bindim. 28 kilometre mesafede şehir merkezinde havalimanım. Taksiciye şey diye sordum. Daha önce Nibip Hasan'a denedin mi diye. Elbette denedim dedi. Ama sonrasında deneyiminin nasıl olduğunu sorduğumda bu konu hakkında konuşmayacağım dedi. Şimdi zaten gerginim. Zaten heyecanlıyım. Doğma büyüme Nepalli bir Budist bile o konuya girmek istemiyorum dediyse neden böyle şeyler yapıyorsunuz diyecektim.

Neyse, daha 48 saat kadar zamanımız var. Vipasına'ya

geri dönersek de amaç, o 10 günün sessizliğinde zihnimizin algıladığımız gerçekliği ne kadar çarpıttığını görmek. Hayatımızı zorlaştıran şeylerin çoğu aslında yaptığımız varsayımlardan ve bu varsayımlara verdiğimiz tepkilerden kaynaklanıyor.

İşte böylesi bir on günlük pratik içerisinde elbette bazı yönlendirmeler var. İlk üç gün nefese odaklanıyorsunuz, dördüncü günden itibaren bedeninizi tarıyorsunuz ve günün belirli saatlerinde arkada işte bu Vipassana ekolünün kurucusu olarak kabul edilen Goenka'nın sesleri eşliğinde yönlendiriliyorsunuz. Yani bir eğitim programı gibi de düşünülebilir.

Bütün duygulara karşı ne arzu ne de tiksinti göstererek sakin kalabilmeyi başarmak amaç. Ki böylesi bir olduğu haliyle görmek, sakin olmak, kabullenmek, hoşnut olmak meselesi aynı zamanda bence stoik felsefede oldukça uygun ki stoicilerden de burada bol bol bahsediyoruz. Peki ben ne hissediyorum? Biraz da kendi duygularımdan bahsedeyim. Burada 10-15 dakikalık bir Vipassana anlatımı yaptıktan sonra.

Şöyle ki, birincisi çok büyük bir hata yapmış gibi hissediyorum. Çünkü Nepal yanlış seçimdi. Aslına bakarsanız ben gitmeden önce her yeri böyle günlerce araştırırım. Böyle konularda dikkatliyimdir, hava durumuna bakarım, pek çok şey. Ama Nepal'e gelirken hiç araştırma yapmadım. Sadece şunu düşünmüştüm. Lumbini denen bir yer var. Orada çok ünlü bir Budist manastırı var, Kopan. Aynı zamanda Lumbini, Buda'nın da doğduğu yer. Ve Budistler için neredeyse bir haç mekanı olarak kabul ediliyor. Burada pek çok ülkenin yaptırmış olduğu Budist tapınaklar var. Orada yapmam hikaye bağlamında anlamlı ve değerli olabilir diye düşündüm. Ama gelin görün ki şu an kaldığım Lumbini subtropikal bir bölge. Bu yüzden öğle saatlerinde 36 dereceyi buluyor sıcaklık. Nem %76 oranında. Adana'ya daha önce gidenleriniz varsa anlayacaktır. Çok sıcak ve nemli. Yani otel odasının dışına çıkamıyorum.

Bir de dere nehir bataklık civarında olduğu için ciddi bir böcek sinek arı meselesi var. Mesela az önce kaldığım otelde kahvaltıya giderken kurbağa gördüm. Bakın çok enteresan bir bilgi daha. Lumbini dere nehir bataklıklardan oluştuğu için bu derelerin üzerindeki bitki ne? Lotus çiçeği yani nülüfer. Biz budayı her zaman nülüfer çiçeğinin ortasında oturarak temsil edildiğini görürüz ya da Budizm'de mesela Lotus nülüfer çiçeği

Kutsal olarak kabul edilir. Çünkü Lumbini'de bu oldukça yaygın. Tabii bunun temel sebebinin Lumbini'deki coğrafya yapılanma olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü antik Mısır metinlerinde bile lotus çiçeğinin anlamları var. Keza Hinduizm'de de. Ama böylesi bir ortaklık olduğunu daha belirtmek istiyorum.

Diğer konu ise su. Nepal dünyadaki en yoksul ülkelerden bir tanesi. Bu yoksulluğun bir sonucu olarak hijyen konusunda ciddi sıkıntılar var. Yani çeşme suyu ile dişlerinizi bile fırçalamamanız gerekiyor mesela. Şimdi benim kalacağım Vipassana merkezinde yeterli su var mı? Bundan emin değilim. Temiz mi? Bundan da emin değilim. Mesela Vipassana merkezinde tuvalet kağıdı dahi yokmuş. Kendi tuvalet kağıdımızı götürmemiz gerekiyormuş.

Ama şu an Lumbini'de böyle süpermarket falan da olmadığı için bu konuyu otelden tuvalet kağıdı araklamak suretiyle çözmeye çalışıyorum. Yani her gün ikişer ikişer ikişer rulo istiyorum. Düşünsenize İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan gelirken altılığı solo getirdiğim. Yani mantıklı bir şey değildi zaten.

Bu hijyen konusu beni yemek konusunda da kaygılandırıyor. Kabuklu hiçbir şeyi yemememiz gerekiyor. Veya salata gibi çiğ pişmemiş yemekleri de yememiz tavsiye edilmiyor. Zaten günde iki öğün besleneceğim. Öğle yemeği olarak salata gibi bir şey verildiğinde ne yapacağım? Ya bunu yiyeceğim ya da açlıktan kırılacağım. Ki ben zaten açlığa çok fazla dayanabilen bir insan değilim. Bende hipoglisemi var. Üç saatte bir bir şeyler atıştırmam lazım. Yoksa kan şekerim çok hızlı bir şekilde düşüyor.

Bu pratik koşullar olayı bayağı zor bir hale getirdi. Böyle bir hata yaptığıma açıkçası inanamadım. Yani ben nasıl Vipassana için Nepali seçerim diye 2-3 gündür böyle kendimi yerlere atıyorum ve kendimi o kadar kızgınım ki anlatamam.

Sanki böyle Vipassana zaten yeterince zor bir tekmede kendime ben atayım demişim gibi ya da kendim için daha zor hale getirmişim gibi yani bilmiyorum bilinçaltımda nasıl bir motivasyon vardı ama normal şartlarda geçen defa Vipassana yapmaya karar verdiğimde bu Tayland'daki kaza meselesini hatırlarsınız. Ben Tayland'da aslında Vipassana için gitmiştim ve iki gün kala motosiklet kazası yapmıştım ve bir ay orada mahsur kalmıştım.

En iyi Vipassana merkezlerine falan da bakmıştım. İnsanlar böyle Yeni Zelanda'da, Avustralya'da, Londra'da, Amerika'da ormanın içerisinde serin, en azından hijyenik yerlerde bunu yapıyorlar. Bakın lüks talebinde değilim. Yani lüks olan bir yer olsun, rahat, konforlu bir yer olsun demiyorum. En azından insani şartlar olsun. Yaşam için gerekli şartlar, işte hava, su, temizlik gibi şartlar sağlansın ki zaten zorlu olan Vipassana'yı yapabileyim değil mi? Bunu tamamen göz ardı edip Nepal'e gelip bir pasana yapmaya karar verdim. Sanki böyle 40 yıllık hippiyim, sırt çantamla geziyorum, hijyen ve yemek konusu benim için hiç önemli değil. Sokak lezzetleri deniyormuşum gibi ki asla böyle şeyler yapmam. Çünkü yaparsam bedenimin buna nasıl tepki vereceğini biliyorum. Kalkıp Katmandu'da bile değil, orası da Nepal'in başkenti, Lumbini isimli küçücük bir köyde bir pasana yapmaya geldim. Yani inanamıyorum.

Ve ben bu meseleye taktığım için konu daha da büyüdü. Şu an daha ben gitmeden şey kafasındayım, kendimle pazarlık yapıyoruz. İşte en azından beş gün kalayım. En azından dördüncü günden sonraki pratiği de göreyim. Dört gün aç kalırsam yaşayabilir miyim? Dört gün hiçbir şey yemezsem ne olur? Valizime çaktırmadan birkaç paketlenmiş bisküvi koyarsam, işte kolonya koyarsam, Domestos dezenfektan koyarsam, beşinci güne kadar idare edebilir miyim?

Bir yandan da şöyle bir problem var. Ben bütün programımı yine bir hata, sanki 10 günü tamamlayabilecekmiş gibi yaptım. Mesela Japonya biletim ve rezervasyonlarım 14 Ekim'de başlıyor. Diyelim ki erken çıktım, 3. günde terk ettim bir pasanayı. Ayvayı yine yedim. Aradaki zaman diliminde gidecek bir yerim ve planım yok. Nepal'de kalmak da çok keyifli olmadığı için başka bir ülkeye geçmem lazım ve çevre ülkelere bakıyorum.

E bir yandan da bunları düşünmeye başladığım için zaten iş sulandı. Yani bu niyetle ben 10 günü zaten tamamlamayacağım diye girdikten sonra benim onu bitirmeme çok da imkan yokmuş gibi gözüküyor. Ama kendim için koyduğum bariyer 5 veya 6. gün yani o 2. round'u görmek. Bundan sonrası çok da böyle ateizm, materyalizm diye başladım ama şöyle devam edeceğim. Bundan sonrası kader kısmet arkadaşlar. Hiçbir fikrim yok.

Ama şunu itiraf etmem lazım. Keşke farklı koşullar altında olsaydı da bunlar yerine pratiğin kendisine doğrudan odaklansaydım. Kendime bahane mi uyduruyorum şu an diye de düşünüyorum ama yani su hijyenik değilse değildir. Dizanteri veya ishal olduktan sonra pratiğe zaten devam edemem. Ama belki de hiçbir şey olmaz, bilmiyorum.

Bilmiyorum. Neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. Ve kendime bu kadar zorladığım için de bir yandan sinirleniyorum daha. Kendime öfkeliyim, çok ciddiyim. Yani ne hissediyorsun derseniz öfke hissediyorum. Dışarıdaki dünyaya karşı bir öfke değil, kendime karşı çok öfkeliyim. Yola çıkmadan önceki kaydımda kaygılı ve korkulu olduğumu söylemiştim. Şimdi de öfkeli olduğumu fark ediyorum.

Çünkü geçenlerde Instagram'da paylaşmıştım Bodler'in Paris Sıkıntısı adlı metninden bir sözünü. Ben her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir demişti Bodler.

Hatta paragrafın tamamı şöyle. Bana nereye gittiğimi bilmeden, hiç kimse de buna kulak asmadan, hep burnumun doğrusuna gitmek, hep yeni ülkeler görmekten zevk alırım gibime gelmiştir çoğu kez. Hiçbir zaman, hiçbir yerde rahat edemem. Her zamanda bulunduğum yerden başka bir yerde daha iyi olacağımı sanırım. Bu paragraf benim durumumu anlatıyor şu sıralar. Felsefi bir arayış demiştik ama bu teorik bir arayış değildi.

Hikayenin en sonunda altından neler çıkacağını yavaş yavaş görmeye başlayacağız sanırım. Kaçıyor muyum, arıyor muyum bilmiyorum ama belki de sadece kaçtığım şeye ilişkin yeni bir bakış geliştirmeyi deniyorumdur. Şairin de dediği gibi bütün gitmelerimizin amacı dönmek olacaktır belki de başladığımız yere. Neyse yolun sonunda hep birlikte bunu öğreneceğiz.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşmek üzere. Hoşnut ve meraklı kalın.

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Foucault Felsefesi: Söylemin Düzeni

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.



Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.

Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Felsefede İfade Özgürlüğü ve Sınırları

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Spiritüalizm Neden Seküler Kesimde Popülerleşti?

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Dans Etmesini Bilmeyen Bir Tanrıya İnanamam

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Neden Erkekler Günü Yok?: Feminizme Dair 4 Yanlış

Bu bölümde Pascal’ın ünlü bahis argümanı üzerinden ilerliyoruz: “Tanrı'nın var olduğuna bahse girerek kazancı ve kaybı tartalım. Bu iki ihtimali değerlendirelim. Eğer kazanırsan, her şeyi kazanırsın; eğer kaybedersen, hiçbir şey kaybetmezsin". Öyle mi? Yoksa bu argüman hatalı mı? Felsefi düşünme pratiğine hoşgeldiniz!

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Tanrı Kumarı: Varsa Hapı Yuttuk mu?

Dijital platformlar sayesinde felsefe akademinin dışına taşarak ilgi gören bir etkinlik haline gelince sürekli birbirine taş atan ve birbirlerinin felsefe yapma biçimlerini eleştiren kişilere rastlamaya başladık. Kimi tarihçi, kimi mantıkçı, kimi epey spekülatif. Bu bölümde akıllardaki bazı soru işaretlerini gidermek adına bazı kategoriler koyarak felsefe ile ilgilenmenin üç haliden söz ediyorum. Hangisi daha münasiptir siz karar verin.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Benim Felsefem Senin Felsefeni Döver

Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde en aşağılanası insanın, artık kendini aşağılamayan olduğunu söyler. Yükselmek için, önce batmak gerektiğini bilmez.

Bu bölümde Nietzsche’nin deve-aslan-çocuk metaforlarını inceleyerek tininin evriminden söz edeceğim, kendimizi aşmak için.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kendi Batışını İstemek

Bu bölümde doğum günümdeki bazı kararlarımdan çıktığım yolda Alan Watts'ın eşliğinde Doğu ve Batı düşüncesindeki aydınlanma ve kurtuluş anlayışları arasındaki çarpıcı farkı inceliyorum. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kahkahada Aydınlanmak

Bu bölümde, küçük bir zeytinden Uzak Doğu'ya uzanan bir zihinsel yolculuğa çıkıyorum ve bu yolda farkındalık ve şimdiki ana odaklanmanın önemi ele alıyorum.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Zeytinin İçindeki Evren

Meditasyon Hapishanesindeyim. Sessizlik içerisinde 10 gün boyunca günde 10 saat meditasyon yapılan Vipassana pratiğimi tamamlayamadım. Bu bölümde neden tamamlayamadığımdan ama bu süreçte bile neleri farkedip bir yandan ağlar bir yandan gülümserken oradan ayrılışımdan söz ettim.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Neden İnzivayı Yarısında Terk Ettim? Nepal Günlükleri

Onlarca içerik içerisinden bu seriyi dinlemeye karar verdiğine göre muhtemelen senin de fark edip anlamlandıramadığın bir gerçek var, kendimizi bu dünyaya fırlatılmış halde bulduk. Bu yüzden bu podcastte bildiğimizi sandığımız ama muhtemelen yanıldığımız ya da belki de üzerine hiç düşünmediğimiz ama düşünmemiz gereken konuları ele alacağız.

Felsefenin İzinde

Felsefenin İzinde Yollara dönme vakti! Asya maceramızı sonlandırmadan önce Nepal ve Japonya’ya doğru yola çıkmadan önceki son günüm… Galata’da stüdyoda otururken bu kez heyecan ve neşeden değil; korkulardan bahsettim. En azından sürekli güçlü durmak zorunda olmadığımı artık kabullendiğim bir yaz oldu. Yol öncesi dertleşme seansı, sonrasını biliyorsunuz… Bitmeyen maceralar!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Felsefenin İzinde

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!