Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Dans Etmesini Bilmeyen Bir Tanrıya İnanamam

Seneler önce Londra'da bir ekstatik dansa katılmıştım. Bunun ne olduğunu merak ediyorsanız, ekstatik dans, katılımcıların müziğe tamamen kendilerini bıraktıkları serbest, doğaçlama ve bilinçli bilinçsiz bir şekilde hareket ettiği bir dans pratiği. Ama bu dansın şöyle bir özelliği var. Meditatif, hatta spiritüel, terapotik bir deneyim olarak görülüyor. Yani burada bir kareografi yok, yapı yok, konuşmak yasak, bilinçli bir deneyim. Bunu şu anlamda söylüyorum. Alkol, uyuşturucu falan kullandığınız böyle yeni nesil garip bir spritüel etkinliklerden değil yani alkol veya diğer herhangi bir uyarıcı tüketilmez. Pratik kişisel keşif, duygu boşaltımı ve topluluk içinde güvenli bir hareket etme amacı taşıyormuş ve 1970'lerden itibaren yaygınlaşmış. Neden buradayız? Her şey ne anlama geliyor? Ben kimim? Nasıl yaşamalı? Metafizikten gündelik yaşantımıza yanıtını aradığımız onlarca sorumuz var. Ben Dilara. Bu gibi sorulara cevap aramak adına bu podcast'ta seninle birlikte felsefenin izinde yola koyuluyoruz. Garanti BBVA Pardon hanımefendi, işinizi biliyorum ama sizi sahneye alabilir miyiz? Dış ses açıklayacak. Girişiminle parlamak mı? Birlikte yaparız. Garanti BBVA, Kagider ve Ekonomist Dergisi İşbirliği ile düzenlenen Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurular başladı. Sesini Türkiye'ye duyurmak ve ödülleri kazanmak için son başvuru tarihi 15 Kasım. Ayrıntılı bilgi garantibbvakadingirişimci.com'da. Ben bu etkinliğe katılmadan önce bunların hiçbirini bilmiyordum. Çünkü 2020-2021 senesinde bir komünite binasında yaşıyordum ve bu binadaki komşularımdan iki tanesi spritüel ilgileri olan insanlardı. Hatta biri Yunan, biri Lübnanlıydı. Bu yüzden çok iyi anlaşıyorduk üç Akdenizli. Fakat onlar benim sıkıcı derecede önyargılı olduğumu düşünüyorlardı. Bu yüzden de biraz da meydan okurcasına, madem çok açık fikirlisin bu pazar günü bizimle ekstatik dansa gel dediler. Ben de tamam dedim. Bir pazar sabahı, şu an yerini dahi hatırlamadığım bir kapalı basketbol sahasına gitmiştik. Biraz geciktiğimiz için içeride etkinlik başlamıştım. İçeriden böyle yerli Latin Amerika enstrümanları sesi geliyordu. İçeri girdiğimde ne yapmam gerektiğini anlamadım. Çünkü bir köşede birkaç kişi bu antik enstrümanları çalıyordu. Salondaki herkes hiçbir kural veya figür dinlemeden kendi kendilerine dans ediyorlardı. Ama dediğim gibi salon dansı değildi. Yani sadece serbest ve umursamazca Hatta biraz da aptalca gözüken biçimde salonda açılıyorlardı diyelim. E içimden şöyle geçmiştim. Ya en azından biraz sarhoş olsaydım diye düşündüm. Ama bu etkinliklere ayık katılmak gerektiğini biliyordum. Çünkü arkadaşlarıma sormuştum ve onlar bu gibi etkinliklerde ya Blue Lotus çayı içildiğini veya kakao içildiğini söylemişti. Beni uzun zamandır takip edenleriniz bilir. Ben böylesi deneyimlere gidip gözlem yapmayı çok severim. Neyse, salonda böyle 5-10 dakika yerimde sallanıyorum. Yani dans ediyormuş gibi yapıyorum ama içimden de hem kendimi hem ortamı her şeyi yargılıyorum ve sürekli ben neden buradayım, neden bu saçmalığın içerisindeyim diye düşünüyorum. Çünkü bir pazar sabahı bir basketbol sahasında Latin Amerika enstrümanları eşliğinde ne halt ediyoruz diye düşündüm. Sonra ilginç bir şey oldu. Müzisyenlerden birinin mikrofonu vardı. Arada böyle tıpkı bir rehber gibi bazı şairane şeyler söylüyordum. Sanırım benim durumu ayak uydurmakta zorlanan bir yabancı olduğumu anladı ya da bu benim kuruntum. Şöyle söyledim. Mekanda ne kadar alan kapladığınızı inceleyin. Bu etkinliklerde kimi katılımcılar salonu boydan boya aşarken, kimileri iki saat boyunca bir metre ötesine dahi gitmez. Siz varlığınızla mekanda ne kadar alan kaplıyorsunuz? Bedeninizin ne kadar alan kaplayabileceğini hiç araştırdınız mı?" dedi. Bu söylediği çok ilginç geldi. Çünkü senelerdir spor yapıyordum ama bunlar amaca yönelik egzersizlerdi. Şu kollarımı, bacaklarımı anlamsızca, genişçe hareket ettireyim de hakikaten bu beden neler yapabilir diye denememiştim. O sırada 29-30 yaşındaydım ve bunu daha önce denememiş olduğuma bir açıdan hayret ettim. Çünkü zihnim her şeyi bildiği gibi bedenimi de bildiği yanılgısına düşmüş, beni de bu yanılgıya sürüklemişti. Genellikle ben bu tarz etkinliklere katıldığımda şimdi ayrıldığım fark edilirse ayıp olur, emeklerine saygısızlık gibi gözükür diye düşünerek etkinlikten nefret etsem, aptalca bulsam bile ayrılamayanlardanım. Sonuna kadar böyle ellerimi dizlerimin üzerine koyarım, beklerim. Bu etkinlikten de ayrılamadım ve rehberin dediği şeyi denemeye karar verdim. Yani mekanda ne kadar alan kapladığımı araştırmaya. Gel zaman, git zaman, 5 dakika, 10 dakika, 20 dakika geçtikten sonra enteresan bir şey olmaya başladı. Hayır, birdenbire aydınladık, ruhani bir şekilde gökyüzüne yükselmedim. Böyle bir şeyden bahsetmeyeceğim. Sonuçta dans etmek hem fizyolojik hem de hormonal düzeyde güçlü etkiler yaratan bir aktivite değil mi? Yani buradaki etki spiritüel değil de fiziksel. Çünkü kalp atışınız hızlanıyor, kan dolaşımınız hızlanıyor, oksijen tüketimini arttırıyor, kas koordinasyonunuz gelişiyor. Özellikle sinir sisteminin parasympatik moduna, rahatlama ve onurum moduna geçiş yapmasını kolaylaştırıyor. Ve tabii ki beyindeki opioid sistemini aktive ederek endorfin salınımını arttırıyor ve bu da bir nevi iyi oluş hissini arttırıyor. Ben bunları bildiğim için ekstatik dansın sağladığı şeyi ruhani değil fiziksel bir açıdan yorumluyordum ama yine de nedenler farklı olsa da salondaki diğer insanlarla birlikte aynı şeyi deneyimliyorduk. O da olabildiğince zihni arkada bırakarak sadece bedenle mekanda hareket ettiğinizde ortaya çıkan esenlik hali. 3 ay ertelemeli anında krediniz İşçep'te. İşçep'ten anında krediye başvurun. Onaylanan kredinizin ilk taksitini 3 ay sonraya erteleyin. İhtiyaçlarınızı ertelemeyin. Ayrıntılı bilgi İşçep ve İşbank.com.tr'de. Bir de kendi bedeninizi araştırıyor olmanın başka bir anlamı daha var. Sadece bir esenlik hali yok. Aynı zamanda ''ah bunu da yapabiliyormuşum, demek ki bacağımı bu kadar açabiliyormuşum, demek ki bu kadar yükseğe zıplayabiliyormuşum, bu kadar hızlı koşar gibi yapabiliyormuşum'' dediğinizde kendi bedeninize dair farkındalığınız artıyor. Daha önce konuştuk mu bilmiyorum ama Batı felsefesi geleneği içerisinde akla kıyasla beden hep böyle göz ardı edilen üvey evlat gibi. Oysa favori filozofumuz Frederick Nietzsche böyle buyurdu Zerdüş'te ne demişti? Baştan aşağı bedenimim ben, başka hiçbir şey değilim. Senin akıl dediğin şey de ancak bedendeki bir şeyin adıdır der. Yani bedeni önceleyen bir felsefe, bedeni önceleyen bir öğretiye geçiş yapar. Bu görüş tabii Platon'un, Descartes'in düalist dünya görüşlerini bir meydan okuma. Çünkü Nietzsche'ye göre insan önce bedeniyle vardır. Ruh denilen şey eğer varsa, zihinsel yaşantı dediğiniz şey aslında bedenin bir işlevinden başka bir şey değildir. Ya da başka bir açıdan bakarsak akıl, duygular, hareket birbirinden bağımsız şeyler değildir. Bu yüzden Nietzsche şöyle devam eder. Senin bedeninde en bilgece bulduğun öğretilerden bile daha çok akıl vardır. Yani aklı bedenden farklı bir yetiymiş gibi görmek değil de bedenin kendisine bakarak ondaki aklı fark etmek ve ona saygı duymak. Peki bu beden anlatısının, beden felsefesinin çerçevesi içerisinde dansın yeri nedir derseniz, yine Nietzsche için dans sadece estetik bir hareket biçimi değil, aynı zamanda düşünmenin bir yolu ve bir yaşama felsefesiydi. Çünkü ona göre dans, mekanik tekrarların ya da ölü kuralların değil, spontan enerjinin ve yaratıcı gücün ifadesidir. Dans kavramının en açık görüldüğü figürlerden biri ise Antik Yunan mitolojisindeki Dionysos'dur değil mi? Çünkü Dionysos, Apollonca düzen ve mantık tarafından fazla sıkıştırılan insan için bedenin coşkusunu, ritmini ve hareketin özgürlüğünü temsil eder. Dionysosçu bakış açısı insanın hayatı trajedisiyle, acısıyla ve tüm kaotik doğasıyla kucaklamasını ifade eder. Bu insan hayatı kontrol etmeye çalışmaz. Aksine hayatın akışına kendini bırakır ve dans eder. Yani dans eden bir beden trajedinin yükünü taşır ama onun altında ezilmez. Burada dans ve müzikle ilgili hususi bir şey olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Şimdi en sevdiğiniz parçayı düşünün. Bir müzik parçasından bahsediyorum. Onun sonunu bilirsiniz, yine de dinlemeye devam edersiniz ya da o müziği açtığınızda hemen sonuna varayım da ne olacaksa olsun deyip sonunu merak etmezsiniz değil mi? Şimdi ikinci bir örnek olarak dansı düşünün. Dans ederken bir an önce sonuna varmak istemezseniz dansın nasıl başladığı ya da nasıl bittiği önemli değildir. Önemli olan o süreçtir. Dansı, dans yapan şey o şeyin sürecidir ve dans eylemini anlamlandırmak için ötesine berisine bir şey eklemeniz gerekmez çünkü onu o yapan şey, tekrar ediyorum, dans etmekte olma eylemidir. O yüzden şöyle de düşünebiliriz. Yaşamı da tıpkı dans gibi ötesine berisine bir amaç, bir nihai hedef, son koymadan sadece kendi içkinliğinde kalarak değerlendirebilir miyiz? Neden buradayım? Bilmiyorum. Ben öldükten sonra ne olacak? Bilmiyorum. Bunların bir anlamı var mıydı? Bilmiyorum. Ama buradayım, yaşıyorum ve bu benim edilgin olduğum değil, aktif olduğum bir süre. İşte bu süreyi sürenin kendisinde kalarak anlamlandırabilir miyim? Bu tam da Nietzsche'nin felsefesiyle bize anlatmaya çalıştığı şeylerden bir tanesi. O yüzden bakın Zerdüş ne söylüyor? ''Ben yalnızca dans edebilen bir tanrıya inanırım.'' Bu muhteşem bir söz tabii ki. Ben Mimar Sinan felsefe bölümünde okurken bizim katımızın hemen altında modern dans bölümü vardı ve dünya dans gününde böyle bir sürü söz asmışlardı okula bir tanesi de buydu. ''Ben yalnızca dans edebilen bir tanrıya inanırım.'' Buradaki amaç tabii ki de tanrıyı küçük düşürmek değil. Yani zaten tanrı inancı yok. Bu yüzden tanrı kavramına dair yapılan bir küçük düşürme değil ama dans etmenin nasıl tanrısal bir eylem olduğu. Tüm bu arka planla birlikte bu aralar benim de bol bol dans ettiğim müjdesini verebilirim. Profesyonel olarak çağdaş dans dersleri alıyorum. Bazen salsa derslerine katılıyorum. Çünkü biliyorsunuz ki modern teknoloji bedenlerimizi oturtarak zihinlerimizi daha çok kullandığımız bir dünyaya dönüştürdü. Hareket etmeyen, dans etmeyen, hatta yürümeyi bile ihmal eden bir insan türü var artık. Dijital çağın zihinsel yükü içerisinde bedenli olduğumuzu, hatta bedenimizden ibaret olduğumuzu çoğu zaman unutuyoruz. Oysa mutluluk yalnızca zihinsel tatminde değil, aynı zamanda fiziksel varoluşu kabul etmekte ve hatta onu kutlamakta. O yüzden dans etmek bir açıdan yaşamı kutlamak değil mi? Yalnızca fiziksel bir hareket olmaktan öte, aynı zamanda varoluşsal bir tercih bence. Bu bölümü dinledikten sonra kulaklıklarınızı takın, kimsenin olmadığı bir odaya giderek kapıyı kapatıp ve dans edin. En azından ben öyle yapacağım. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşene dek meraklı kalın.

Seneler önce Londra'da bir ekstatik dansa katılmıştım. Bunun ne olduğunu merak ediyorsanız, ekstatik dans, katılımcıların müziğe tamamen kendilerini bıraktıkları serbest, doğaçlama ve bilinçli bilinçsiz bir şekilde hareket ettiği bir dans pratiği. Ama bu dansın şöyle bir özelliği var. Meditatif, hatta spiritüel, terapotik bir deneyim olarak görülüyor.

Yani burada bir kareografi yok, yapı yok, konuşmak yasak, bilinçli bir deneyim. Bunu şu anlamda söylüyorum. Alkol, uyuşturucu falan kullandığınız böyle yeni nesil garip bir spritüel etkinliklerden değil yani alkol veya diğer herhangi bir uyarıcı tüketilmez. Pratik kişisel keşif, duygu boşaltımı ve topluluk içinde güvenli bir hareket etme amacı taşıyormuş ve 1970'lerden itibaren yaygınlaşmış.

Neden buradayız? Her şey ne anlama geliyor? Ben kimim? Nasıl yaşamalı? Metafizikten gündelik yaşantımıza yanıtını aradığımız onlarca sorumuz var. Ben Dilara. Bu gibi sorulara cevap aramak adına bu podcast'ta seninle birlikte felsefenin izinde yola koyuluyoruz.

Garanti BBVA Pardon hanımefendi, işinizi biliyorum ama sizi sahneye alabilir miyiz? Dış ses açıklayacak. Girişiminle parlamak mı? Birlikte yaparız. Garanti BBVA, Kagider ve Ekonomist Dergisi İşbirliği ile düzenlenen Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurular başladı. Sesini Türkiye'ye duyurmak ve ödülleri kazanmak için son başvuru tarihi 15 Kasım. Ayrıntılı bilgi garantibbvakadingirişimci.com'da.

Ben bu etkinliğe katılmadan önce bunların hiçbirini bilmiyordum. Çünkü 2020-2021 senesinde bir komünite binasında yaşıyordum ve bu binadaki komşularımdan iki tanesi spritüel ilgileri olan insanlardı. Hatta biri Yunan, biri Lübnanlıydı. Bu yüzden çok iyi anlaşıyorduk üç Akdenizli.

Fakat onlar benim sıkıcı derecede önyargılı olduğumu düşünüyorlardı. Bu yüzden de biraz da meydan okurcasına, madem çok açık fikirlisin bu pazar günü bizimle ekstatik dansa gel dediler. Ben de tamam dedim. Bir pazar sabahı, şu an yerini dahi hatırlamadığım bir kapalı basketbol sahasına gitmiştik.

Biraz geciktiğimiz için içeride etkinlik başlamıştım. İçeriden böyle yerli Latin Amerika enstrümanları sesi geliyordu. İçeri girdiğimde ne yapmam gerektiğini anlamadım. Çünkü bir köşede birkaç kişi bu antik enstrümanları çalıyordu. Salondaki herkes hiçbir kural veya figür dinlemeden kendi kendilerine dans ediyorlardı. Ama dediğim gibi salon dansı değildi. Yani sadece serbest ve umursamazca

Hatta biraz da aptalca gözüken biçimde salonda açılıyorlardı diyelim. E içimden şöyle geçmiştim. Ya en azından biraz sarhoş olsaydım diye düşündüm. Ama bu etkinliklere ayık katılmak gerektiğini biliyordum. Çünkü arkadaşlarıma sormuştum ve onlar bu gibi etkinliklerde ya Blue Lotus çayı içildiğini veya kakao içildiğini söylemişti. Beni uzun zamandır takip edenleriniz bilir. Ben böylesi deneyimlere gidip gözlem yapmayı çok severim.

Neyse, salonda böyle 5-10 dakika yerimde sallanıyorum. Yani dans ediyormuş gibi yapıyorum ama içimden de hem kendimi hem ortamı her şeyi yargılıyorum ve sürekli ben neden buradayım, neden bu saçmalığın içerisindeyim diye düşünüyorum. Çünkü bir pazar sabahı bir basketbol sahasında Latin Amerika enstrümanları eşliğinde ne halt ediyoruz diye düşündüm. Sonra ilginç bir şey oldu. Müzisyenlerden birinin mikrofonu vardı.

Arada böyle tıpkı bir rehber gibi bazı şairane şeyler söylüyordum. Sanırım benim durumu ayak uydurmakta zorlanan bir yabancı olduğumu anladı ya da bu benim kuruntum. Şöyle söyledim. Mekanda ne kadar alan kapladığınızı inceleyin. Bu etkinliklerde kimi katılımcılar salonu boydan boya aşarken, kimileri iki saat boyunca bir metre ötesine dahi gitmez.

Siz varlığınızla mekanda ne kadar alan kaplıyorsunuz? Bedeninizin ne kadar alan kaplayabileceğini hiç araştırdınız mı?" dedi.

Bu söylediği çok ilginç geldi. Çünkü senelerdir spor yapıyordum ama bunlar amaca yönelik egzersizlerdi. Şu kollarımı, bacaklarımı anlamsızca, genişçe hareket ettireyim de hakikaten bu beden neler yapabilir diye denememiştim. O sırada 29-30 yaşındaydım ve bunu daha önce denememiş olduğuma bir açıdan hayret ettim. Çünkü zihnim her şeyi bildiği gibi bedenimi de bildiği yanılgısına düşmüş, beni de bu yanılgıya sürüklemişti.

Genellikle ben bu tarz etkinliklere katıldığımda şimdi ayrıldığım fark edilirse ayıp olur, emeklerine saygısızlık gibi gözükür diye düşünerek etkinlikten nefret etsem, aptalca bulsam bile ayrılamayanlardanım. Sonuna kadar böyle ellerimi dizlerimin üzerine koyarım, beklerim. Bu etkinlikten de ayrılamadım ve rehberin dediği şeyi denemeye karar verdim.

Yani mekanda ne kadar alan kapladığımı araştırmaya. Gel zaman, git zaman, 5 dakika, 10 dakika, 20 dakika geçtikten sonra enteresan bir şey olmaya başladı. Hayır, birdenbire aydınladık, ruhani bir şekilde gökyüzüne yükselmedim. Böyle bir şeyden bahsetmeyeceğim.

Sonuçta dans etmek hem fizyolojik hem de hormonal düzeyde güçlü etkiler yaratan bir aktivite değil mi? Yani buradaki etki spiritüel değil de fiziksel. Çünkü kalp atışınız hızlanıyor, kan dolaşımınız hızlanıyor, oksijen tüketimini arttırıyor, kas koordinasyonunuz gelişiyor. Özellikle sinir sisteminin parasympatik moduna, rahatlama ve onurum moduna geçiş yapmasını kolaylaştırıyor.

Ve tabii ki beyindeki opioid sistemini aktive ederek endorfin salınımını arttırıyor ve bu da bir nevi iyi oluş hissini arttırıyor. Ben bunları bildiğim için ekstatik dansın sağladığı şeyi ruhani değil fiziksel bir açıdan yorumluyordum ama yine de nedenler farklı olsa da salondaki diğer insanlarla birlikte aynı şeyi deneyimliyorduk. O da olabildiğince zihni arkada bırakarak sadece bedenle mekanda hareket ettiğinizde ortaya çıkan esenlik hali.

3 ay ertelemeli anında krediniz İşçep'te. İşçep'ten anında krediye başvurun. Onaylanan kredinizin ilk taksitini 3 ay sonraya erteleyin. İhtiyaçlarınızı ertelemeyin. Ayrıntılı bilgi İşçep ve İşbank.com.tr'de.

Bir de kendi bedeninizi araştırıyor olmanın başka bir anlamı daha var. Sadece bir esenlik hali yok. Aynı zamanda ''ah bunu da yapabiliyormuşum, demek ki bacağımı bu kadar açabiliyormuşum, demek ki bu kadar yükseğe zıplayabiliyormuşum, bu kadar hızlı koşar gibi yapabiliyormuşum'' dediğinizde kendi bedeninize dair farkındalığınız artıyor. Daha önce konuştuk mu bilmiyorum ama

Batı felsefesi geleneği içerisinde akla kıyasla beden hep böyle göz ardı edilen üvey evlat gibi. Oysa favori filozofumuz Frederick Nietzsche böyle buyurdu Zerdüş'te ne demişti? Baştan aşağı bedenimim ben, başka hiçbir şey değilim. Senin akıl dediğin şey de ancak bedendeki bir şeyin adıdır der. Yani bedeni önceleyen bir felsefe, bedeni önceleyen bir öğretiye geçiş yapar.

Bu görüş tabii Platon'un, Descartes'in düalist dünya görüşlerini bir meydan okuma. Çünkü Nietzsche'ye göre insan önce bedeniyle vardır. Ruh denilen şey eğer varsa, zihinsel yaşantı dediğiniz şey aslında bedenin bir işlevinden başka bir şey değildir. Ya da başka bir açıdan bakarsak akıl, duygular, hareket birbirinden bağımsız şeyler değildir. Bu yüzden Nietzsche şöyle devam eder. Senin bedeninde en bilgece bulduğun öğretilerden bile daha çok akıl vardır. Yani aklı bedenden farklı bir yetiymiş gibi görmek değil de bedenin kendisine bakarak ondaki aklı fark etmek ve ona saygı duymak. Peki bu beden anlatısının, beden felsefesinin çerçevesi içerisinde dansın yeri nedir derseniz, yine Nietzsche için dans sadece estetik bir hareket biçimi değil, aynı zamanda düşünmenin bir yolu ve bir yaşama felsefesiydi. Çünkü ona göre dans, mekanik tekrarların ya da ölü kuralların değil, spontan enerjinin ve yaratıcı gücün ifadesidir.

Dans kavramının en açık görüldüğü figürlerden biri ise Antik Yunan mitolojisindeki Dionysos'dur değil mi? Çünkü Dionysos, Apollonca düzen ve mantık tarafından fazla sıkıştırılan insan için bedenin coşkusunu, ritmini ve hareketin özgürlüğünü temsil eder. Dionysosçu bakış açısı insanın hayatı trajedisiyle, acısıyla ve tüm kaotik doğasıyla kucaklamasını ifade eder.

Bu insan hayatı kontrol etmeye çalışmaz. Aksine hayatın akışına kendini bırakır ve dans eder. Yani dans eden bir beden trajedinin yükünü taşır ama onun altında ezilmez.

Burada dans ve müzikle ilgili hususi bir şey olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Şimdi en sevdiğiniz parçayı düşünün. Bir müzik parçasından bahsediyorum. Onun sonunu bilirsiniz, yine de dinlemeye devam edersiniz ya da o müziği açtığınızda hemen sonuna varayım da ne olacaksa olsun deyip sonunu merak etmezsiniz değil mi?

Şimdi ikinci bir örnek olarak dansı düşünün. Dans ederken bir an önce sonuna varmak istemezseniz dansın nasıl başladığı ya da nasıl bittiği önemli değildir. Önemli olan o süreçtir. Dansı, dans yapan şey o şeyin sürecidir ve dans eylemini anlamlandırmak için ötesine berisine bir şey eklemeniz gerekmez çünkü onu o yapan şey, tekrar ediyorum, dans etmekte olma eylemidir. O yüzden şöyle de düşünebiliriz.

Yaşamı da tıpkı dans gibi ötesine berisine bir amaç, bir nihai hedef, son koymadan sadece kendi içkinliğinde kalarak değerlendirebilir miyiz?

Neden buradayım? Bilmiyorum. Ben öldükten sonra ne olacak? Bilmiyorum. Bunların bir anlamı var mıydı? Bilmiyorum. Ama buradayım, yaşıyorum ve bu benim edilgin olduğum değil, aktif olduğum bir süre. İşte bu süreyi sürenin kendisinde kalarak anlamlandırabilir miyim? Bu tam da Nietzsche'nin felsefesiyle bize anlatmaya çalıştığı şeylerden bir tanesi. O yüzden bakın Zerdüş ne söylüyor? ''Ben yalnızca dans edebilen bir tanrıya inanırım.'' Bu muhteşem bir söz tabii ki. Ben Mimar Sinan felsefe bölümünde okurken bizim katımızın hemen altında modern dans bölümü vardı ve dünya dans gününde böyle bir sürü söz asmışlardı okula bir tanesi de buydu. ''Ben yalnızca dans edebilen bir tanrıya inanırım.''

Buradaki amaç tabii ki de tanrıyı küçük düşürmek değil. Yani zaten tanrı inancı yok. Bu yüzden tanrı kavramına dair yapılan bir küçük düşürme değil ama dans etmenin nasıl tanrısal bir eylem olduğu. Tüm bu arka planla birlikte bu aralar benim de bol bol dans ettiğim müjdesini verebilirim. Profesyonel olarak çağdaş dans dersleri alıyorum. Bazen salsa derslerine katılıyorum.

Çünkü biliyorsunuz ki modern teknoloji bedenlerimizi oturtarak zihinlerimizi daha çok kullandığımız bir dünyaya dönüştürdü. Hareket etmeyen, dans etmeyen, hatta yürümeyi bile ihmal eden bir insan türü var artık. Dijital çağın zihinsel yükü içerisinde bedenli olduğumuzu, hatta bedenimizden ibaret olduğumuzu çoğu zaman unutuyoruz.

Oysa mutluluk yalnızca zihinsel tatminde değil, aynı zamanda fiziksel varoluşu kabul etmekte ve hatta onu kutlamakta. O yüzden dans etmek bir açıdan yaşamı kutlamak değil mi? Yalnızca fiziksel bir hareket olmaktan öte, aynı zamanda varoluşsal bir tercih bence. Bu bölümü dinledikten sonra kulaklıklarınızı takın, kimsenin olmadığı bir odaya giderek kapıyı kapatıp ve dans edin. En azından ben öyle yapacağım.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşene dek meraklı kalın.

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Foucault Felsefesi: Söylemin Düzeni

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.



Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.

Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Felsefede İfade Özgürlüğü ve Sınırları

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Spiritüalizm Neden Seküler Kesimde Popülerleşti?

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Neden Erkekler Günü Yok?: Feminizme Dair 4 Yanlış

Bu bölümde Pascal’ın ünlü bahis argümanı üzerinden ilerliyoruz: “Tanrı'nın var olduğuna bahse girerek kazancı ve kaybı tartalım. Bu iki ihtimali değerlendirelim. Eğer kazanırsan, her şeyi kazanırsın; eğer kaybedersen, hiçbir şey kaybetmezsin". Öyle mi? Yoksa bu argüman hatalı mı? Felsefi düşünme pratiğine hoşgeldiniz!

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Tanrı Kumarı: Varsa Hapı Yuttuk mu?

Dijital platformlar sayesinde felsefe akademinin dışına taşarak ilgi gören bir etkinlik haline gelince sürekli birbirine taş atan ve birbirlerinin felsefe yapma biçimlerini eleştiren kişilere rastlamaya başladık. Kimi tarihçi, kimi mantıkçı, kimi epey spekülatif. Bu bölümde akıllardaki bazı soru işaretlerini gidermek adına bazı kategoriler koyarak felsefe ile ilgilenmenin üç haliden söz ediyorum. Hangisi daha münasiptir siz karar verin.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Benim Felsefem Senin Felsefeni Döver

Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde en aşağılanası insanın, artık kendini aşağılamayan olduğunu söyler. Yükselmek için, önce batmak gerektiğini bilmez.

Bu bölümde Nietzsche’nin deve-aslan-çocuk metaforlarını inceleyerek tininin evriminden söz edeceğim, kendimizi aşmak için.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kendi Batışını İstemek

Bu bölümde doğum günümdeki bazı kararlarımdan çıktığım yolda Alan Watts'ın eşliğinde Doğu ve Batı düşüncesindeki aydınlanma ve kurtuluş anlayışları arasındaki çarpıcı farkı inceliyorum. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kahkahada Aydınlanmak

Bu bölümde, küçük bir zeytinden Uzak Doğu'ya uzanan bir zihinsel yolculuğa çıkıyorum ve bu yolda farkındalık ve şimdiki ana odaklanmanın önemi ele alıyorum.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Zeytinin İçindeki Evren

Onlarca içerik içerisinden bu seriyi dinlemeye karar verdiğine göre muhtemelen senin de fark edip anlamlandıramadığın bir gerçek var, kendimizi bu dünyaya fırlatılmış halde bulduk. Bu yüzden bu podcastte bildiğimizi sandığımız ama muhtemelen yanıldığımız ya da belki de üzerine hiç düşünmediğimiz ama düşünmemiz gereken konuları ele alacağız.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Felsefenin İzinde

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!