Hayat ve neşe dolu Rachel’ın hayatı, aldığı acı bir haberle alt üst olur. Rachel’ın içine çekiliyor gibi hissettiği kara delik, yanlış kişilerle tanışınca onu daha da büyük bir karanlığa hapsedecektir.

*Bu bölümdeki bazı unsurlar rahatsız edici olabilir*

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

9 - Rachel Burkheimer: Bir Genç Kızın Trajedisi

Ancak Anderson, ikilinin yakınlaştığını fark etti ve bu durumdan hiç memnun olmadı. Aralarında romantik bir şey olma ihtimali Anderson'ı kıskançlık krizlerine sokuyordu. Buna bir son vermeliydi. Aralarında ne varsa bunu yok edecekti. Rachel'a dünyayı zindan edecekti.

Ben Sezgi Aksu. Burası Karanlık Dosyalar. Bugün sizler için Rachel Berkheimer davasını seçtim. Ne dersiniz? Hazırsanız başlayalım mı?

Rose Berkheimer 16 Ocak 1984'te Washington'da dünyaya geldi.

Rachel hayatının ilk üç yılında hiç konuşmadı. Hatta ailesi onun sağır olduğunu düşünüyordu. Güzel bir günün sabahı kelimeler Rachel'ın ağzından çıkmaya başladığı anda sanki bir nehir taşıyordu. Rachel neşeyle bıcır bıcır konuşuyor ve merakla büyüyordu. Hayal gücü çok genişti. Parmaklarını konuşturur, oyuncak bebeklere hikayeler yazardı. Ailesini eğlendirmek için komik sesler çıkartmak, taklitler yapmak onun için çocuk oyuncağıydı.

Babası Bill Burkheimer, Rachel'ın çok tiyatral ve yaratıcı olduğunu düşünüyordu. Hayatını böyle yaşardı. Bir hayal dünyasında değil ama sanki daha büyük ve masalsı bir hikayenin içindeki o karaktermiş gibi. Rachel'ın duygu dünyası o büyüdükçe daha da gelişiyordu. Kolay sosyalleşebilen bir gençti. Şakaları arkadaşlarının şen kahkahalarıyla sevilirdi.

Çevresindeki herkesin doğum günlerini bilir ve kutlamayı hiç unutmazdı. Ailesine ve arkadaşlarına her fırsatta onları ne kadar sevdiğini söyleyen ve sıradan günlerde bile onlara sevgi dolu kartlar gönderen biriydi. Bu yüzdendir ki evlerinin telefonu sürekli çalardı ve arayan çok büyük ihtimalle Rachel'ın arkadaşlarından biri olurdu.

O yetişemediği ya da evde olmadığı zamanlarda da babası Bill Burkheimer telefonu açardı. Bazen Rachel'ın sekreteriymiş gibi cevap verir, maalesef şu an Rachel'ın evde olmadığını ve ilgilenebileceği bir konu olup olmadığını sorarak şakalar yapardı. Rachel, Sonomish County'deki Tulalip Reservation'da liseye gidiyor ve aynı zamanda da çalışıyordu. Büyüyünce tıp teknisi yeni olmayı planlıyordu.

1,49 boyundaydı. Her yere giydiği 10 santimlik topuklu ayakkabıları ve alet kutusu büyüklüğünde bir makyaj seti vardı. Arkadaşları onun güçlü ve bağımsız bir kadın olduğunu söylerlerdi. Kocaman gülümsemesi ve parlak mavi gözleriyle gittiği her yerde ışıldamayı başarırdı. Ancak hayat tam da Rachel'ın planladığı gibi devam etmeyecekti. Beklemediği bir yaz günü Rachel için çok acı bir haber geldi.

Ağustos 2001'de Rachel'ın en iyi arkadaşı Corey Haynes, korkunç bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Corey ve Rachel çok yakındılar. Kardeş gibi, hatta ikiz gibi. Rachel olanları anlayamıyordu. Her şey ağırlaşmış ve zaman yavaşlamıştı. Yaz sürecinde Subaru marka arabasının içine ve odasına Cory'nin fotoğraflarını yerleştirdi. Ölüm ilanını yatak odasının duvarına astı. Bu ilana bakıp gecelerce Cory ile konuştu. Hiç hissetmediği bir yalnızlık hissediyordu. Bir kara deliğin içine çekiliyor gibiydi.

Rachel ailesine Corin'in onu gezegendeki herkesten daha iyi tanıdığını söylerdi. Corin'in olmadığı bir dünya, beraber dans edemeyecekleri ya da uzun gece yürüyüşlerine çıkamayacakları bir dünya. Bu tarif edilemez bir acı ve bitmeyecek bir kederdi. Rachel'ın babası Bill, True Crime Daily'e Corin'in inanılmaz bir genç adam olduğunu anlatmıştı.

Ablası Megan Berkheimer'a göre Rachel'ın gözlerinde her zaman parlayan ışık artık kaybolmuştu. Corinne'in ölümü onun da içinde bir şeyleri öldürmüştü. Lisedeki son senesine başladığında Rachel için hiçbir şey aynı değildi. Uyuyamıyordu. Tavana baktığı gecelerin sabahında aynada hiç alışık olmadığı gözaltı morluklarına bakardı.

Derslerine asla çalışamazdı. Derslerine girebiliyor olması bile mucizeydi onun için. Her sabah nasıl okula gittiğine şaşırıyordu. Zaten sonra okula da gitmemeye başladı.

Okula gittiğinde okulun rehberlik servisine giderdi. Bir saate yakın otururdu o odada. İki saatte otursa, hatta üç saat, Corey'i bir daha bu koridorlarda göremeyecekti. Geçen saatler, günler, haftalar en sonunda devamsızlıktan sınıfta kalma noktasına geldi ve alternatif bir okul sayılabilecek Marysville Lisesi'ne kaydoldu. Bahar döneminde o okulu da bıraktı. Yapamıyordu.

Corin'in ölümünden sonra Rachel'ın kapısını kötü haberler çalmaya devam etti. Bir yıl içinde Rachel 6 arkadaşını enkaz, boğulma, intihar ve kaza sonucu vurulma nedenleriyle kaybetti. Daha 17 yaşındaydı. Kendisi de, ölen arkadaşları da. Ardı kesilmeyen trajedilerden sonra Rachel'ın depresyonu daha da derinleşti. Aksi nasıl mümkün olabilirdi ki?

Ailesi Rachel'a iyi geleceğini umarak onu bir terapiste götürdü. Fakat terapi de çok işe yarıyor gibi görünmüyordu çünkü Rachel kısa bir süre sonra okulu temelli bıraktı. Jimmy's Pizza and Pasta'da çalışıyor ve bebek bakıcılığı yapıyordu. Ancak daha sonra bu işleri de yapmayı bıraktı.

Bu kara delik daha ne kadar büyüyebilirse o kadar büyümeye devam ediyordu. Rachel için her şey çok karanlıktı, belirsizdi, tekinsizdi. Sevdiği arkadaşlarından geriye kalan fotoğraflar ve mezarlarına bıraktığı çiçeklerden başka bir şey yoktu hayatında. Bir zamanlar sürekli gülen, sık sık kendine yapılacaklar listesi hazırlayan ve haftalık hedeflerini yatağının üzerindeki tahtasına yazan Rachel o günlerden çok uzaktaydı.

Daha fazla ağlamak ya da düşünmek istemiyordu. Herhangi bir şey hissetmek de. Bazen aptallaştığını hissediyordu. Her şey çok bulanıklaşabiliyordu. Anlaması güçtü tüm olanları. Yaşamayı onun için daha kolay hale getiren şeyler bulmuştu. Kolaydı çünkü bu dünyada olmasına gerek kalmazdı. Bu dünyadan, kendinden ve her şeyden sıyrılabiliyordu. Ailesinin gözleri önünde eriyor ve buharlaşıyordu.

Kızlarının gözünün içine bakıp hiçbir şey göremiyorlardı. Kokain ve metanfetaminle birlikte Rachel tamamen düşüşe geçti. Babası Rachel'ın acısını görüyordu ama kızına ulaşamadığı için o da ne yapacağını bilemiyordu. Kızının yanlış yollara sapmış olmasından korkmaya başladı. Ya bütün gün hiçbir şey yapmıyordu ya da dışarıda olduğu zamanlarda nerede olduğu belli değildi.

Hatta birkaç kez bir iş bulması ya da okula geri dönmesi için Rachel'ı ikna etmeye çalışmıştı. Ona göre Rachel potansiyeli çok yüksek bir insandı. Babası onun eğitimini bitiremeyeceğini hiçbir zaman düşünmemişti. İçinde bulunduğu durumu geçici bir çıkmaz olarak görüyor ve eninde sonunda her şeyin eskisinden daha iyi olacağına inanıyordu. Buna inanmak istiyordu.

2002 baharı. Rachel eve gelmiyor ya da sabaha karşı geliyordu. Kimseye haber vermeden gittiği partilerden kimseye fark ettirmeden dönmeye çalışıyordu. Tüm gün uyuyordu. Babası da tüm olanların farkındaydı. Ancak Rachel'a uyuşturucu kullanıp kullanmadığını sorduğunda sert cevaplarla karşılaşıyordu. Babası ne yapması gerektiğini bilmeden çabalıyordu kızı için.

Bizle bu konuyu hiç konuşmadı. Başı belada olduğunda ailesinin yanında olacağını bilmesini istedim hep. Yine de bizle hiç konuşmadı.

İşte bu partilerin birinde Rachel, John Diggie Anderson'la tanışmıştı. Kabus şimdi başlıyordu. Diggie, Kuzeybatı mafyasının hapse girip çıkmış bir üyesiydi. 20 yaşındaydı. Kendilerine mafya diyen bu çete, uyuşturucu çalar, bir kısmını satar ve çoğunu kullanırdı. Oturup saatlerce video oyunları oynarlar, esrar içer, kokain ve meth partileri verirlerdi. Rachel, Anderson'la görüşmeye başladı.

Babası ise Rachel'ın Anderson'la olan ilişkisini telefon şirketinden gelen 640 dolarlık bir faturayla öğrenecekti. Faturaya göre telefon görüşmeleri Shelton Washington'daki ıslah tesisi ile yapılmıştı.

Anderson ona mektuplar da gönderirdi. Mektuplardan anlaşıldığı üzere Anderson tehlikeli bir seviyede kıskanç birisiydi. O kadar kıskançtı ki buluştuklarında Rachel'ın başka erkeklerle birlikte olup olmadığını anlamak için saçını ve kıyafetlerini koklardı.

Devamlı olarak nerede ne yaptığını sorar, cevap alamazsa da bir şekilde öğrenmeye çalışırdı. Belki de en kötüsü Rachel ne derse desin ona inanmazdı. Aklında hep Rachel'ın başka erkeklerle olduğu ya da erkeklerin ona yaklaşacağı düşüncesiyle hem hapisteyken hem de çıktığında Rachel'a zor anlar yaşatırdı.

Bir anda her şey düzelebilirdi de. Anderson ona çiçekler alıp geçen hafta dedikleri için özür diler. Arabayla birkaç tur gezindikten sonra onu yemeğe çıkarırdı. Burada gözlerinin içine uzun uzun bakar, onu sevdiğini söylerdi. Ertesi gün Anderson'dan gelebilecek, seni başkasıyla görürsem bir daha dışarı çıkamazsın tehdidi ilişkilerinde sıra dışı bir şey değildi. Bu zehirli bir ilişkiydi.

Kız kardeşi Megan önceleri bunun bir dönem olup geçeceğini düşünmüştü. Her genç kızım belalı bir erkek arkadaşı olurdu. Kötü bir çocuk, hafif sert, hafif romantik. Rachel gibi iyi bir kızım bundan etkilenmiş olabileceğini düşünmüştü.

Bir süre sonra Rachel'ın vücudunda morluklar görmeye başladı. Bununla bir son verilmeliydi. Endişelenen babası Rachel'la bu konuda yüzleşti. Ancak Rachel, Anderson'ın ne kadar iyi birisi olduğundan bahsediyordu ve onun herkesin düşündüğü gibi kötü birisi olmadığını söylüyordu. Yine de Rachel neye inanacağını bilemiyordu. Hayatında kimse yokken bir anda ona sevgi gösteren biri olmuştu.

Sevginin bedeli böyle mi olmalıydı? Sevginin bir bedeli olmalı mıydı? Bu nasıl bir ilişkiydi ve Rachel kimdi? Bu soruların cevabını bulamıyordu.

Megan'ın söylediğine göre zaten birkaç ay çıkmışlardı. Ama Anderson Rachel'ın peşini bırakmıyordu. Anderson hapishaneden yazdığı bir mektupta Rachel'a hayatındaki en güzel şey olduğunu söylüyordu. Ondan bir şans daha istemişti. Onunla evlenmek istiyordu. Mektuba 33 kez seni seviyorum yazmıştı.

Sen benim dünyamsın, her şeyimsin. Kalbim seninle atıyor. Ne yaparsam senin sayende yapabiliyorum. Beni düşündürüyorsun. Senin aşkın olmadan bir hayat yaşamak istemiyorum. Rachel'a kendisini nasıl hapishaneden çıkarabileceğini de anlatmıştı ve bir silaha ihtiyacı olursa nereden bulabileceğini söylemişti. Rachel ona cevap vermediğinde deliye dönüyordu. Kıskançlığının ilişkide problemlere yol açtığını kabul etmişti.

Bu kadar kıskanmamın tek sebebi seni kaybetmek istememem. Sen ve senin aşkından başka bir şey düşünemiyorum. Kavga ettiğimizde ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sadece mükemmel olmamızı istiyorum. Babasına göre Anderson'ın bu kadar öfkeli olmasının sebeplerinden biri de Rachel'ı kontrol edememesiydi.

Bahsedeceğimiz olaylar yaşanmadan önce ailesi Rachel'ın yavaş yavaş her şeyin farkına varmaya başladığını fark etmişti. Hatta bir gün kız kardeşi Megan'ın yatak ucunda oturup gece saat 2'ye kadar korkularını, Anderson hakkındaki endişelerini ve ona savurduğu tehditleri anlatmıştı. Ablasını anlattıkça rahatlamış, kafasının içindeki karmaşanın azalmaya başladığını hissetmişti.

En azından daha az yalnız ve daha az çaresiz hissediyordu. Bu ona güç verdi. Rachel sonunda kendini Anderson'dan uzaklaştırmaya ve ailesiyle de ilişkilerini güçlendirmeye başladı. Annesiyle kiliseye gitmeye başladı ve kabuslardan korunmak için İncil'le uyuyordu. Ablası eskiden olduğu gibi Rachel'ın yapılacaklar listesini bulmuştu. Pozitif insanlarla arkadaşlık kur ve onlarla bağlarını güçlendir.

Okuldaki spor takımlarından arkadaşı Ali Taylor uzun süre sonra Rachel'dan haber aldığı için çok sevinmişti. Dediğine göre Rachel onu ne kadar sevdiğini ve tekrar arkadaş olma vakti geldiğini söylemişti. Bir sabah güzel bir pazar sabahı Rachel ailesiyle verandada oturuyordu.

Rachel birkaç aydır görmedikleri bir ışıltıya sahipti. Gözleri parıldıyordu ve gülümsemesi kalp ısıtıyordu. Başını kaldırıp, ''İnanılmaz biriyle tanıştım ve arkadaş olduk. Adı Maurice'' dedi. 18 yaşındaki Maurice Rivas da Kuzeybatı mafyasının bir üyesiydi. Ancak Rachel'a bir çıkış yolu aradığını söylüyordu. O ve Rachel bu çeteden kurtulma hayalleriyle bağ kurmuşlardı.

İkili okula dönmek, mezun olmak ve hatta baloya gitmek için birbirlerine söz vermişlerdi. Temiz ve ferah bir başlangıç istiyorlardı. Geçmişi bir kenara atıp hayata emin adımlarla başlayacaklardı. Ancak Anderson, ikilinin yakınlaştığını fark etti ve bu durumdan hiç memnun olmadı. Aralarında romantik bir şey olma ihtimali Anderson'ı kıskançlık krizlerine sokuyordu. Buna bir son vermeliydi.

Aralarında ne varsa bunu yok edecekti. Rachel'a dünyayı zindan edecekti. Diğer çete üyeleriyle arasını açmak için Anderson, onlara Rachel'ın çete sırlarını başkalarıyla paylaştığını söyledi. Çete üyeleri fark ettirmek istemeseler de korktular.

Polise mi anlatacaktı? Mahalledeki gençlere mi? Ya onlar polisi öterlerse? Ya da başka çetelerle mi konuşacaktı? Yok artık, o kadar da büyük değildi. Ya ailesini anlatırsa? Herhangi birine bir şey anlatırsa, onların polisle konuşma ihtimali çok yüksekti. Rachel'ın susturulması gerektiğine hemfikir oldular.

Bu Rachel'ı korkuttu. Ortada bir yalan vardı ama kimse Rachel'a inanmıyordu. Birinin başına kötü bir şey gelmesini nasıl isteyebilirdi ki? Onlar çete olsalar bile onun arkadaşıydılar. Rachel onları ikna etmeliydi. Tavsiye için kız kardeşi Megan'a gitti. Megan ise Anderson'ın klasik bir genç serseri olduğunu ve eninde sonunda vazgeçeceğini düşündüğü için Rachel'a yine de ondan uzak durmasını söyledi.

2002'de serin bir Eylül akşamı, Rachel, Kuzeybatı mafyasından Matthew Durham ve Maurice Rivas'la Everett'e bir partiye gitti. Arkadaşlarına onları kandırmadığını, sırlarını kimseye söylemediğini göstermeye çalışıyordu. Ona inanmaları lazımdı. O iyi bir arkadaştı. Ne olursa olsun, Maurice'le birlikteydi. Bu yüzden kendini güvende hissediyordu.

Ancak çetenin planından haberi yoktu. True Crime Daily'e göre kısa bir süre sonra Anderson partiye geldi. Maurice ile Rachel'ın bir kanepenin etrafında oturduklarını, gülüşüp esrar içtiklerini gördü. Gördüklerinden hoşlanmadı ve içi öfkeyle doldu. Ardından Anderson Rachel'la tartışmaya başladı. Rachel bunun yaşanmasını hiç istemiyordu.

Bu sırada Anderson partideki birkaç çocuğu da tokatlamıştı. Ağzından akan salyasıyla etrafa tehditler savuran bir canavar gibi gözüküyordu. Ortalık karıştı, silahlar çekildi. Tartışma büyüyünce Rachel kalkıp gitmeye çalıştı. Ama o daha kapıya bile ulaşamadan Anderson saçından tutup Rachel'ı yere fırlattı. Ardından yüzüne vurmaya başladı. Partideki birkaç çocuk daha ona katıldılar.

Kafasına defalarca tekme attılar ve odadaki biri de Rachel'ın çığlıklarının duyulmaması için müziğin sesini sonuna kadar açtı. Çeteden birkaç kişi Rachel'ı yerden kaldırıp garaja götürdü. Daha fazla çığlık atamaması için ağzını kapatıp bantladılar. Rachel garajda çaresizce beklerken grup ona toplu halde tecavüz etmekten bahsediyor ve sonraki hamlelerini belirlemeye çalışıyordu.

Rachel kurtulmak için debeleniyordu ama mümkün değildi. Dehşet içinde başına gelecekleri beklerken parti devam ediyordu. Pizza yiyorlar, eser içiyor, playstation oynuyorlardı. O sırada evin sahibi Jihad'ın sevgilisi Trisha Connor garaja girdiğinde yerde elleri kolları bağlanmış ve ağzı bantlı sarı saçlı bir kadın gördü. Dehşete düşmüştü. Çetenin böyle bir şey yaptığını daha önce hiç görmemişti.

Tek bildiği onu kurtarması gerektiğiydi. Mutfağa koştu. İpleri kesebilmek için bıçak alacaktı. İpleri kesmeye başladığında Anderson araya girdi ve Trice'yı iterek onun Rachel'ı kurtarmasını engelledi. Rachel olanları korkuyla izliyordu. Bu işin sonunda hayatta kalmama ihtimali olduğunu anlamıştı.

Grup tarafından Trisa'ya garajı terk etmesi emredildi. Ve Trisa da onları polise aramakla tehdit etti. Maalesef aramadı. Daha sonra erkeklerin Rachel'ı büyük bir siyah spor çantasına koyup bir cipin arkasına yerleştirdiğini izledi.

Anderson, Maurice ve iki diğer kişi 48 kilometre uzaktaki dağa doğru yol almaya başladılar. Rachel'ın canı pahasına güvendiği Maurice de oradaydı. Yolculuk sırasında çete üyeleri bir otel odası kiralamak ve Rachel'ın iyileşmesine izin vermekten bahsetmişlerdi. Ama bu, o akşamın nihai planı olmayacaktı.

Cascade dağlarının eteklerine varmadan önce Anderson ve iki kişi küre kalmaya gittiler. Şok edici bir şekilde Maurice'i de orada Rachel'la bıraktılar.

Rachel, Maurice'e Seattle'ın dışındaki dağlarda olduklarını ve orada öleceğini bildiğini söyledi. Rachel'a yardım edebilecek tek kişi Maurice'ti. Rachel yalvarmaya başladı. Tüm bunlardan uzaklaşmak, yeni bir hayat kurmak istemiyorlar mıydı? Neden hiçbir şey yapmıyordu? Maurice de ona, Anderson'ın o kadar ileri gideceğini düşünmediğini söyledi ve Rachel'ın yalvarışlarını pek de önemsemedi.

Maurice diğerleri geri dönmeden sözde en yakın arkadaşının hayatını kurtarmak yerine Anderson'a ve Kuzeybatı mafyasına sadakat göstermeyi seçti. Rachel'ı spor çantasından çıkarıp serbest bırakmadı ve çeteyi beklemeye devam etti. Çete kısa bir süre sonra döndü ve cipten kürekleri indirmeye başladılar. Rachel gürültü yapıyor ve mücadele ediyordu. Belli ki ona hiç kimse yardım etmeyecekti.

Bunun üzerine Anderson küreklerden birini alıp spor çantasına elinden geldiğince sert bir darbe indirdi. Rachel o karanlık ormanda yatarken onlar Rachel'ın mezarını kazmaya başladılar. Rachel olanların farkındaydı. Bilinci açıktı ve sesleri duyabiliyordu. Kendi mezarının kazılma seslerini. Maurice ise o sırada arabada sigara içip gazozunu yudumluyordu.

Anderson ondan arabadan inmesini ve kendisine yardım etmesini istedi. Morris de tam olarak kendine söyleneni yaptı. Anderson başka bir çete üyesine Rachel'ı spor çantasından çıkartmasını ve onu soymasını emretti. Rachel'ın tüm kıyafetlerini ve mücevherlerini çıkarıp aldılar. Rachel en iyi arkadaşı Corey Haynes'in kendisine verdiği yüzüğü almamaları için onlara yalvardı. Ama Anderson aldırış etmedi.

Rachel bir grup erkeğin mezarını kazışını seyretmişti. Hayatı birkaç haydutun elindeydi. Onlara mezarına tek başına yürümek istediğini söyledi. Ayaklarının altındaki çamur dolu, soğuk, sığ deliğe adım attığında Rachel'a mezarda yüzüstü yatması söylendi. Dizlerinin üzerine çöktü ve dua etmeye başladı. Anderson ise ona endişelenmemesini, yakında birlikte olacaklarını söyledi.

Anderson silahı eline aldı. Diğerleri izliyordu. Silah önce tutukluk yaptı. Bir, iki, üç. Tutukluk geçti ve tabancada ne varsa Rachel'ın üzerine yağdırdı. Maurice arkadaşının çok acımasızca öldürülmesine yardım ettiğini bilerek Rachel'ın ölümünü izledi. Anderson diğerlerine mezarın üzerine örtmelerini emretti.

Kuzeybatı mafya üyeleri bundan kimseye bahsetmeyecekti. Rachel'a ne olduğunu kimse öğrenmeyecekti. Evden arkadaşını havalimanına bırakmak için çıktığını söyleyen Rachel şimdi kayıp bir kişi olarak aranmaktaydı. Çünkü onun yokluğundan endişelenen Burkheimer ailesi bir araya gelip polise kayıp ihbarında bulunmuşlardı. Ardından da Sonomish ve King County'deki her yere kayıp kişi posterleri dağıttılar.

Çete üyelerinden birinin annesi yakın zamanda oğlundan şüpheli şeyler duymuştu. Bir kız, bir araba, bir parti. Hemen polisi aradı. Bu ipucu soruşturmanın yönünü hızla değiştirdi ve polisi Matthew Durham adına kayıtlı kırmızı bir ciphe yönlendirdi. Polis Matthew'u yakaladı ve sorgulamaya başladılar. Matthew sekiz kişinin yükünü taşıyordu. Kendilerine mafya deseler de Haydut'un teki olduğunu biliyordu.

Daha fazla dayanamadı ve polisleri Cascade dağlarının eteklerine götürdü. Polisler orada, Gold Bar'ın doğusunda, Rater yolu açıklarında bir mezarlık buldu. Ardından 17 yaşındaki Matthew evin garajında olanları polise anlatmaya başladı. Anderson tarafından kendisine arazi araçları için popüler bir yer olan Rater Pit yakınlarına aracını sürmesi için emir verildiğini söyledi.

Toprak bir yoldan ilerleyerek buraya ulaşmışlardı. Anderson ona nerede duracağını söylemiş, ardından spor çantasını ormana taşıtmıştı. Matthew daha sonra Anderson'ın diz çök dediğini duymuştu. Ardından silah sesleri duymuş ve namlu patlamaları görmüştü. Hepsi araca döndüğünde Matthew'a bu korkunç olaydan hiç kimseye bahsetmemesi emredildi. Yoksa onu da öldüreceklerdi.

Polisler Maurice, Anderson ve Barth da dahil olmak üzere bu korkunç cinayete yer aldığını öğrendiği diğer kişileri de tutuklamaya başladı. Sonunda 8 kişi Rachel'ın kaçırılması ve öldürülmesiyle ilgili suçlardan hüküm giydi. Anderson ve Maurice ömür boyu hapis cezasına çarptırıldılar. Diğerleri de uzun yıllar boyu parmaklıklar arasında kalmaya mahkum edildi.

Bill Burkheimer, Fox Q13'e, bu bizim için bir kutlama anı değildi, dedi. Evet, bu bir zafer, ama aynı zamanda bir kayıp. Açıklaması gerçekten zor, kelimelere dökmesi gerçekten çok zor. Rachel'ın öldürüldüğü gün, o sekiz adam bir çeteye sadakati seçtiler. Birden fazla kişi tarafından defalarca durdurulabilecek bir suçtu. Ama hiç kimse engel olmadı.

Bill mahkemede kızının katillerinin her biriyle yüzleşmek zorunda kaldı. Her duruşmada ve sayısız temiz başvurusunda o mahkeme salonunda bulunurken her anne babanın en büyük kabusunu defalarca yaşadı. Hafızasına sonsuza kadar kazınan korkunç olay yeri fotoğraflarını defalarca görmek zorunda kaldı.

Asla unutmayacağım. Mezardan Rachel'ın cesedi çıkarıldıktan sonra çekilmiş bir fotoğraf gördüm. Toprakta Rachel'ın dua pozisyonunda ellerinin bir izi vardı. Bu bana biraz olsun huzur veriyor. Bill bunlara rağmen yıkılmamayı seçti. Yaralı bir kişiye yardım etmemeyi suç haline getirecek yasalar üzerinde çalışan diğer suç mağdurları için farkındalık yaratmaya başladı.

Rachel'ın hatırlanması ve hikayesinin başkalarına yardımcı olma ihtimali Bill için önemini koruyor. Davanın unutulup gidebileceğini ama Rachel'ın asla unutulmayacağını söylüyor. Bunun için elinden geleni yapmaya hazır. Bu

haftanın sizler için seçtiğim karanlık dosyasını ziyaret ettik. Başka karanlık dosyalarda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.

Yeme bozukluğuyla olan mücadelesini kazanan Molly, artık hayatına bir kişiyi almaya hazırdı. Fakat Tinder'da eşleştiği kişi, onun için çok daha büyük bir tehlikeye dönüşecekti. 



Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Sezgi Aksu, Gülşah Dim

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal 

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar:

Joshua: Batın Şahin

Molly: Gülşah Dim

Alexandra: Şevval Balkan

Leah: Hazal Beril Çam



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

179- Ölümcül Tinder Eşleşmesi: Molly McLaren 

15 yaşındaki Timothy Vander Ark, Michigan’daki küçük bir kasabada ölmüştü. Annesi Shanda, onun sadece hasta olduğunu söylüyordu. Fakat evin içinde ortaya çıkan izler bambaşka bir gerçeği anlatacaktı. 

Sunan: Sezgi Aksu

 Hazırlayan: Şeyma Orak 

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar

Shanda: Gülşah Dim

Eric: Özgür Yılgür

Öğretmen: Aslı Candaş

Paul: Adar Yılmaz 

Polis: Metin Bozkurt



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.

178-Canavar Anne: Shanda Vander Ark

Eric ve Kouri Richins çiftinin 3 çocukları ve kusursuz bir hayatları vardı. Fakat bir sabah 39 yaşındaki Eric Richins yatağında ölü bulundu. Hiçbir boğuşma ya da darp izine rastlanmamıştı. Peki son derece sağlıklı olduğu bilinen bu adamın beklenmedik ölümünün ardında nasıl bir sır gizliydi?



Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Kevser Yağcı Biçici, Sezgi Aksu

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal 

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar:

Eric Richins: Ada Kanbur

Kouri Richins: Hazal Beril Çam

Polis: Umut Güloğlu



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

177- Sonumuz Böyle mi Olacaktı: Eric Richins Dosyası

Bir palyaço maskesinin ardına gizlenmiş onlarca cinayet... Herkes tarafından sevilen ve yardımsever bir iş insanı olan "Katil Palyaço", Amerika’nın en ürkütücü seri katillerinden biriydi. 





Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Aslı Candaş

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal 

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar

John Wayne Gacy: Metin Bozkurt

Polis: Gülşah Dim

Donald: Ada Kanbur

Timothy: Umut Coşkun

Çocuk: Özgür Yılgür



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

176- Katil Palyaço: John Wayne Gacy 

Kaliforniya’da sevilen bir polis, evinin banyosunda ölü bulundu. Başlangıçta bir suikast ihtimali üzerinde duruluyordu ama soruşturma ilerledikçe çok daha başka bir gerçek gün yüzüne çıkacaktı.



Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Şeyma Orak

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal 

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar

Daniel Green: Ada Kanbur

Erika Sandoval: Kevser Yağcı Biçici

Polis: Umut Coşkun





Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!


------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

175- Tek İstediği Mutlu Olmaktı: Daniel Green Dosyası

Jody, yeni başladığı karate kursuna büyük bir ilgiyle devam ediyordu. Ta ki dersler kabusa dönüşünceye kadar... Bu bölümde, adaleti mağdur olan taraf sağlıyor. 



Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Gülşah Dim

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar

Gary: Metin Bozkurt


Polis: Ada Kanbur


Anne: Gülşah Dim


Arkadaş: Hazal Beril Çam



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!


------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

174- Bir Babanın İntikamı: Jody Plauche

April Holt’un ölümü polis raporlarına “intihar” olarak geçti. Ama yakınları bunun doğru olmadığını biliyordu. Yıllar süren mücadele, yalanların arasındaki gerçeği gün yüzüne çıkardı.



Sunan: Sezgi Aksu

Hazırlayan: Şeyma Orak

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar

Donovan: Ada Kanbur

Jamie: Gülşah Dim 

Polis: Metin Bozkurt

April: Hazal Beril Çam


Operatör: Kevser Biçici



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!


------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

173- Gerçeğin Peşinde: April Holt Dosyası

21 Ağustos 2017 sabahı Michigan'daki bir malikane korkunç bir çığlıkla sarsıldı. 14 yaşındaki Aya Altanawi okula gitmek üzere hazırlanmış ve annesi Nada’yı beklemeye başlamıştı. Ancak evden çıkma saati gelmesine rağmen Nada’dan ses yoktu. Evin içinde annesini aramaya başlayan Aya, Nada'yı hiç beklemediği bir yerde, hiç beklemediği bir şekilde bulacaktı. 





Sunan: Sezgi Aksu 

Hazırlayan: Sezgi Aksu, Kevser Yağcı Biçici

Ses Tasarımı ve Kurgu: Ada Suay Tekdal

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar:

Aya Altantawi: Şevval Balkan

Polis: Gülşah Dim

Bassel Altantawi: Umut Güloğlu

Muhammad Altantawi: Özgür Yılgür



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!



------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

172- Görünmeyen Düşman: Nada Huranieh Dosyası

Kaybolan kadınlar, sokaklara düşen korku ve susturulamayan bir fısıltı… İngiltere tarihine damga vuran bu dosya, yıllarca gizemini korudu. Her yeni kurban, katilin gölgesini büyütüyordu. Peki katil, nasıl iz bırakmadan senelerce görünmez kalmayı başarabilmişti?



Sunan: Sezgi Aksu 

Hazırlayan: Aslı Candaş

Ses Tasarımı ve Kurgu: Metin Bozkurt

Yapımcı: Podbee Media



Canlandıranlar:

Peter Sutcliffe: Zafer Toker

Trevor: Umut Coşkun

Grace O’Connor: Şevval Balkan

Polis: Umut Güloğlu

Marcella: Hazal Beril Çam

Anons: Kevser Biçici

Hakim: Ada Kanbur

Sokaktaki Kadınlar: Ceyda Aslan, Hazal Beril Çam, Şevval Balkan, Kevser Biçici, Rabia Altundal



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠⁠'u ziyaret et!



------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

171- İngiltere’yi Sarsan Seri Katil: Yorkshire Ripper

Macera dolu bir balayı, büyük bir trajediyle sonlandı. Çiçeği burunda evli çift Tina ve Gabe Watson'ın bu yaşadığı talihsiz bir kaza gibi gözükse de, denizin derinliklerinde çok daha karanlık bir hikâye gizliydi. 


Sunan: Sezgi Aksu 

Hazırlayan: Özgür Yılgür

Ses Tasarımı ve Kurgu: Metin Bozkurt

Yapımcı: Podbee Media



Tina Watson: Kevser Yağcı Biçici

Gabe Watson: Metin Bozkurt

Dalış Eğitmeni: Ada Kanbur



Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için ⁠⁠⁠podbeemedia.com⁠⁠⁠'u ziyaret et!



------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

170- Suyun Derinliklerindeki Şüphe: Tina Watson

Harika giden ilişkilerini bir anda bitiren Joshua, Rebecca'nın arkasından konuşmaya ve planlar yapmaya başlar. Arkadaşları onu ciddiye almasa da Joshua şeytani planlarını gerçekleştirmeyi kafasına takmıştır.

*Bu bölümdeki bazı unsurlar rahatsız edici olabilir*

Seslendirenler:
Rebecca: Bilgesu Akın
Joshua: İlker Sami Kılıç
Arkadaş 1: Enes Has
Arkadaş 2: Ada Özsar
Sonia I Anne: Tülin Özen
Polis: Metin Bozkurt
Dedektif: Tansu Biçer

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

10 - Rebecca Aylward: Güle Güle Anne, Seni Seviyorum

Karanlık Dosyalar, tüm dünyadaki çözülmüş ve çözülmeyi bekleyen cinayet ve kayıp vakalarını incelerken dinleyici olarak sizleri davanın içine bir üçüncü şahıs olarak yerleştiriyor. Meraklısını fazlasıyla doyuracak, daha önce deneyimlememiş olanlar için de bağımlılık yaratacak.

Karanlık Dosyalar

Koşuya çıkan Mollie'nin başına gelenler, Amerika'da politikacıların da dahil olduğu büyük tartışmalara sebep olur.

*Bu bölümdeki bazı unsurlar rahatsız edici olabilir*

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Karanlık Dosyalar

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!