Bu bölümde şöhretin götürülerini özgürlük bağlamında tartışıyor ve akabinde kayıtsızlığın güzellemesini yapıyoruz.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Şöhret: Başkalarının İlgisine Bağımlı Olmak

Neden buradayız? Her şey ne anlama geliyor? Ben kimim? Nasıl yaşamalı? Metafizikten gündelik yaşantımıza yanıtını aradığımız onlarca sorumuz var. Ben Dilara. Bu gibi sorulara cevap aramak adına bu podcast'ta seninle birlikte felsefenin izinde yola koyuluyoruz.

Garanti BBVA Pardon hanımefendi, işinizi biliyorum ama sizi sahneye alabilir miyiz? Dış ses açıklayacak. Girişiminle parlamak mı? Birlikte yaparız. Garanti BBVA, Kagider ve Ekonomist Dergisi İşbirliği ile düzenlenen Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurular başladı. Sesini Türkiye'ye duyurmak ve ödülleri kazanmak için son başvuru tarihi 15 Kasım. Ayrıntılı bilgi garantibbvakadingirişimci.com'da.

Bu yaz hayata geçirmeyi düşündüğüm ya da arzuladığım şeylerden bir tanesi bir nevi içerik üreticilik kursu yaratmaktı. Bununla şunu kastediyorum, içerik üreticilik dediğimizde aslında günümüzde en çok talep edilen Z kuşağının favori mesleklerinden bir tanesinden bahsederiz ama bu pek de alışık olduğumuz bir şey olmadığı için ya da bunun böyle üniversitede bölümleri olmadığı için bambaşka beceriler gerektiriyor ve o becerilerin her birini toplayıp kendi heybenizde eritmeniz gerekiyor.

Ne demek istiyorum? Biraz araştırmacı olmalısınız, biraz hikaye anlatmayı sevmelisiniz, biraz tasarımdan, pazarlamadan anlamalısınız, biraz teknik ekipmanlarla aranız iyi olmalı gibi bambaşka becerilerin her birinden bir nevi yetenek istifa halinde faydalanmanız gerekiyor.

O yüzden ben de tamamen bu heybemde biriktirdiğim 5 senelik deneyimimi, anlattığım mesleki teknik bilgiler içeren bir eğitim seti hazırlamak arzusundaydım. Zaten insanlar da bana bu şekilde çok fazla soru soruyordu. Yani hangi kamerayı kullanıyorsun? Podcast'ta nasıl çalışılır? Mesela podcast açacağım ama buradan nasıl para kazanılır?

Böyle teknik bilgiler içeren sorular alıyordum. Şimdi 5 seneden fazla bir süredir içerik üretiyorum ama bu konular arasında felsefe, bilim, sanat, din dışında hiçbir şey olmadı. O yüzden böylesi bir mesleki alan içerisinde bir şeyler hazırlamış olmak bende de bir ikilik yarattı.

Bununla şunu kastediyorum. Şimdi iyi bir içerik üreticisi olmak adına ya da bu şekilde markalaşmak ve bunu ana gelir kaynağınız haline getirmek adına bazı kuralları izlemeniz gerekiyor değil mi? Yani bazı önerilerde bulunuyorum. Bunlardan ilki kişisel olarak markalaşmak ve kişisel bir şekilde markanızı yarattıktan sonra

İnsanların sizi nasıl algılamasını istediğinize dair bazı karakteristik özellikler belirlemek. İkincisi işte geniş bir kitleye seslenmek. Yani konunun alt faktörlerine bakarsak ya da felsefi kavramlarla meseleyi okumaya çalışırsak şöhret olmaktan, marka olmaktan, bu şöhreti yönetmekten bahsediyorum ama şimdi bu eğitim seti salt mesleki, teknik bilgileri içerdiği için bir yandan da tartışmalı olan felsefi kavramlara gelince susuyorum.

Mesela artık bilgiye erişme teknolojilerimiz bütünüyle değişti. Hızlı bir şekilde içeriklerle karşılaşıyoruz ve onları tüketiyoruz diyorum. Ama bunu eleştirmiyorum. Sadece olan şeyi söylüyorum. Çünkü o kursu alan insanlar felsefe yapmamı beklemiyorlar aslında. Şimdi bu ilk bölümleri kaydederken kişisel olarak markalaşmak, bir markanın büyük oranda insanlara erişmesi, etkileşim kazanması konusundaki taktiklerden bahsederken ruhumda bir parçalanma olmaya başladı.

Bir yanıyla felsefe yapmak istiyorum, durumu eleştirmek istiyorum. Bir yandan da bu felsefe yapma edimini hala sürdürebilmem için gerekli olan maddi kaynakları nasıl yarattığıma dair bazı tüyolar vermeye çalışıyorum.

Şimdi bu podcast bölümünde o eğitim setini anlatırken içimde kalan tartışmalı şeylerin felsefesini yapacağım ki ruhumdaki bu çatlığı onaralım. Konumuz şöhret olacak. Yani ünlenmek üzerine. Bu konuda söyleyeceğim her şeyin birebir deneyimlerimden çıktığının farkındasınızdır sanırım. Çünkü artık ayda 1 milyon kişiye erişen bir kitleye ulaşmış durumda. Özellikle YouTube kanalım.

Podcast programımda keza 100 binden fazla kez dinleniyor. Yani çok ciddi bir kitleye ulaşıyorum. Ve böylesi bir kitleye erişebiliyor olmak gündelik hayatınızı dahi değiştiriyor aslında. Sonuçta hastaneye gittiğinizde de insanlarla karşılaşıyorsunuz. Doktorla konuşuyorum mesela. Bir yandan ağlıyorum acımla ilgili ve doktor tam çıkarken bu arada içeriklerimi çok sevdiğini söylüyor diyelim ki. Ki böyle şeyler yaşanıyor bazen.

O yüzden gündelik hayatınızda da, hangi anın içerisindeyseniz de sizi takip eden insanlarla karşılaşıyorsunuz. Ve bunun güzel bir yanı var tabii ki. Çünkü her defasında ağızlarından güzel şeyler duyuyorum. Nefret eden, uyuz olan insanlar genellikle uzaktan kötü kötü bakmakla yetiniyorlar. Ama başka bir yandan da diyelim ki sokak ortasında bir arkadaşınızla, sevgilinizle, ailenizle tartışıyorsunuz. Tekrar bu insanlarla karşılaştığınızda onların gözünde kurulmuş olan imajınıza dair bir şeylerin değiştiğini düşünüyorsunuz. Belki gerçekten değişmiyordur ama sizde böyle bir endişe oluyor. Yani o sahip olduğunuz şöhreti, popüleriteyi, yaratmış olduğunuz kişisel markayı korumaya dair bir tutumunuz oluyor. Ve onu korumak adına farkında olsanız da olmasanız da bazı öz kısıtlamalara gitmeye başlıyorsunuz. Bunu başlangıçta bir proje olarak yapabilirsiniz. Benim de o eğitimde anlattığım şekilde işte bir kişisel marka yaratırken sizin odadan çıktığınızda arkanızda insanların hakkınızda ne demelerini istediğine karar vermeniz gerekiyor.

Ve bu markalaşma sürecinde insanların sizin hakkında söylemesini talep ettiğiniz sıfatların, özelliklerin gerçekte de kim olduğunuza uygun olması gerekiyor ki bu marka üzerinizde eğrice durmasın. Tamam bunları seçmek, bunları parlatmak, tasarımlarla zenginleştirmek ve ben buyum diyebilmek çok güzel ama insan dediğimizde sonuçta biz sabit bir özden değil de durumlara, ilişkilere, kişilere bağlı olarak değişen bir halden bahsettiğimiz için

Sizin kişisel markanız aslında takındığınız bir persona oluyor. İnsanlar benim içeriklerimi tüketiyorlarsa, bir mimar da olabilirsiniz bu arada ya da bir doktor da olabilirsiniz sosyal medyada yayınlar yapan, insanlar benim hizmetimden faydalanırken bana dair şu maskeyi görsünler diyorsunuz. Ama aslında o maskeden çok daha fazlasısınız. Yani size dair birbirinden farklı onlarca maske var. Ailenizin içerisinde takındığınız maske, romantik ilişkinizde takındığınız maske, yakın arkadaşlarınızın yanındaki haliniz değil mi? Birbirinden farklı onlarca maskeniz var ve sürekli bağlama, ilişkiye, duruma, olaya göre onları yeniliyorsunuz. Ama içerik üreticisi olduğunuzda ya da sanatçı olduğunuzda şöyle diyelim hepsini toparlayacak bir şekilde bir kişisel marka olarak popülerleşmeye başladığınızda hangi maskenizin parlatılacağına da karar vermeniz gerekiyor. Ve bu noktada işi aslında biraz kurgusal olmaya başlıyor. Bakın sahte demiyorum. Maskeniz sahtedir değil buradaki konu. Kurgusal diyorum.

Türkçe'de bir şeylere kurgusal dediğimizde sanki sahteymiş gibi bir çağrışım var ama burada bahsettiğim şey kurgusal kelimesiyle ya da fiction dediğimde müdahale edilmiş anlamında kullanıyorum bunu. Yani orada olabilecekler silsilesi içerisinde her şey kendi doğallığında duruyor ama o doğallık o koca akış içerisinden sen bazı yerleri kesiyorsun bir paket program haline getiriyorsun

ve onu çerçeveleyerek onu parlatıyorsun değil mi? O özellikler sana ait gerçekten. Yani araştırmacı olmaklık, felsefe ile ilgilenmek, klasik zevklere sahip olmak, zerafetten hoşlanmak gibi özellikler hakikaten ben olmaklığın bir parçası ama bütünü değil. Ama ben bunları seçip bir kutunun içerisinde paket haline getirip sunduğumda bir noktada müdahale edildiği için doğallıktan çıkmış, kurgulanmış bir şey haline geliyor.

Buradan şuraya varmaya çalışıyorum. Şimdi bu kurgusal kimliklerimiz işlerimizi sürdürmemiz için elzem gözüküyor. Yani içerik üreticisi olun veya olmayın. Bir gazeteciyseniz de böyle, yazarsanız da böyle, inşaat mühendisiyseniz de böyle, beyaz yakalıysanız bile böyle. Çünkü herkesin bir kişisel markası var. Çünkü oradaki markayı ben böyle telif hakları olan bir ücret bağlamında kullanmıyorum. Ben buyum, benim farkım ve çizgim budur dediğiniz her yerde kişisel markalaşmaya başlıyorsunuz. Ve sonrasında onunla popülerleştiğiniz anda onun diğer özelliklerinizi gölgede bırakması gibi kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Ve bu noktada ister istemez, belirli bir süreden sonra öz kısıtlama mekanizması geliştirmeye başlıyorsunuz. Çünkü

O sizin işiniz, değil mi? Ana gelir kaynağınız. Zaten hobilerinizi, felsefenizi, sanatınızı sürdürmenizin yegane koşulu en azından böylesi bir maddi düzlemde, böylesi bir altyapıda, ekonomik sistemde bu. Bu şöhret 100 bin kişi de olsa, 5 milyon kişi de olsa bence aynı.

sizi köleleştirmeye başladığı bir yer geliyor. Aslında yapmak istediğiniz şeyleri, yapmaktan çekindiğiniz, başkalarının görmesini arzulamadığınız, başkalarıyla paylaşmak istemediğiniz bazı çelişkiler ortaya çıkmaya başlıyor. Özellikle benimki kadar belirgin, şunu demekte bir sakınca yok sanırım, hani köşeleri olan bir imajınız olduğunda, nedir bu, felsefeci bir kadın gibi,

İnsanların sizin kimliğinize dair sahip olduğu algının sürmesi adına bazen bazı özgürlüklerinizden fedakarlık etmeye zorlanıyorsunuz. Şöyle deneyimlerden bahsedebilirim. Bir gece kulübünde, festivalde, dans ederken insanlarla karşılaştığımda kimileri, ''Aa sizi burada görmeyi hiç beklemezdim.'' diyebiliyor. Kimileri de, bu geçen hafta sonu Akya Kadoğlu,

Sizin videolarınızı izlemek çok güzeldi ama sizi dans ederken görmek daha da güzelmiş deyip bu durumu da oldukça insani karşılayarak onda bir neşe bulabiliyor. Orada tabii neyin ne şekilde görüldüğü aslında görene bağlı. Çünkü görülen her zaman bir parça da göreni gösterir değil mi? Ufak bir ara verelim. Sonrasında bölüme kaldığımız yerden devam ederiz.

Tarihi sıkıcı buluyorsanız henüz gerçek tarihle tanışmamışsınız demektir. Acayip ve Garayip serisi sizi gerçek tarihle tanıştırmaya hazırlanıyor. Bu yolculukta muzaffer kumandanlar, ürkütücü sınırlar, muazzam ordular yok. Yalnız insanın tarihi her türden tuhaflığın tarihi var. Pod B'yle birlikte hazırladığımız Tarihte Acayip ve Garayip bunları anlatmak için huzurlarınızda. Hazırsanız başlayalım efendim.

Bu noktada kişisel marka yaratmak, ünlenmek, popülerleşmek ya da genel olarak şöhret çatısı altında genellikle gözden kaçırdığımız bir detay olduğunu fark ediyoruz. O da bu konuda ödenmesi gereken ya da ödenmesi beklenilen bedeller.

Şöhretin insanlar tarafından tıpkı zenginlik, lüks gibi arzulanan bir şey olduğu, buna rağmen ona sahip olmak için ödenilen bedel düşünüldüğünde aslında terazide o dengeyi sağlayamadığı ta antik çağda Stoci filozofların bile dikkat çektiği konulardan bir tanesiydi.

Nitekim stolcular özgürlüklerine oldukça düşkünler ve böylesi bir şöhrete sahip olduğunuzda aslında başkalarına sizin üzerinize güç sahibi olma fırsatı verirsiniz. Twitter'da buna çok rastlarsınız. Bazı insanlar ünlendikten sonra onları takip eden kişiler seni biz ünlü ettik, biz sana bu hakkı verdik. Biz olmasak sen hiçbir şeydin. Şimdi bizim istediğimiz gibi davranmak zorundasını bazen üstü kapalı bir şekilde, bazen de gayet ayan beyan bir şekilde söylüyorlar. Çünkü sahip olduğunuz şöhret gerçekten sat size bağlı olan bir şey olmadığı için insanların gözündeki değerlerinizi veya insanların gözündeki algınızı korumak üzerine çabalamak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü bu sizden geri alınabilir bir şey. Salt size ait bir şey değil. Durum böyle olduğunda sosyal stöti sahip olmak uğruna başkalarının otoritelerini kabul etmek durumunda bırakılıyoruz.

Bırakılıyoruz diyorum. Bunu yapan şey de başka birinin otoritesi değil aslında. Kendi içsel motivasyonumuz. Yani ben şöhret olmayı, tanınmayı, ünlü olmayı arzuladığımda aynı zamanda başkalarının benim kendime olan bakışım üzerinde bir otorite kurmak zorunda olduğunu, çünkü işin doğasının bunu gerektirdiğini kabullenmek durumundayım. Bu noktada beni beğensinler diye biraz daha hesaplı kitapla hareket etmek durumunda kalıyorum.

ya da onların gözündeki imajımın değişmesine, kötü bir yöne gitmesine yol açacak davranışlardan kaçınmak durumunda kalıyorum. İşte bu yüzden stoici düşünürlerden, mesela başta Epictetos, aslında sosyal statü peşinde, ün peşinde, şöhret peşinde koşmamamız gerektiğini öğütler. Çünkü durumun gerektirdiği bedellerden dolayı aslında başkalarını memnun etmeye odaklanmak durumunda kalıyoruz.

Bu noktada benim kendime dair fikirlerim, kendime ilişkin düşüncelerim, başkalarının benim hakkımdaki düşüncelerinin gerisinde kalmaya başlıyor. O yüzden eğer ki özgürlüklerimizi muhafaza etmek istiyorsak, onların hakkımızda ne düşündüğünü de çok fazla umursamamamız gerektiğini söylüyorlar.

Burada bize söyledikleri şey bir nevi kayıtsızlık takınmamız gerektiği. Yani özgürlükle kayıtsızlığın sıkı sıkıya bir ilişkisi olduğunu söylemek. Eğer ki bunu becerebilirsek yaşam kalitemizde de bariz bir şekilde artış olacağı söyleniyor. Şimdi bu da benim yine birinci elden deneyimlediğim şeylerden bir tanesi. Çünkü içerik üretmeye başladığımda 25-26 yaşındaydım ve daha benlik algım bile tam oturmamış olduğu için ben de en azından oturmamıştı.

İnsanların hakkımdaki fikirlerinden etkileniyordum. Ve bu fikirler benim benlik algımı manipüle etme tehlikesi de barındırıyordu. Kendinizi daimi olarak bir başkasının gözünden görmeye başlıyorsunuz. Tabi burada bir alt tartışma daha var. Zaten ben bir başkası değil midir? Yani ben kendimi hep bir başkasının gözünden kurarım diyemez miyiz? Elbette öyledir.

Ama kendinizi ailenizin, arkadaşlarınızın birinci elden, iletişim kurduğunuz kişilerin gözünden deneyimlemeniz ve görmeniz başka bir şey. Kendinizi bir milyon kişinin, sizi hiç tanımayan, sadece bir fotoğrafınız, bir ses kaydınız üzerinden değerlendiren, pek çoğu iyi niyetli olmayan insanlar tarafından değerlendirmeniz başka bir şey. Dolayısıyla burada algınızın manipüle ediliyor olması çok daha büyük bir tehlike barındırıyor. Ve ben de

O tarihe kadar bir YouTube kanalı açana kadar mesela sesimin cırtlak olduğunu, burnumun estetik yaptırılması gerektiğini, sığ ve yüzeysel olduğumu falan düşünmemiştim. Eğer düşünmüş olsaydım belki hiçbir zaman YouTube kanalı açmazdım. Belki gidip estetik ameliyat yaptırmayı tercih ederdim gibi bazı sonuçları olurdu ama zaten ben bunları düşünmemişim değil mi? Ben kendimi aynaya baktığımda bu şekilde görmedim veya arkadaşlarım, ailem tarafından böylesi bir ima da bana karşı bulunulmadı.

Ama insanların sesini duymaya başladığınızda eğer ki bu seslere karşı kayıtsızlık takınacak kadar kendinize zincirlenmiş değilseniz, kararlı ve özgür değilseniz ciddi bir depresyonun sürüklenme tehlikesi de yaşıyorsunuz.

Türkiye'de çok ünlü olan, bir dönem büyük linçler yiyen ve ortadan kaybolan pek çok örnek var. Yani sonrasında bu kişilerin bütün YouTube videolarını sildiğini, hesaplarını kapattığını, kimsenin onlardan haber alamadığını bilirsiniz ya da sanatçılar da. benzer depresyonlara girerler. O noktada antik çağda söylenilen bu öğütlerin ne kadar doğru olduğunun farkına varırsınız. Kişilerin beğenilerini elde etmek için uğraşırsanız sonrasında da kaçınılmaz olarak o beğeniyi yitirmemek adına uğraşmak durumunda kalırsınız.

Fakat en başında kişilerin beğenisine edinmek yerine, kendi kendinizin takdirini kazanmak motivasyonuyla hareket ederseniz, bu noktadan sonra çabalamanız gereken yegane şey, kendinize duyduğunuz saygıyı kaybetmemek olur.

Çünkü başkalarının beğenisini kazanmanız adına yapmanız gereken şey aslında onların değerlerini benimsemek değil mi? Onlar başarıyı nasıl tanımlıyorlar? Onlar güzelliği nasıl tanımlıyorlar? Ve söz konusu bir milyon kişi olduğunda bir milyon tane yüz binlerce farklı değerler sisteminin her birinden aynı şekilde onay almanız mümkün olmadığı için başarısız olmanız da kaçınılmaz olacak. O yüzden seneler sonra bir noktada durup şunu söylediğimi hatırlıyorum. Benim değerler sistemim ne? Benim için anlamlı olan şeyler ne? O yüzden seneler sonra şöyle bir şeye karar vermiştim.

benim için bir önemi olmamalı, değil mi? Elbette bu demek değil ki eleştirileri görmezden gel, övgülerin hiçbirine yanıt verme, bundan bahsetmiyorum. Buradaki temel motivasyon her defasında kendi kendimizin takdirini kazanmak, kendimizden razı olmak. Kastettiğim şey bu. Eğer ki biz kendimizden razıysak, insanların düşüncelerini hor görmek değil de onlara karşı kayıtsız kalabileceğimiz bir mekanizma geliştirmeye başlıyoruz.

Ve burada yine stolculara bir referans daha vereceğim. Hatırlarsınız konuşmuştuk stolcular için en önemli olan şeyin gerçekten uğrunda çabalanmaya değer olan şeylerle aslında gösterilen bu çabaya değmeyen şeyler arasında ayrım yapmak olduğunu söylemişlerdi. Gerçekten uğruna çabalanmaya değer olan şey tam da söylediğim birinci şey. Sizin kendi kendinizin takdirini kazanmanız.

kendi değerler sisteminiz içerisinde manevi bir tatmine erişiyor olmanız. Ve siz bunu yaptığınızda sürecin içerisinden beliren bir şey olarak ün, popülerite, şöhret, başarı, zenginlik çıkıyorsa ne âlâ. Ama ana odak noktanız yani mediumunuz kendi kendinizin saygısını kazanmak ve kendinizi duyduğunuz saygıyı yitirmemek yerine başkalarının sizi beğenmesi olduğunda

Bu defa sınırlarınızı kaybetmeye başlıyorsunuz ve çok fazla şeye müsamaha göstermeniz gerekiyor. Ve bu sürecin yine bir kaçınılmaz sonucu olarak kendinize duyduğunuz saygıyı da yitirmeye başlıyorsunuz. Çünkü sınırlarınızı yitirdiniz. Artık siz başlangıçtaki siz dahi değilsiniz.

O yüzden bu gibi durumlar karşısında kendime öğütlediğim şeylerden bir tanesi, ben bunu gerçekten yapmak istiyor muyum? Yoksa bunu yaptıktan sonra kazanacağım beyni, övgü, takdire mi bağımlıyım diye düşünmek.

ve en temelde bütün felsefi arayışlarımız bizi yanılsamalardan, yanlış yargılarımızdan özgürleştirmekse ve bu özgürleşme hareketi de bağımlı olduğum duygu durumlarında farkına varmaya içeriyorsa belki de gerçekten de herhangi bir eylemde bulunurken bunu kendim için içten güdümlü bir şekilde mi yapıyorum yoksa bu eylemin sonucunda kazanabileceklerime mi bağımlıyım diye sorgulamak en doğrusu gibi gözüküyor.

Ve böylesi bir sorgulama, kayıtsızlık, bağlarından kurtulmak sizin sahip olabileceğiniz potansiyel ünü başarıya, sekteye uğratacaktır diye düşünürseniz aslında tam tersi bir yere varırsınız. Çünkü dikkat ederseniz, mesela Stolc'lara bakalım, şöhretin yanlış bir talep olduğunu söylemişlerdi. Şöhretin çabalamaya değer olmayan, peşinde koşulmaması gereken bir şey olduğunu söylemişlerdi ama pek çoğu kendi çağlarında böylesi bir şöhrete sahipti. Çünkü ironiktir, bizler kayıtsızlığı daha özgüvenli buluyoruz. Başka bir açıdan bunun nedenini şu olduğunu da söyleyebiliriz, kendi sınırlarına, değerler sistemine, onun için anlamlı olan şeylere öylesine bağlıdır ki onun kendisine duyduğu saygıdan dolayı bizim de saygımızı hak ettiğini düşünürüz.

İnsan psikolojisi söz konusu olduğunda hiçbir şey direkt gözükmüyor değil mi? Her defasında altta işleyen farklı farklı mekanizmalar var. Elbette bu konuyu psikoloji bilimi içerisinde değerlendirdiğimizde bambaşka sonuçlarla karşılaşabiliriz. Yine de en temelde felsefe açısından bakıldığında şöhreti her defasında bağımlılık ve özgürlük arasında bir yere yerleştirmek durumundayız. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşene dek meraklı kalın.

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Foucault Felsefesi: Söylemin Düzeni

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.



Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.

Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Felsefede İfade Özgürlüğü ve Sınırları

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Spiritüalizm Neden Seküler Kesimde Popülerleşti?

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Dans Etmesini Bilmeyen Bir Tanrıya İnanamam

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Neden Erkekler Günü Yok?: Feminizme Dair 4 Yanlış

Bu bölümde Pascal’ın ünlü bahis argümanı üzerinden ilerliyoruz: “Tanrı'nın var olduğuna bahse girerek kazancı ve kaybı tartalım. Bu iki ihtimali değerlendirelim. Eğer kazanırsan, her şeyi kazanırsın; eğer kaybedersen, hiçbir şey kaybetmezsin". Öyle mi? Yoksa bu argüman hatalı mı? Felsefi düşünme pratiğine hoşgeldiniz!

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Tanrı Kumarı: Varsa Hapı Yuttuk mu?

Dijital platformlar sayesinde felsefe akademinin dışına taşarak ilgi gören bir etkinlik haline gelince sürekli birbirine taş atan ve birbirlerinin felsefe yapma biçimlerini eleştiren kişilere rastlamaya başladık. Kimi tarihçi, kimi mantıkçı, kimi epey spekülatif. Bu bölümde akıllardaki bazı soru işaretlerini gidermek adına bazı kategoriler koyarak felsefe ile ilgilenmenin üç haliden söz ediyorum. Hangisi daha münasiptir siz karar verin.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Benim Felsefem Senin Felsefeni Döver

Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde en aşağılanası insanın, artık kendini aşağılamayan olduğunu söyler. Yükselmek için, önce batmak gerektiğini bilmez.

Bu bölümde Nietzsche’nin deve-aslan-çocuk metaforlarını inceleyerek tininin evriminden söz edeceğim, kendimizi aşmak için.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kendi Batışını İstemek

Bu bölümde doğum günümdeki bazı kararlarımdan çıktığım yolda Alan Watts'ın eşliğinde Doğu ve Batı düşüncesindeki aydınlanma ve kurtuluş anlayışları arasındaki çarpıcı farkı inceliyorum. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kahkahada Aydınlanmak

Bu bölümde, küçük bir zeytinden Uzak Doğu'ya uzanan bir zihinsel yolculuğa çıkıyorum ve bu yolda farkındalık ve şimdiki ana odaklanmanın önemi ele alıyorum.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Zeytinin İçindeki Evren

Bu bölümde hayatımın her bir alt başlıkta hızla dönüşmekte olduğu şu sıralar endişe ve umursamazlık arasında makul bir pozisyon arıyoruz.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Öngörülemezlik ile Barışmak

Onlarca içerik içerisinden bu seriyi dinlemeye karar verdiğine göre muhtemelen senin de fark edip anlamlandıramadığın bir gerçek var, kendimizi bu dünyaya fırlatılmış halde bulduk. Bu yüzden bu podcastte bildiğimizi sandığımız ama muhtemelen yanıldığımız ya da belki de üzerine hiç düşünmediğimiz ama düşünmemiz gereken konuları ele alacağız.

Felsefenin İzinde

Gerçeklik olmayan bir gerçeklikle son derece ciddi bir biçimde, sürekli uğraşan insanlar dar kafalıdır. Bu tanıma göre dar kafalı zihinsel gereksinimleri olmayan bir insandır diyor Schopenhauer Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar adlı kitabında. Tanıdık geldi mi bu kişi?

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Felsefenin İzinde

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!