Önce adaptörler birikmeye başladı sonra eski elektronik eşyalar evi

sardı. Derken aslen peyzaj mimarı olan Cem Özhatay kendisini esnaf

olarak buldu. Kadıköy Yazıcıoğlu Han'dayız. Disketler, Commodore

64'ler, ilk nesil yazıcılar, demode kameralar... Geçmişin teknolojik

artığı bugüne ve distopik denilen yarına dair neler söylüyor? Ve daha

önemlisi tavana kadar kutuların yükseldiği, her yanından kablolar

sarkan o dükkânda Cem aradığını nasıl buluyor? Uydu alıcılarına yuva

yapan kumrulara uzanacak bir hikâye.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Önce adaptörler birikmeye başladı sonra eski elektronik eşyalar evi
sardı. Derken aslen peyzaj mimarı olan Cem Özhatay kendisini esnaf
olarak buldu. Kadıköy Yazıcıoğlu Han'dayız. Disketler, Commodore
64'ler, ilk nesil yazıcılar, demode kameralar... Geçmişin teknolojik
artığı bugüne ve distopik denilen yarına dair neler söylüyor? Ve daha
önemlisi tavana kadar kutuların yükseldiği, her yanından kablolar
sarkan o dükkânda Cem aradığını nasıl buluyor? Uydu alıcılarına yuva
yapan kumrulara uzanacak bir hikâye.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

9 - "Distopya gibi bir şey bu aslında"

Sen, ben, o. Hayatlardan bir koleksiyon, seslerden bir albüm. Belki sen, belki ben, ya da o. İçimizden biri hayatından hikayeler anlatıyor. Tüm tuhaflığıyla, ağırlığıyla, neşesiyle ve incelikle. Aykos var. Iki bin beş yüz vermişler. Tamir yaparız. Likit var, aykos var, jül var, pap var. Likit var aykos. Ben o kadar yani. Önce adaptörler birikmeye başladı. Sonra eski elektronik eşyaları evi sardı. Derken aslen peyzaj mimarı olan Cem Özhatay kendisini esnaf olarak buldu. Kadıköy Yazıcıoğlu Han'dayız. Disketler, Commodore 64'ler, ilk nesil yazıcılar, demode kameralar, Geçmişin teknolojik artığı bugüne ve distopik denilen yarına dair neler söylüyor? Ve daha önemlisi, tavana kadar kutuların yükseldiği, her yerinden kablolar sarkan o dükkanda Cem aradığını nasıl buluyor? Daha önce hiç bir dükkan alıp bu işi yapmayı denememiştim. Ama yıllardır yani 10-15 yılın üzerinde ben de ufak tefek hep birlikte duruyorum. Daha çok işte müzikle ilgili bazı şeyler, müzik cihazlarıyla ilgili ve işte bilgisayar parçalarıyla ilgili. Böyle yani sanırım bir şeyi böyle bulup onun tekrar çalışabilmesi fikri çok şey. Ama yani önceden bir kimim vardı. Hani bir kısmı da burada, bir kısmı da hala işte apartmanın deposunda, işte arkadaşın deposunda falan öyle biraz dağıtılmış şekilde. Şu anda baya karışık ama bulunabiliyor. Yani genel olarak öncelikli giden şeyler zaten göz önünde. kart tuştu, bazı hoparlör eksikleriydi, klavyeler, bazı özel bilgisayar anakartları ve kablolar. Onlar göz önünde. Diğerleri de işte adaptörler, daha teknik ufak elektronik devre parçaları. Onlar da biraz tabii tam olmasa da yani yapılabiliyoruz. Şey gibi yani birçok elektronik aletin hep biz dışındaki o kabukla eğer yani elektronik noktasında elektronikle uğraşma noktasında bir şeydeysek yani eğitimde almalıysak ya da bir hobi olarak da ilgilenmiyorsak hep bir kabuğun içinde yürüyoruz. Bu da çoklukla yani hani kablolar dışında o içerideki parçalar, içerideki işte bağlantı kısımları ve hani Yedek diyebileceğimiz birçok kolaylıkla kırılan, bozulan parçaların tamir imkanı sağlayan ufak tefek dışarıdan da gözükebilen şeyler. Burada daha vurgusu olan kablolar çok. Çünkü kablolar fiyatları da çok yükselen bir şey. Ve kontrolü de kolay bir şey. İnsanların da sürekli ihtiyacı olan bir şey. Yeni kablosuz ve bluetooth teknolojilerinden azade, kablolar hala kullanılıyor çok. Aslında hanın kendi içinde burası bir şey gibi, çökeltisi gibi. Hem alt kat hem de handa bazı şeyler şey yapıyor. Onlar elden çıkartmak istediklerinde benim bazı önceliklerim oluyor. Eskiciler çok buraya gelmiyor. Ben bazen eskicilere bazı eşyaları ayıklayıp veriyorum. Zaten hanın kendi içinde de hurda işi yapan 2-3 yer var. Onlar daha çok dönüşümle çalışıyorlar. tamamen parçalayıp metal ve içindeki değerli metalleri ayırmak için işte yurt dışına idare ediyorlar vs. Burada daha çok yani çalışabilmesi ya da tamir olabilir ve yani geçmişten de bir şey olması bir çizgisi olması öncelik öyle bazı niş şeyleri de burada bulundurmak istiyoruz. Yani niş nasıl bir şey mesela Mesela bir video CD oynatıcı eğer iyi bir kondisyondaysa bence ileride ilgi çekebilen bir şey olacak. İyi bir akım ölçer, iyi bir voltmetre yani hala kullanımı olan ama çok daha teknoloji ve çok daha pratiklerinin de piyasada olduğu belli bir fiyat dengesiyle eğer burada teşhir edilebilir ve sahibiyle buluşabilirse Mesela böyle objeler. Niş. Commodore 64. Oyun konsolları. PlayStation 3, 4. Ama hani 1, 2 olarak da 4'er, 5'er tane tutuyorum. Yolumu çevirdiğim rota biraz daha sesle ilgili. iPhone'un eski modelleri bazen ilgi çekiyor. Apple 2 var. Bir tane Apple 2. Bir iki tane çok eski 386. Benim de ilk böyle PC ile tanıştığım, belki yani herhalde bir 30 yıl öncesi, bir iki tane çalışan PC var. Yani biraz aslında 80'ler ve 90'lar, 90'lardaki fotoğraf ekonomi burası yakalamış. Onun dışında ufak tefek tabi dirençler, o dirençlerde belli bir şey aramıyoruz. Video cihazları var, hoparlörler yapabiliyoruz. yazıcıları kolaylıkla dağıtıp tamir edebiliyorum. Mesela elimde yani 90'ların sonlarından bir floppy ya da daha öncesi 1.44 formatındaki bir diski burada çalıştırıp bilgiye ulaşabiliyoruz. Bazı muhasebe kayıtları öyle tutulmuş oluyor. Bazı daha manyetik ve zip kayıtlar tutanlar da var. Onlarla ilgili de dönüşüm, bu da çalıştırabiliyoruz. Herkese eski mouse'lar da, joystick ve mouse'lar, onların da bazı toplayıcıları var. Game Boy, PlayStation, Atari, oyun konsolları, Bu da benim fonksiyonum. Yani işte, yani fotoğraf makinemizi getirdiyseniz kartınızı alın hani içinde belki fotoğraflarınıza sonra bakmak isterseniz. Ya da işte, ya bakın eski faxınız, onda sizin mesajlarınız vardır. Hani o faxın kasetini de alın isterseniz falan oluyor. Çünkü çoğu insan ya eskiden kalan bunlardan kurtulmak istiyor ya da işte elden çıkartmak istiyor. Bu cihazlar ve aletlerde kendi mahremiyetimizle ilgili birçok şey bırakıyoruz. Aslında bu günümüzün de konusu. Ama ben çok ilgilenmiyorum bununla. Buradaki açmaz, bence şöyle, mahremiyetimizi bir şekilde depoladığımız, kaydettiğimiz cihazları Ve o dönem yani 90'lardan 80'lerden kayıtları şu anda daha kıymetli yapan ne? Kadıköy doğumluyum. Kadıköy'de yaşadım. Ben de kendimle ilgili, bilgisayarımla ilgili sorunlar için yazıcı olmaya geldim. Daha yoğundu. En üst katlara kadar bütün dükkanların dolu olduğunu hatırlıyorum. Tahammül eden kısımların daha çok olduğunu hatırlıyorum. Ben peyzaj mimarıyım. İstanbul Üniversitesi'nden mezun oldum. Sonra Marmara Üniversitesi'nde çevre bilimleriyle ilgili yüksek lisans yaptım. Daha sonra da Almanya'daydım. 2-3 yıl programda Almanya'da çalıştım. Büyüyen şehirler, şehirlerin birbirleriyle ilintileri vesaire üzerine. Oradaki farkındalık ilginçti. Bir taraftan da Berlin'de de baya bir hareketli başka kültür ve yer altı kültürü olduğunu da aslında bir şekilde şahit oldum yani. Çok dahil olmamakla beraber. Buraya döndüğümde mesleğimi devam ettirdim bir süre. Uygulama yaptım, bazı projelerde çalıştım. Daha çok beni heyecanlandıran bizim mesleki birliğimiz yani. Onun için hala mesleğimden çok uzak değilim bir şekilde. Aslında akşamları da bazen çalışıyorum başka bir anlamda da. Asıl yani Akif Bey'in vefatı tabii. Akif Bey hem benim dostumdu. Yani bu sektörün yıllardır içinde olması ve de çok inançlı birisiydi. Ve etik olarak da çok doğru bir ticari etiği vardı. Onun vefatı sonrası aslında üst üste gelişen şeylerin sonucu olarak ben de böyle bir dükkanın devamlılığı için uğraşmaya karar verdim. Bir öğretmen arkadaşı vardı. O da böyle hafif desenler, resimler yapıyordu. Bu sanırım onun ona çizdiği bir şey. Bazen de işte ufak tefek bahsetmiştim, işte burada ticaret, başka ticaretlerde işte sarımsak gelir, köyden zeytinyağı gelir, onları falan da veriyordu. Bir de onun yaptığı resimleri de burada ara sıra. İşte kuş resimleri, çiçek resimleri falan onları da satıyordu. Akif Bey uyarıyor buradaki müşteriyi diyor ki yani hiçbir ürünü arıza nedeniyle atmayın. Hani adeta biz hepsini tamir edebiliriz gibi. Benim daha çok cezbeden aslında 8-bit kültürü, Commodore piksel imajlar, görsel imajlar elde edebileceğimiz hardware. Bu skalada ben biraz daha dönüşüm ve yeniden kazanım tarafındayım. Bu mesleğimle de aslında alakalı. Hiçbir zaman bir laptop'u çok düzgün kullanamadım zaten. Yani bir laptop'u böyle kapayıp açıp bir kafede açıp işte orada kahve içip laptop'la böyle iki saat çalışmak bana böyle hiçbir zaman yani yapamadım. Çok pratik olduğu için belki. Ben hep örgütlü birisiydim. Zamanında Yeşiller Partisi'nin Kadıköy saymanlığını yaptım. Meslek odamda her zaman aktifimdir. Esnaf kimliğinden çok burasının kendi içindeki o dayanışma kültürü daha ilginç. Esnaf olmak belli bir ticaret erbaplığı gerektiriyor. Onun da bazı kuralları var. İki ayda da esnaf olunmuyor. Onun için... İki yılda da olunmuyor belki, bilmiyorum. Bazı ustaların hala bir cihazı tamir ederken duydukları heyecan aslında güzel bir şey. Pazarlık önemli, evet. Fiyatlar da bak dolar, her şey çok yüksek, sebze alışveriş ne kadar falan diyemiyorsunuz. Kimseyi geri çevirmemeye çalışıyorum. Ama daha çok pazarlığı öğrenmem gerekiyor. O da Akif Bey'le aynı yıllar. O da yan komşu. Hatta bu dükkan daha önce onun dükkanıyla birlikteymiş. Burası ayrılmış biraz sonra. Baba oğul Deniz Bey'le Bartu onlar da tamir ve daha çok bu alanda bilgili ve uzmanlar. Alt kattaki talebe büyük bir kısımları pil dükkanı oluşturuyor. Kolay gelsin. Hadi Allah'a emanet olun. Eyvallah. Elektrik giderse kapatır. Ben de kendi adımı yeni teknolojilerle karşılaşıyorum. Mesela burada ilk defa şeyi gördüm, öyle bir teknoloji olduğunu bilmiyordum. Telefona şey yapıyorlar, Çince bir şey söylüyor birisi. Telefon, Türkçesini diğer kişiye söylüyor. Nasılsınız abi? Sağ ol abi, istedin sormamı. Abi tam ben altıya bastım çıkacak mıyım? Durdu birden aşağıya indirdi beni ya anlamadım. Öncelikle nasıl belirliyor bilmiyorum ki bazen. Biz disketlerle oynayan insanlar olarak hani böyle disketi çıkarttık ve işte diğeri yükletsin hatta daha öncesi kaset Yani bir dönüşüm yaşadık. Ben kendi adıma çok hani eskiden kullanmış olduğum şeylere geri dönüp bakıp böyle hayret eden birisi değilim. Yani onlarla şeyim, barışığım yani. Ama hani kolay da çöpe, atmama taraftarıyım. Mümkün olduğunca dursunlar diye düşünüyorum. Yani işte teknolojide bunlar için hep bir terminolojiler oluyor. Mesela emülatör oluyor. İşte kendi PC'nizde Amiga oynayabiliyorsunuz. Ya da hani bizim Atari kullandığımız dönemlerde her Atari'de bir oyun vardı. Hani belki iki. Şimdi mesela bazı Atari'lerde yüzlerce oyun var ve seçiyorsunuz. Hepsinin bir ekranda çözebiliyorsunuz. Bir Atari'nin karşısında yapabiliyorsunuz. Sanal gözlük teknolojisi şimdi çok konuşuluyor. Muhtemelen yakın gelecekte bu çok belirleyici olacak. Gerçekten bu hızla değişen birçok teknoloji ve kullanım alışkanlıklarımız arasında bir taraf almak hiç kolay değil. Eniştemin bir kitap yayın evi vardı Babali'de. Orada da mesela, onlar çok büyük yani, büyük bir iksirör falan, bir tane A4 monitörü vardı mesela. Hani bizim alıştığımız enine geniş değil, dikine geniş. A4 sayfa büyüklüğünde bir monitör. Mesela onlar hala ilginç yani, onları hatırlıyorum. Onlar zihnimin bir köşesinde. Walkman evet. Walkman, İngiltere'den bir akrabamız getirmişti. Ama ben ona çok iyi bakamadım açıkçası. Ama duruyor bir yerlerde, evet. Ayva'nın tatlı bir rokmanı vardı. Discman'im hiç olmadı. Ama yani müzik konusunda özellikle CD'lerin yani çok böyle hi-fi bir tutku derecesinde hi-fi değil ama insanların CD dinleyebileceğini daha ilerleyen sürelerde buraya doğru bir hareket olacağını düşünüyorum. Nasıl şu an plaklar basılıyor ve tekrar yapılıyorsa özellikle CD ile kayıt kitapçıkları, CD'lerin bence bir dinamizm kazanacak. Belki kasetten sonra CD'ye çalabilen her türlü cihazın ben tekrar geleceğine inanıyorum. Bazı dalgaların sonuçta uzaya gittiğini biliyoruz. Değil mi? Ya da bazı dalgalar uzaydaki uydular aracılığıyla biraz daha kolaylaştırıyor ulaşmamız. Hepimiz tabii bir şekilde iz bırakıyoruz. Bazı izler belki gerçekten boşlukta kayboluyor. Eğer elimizdeki, mesela büyük bir kütüphaneniz var, kütüphaneniz tabii ki bazı kitaplar güzel, bazılarını tekrar okumak isteyeceksiniz ama bir noktada da hepsini tekrar okumak ya da hepsini tekrar Aradığınızı da çok kolay ulaşabileceğiniz derecede hatırlamak zorlaşacak. Aynı şey kayıtlar için de şeyle. Yani kayıt hem de çok tembel işi yani. Ve hepsi kayıtlı ama bunları tekrar değerlendirecek bir vakit aslında olmayacağını siz de görüyorsunuz. Bunlar böyle hep aslında biraz şeyler yani. Çöküş gibi geliyor bana yani. Hani başkası için bir şeyler bıktırmak kötü. Ya da bir gün bir işte yapay bilgi arayıcının gelip sizin orada neyse aradığınız onu bulabileceği hayali zaten olacak iş değil. Yani sadece hani olabilen kadar ve sizin için aslında kıymetliler neyse hani onları aslında doğru bir şekilde ve güvenli bir yerde tutabilmek esas diye düşünüyorum. Yani bu kişinin kendisiyle aslında mücadelesi, dönüp tabii ki bakılmıyor, dönüp azaltılmıyor bile. Azaltıldığı zaman sildiğiniz şey eğer online'sanız aslında çok gereksiz bir risk yani hani neden bu kadar özel bir şeyinizi ya da yani Facebook hesabınızı kapattınız bir daha dönmeyeceksiniz ama geri dönmeyeceğiniz şey ne? Yani orada bıraktığınız kendinizle ilgili birçok data evdeki ufak çerçevenizde sergileyebileceğiniz hoş bir fotoğrafı elde edebilecek bir teknoloji yeterli yani. Bunun için sürekli telefonunuzda silebileceğiniz ya da yok edebileceğiniz ve binlerce, on binlerce fotoğraf gerekmiyor diye düşünüyorum. Tabii ki şu anda fotoğraf 35 film, o kimyasal yöntemle fotoğraf bastırmak hiç kolay olmasa gerek. Ama bizim telefonlarımızın kayıt ettiği fotoğrafların da sanırım en iyi olmadığını biliyoruz. Sanırım bu bir dönüşüm ve devam ediyor. Bu bütün hikaye sadece çöpümüzü doğru kutuya atmak ya da bu çok çok büyük çöp yığınlarının temizlenmesi kadar kolay olmayacak. Ya da bireysel olarak bazı tüketimlerimizi son derece kısıtlamak bu konuda yeterli çözüm değil. Onun için Yani bu geri dönüşümün geri dönüşümle tekrar kullanılma girebilecek ve bizde de bir kalıntısı olan cihazlarla kurduğumuz bağ yani belki bir çözüm olabilir. Çünkü yani hani bunu yani belki de bir çözüm arayan çok insan yok ama bir problem var yani hani bu problemde bir şekilde karşımıza çıkıyor yani işte sudaki bilmediğimiz plastik, çok fazla artan kanser, ne bileyim işte güneş ışığının yakıcılığı, sürekli fazla yakıcılığı. Daha uzun kullanabiliriz. Bir laptopun ömrü 3 yıl aslında. Belki de yani her zaman yeni laptop kullanmak kişileri çok daha iyi hissettirebiliyor. 500 ya da 1000 metrekare bir alan aslında çok rahatlıkla bütün yıl boyunca bütün gıda şeyi karşılar aslında iyi bir şekilde olabilirse. Yani karbon ayak izi acaba tek yeterli şey mi? Acaba biz burada daha doğru olanı ve daha yapılması gerekeni özellikle geri dönüşüm anlamında Nasıl yapabiliriz? Yani bunu aslında bir aydınlanma olarak, önümüzdeki bir şekilde olabilecek talihsiz çöküş ve aslında içinde yaşamakta olduğumuz bu çöküşe karşı bir strateji olarak nasıl bunu tekrar düşünebiliriz? Evet, bu kapitalist sistemin aslında savaşlarla büyüdüğünü görüyoruz. Dünyada her zaman sürekli bir didişme, bir savaş var. Bir total yok oluşta eski teknoloji bizi kurtarmayacak. Aslında geride bıraktığımız şeyler biraz destekleyebilir bu geri dönüşüm. Distopya gibi bir şey aslında bu. Mad Max'te de biraz hikaye budur. Eli diye bir film vardı. Orada da mesela her şey bittikten sonra, kaynaklar tükendikten sonra... Evet bence bir şey olacak. Yani bir tekrar geri dönüş olacak. Yani mesela herkesin telefonunun kapandığı bir durumda ya da işte hücresel ya da uydusal bu şeydeki bir problemde aslında çok daha ilkel olana şey yapmak durumundayız, dönmek durumundayız. Kıymetlenecek elbette. Zaten günbegün bunun da bir borsası var ve özellikle bu malzemeleri toplamakla hatta evlerinde bile bunları dönüştürenler olduğunu duydum. Onlar o borsaları takip ediyor. Bakırdı, alüminyumdu. takip ediyor ama bence yani bu retro esintisi biraz geçtikten sonra özellikle bu malzemeye doğru bir şey olacak biraz daha yönelim olacak bence de hani teknolojik tüketim bu kadar yoğun olması bir şey olacak bazı hem imkanlar sunacak hem de biraz daha tekrar değerlendirmenin daha gerekli ve ekonomik olduğunu, yani büyük resimde ekonomik olduğunu insanlar biraz daha anlayacaklar. Yani kıymetli bence burası. Commodore 64 ile başlayan sohbet kumrulara nasıl gelmiş olabilir? Şöyle, Cem Özatay'ın deposunun penceresi açık kalır ve olaylar gelişir. Sonuç, boş bilgisayar kasalarına, uydu alıcısı kutularına yapılmış kuş yuvaları, Ve derken yumurtadan çıkan kumrular. Kuşlar... Şimdi ben bu dükkana geldiğim zaman üstteki depoyu boşaltacağız tabii heyecanla. Biraz ayıkladık fakat pencerenin önünde çok ciddi bir şey vardı. Yani yaklaşık böyle bir ne bileyim beş santimlik bir kuş gübresi birikimi vardı. Onları mesela kazıdığımı ve attığımızı hatırlıyorum. Yani toprağa bir yere döktük. Sonra pencere açık kalınca şeyle, vakitle... Ben de buraya çok ihmal ettim açıkçası. Son dört, dört buçuk aydır. İşte bu üçüncü yuva. İşte bir tanesini hoparlör şeyinin üzerine yapmışlar yuvalarını. Sanırım çam ağaçları şeylerini taşıyor. Bu uzaktan kumandaların üzerine yavrulamayı seçmiş. Şimdi orada iki tane. Daha üç günlükler, dört günlükler yani. İşte anneleri geliyor, bir karakter daha geliyor. O da işte dışarıdan izliyor, gidiyor ama anneleri hep burada oluyor. Yani o ana kartlar ve işte bir iki tane atıl şeyin olduğu, ekran kartının olduğu bir yer ama gördüğün gibi arka tarafta yanındaki şey ne? Ona aslı. Ben de bakmadım ne hakikaten. Bu da sanırım bir şey, uydu cihazı. Yani onlar hani daha çok kuytu bir yer bakıyorlar, işlemi çekiyorsun falan diye. Evet, bu NextStar bir şey, uydu cihazı. Acaba bu bir şikayet mi, değil mi? Bu elimizdeki Western Digital'in ki hala şu anda şey yapıyorlar yani üretim yapıyorlar. Uzakdoğu'da da yapıyorlar üretim. Onun altı buçuk megabaytlık bir IDE disk, hard diski. Bu böyle hani çok 80-86 çok eski PC'lerde disk yani her şey olarak yani storage olarak kullanılıyordu. Tabii yaklaşık 980'lerin sonundan bir disk olduğu için bazı sorunlar olabilir ama şu anda bu çalışan bir disk. Bir de böyle çalışmayan disk var. Böyle çıt çıt çıt hata veriyor. Çok disk var plan Bunlar arasına sıkıştıkça kiloyla şey yapıyorum işte Garip değil mi? Hepsi aslında kendine has bir gürültüsü olan cihaz değil. Total sessizliği. Pınar Övünç'ün hazırladığı Senden O, bir pol bimediye yapımı.

Sen, ben, o. Hayatlardan bir koleksiyon, seslerden bir albüm. Belki sen, belki ben, ya da o. İçimizden biri hayatından hikayeler anlatıyor. Tüm tuhaflığıyla, ağırlığıyla, neşesiyle ve incelikle.

var. Iki bin beş yüz vermişler. Tamir yaparız. Likit var, aykos var, jül var, pap var. Likit

adaptörler birikmeye başladı. Sonra eski elektronik eşyaları evi sardı.

Derken aslen peyzaj mimarı olan Cem Özhatay kendisini esnaf olarak buldu. Kadıköy Yazıcıoğlu Han'dayız. Disketler, Commodore 64'ler, ilk nesil yazıcılar, demode kameralar, Geçmişin teknolojik artığı bugüne ve distopik denilen yarına dair neler söylüyor? Ve daha önemlisi, tavana kadar kutuların yükseldiği, her yerinden kablolar sarkan o dükkanda Cem aradığını nasıl buluyor?

Daha önce hiç bir dükkan alıp bu işi yapmayı denememiştim. Ama yıllardır yani 10-15 yılın üzerinde ben de ufak tefek hep birlikte duruyorum. Daha çok işte müzikle ilgili bazı şeyler, müzik cihazlarıyla ilgili ve işte bilgisayar parçalarıyla ilgili.

Böyle yani sanırım bir şeyi böyle bulup onun tekrar çalışabilmesi fikri çok şey. Ama yani önceden bir kimim vardı. Hani bir kısmı da burada, bir kısmı da hala işte apartmanın deposunda, işte arkadaşın deposunda falan öyle biraz dağıtılmış şekilde. Şu anda baya karışık ama bulunabiliyor. Yani genel olarak öncelikli giden şeyler zaten göz önünde.

kart tuştu, bazı hoparlör eksikleriydi, klavyeler, bazı özel bilgisayar anakartları ve kablolar. Onlar göz önünde. Diğerleri de işte adaptörler, daha teknik ufak elektronik devre parçaları. Onlar da biraz tabii tam olmasa da yani

yapılabiliyoruz. Şey gibi yani birçok elektronik aletin hep biz dışındaki o kabukla eğer yani elektronik noktasında elektronikle uğraşma noktasında bir şeydeysek yani eğitimde almalıysak ya da bir hobi olarak da ilgilenmiyorsak hep bir kabuğun içinde yürüyoruz. Bu da çoklukla yani hani kablolar dışında o içerideki parçalar, içerideki işte bağlantı kısımları ve hani

Yedek diyebileceğimiz birçok kolaylıkla kırılan, bozulan parçaların tamir imkanı sağlayan ufak tefek dışarıdan da gözükebilen şeyler.

Burada daha vurgusu olan kablolar çok. Çünkü kablolar fiyatları da çok yükselen bir şey. Ve kontrolü de kolay bir şey. İnsanların da sürekli ihtiyacı olan bir şey. Yeni kablosuz ve bluetooth teknolojilerinden azade, kablolar hala kullanılıyor çok. Aslında hanın kendi içinde burası bir şey gibi, çökeltisi gibi. Hem alt kat hem de handa bazı şeyler şey yapıyor. Onlar elden çıkartmak istediklerinde benim bazı önceliklerim oluyor. Eskiciler çok buraya gelmiyor. Ben bazen eskicilere bazı eşyaları ayıklayıp veriyorum. Zaten hanın kendi içinde de hurda işi yapan 2-3 yer var. Onlar daha çok dönüşümle çalışıyorlar.

tamamen parçalayıp metal ve içindeki değerli metalleri ayırmak için işte yurt dışına idare ediyorlar vs. Burada daha çok yani çalışabilmesi ya da tamir olabilir ve yani geçmişten de bir şey olması bir çizgisi olması öncelik öyle bazı niş şeyleri de burada bulundurmak istiyoruz. Yani niş nasıl bir şey mesela

Mesela bir video CD oynatıcı eğer iyi bir kondisyondaysa bence ileride ilgi çekebilen bir şey olacak. İyi bir akım ölçer, iyi bir voltmetre yani hala kullanımı olan ama çok daha teknoloji ve çok daha pratiklerinin de piyasada olduğu belli bir fiyat dengesiyle eğer burada teşhir edilebilir ve sahibiyle buluşabilirse

Mesela böyle objeler. Niş. Commodore 64. Oyun konsolları. PlayStation 3, 4. Ama hani 1, 2 olarak da 4'er, 5'er tane tutuyorum. Yolumu çevirdiğim rota biraz daha sesle ilgili.

iPhone'un eski modelleri bazen ilgi çekiyor. Apple 2 var. Bir tane Apple 2. Bir iki tane çok eski 386.

Benim de ilk böyle PC ile tanıştığım, belki yani herhalde bir 30 yıl öncesi,

bir iki tane çalışan PC var. Yani biraz aslında 80'ler ve 90'lar, 90'lardaki fotoğraf ekonomi burası yakalamış. Onun dışında ufak tefek tabi dirençler, o dirençlerde belli bir şey aramıyoruz. Video cihazları var, hoparlörler yapabiliyoruz. yazıcıları kolaylıkla dağıtıp tamir edebiliyorum. Mesela elimde yani 90'ların sonlarından bir floppy ya da daha öncesi 1.44 formatındaki bir diski burada çalıştırıp bilgiye ulaşabiliyoruz. Bazı muhasebe kayıtları öyle tutulmuş oluyor.

Bazı daha manyetik ve zip kayıtlar tutanlar da var. Onlarla ilgili de dönüşüm, bu da çalıştırabiliyoruz. Herkese eski mouse'lar da, joystick ve mouse'lar, onların da bazı toplayıcıları var. Game Boy, PlayStation, Atari, oyun konsolları,

Bu da benim fonksiyonum. Yani işte, yani fotoğraf makinemizi getirdiyseniz kartınızı alın hani içinde belki fotoğraflarınıza sonra bakmak isterseniz. Ya da işte, ya bakın eski faxınız, onda sizin mesajlarınız vardır. Hani o faxın kasetini de alın isterseniz falan oluyor. Çünkü çoğu insan ya eskiden kalan bunlardan kurtulmak istiyor ya da işte elden çıkartmak istiyor.

Bu cihazlar ve aletlerde kendi mahremiyetimizle ilgili birçok şey bırakıyoruz. Aslında bu günümüzün de konusu.

Ama ben çok ilgilenmiyorum bununla. Buradaki açmaz, bence şöyle, mahremiyetimizi bir şekilde depoladığımız, kaydettiğimiz cihazları

Ve o dönem yani 90'lardan 80'lerden kayıtları şu anda daha kıymetli yapan ne?

Kadıköy doğumluyum. Kadıköy'de yaşadım. Ben de kendimle ilgili, bilgisayarımla ilgili sorunlar için yazıcı olmaya geldim.

Daha yoğundu. En üst katlara kadar bütün dükkanların dolu olduğunu hatırlıyorum. Tahammül eden kısımların daha çok olduğunu hatırlıyorum. Ben peyzaj mimarıyım.

İstanbul Üniversitesi'nden mezun oldum. Sonra Marmara Üniversitesi'nde çevre bilimleriyle ilgili yüksek lisans yaptım. Daha sonra da Almanya'daydım. 2-3 yıl programda Almanya'da çalıştım. Büyüyen şehirler, şehirlerin birbirleriyle ilintileri vesaire üzerine. Oradaki farkındalık ilginçti.

Bir taraftan da Berlin'de de baya bir hareketli başka kültür ve yer altı kültürü olduğunu da aslında bir şekilde şahit oldum yani. Çok dahil olmamakla beraber. Buraya döndüğümde mesleğimi devam ettirdim bir süre. Uygulama yaptım, bazı projelerde çalıştım.

Daha çok beni heyecanlandıran bizim mesleki birliğimiz yani. Onun için hala mesleğimden çok uzak değilim bir şekilde. Aslında akşamları da bazen çalışıyorum başka bir anlamda da. Asıl yani Akif Bey'in vefatı tabii. Akif Bey hem benim dostumdu.

Yani bu sektörün yıllardır içinde olması ve de çok inançlı birisiydi. Ve etik olarak da çok doğru bir ticari etiği vardı. Onun vefatı sonrası aslında üst üste gelişen şeylerin sonucu olarak ben de böyle bir dükkanın devamlılığı için uğraşmaya karar verdim. Bir öğretmen arkadaşı vardı. O da böyle hafif desenler, resimler yapıyordu.

Bu sanırım onun ona çizdiği bir şey. Bazen de işte ufak tefek bahsetmiştim, işte burada ticaret, başka ticaretlerde işte sarımsak gelir, köyden zeytinyağı gelir, onları falan da veriyordu. Bir de onun yaptığı resimleri de burada ara sıra. İşte kuş resimleri, çiçek resimleri falan onları da satıyordu. Akif Bey uyarıyor buradaki müşteriyi diyor ki yani hiçbir ürünü arıza nedeniyle atmayın. Hani adeta biz hepsini tamir edebiliriz gibi.

Benim daha çok cezbeden aslında 8-bit kültürü, Commodore piksel imajlar, görsel imajlar elde edebileceğimiz hardware. Bu skalada ben biraz daha dönüşüm ve yeniden kazanım tarafındayım. Bu mesleğimle de aslında alakalı.

Hiçbir zaman bir laptop'u çok düzgün kullanamadım zaten. Yani bir laptop'u böyle kapayıp açıp bir kafede açıp işte orada kahve içip laptop'la böyle iki saat çalışmak bana böyle hiçbir zaman yani yapamadım. Çok pratik olduğu için belki.

Ben hep örgütlü birisiydim. Zamanında Yeşiller Partisi'nin Kadıköy saymanlığını yaptım. Meslek odamda her zaman aktifimdir. Esnaf kimliğinden çok burasının kendi içindeki o dayanışma kültürü daha ilginç. Esnaf olmak belli bir ticaret erbaplığı gerektiriyor.

Onun da bazı kuralları var. İki ayda da esnaf olunmuyor. Onun için... İki yılda da olunmuyor belki, bilmiyorum. Bazı ustaların hala bir cihazı tamir ederken duydukları heyecan aslında güzel bir şey. Pazarlık önemli, evet. Fiyatlar da bak dolar, her şey çok yüksek, sebze alışveriş ne kadar falan diyemiyorsunuz. Kimseyi geri çevirmemeye çalışıyorum.

Ama daha çok pazarlığı öğrenmem gerekiyor. O da Akif Bey'le aynı yıllar. O da yan komşu. Hatta bu dükkan daha önce onun dükkanıyla birlikteymiş. Burası ayrılmış biraz sonra.

Baba oğul Deniz Bey'le Bartu onlar da tamir ve daha çok bu alanda bilgili ve uzmanlar. Alt kattaki talebe büyük bir kısımları pil dükkanı oluşturuyor. Kolay gelsin. Hadi Allah'a emanet olun. Eyvallah. Elektrik giderse kapatır.

Ben de kendi adımı yeni teknolojilerle karşılaşıyorum. Mesela burada ilk defa şeyi gördüm, öyle bir teknoloji olduğunu bilmiyordum. Telefona şey yapıyorlar, Çince bir şey söylüyor birisi. Telefon, Türkçesini diğer kişiye söylüyor. Nasılsınız

Abi tam ben altıya bastım çıkacak mıyım? Durdu birden aşağıya indirdi beni ya anlamadım.

Öncelikle nasıl belirliyor bilmiyorum ki bazen.

oynayan insanlar olarak hani böyle disketi çıkarttık ve işte diğeri yükletsin hatta daha öncesi kaset

Yani bir dönüşüm yaşadık. Ben kendi adıma çok hani eskiden kullanmış olduğum şeylere geri dönüp bakıp böyle hayret eden birisi değilim. Yani onlarla şeyim, barışığım yani. Ama hani kolay da çöpe, atmama taraftarıyım. Mümkün olduğunca dursunlar diye düşünüyorum. Yani işte teknolojide bunlar için hep bir terminolojiler oluyor. Mesela emülatör oluyor. İşte kendi PC'nizde Amiga oynayabiliyorsunuz. Ya da hani bizim Atari kullandığımız dönemlerde her Atari'de bir oyun vardı. Hani belki iki. Şimdi mesela bazı Atari'lerde yüzlerce oyun var ve seçiyorsunuz. Hepsinin bir ekranda çözebiliyorsunuz. Bir Atari'nin karşısında yapabiliyorsunuz. Sanal gözlük teknolojisi şimdi çok konuşuluyor.

Muhtemelen yakın gelecekte bu çok belirleyici olacak. Gerçekten bu hızla değişen birçok teknoloji ve kullanım alışkanlıklarımız arasında bir taraf almak hiç kolay değil. Eniştemin bir kitap yayın evi vardı Babali'de.

Orada da mesela, onlar çok büyük yani, büyük bir iksirör falan, bir tane A4 monitörü vardı mesela. Hani bizim alıştığımız enine geniş değil, dikine geniş. A4 sayfa büyüklüğünde bir monitör. Mesela onlar hala ilginç yani, onları hatırlıyorum. Onlar zihnimin bir köşesinde. Walkman evet. Walkman, İngiltere'den bir akrabamız getirmişti.

Ama ben ona çok iyi bakamadım açıkçası. Ama duruyor bir yerlerde, evet. Ayva'nın tatlı bir rokmanı vardı. Discman'im hiç olmadı.

Ama yani müzik konusunda özellikle CD'lerin yani çok böyle hi-fi bir tutku derecesinde hi-fi değil ama insanların CD dinleyebileceğini daha ilerleyen sürelerde buraya doğru bir hareket olacağını düşünüyorum.

Nasıl şu an plaklar basılıyor ve tekrar yapılıyorsa özellikle CD ile kayıt kitapçıkları, CD'lerin bence bir dinamizm kazanacak. Belki kasetten sonra CD'ye çalabilen her türlü cihazın ben tekrar geleceğine inanıyorum.

Bazı dalgaların sonuçta uzaya gittiğini biliyoruz. Değil mi? Ya da bazı dalgalar uzaydaki uydular aracılığıyla biraz daha kolaylaştırıyor ulaşmamız. Hepimiz tabii bir şekilde iz bırakıyoruz. Bazı izler belki gerçekten boşlukta kayboluyor.

Eğer elimizdeki, mesela büyük bir kütüphaneniz var, kütüphaneniz tabii ki bazı kitaplar güzel, bazılarını tekrar okumak isteyeceksiniz ama bir noktada da hepsini tekrar okumak ya da hepsini tekrar

Aradığınızı da çok kolay ulaşabileceğiniz derecede hatırlamak zorlaşacak. Aynı şey kayıtlar için de şeyle. Yani kayıt hem de çok tembel işi yani. Ve hepsi kayıtlı ama bunları tekrar değerlendirecek bir vakit aslında olmayacağını siz de görüyorsunuz. Bunlar böyle hep aslında biraz şeyler yani. Çöküş gibi geliyor bana yani. Hani başkası için bir şeyler bıktırmak kötü. Ya da bir gün bir işte yapay

bilgi arayıcının gelip sizin orada neyse aradığınız onu bulabileceği hayali zaten olacak iş değil.

Yani sadece hani olabilen kadar ve sizin için aslında kıymetliler neyse hani onları aslında doğru bir şekilde ve güvenli bir yerde tutabilmek esas diye düşünüyorum. Yani bu kişinin kendisiyle aslında mücadelesi, dönüp tabii ki bakılmıyor, dönüp azaltılmıyor bile. Azaltıldığı zaman sildiğiniz şey eğer online'sanız aslında çok gereksiz bir risk yani hani neden bu kadar özel bir şeyinizi

ya da yani Facebook hesabınızı kapattınız bir daha dönmeyeceksiniz ama geri dönmeyeceğiniz şey ne? Yani orada bıraktığınız kendinizle ilgili birçok data evdeki ufak çerçevenizde sergileyebileceğiniz hoş bir fotoğrafı elde edebilecek bir teknoloji yeterli yani. Bunun için sürekli telefonunuzda silebileceğiniz ya da yok edebileceğiniz ve binlerce, on binlerce fotoğraf gerekmiyor diye düşünüyorum. Tabii ki şu anda fotoğraf 35 film, o kimyasal yöntemle fotoğraf bastırmak hiç kolay olmasa gerek. Ama bizim telefonlarımızın kayıt ettiği fotoğrafların da sanırım en iyi olmadığını biliyoruz. Sanırım bu bir dönüşüm ve devam ediyor.

Bu bütün hikaye sadece çöpümüzü doğru kutuya atmak ya da bu çok çok büyük çöp yığınlarının temizlenmesi kadar kolay olmayacak. Ya da bireysel olarak bazı tüketimlerimizi son derece kısıtlamak bu konuda yeterli çözüm değil. Onun için

Yani bu geri dönüşümün geri dönüşümle tekrar kullanılma girebilecek ve bizde de bir kalıntısı olan cihazlarla kurduğumuz bağ yani belki bir çözüm olabilir. Çünkü yani hani bunu yani belki de bir çözüm arayan çok insan yok ama bir problem var yani hani bu problemde

bir şekilde karşımıza çıkıyor yani işte sudaki bilmediğimiz plastik, çok fazla artan kanser, ne bileyim işte güneş ışığının yakıcılığı, sürekli fazla yakıcılığı. Daha uzun kullanabiliriz. Bir laptopun ömrü 3 yıl aslında. Belki de yani her zaman yeni laptop kullanmak kişileri çok daha iyi hissettirebiliyor. 500 ya da 1000 metrekare bir alan aslında çok rahatlıkla bütün yıl boyunca

bütün gıda şeyi karşılar aslında iyi bir şekilde olabilirse. Yani karbon ayak izi acaba tek yeterli şey mi? Acaba biz burada daha doğru olanı ve daha yapılması gerekeni özellikle geri dönüşüm anlamında

Nasıl yapabiliriz? Yani bunu aslında bir aydınlanma olarak, önümüzdeki bir şekilde olabilecek talihsiz çöküş ve aslında içinde yaşamakta olduğumuz bu çöküşe karşı bir strateji olarak nasıl bunu tekrar düşünebiliriz? Evet, bu kapitalist sistemin aslında savaşlarla büyüdüğünü görüyoruz. Dünyada her zaman sürekli bir didişme, bir savaş var. Bir total yok oluşta eski teknoloji bizi kurtarmayacak. Aslında geride bıraktığımız şeyler biraz destekleyebilir bu geri dönüşüm.

Distopya gibi bir şey aslında bu. Mad Max'te de biraz hikaye budur. Eli diye bir film vardı. Orada da mesela her şey bittikten sonra, kaynaklar tükendikten sonra... Evet bence bir şey olacak. Yani bir tekrar geri dönüş olacak. Yani mesela herkesin telefonunun kapandığı bir durumda ya da işte hücresel ya da uydusal bu şeydeki bir problemde aslında çok daha ilkel olana şey yapmak durumundayız, dönmek durumundayız. Kıymetlenecek elbette.

Zaten günbegün bunun da bir borsası var ve özellikle bu malzemeleri toplamakla hatta evlerinde bile bunları dönüştürenler olduğunu duydum. Onlar o borsaları takip ediyor. Bakırdı, alüminyumdu.

takip ediyor ama bence yani bu retro esintisi biraz geçtikten sonra özellikle bu malzemeye doğru bir şey olacak biraz daha yönelim olacak bence de hani teknolojik tüketim bu kadar yoğun olması bir şey olacak bazı hem imkanlar sunacak hem de biraz daha tekrar değerlendirmenin daha gerekli ve

ekonomik olduğunu, yani büyük resimde ekonomik olduğunu insanlar biraz daha anlayacaklar. Yani kıymetli bence burası. Commodore 64 ile başlayan sohbet kumrulara nasıl gelmiş olabilir? Şöyle, Cem Özatay'ın deposunun penceresi açık kalır ve olaylar gelişir. Sonuç, boş bilgisayar kasalarına, uydu alıcısı kutularına yapılmış kuş yuvaları,

Ve derken yumurtadan çıkan kumrular. Kuşlar... Şimdi ben bu dükkana geldiğim zaman üstteki depoyu boşaltacağız tabii heyecanla. Biraz ayıkladık fakat pencerenin önünde çok ciddi bir şey vardı. Yani yaklaşık böyle bir ne bileyim beş santimlik bir kuş gübresi birikimi vardı. Onları mesela kazıdığımı ve attığımızı hatırlıyorum. Yani toprağa bir yere döktük.

Sonra pencere açık kalınca şeyle, vakitle... Ben de buraya çok ihmal ettim açıkçası. Son dört, dört buçuk aydır. İşte bu üçüncü yuva. İşte bir tanesini hoparlör şeyinin üzerine yapmışlar yuvalarını. Sanırım çam ağaçları şeylerini taşıyor. Bu uzaktan kumandaların üzerine yavrulamayı seçmiş. Şimdi orada iki tane.

Daha üç günlükler, dört günlükler yani. İşte anneleri geliyor, bir karakter daha geliyor. O da işte dışarıdan izliyor, gidiyor ama anneleri hep burada oluyor. Yani o ana kartlar ve işte bir iki tane atıl şeyin olduğu, ekran kartının olduğu bir yer ama gördüğün gibi arka tarafta yanındaki şey ne? Ona aslı. Ben de bakmadım ne hakikaten.

Bu da sanırım bir şey, uydu cihazı. Yani onlar hani daha çok kuytu bir yer bakıyorlar, işlemi çekiyorsun falan diye. Evet, bu NextStar bir şey, uydu cihazı. Acaba bu bir şikayet mi, değil mi?

Bu elimizdeki Western Digital'in ki hala şu anda şey yapıyorlar yani üretim yapıyorlar. Uzakdoğu'da da yapıyorlar üretim. Onun altı buçuk megabaytlık bir IDE disk, hard diski. Bu böyle hani çok 80-86 çok eski PC'lerde disk yani her şey olarak yani storage olarak kullanılıyordu.

Tabii yaklaşık 980'lerin sonundan bir disk olduğu için bazı

sorunlar olabilir ama şu anda bu çalışan bir disk.

de böyle çalışmayan disk var. Böyle çıt çıt çıt hata veriyor.

Çok disk var plan Bunlar arasına sıkıştıkça kiloyla şey yapıyorum işte

Garip değil mi? Hepsi aslında kendine has bir gürültüsü olan cihaz değil. Total sessizliği. Pınar

Övünç'ün hazırladığı Senden O, bir pol bimediye yapımı.

Yüzünü başka yönlere döndüyse de yaşıtı çamların yükseldiği bahçede buldu kendini. Çatalcalı Onur Erbil, artık soranlara “çiftçiyim” diyor. Üstelik enginarlara cümbüş, üzümlere klarnet çalan bir çiftçi. Bahçe konserlerinde mandolin ve ud da var. Tuhafsa tuhaf, ince sazın zerzevatı coşturduğuna inanıyor. Anlattıklarında, büyüyen İstanbul, sinsice dolanan stres bulutları, doğaya imar gözüyle bakanlar var. Ama bu, Köy Enstitülü acayip bir dedenin, hayatı manalı kılmaya çalışan 30'larının başında birinin rast makamında hikâyesi aynı zamanda. Onur'un kışlıkları ektiği gün Çatalca'dayız.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Yüzünü başka yönlere döndüyse de yaşıtı çamların yükseldiği bahçede buldu kendini. Çatalcalı Onur Erbil, artık soranlara “çiftçiyim” diyor. Üstelik enginarlara cümbüş, üzümlere klarnet çalan bir çiftçi. Bahçe konserlerinde mandolin ve ud da var. Tuhafsa tuhaf, ince sazın zerzevatı coşturduğuna inanıyor. Anlattıklarında, büyüyen İstanbul, sinsice dolanan stres bulutları, doğaya imar gözüyle bakanlar var. Ama bu, Köy Enstitülü acayip bir dedenin, hayatı manalı kılmaya çalışan 30'larının başında birinin rast makamında hikâyesi aynı zamanda. Onur'un kışlıkları ektiği gün Çatalca'dayız.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

10 - "Müziği gerek enginara, gerek kabağa, gerek salatalığa kaydediyorum ben"

Zeliha Bürtek, mimarlık, sonra sanat tarihi ve felsefe okudu, 21 yıl boyunca üniversitelerde ders verdi. Ama 25 yıldır onun hayatını asıl biçimlendiren şey sokak hayvanlarını beslemek. Az uyuyor, her gün sabah 5'e kadar kilometrelerce yürüyerek hayvanları doyuruyor. Peki bunu neden yapıyor? Kendisi de felsefeci olduğundan sorabiliriz, çok insanın “delilik” olarak baktığı bu işin ardındaki felsefe ne? Hayatta mutluluktan, anlamdan ve sorumluluktan konuşuyoruz. Sarmanla Spinoza'nın, sürgün köpeklerle terazi burçlu filozofların buluştuğu bir hikâye anlatıyor. Bir gece o gezerken kayıttayız.





Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Zeliha Bürtek, mimarlık, sonra sanat tarihi ve felsefe okudu, 21 yıl boyunca üniversitelerde ders verdi. Ama 25 yıldır onun hayatını asıl biçimlendiren şey sokak hayvanlarını beslemek. Az uyuyor, her gün sabah 5'e kadar kilometrelerce yürüyerek hayvanları doyuruyor. Peki bunu neden yapıyor? Kendisi de felsefeci olduğundan sorabiliriz, çok insanın “delilik” olarak baktığı bu işin ardındaki felsefe ne? Hayatta mutluluktan, anlamdan ve sorumluluktan konuşuyoruz. Sarmanla Spinoza'nın, sürgün köpeklerle terazi burçlu filozofların buluştuğu bir hikâye anlatıyor. Bir gece o gezerken kayıttayız.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

8 - "Hayvanlara bakmaya başladıktan sonra insanlar beni yormaya başladı"

Sen Ben O'nun sadece ses üzerinden akan hikâyelerini o başka türlü dinliyor. 30 yaşındaki Mustafa Keskin, anlamanın görmekle eş tutulduğu, görselliğin egemen olduğu bu çağda bir görme engelli. Önce bir gözünü, sonra diğerini kaybetti, dünyanın görünen halinden aşama aşama uzaklaştı Mustafa. Sonra hukuk okudu, ailesiyle yaşadığı şehirden çıkıp bağımsız bir hayat kurmaya cüret etti. Rehber köpeği Tabs'le ormanda yürürken kayıttayız. Kalan dört duyudan, renklerden, karanlıktan konuşuyoruz.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Sen Ben O'nun sadece ses üzerinden akan hikâyelerini o başka türlü dinliyor. 30 yaşındaki Mustafa Keskin, anlamanın görmekle eş tutulduğu, görselliğin egemen olduğu bu çağda bir görme engelli. Önce bir gözünü, sonra diğerini kaybetti, dünyanın görünen halinden aşama aşama uzaklaştı Mustafa. Sonra hukuk okudu, ailesiyle yaşadığı şehirden çıkıp bağımsız bir hayat kurmaya cüret etti. Rehber köpeği Tabs'le ormanda yürürken kayıttayız. Kalan dört duyudan, renklerden, karanlıktan konuşuyoruz.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

7 - #SadeceDuymakİstediklerin: "Hayır, biz karanlık içinde değiliz"

Nalan Atay'ı birkaç cümleye sığdırmak zor. 15'inde evlendirilmek, evlatlık olduğu gerçeğiyle yüzleşmek, maddi bağımsızlığını kazanmak için uzun yıllar oto tamirciliği yapmak.. Ankara'da sanayide Ayarcı Abla diye biliyorlar onu ya da Şeytanın Teyzesi. Ama erkeklere mahsus görünen bir işte ustalaşması değil onu o yapan. Ya da sonra tamirciliği bırakıp hayatını değiştirerek dünyayı gezmesi de değil. Zihnindeki özgürlükte direten, kendini de tamir eden bir kadın olarak anlatıyor. 











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Nalan Atay'ı birkaç cümleye sığdırmak zor. 15'inde evlendirilmek, evlatlık olduğu gerçeğiyle yüzleşmek, maddi bağımsızlığını kazanmak için uzun yıllar oto tamirciliği yapmak.. Ankara'da sanayide Ayarcı Abla diye biliyorlar onu ya da Şeytanın Teyzesi. Ama erkeklere mahsus görünen bir işte ustalaşması değil onu o yapan. Ya da sonra tamirciliği bırakıp hayatını değiştirerek dünyayı gezmesi de değil. Zihnindeki özgürlükte direten, kendini de tamir eden bir kadın olarak anlatıyor. 

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

6 - "Zorlu yolları seviyorum, kendimle başa çıkabildiğim zorlu yolları"

Kızıldeniz'de fırtınanın ortasından atılmış bir mesajla çıkıyoruz yola, bir şehir hatları vapurunda devam ediyoruz. 29 yaşındaki Büşra Ertuğral, kuru yük gemilerinde, dev petrol tankerlerinde üçüncü kaptan, mesleki tarifiyle seyir zabiti olarak çalışıyor. Erkekler dünyasında kadın olmak, on ay toprağa ayak basamamak, Martı Beyler, yıldızlardan dostlar... Büşra üç yıl sonra ilk kez vapura binerken kayıttayız.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Kızıldeniz'de fırtınanın ortasından atılmış bir mesajla çıkıyoruz yola, bir şehir hatları vapurunda devam ediyoruz. 29 yaşındaki Büşra Ertuğral, kuru yük gemilerinde, dev petrol tankerlerinde üçüncü kaptan, mesleki tarifiyle seyir zabiti olarak çalışıyor. Erkekler dünyasında kadın olmak, on ay toprağa ayak basamamak, Martı Beyler, yıldızlardan dostlar... Büşra üç yıl sonra ilk kez vapura binerken kayıttayız.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

5 - "Kendimi kötü hissediyorum artık karada"

Kemanlarla miting meydanlarını, Soma'yla çelloları, ağaçlarla insanları, her ikisini de yok eden kederi ve nemi buluşturan bir hikâye... Yaylı çalgılar yapımcısı Semih Murat Topçu, yüzyıllar öncesinin tekniğiyle, yüzyıllar sonrasını düşünerek çalışıyor. Topçu, hayattan "yonttuklarını" anlatıyor.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Kemanlarla miting meydanlarını, Soma'yla çelloları, ağaçlarla insanları, her ikisini de yok eden kederi ve nemi buluşturan bir hikâye... Yaylı çalgılar yapımcısı Semih Murat Topçu, yüzyıllar öncesinin tekniğiyle, yüzyıllar sonrasını düşünerek çalışıyor. Topçu, hayattan "yonttuklarını" anlatıyor.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

4 -  "Aslında acaba kendimi mi yontuyorum?"

Bir telefon iki hikâyeyi bağlıyor. Emrullah Adakul ve Ayfer Kızıl'ın yolları setlerde kesişti. İkisi de öğretmenlikten emekli olduktan sonra hayatlarında yeni bir sayfa açtı, yıllardır dizilerde, filmlerde figüranlık yapıyorlar. Heyecanlı, bazen acımasız, bazen eğlenceli bu dünyayı anlatıyorlar; öğretmenlik anıları senaryolara, taşra maceraları set hatıralarına karışıyor.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bir telefon iki hikâyeyi bağlıyor. Emrullah Adakul ve Ayfer Kızıl'ın yolları setlerde kesişti. İkisi de öğretmenlikten emekli olduktan sonra hayatlarında yeni bir sayfa açtı, yıllardır dizilerde, filmlerde figüranlık yapıyorlar. Heyecanlı, bazen acımasız, bazen eğlenceli bu dünyayı anlatıyorlar; öğretmenlik anıları senaryolara, taşra maceraları set hatıralarına karışıyor.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

3 - "Mat olmayacaksınız, artist de bunu yapar"

30'lu yaşlarının başında bir sokak müzisyeni... Gerçek ismiyle değil, Süveyda olarak anlatmak istedi hikâyesini. Sekiz yıl önce onu Azerbaycan'dan buralara getiren O Ses Türkiye'de sahneye çıkma arzusuydu, sonra katıldığı yarışmaların sayısını hatırlamıyor. Süveyda, sadece sosyal medyada paylaşabilmek için bir klibi olsun istiyor. Giyinecek, süslenecek, Rihanna makyajı yaptıracak. Onunla birlikte sokaklardayız, bu hayalin kaydındayız.
------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

30'lu yaşlarının başında bir sokak müzisyeni... Gerçek ismiyle değil, Süveyda olarak anlatmak istedi hikâyesini. Sekiz yıl önce onu Azerbaycan'dan buralara getiren O Ses Türkiye'de sahneye çıkma arzusuydu, sonra katıldığı yarışmaların sayısını hatırlamıyor. Süveyda, sadece sosyal medyada paylaşabilmek için bir klibi olsun istiyor. Giyinecek, süslenecek, Rihanna makyajı yaptıracak. Onunla birlikte sokaklardayız, bu hayalin kaydındayız.
------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

2 - "Beni duyan da ünlü olmak istiyorum sanacak"

Nadir bulunan bir tecrübeye sahip Murat Bayım. Genelde valelik kısa dönemli bir iş gibi düşünülür, o ise otoparkçılıkla başladığı bu mesleğin en eskilerinden. 25 yıldır gece kulübü, restoran, bar gibi birçok mekânda çalıştı, şu anda da bir kuaförde valeliğe devam ediyor. Etiler'deyiz. Bayım bir yandan işini yapıyor, bir yandan zenginler dünyasını, tanık olduğu sınıf gerilimlerini, çeyrek asırda biriktirdiklerini anlatıyor.

Katkılarından dolayı Cut Labs'e teşekkür ederiz.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Nadir bulunan bir tecrübeye sahip Murat Bayım. Genelde valelik kısa dönemli bir iş gibi düşünülür, o ise otoparkçılıkla başladığı bu mesleğin en eskilerinden. 25 yıldır gece kulübü, restoran, bar gibi birçok mekânda çalıştı, şu anda da bir kuaförde valeliğe devam ediyor. Etiler'deyiz. Bayım bir yandan işini yapıyor, bir yandan zenginler dünyasını, tanık olduğu sınıf gerilimlerini, çeyrek asırda biriktirdiklerini anlatıyor.

Katkılarından dolayı Cut Labs'e teşekkür ederiz.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.
Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.
ON Mobil'i İndir!
 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.
Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!

Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

1 - “Bir hastalık var bende, geri geri gitmesini çok seviyorum”

Pınar Öğünç'ün Kaleminden;

Bu diziyi hayatlardan bir koleksiyon, seslerden bir albüm gibi düşünebiliriz. Her bölümde gerçek insanlar yıllara yayılan hikayelerini, bazen o hikayeden bir kesiti anlatıyorlar. Başlarından dünyanın en acayip şeyi geçmedi; ibretlik öyküler de değil bunlar. Yaşayarak gördükleri, gördüklerinin düşündürdükleri kayda geçiyor. Böylece hayata, bu düzene ve yaşadığımız zamana dair bir hakikati paylaşıyoruz. Tüm tuhaflığıyla, ağırlığıyla, neşesiyle; incelikle…

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Sen Ben O

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!