Bu bölümde teorik bir kitabın bana kalırsa nasıl okunması gerektiğinden söz ediyorum. Hem kendi tekniğimi, hem bazı yöntemleri anlatacak ve bazı pratik uygulama önerileri vereceğim.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Verimli Kitap Okuma Tekniğim: Haritalandırma

Garanti BBVA Pardon hanımefendi, işinizi biliyorum ama sizi sahneye alabilir miyiz? Dış ses açıklayacak. Girişiminle parlamak mı? Birlikte yaparız. Garanti BBVA, Kagider ve Ekonomist Dergisi İşbirliği ile düzenlenen Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurular başladı. Sesini Türkiye'ye duyurmak ve ödülleri kazanmak için son başvuru tarihi 15 Kasım. Ayrıntılı bilgi garantibbva.kadingiricimci.com'da. Bu bölümde çok basit olduğunu düşündüğümüz, bu yüzden üzerine dahi düşünmediğimiz ama aslında onu yapmanın kendisinin bir bilgelik gerektirdiği bir şeyden söz edeceğiz, kitap okumaktan. Bu podcast bölümünü dinleyen neredeyse herkesin okumayı yazmayı bildiğini varsayıyorum. Kitap okumayı biliyor musun dediğimde vereceğiniz yanıt muhtemelen evet olacaktır. Fakat bu noktada kitap okumak ve gerçekten kitap okumak arasında bir ayrım var. Bu biraz şuna benziyor. Diş fırçalamayı da bildiğimizi zannediyoruz değil mi? Yani çok daha kompleks bir durum değil. Fırçayı ağzınıza götürüyorsunuz, sağa sola yapıyorsunuz, hızlı hızlı bir şekilde dişlerinizi temizliyorsunuz. Ama ben ilkokuldayken, sanırım birinci sınıftaydık, sınıf öğretmenimiz bir diş hekiminin davet ederek doğru bir şekilde diş fırçalamanın esaslarını bize öğretmiştim. O pratiği öğrendiğimden beri fark ediyorum ki çoğu insan dişlerini dahi yanlış fırçalıyor. Çünkü diş fırçalarken fırçayı sağa sola doğru götürmek yerine yukarı aşağı doğru hareket ettirmeniz gerekir. Hayatta da diş fırçalamak gibi, kitap okumak gibi, yemek yemek gibi sürekli zaten yaptığımız ve doğru yapıp yapmadığımız konusunda üzerine hiç düşünmediğimiz pek çok eylem var. İşte bu bölümde kitap okumanın, gerçekten onu okumanın, aslında onu yaşamak olduğundan bahsedeceğiz. Walter Benjamin tam olarak şöyle söylüyor hatta, kitaplar sadece okumak için değil, aynı zamanda birlikte yaşamak içindir. Okumak, yaşamak demektir değil mi? Böyle bir özet geliştirebiliriz. Peki bu nasıl mümkün? Bununla ne kastediliyor? Bana da en çok sorulan sorulardan bazıları zamanı nasıl yönettiğim veya nasıl bir okuma pratiğim olduğu. Çünkü hazırladığım içeriklerde o kitaptan bu kitaba, o düşünürden bu düşünürle bazen disiplinler arasında bile gidip gelebiliyorum ve bunları nasıl hatırlıyorsun, nasıl bağlantı kuruyorsun ya da içerikleri nasıl hazırlıyorsun gibi sorular alabiliyorum. Buna müsaade eden şey aslında daha büyük bir zekaya sahip olmam falan değil, okuma pratiğimin içsel dinamiği. Çünkü ben bir felsefe kitabını, bilimsel bir kitabı, özetle teorik kuramsal bir bilgi kitabını sanki roman okurmuşçasına yatağa uzanıp elimde çevire çevire çevire okumuyorum. Okumak dediğim şey eşittir çalışmak olduğu için her defasında çalışma masama oturuyorum. Hatta ahşap bir okuma standım var. Edilgin bir şekilde kitaptan gelen bilgilerin suratıma çarptığı bir pratik olmaktan ziyade aktif bir okuyucu olmak için aynı zamanda karşımda bilgisayarım açık olmuş oluyor. İşte Notion gibi bir program kullanıyorum ben. Elimin altında bir fikir geliştirme, yaratıcı süreçlerimi yazdığım, yaratıcılığa alan açacak boş bir defter oluyor. Okuduğum her bir paragrafı haritalandırma adını verdiğim bir yöntemle bölüp parçalayıp dağıtıyorum. Şimdi bu ne demek? Bundan biraz bahsedeyim şu haritalandırma yönteminden. Esasen bizim yapmamız gereken şey çok fazla kitap okuyup, çok fazla bilgiyi sanki bir depoymuşçasına tak tak tak tak hafızamıza atmak değil. Okuduğumuz şeyler arasında bağlantılar kurmak. Yani zihin sarayınız içerisinde okumuş olduğunuz, öğrenmiş olduğunuz bilgileri birbiriyle ilişkilendirmeniz gerekiyor. Bunu bir balıkçı ağı gibi düşünebilirsiniz. Eğer ki bu bilgiler arasında bağlantılar varsa, bu noktada hayata karşı, varlığa karşı artık neyi konu ediniyorsanız, sizde ona dair geniş ölçekte bir perspektif oluyor. Çünkü amacımız o kitabı bitirmek değil de, o kitap dolayısıyla genel bir bakış açısı kazanmak değil mi? Bizler kitap okurken, işte bunu da okudum deyip üzerini çizmek için, böyle bir to-do listmişçesine davranmak için okumuyoruz aslında. Bizler her defasında aslında bizi değiştirmesi için kitap okuyoruz. O yüzden kitap okurken ilginç bulduğum şeyleri alıyorum ve onları kategorilerine göre bölüyorum. Mesela okuduğum kitapta özgürlükle ilgili bir paragraf var, ölümle ilgili bir paragraf var, hayatla ilgili bir paragraf var veya siyasi mesajları olan paragraflar var. Bu noktada sanki kitabım editörüymüşüm ve içindekiler bölümünü tekrar yazıyormuşum gibi bir özgürlük sekmesi açıyorum bir sayfada, bir ideoloji sekmesi açıyorum, bir tane ölüm sekmesi açıyorum ve okumakta olduğum bütün bilgileri ilgili olduğu kategorilere göre bölüyorum. İşte bu haritalandırma yöntemi dediğim şeyin başlangıcı. Yani mesela özgürlükle ilgili bir tartışma içerisindeyseniz veya özgürlük konusunda düşünmeye başladığınızda böyle bir sohbet içerisindeyseniz, zihin sarayınıza dönüyorsunuz, özgürlük sekmesini açıyorsunuz ve o sekmenin altında o konuyla ilgili okuduğunuz her şey takır takır çıkmaya başlıyor. Neden? Çünkü siz o kitaptaki o paragrafı, o bilgiyi haritalandırmış oldunuz. Hangi haritada? Özgürlük haritasında. O yüzden benim şöyle bir sözüm var. Bir kitabı okumak, onu yeniden yazmaktır diye. bir yazar kendi içsel dinamiğine göre kitabı hazırlar ama biz kitabı okurken eğer aktif bir okuyucuysak onu kendi içsel dünyamızda anlamlı olacak şekilde bölüp dağıtır ilişkilendiririz. Çünkü şunu fark etmişsinizdir belki özellikle ödünç kitap aldığınızda Herkes sizden farklı bir yerin altını çizer. Ya da bir film izlediğimizde de benzer bir şey olur. Her birimiz filmlerden aynı sahneleri hatırlamayız değil mi? Kendi özden ilgilerimiz bağlamında farklı sahneleri hatırlamaya başlarız. O yüzden bir kitap tek bir anlama gelmez mesela. Her okuyucuyla birlikte o kitap yeniden, yeniden, yeniden yazılır. Yorumlamaya açıktır. Umberto Eco buna açık yapıt diyordu. Sanat eserlerinin böyle bir özelliği olduğundan bahsetmiştim. Özellikle modern, çağdaş sanat eserlerinin. Kitapların da böyle olduğunu düşünebiliriz. Çünkü şöyle düşünün, Derrida gibi çağdaş bir düşünür geri dönüyor Platona ve Aristoteles'in gördüğünden bambaşka şeyler bulabiliyor. O yüzden bizler de hem okuyucu hem yazar gibi görmeliyiz kendimizi. ve o kitabı okurken sizin için anlamlı olan, ilişkilendirebileceğiniz kavramlarla onu alacaksınız, bir kategoride toplayacaksınız ve haritalandıracaksınız. Neden haritalandırıyorduk? Yeri geldiğinde o konu üzerine düşünürken bize yardımcı olması için. Tarihi sıkıcı buluyorsanız henüz gerçek tarihle tanışmamışsınız demektir. Acayip ve Garayip serisi sizi gerçek tarihle tanıştırmaya hazırlanıyor. Bu yolculukta muzaffer kumandanlar, ürkütücü sınırlar, muazzam ordular yok. Yalnız insanın tarihi, her türden tuhaflığın tarihi var. Pod B'yle birlikte hazırladığımız Tarihte Acayip ve Garayip bunları anlatmak için huzurlarınızda. Hazırsanız başlayalım efendim. İşte ben içeriklerimi bu şekilde hazırlıyorum. Mesela Spinoza'nın bir eserini okurken karşımda bir Spinoza klasörü içerisinde tanrı doğa, özgürlük, duygular, nedensellik gibi farklı farklı alt sekmeler açık oluyor. Ve kitabı okudukça edindiğim bilgiler hangi kategoriye daha uygunsa onları oraya yerleştiriyorum. Hem fiziksel olarak bilgisayardaki programda hem de zihin sarayımda. Bu yüzden mesela konu tanrıya geldiğinde hemen tanrı klasörüne gidip o konu hakkında zikredilen farklı fikirleri saniyesinde bulabiliyorum. Ve bu fikirleri edinmemizin amacı da ayaklı bir ansiklopedi olmaktan ziyade kendi bakış açımızı geliştirecek tuğlaları yaratmak. O yüzden bu noktada şunu da vurgulamak gerekiyor. Çok fazla kitabı tarayarak, böldükten sonra bir yere yerleştirir, sıralarsanız bu sizde bir bakış açısı olduğu anlamına gelmez. Bu sizde pek çok ikinci el bakış açısı olduğu anlamına gelir. İkinci el bakış açısıyla ne kastediyorum? Başka birinin düşüncelerini sıralıyor olursunuz. Ama bu düşünceleri neden edinmiştik? Aslında kendi düşüncelerimizi kurmak konusunda bize ilham vermesi için. Zaten farkında olun ya da olmayın, bu seçim aşamasında okuduğunuz her şeyi seçmiyorsunuz değil mi? Okuduğunuz her yazarla, her filozofla da aynı fikirde olmuyorsunuz. Bazıları sizin için daha anlamlı, daha doğru oluyor. Bazıları hiç ilginizi çekmiyor. Çünkü bu seçim bile nesnel bir şekilde, objektif bir şekilde yapılan bir şey değil. Burada da öznerliğinizin damgası var. Bazı kitaplarla, bazı şekillerde ilişki kurmayı tercih ediyorsunuz. Yani okumak dediğim şey hiçbir zaman objektif yapılmaz derken kastettiğim şey de bu. Siz o kitabı okuyup, o bölümü aldığınızda dahi sizin kişiliğinizin mührünü taşıyor oluyor. Bu seçim evresinden sonra kendi zihin sarayınızda bir kategoriye koyduktan sonra ikinci kısım ise sanki bir makale yazarıymış gibi özgürlük konusundaki kendi fikrinizi geliştirme aşaması. Evet ben bunları bunları okudum. Bunları bunları seçtim çünkü anlamlı ve doğru buldum. Peki bu seçtiklerimden yola çıkarak özgürlük konusundaki fikirlerimi bir paragrafta anlatmam gerekseydi ne olurdu? O yüzden benim oynadığım diğer bir oyun ise şu, belli başlı 10-15 tane konu başlığında fikirlerimi yazıyorum. Tanrı konusunda ne düşünüyorum, özgür irade konusunda ne düşünüyorum, politika konusunda ne düşünüyorum, zihin-beden etkileşimi konusunda ne düşünüyorum, hayatın anlamı konusunda ne düşünüyorum, mutluluk konusunda ne düşünüyorum gibi. ve o düşüncelerimi de böyle birkaç senede bir revize etmeye çalışıyorum. Çünkü en temelde varmaya çalıştığımız yer esasen burası. Önce okuyup, sonra bölüp, sonra seçip, sonra yerleştirip, en son yaratma aşaması. Kendinizi bir ağaç gibi düşünebilirsiniz bir noktada. Köklerinizle pek çok yerden besleniyorsunuz, gövde kısmında işliyorsunuz ve en sonunda dallarınızda kendi fikirlerinizi dünyaya duyuruyorsunuz. O yüzden iyi bir kitap okuma deneyimi onu yazmayı da içermeli diye düşünüyorum. Buraya kadar anlattıklarımla şunu fark etmişsinizdir. Edebi kurmaca bir romanı okumaktan bahsetmiyorum. Yani Dostoyevski okurken de onu bölüp parçalayıp yeniden yazmak gerekli değil elbette. Yine de mesela Karamazov kardeşleri okurken oradaki felsefi tartışmaları hakkında not almak isteyebilirsiniz. Çünkü Dostoyevski de varoluşçu bir yazardı. Ve doğal olarak bu edebi romanın dahi bize anlatmaya çalıştığı felsefi bazı anekdotlar, mesajlar var. Ben bir kitabı her zaman yazarak okuyorum derken kastettiğim şey buydu. Eğer ki bir şeyi not etmiyorsam, bazı şeyleri oradan alıp kendi zihin sarayım içerisinde yerleştirmiyorsam ve sonrasında da kendi fikir dünyamı kurmak için kullanmıyorsam, gerçekten onu neden okuyorum ki gibi bir soru takılıyor aklıma. Bunun pragmatist bir bakış açısı olduğunu düşünebilirsiniz. Çok faydacı geliyor kulağa değil mi? Yaptığım bütün okuma ediminden fayda almak istemek, Ama teknik olarak size 1-2 saatlik dünyayı unutturan, içinde kaybolduğunuz ve çok zevk aldığınız bir okuma deneyimini tercih etmek de faydacı bir bakış açısı değil mi? O noktada da o anlık hazlı almak için, dünyanın gerçekliğini unutmak için okuyor oluyorsunuz. Burada da bir fayda var. O yüzden benim bakış açımı çok faydacı bir yaklaşım diyerek küçümsemeyi çok anlamlı bulmuyorum. Faydacı olmayan bir bakış açısı nasıl olurdu? Ondan da çok emin değilim. Ve gerçekten de ben okuyacağım kitapları seçerken her defasında kafamdaki bir soruya göre seçiyorum. Yani bana önerilen kitaplar veya popüler kitaplardan yola çıkmaktan ziyade bendeki hali hazırdaki bir ihtiyacı karşılayan, onu okumaya beni zorlayan koşullardan yola çıkarak kitaplara gidiyorum. O yüzden her okuma deneyimi aslında kendisini bir zorunlulukla dayatıyor bende. Ve dediğim gibi burada esasen edebiyattan, kurmacadan, romanlardan değil, teorik yani kuramsal kitaplardan bahsediyorum. Bu bölümü kapatırken kullandığım uygulamalarından kısaca bahsedeceğim. Sadece isimlerini vereceğim. Notion dedim. Notion'da kitap hakkında notlar alırken farklı farklı sekmeler açabiliyorsunuz. O sekmeler arasında çok rahatlıkla dolanabiliyorsunuz. Alt sekmelerde mesela bunu hem özgürlük klasörüne kopyala, hem Spinoza klasörüne kopyala diyebiliyorsunuz. Muazzam bir dünya Notion. Mutlaka bakmanızı öneririm. İkincisi de Miro veya Obsidian gibi uygulamalarda kendi zihin haritalarınızı yaratabilirsiniz. Zihin haritası konseptini mutlaka duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da hemen Google'a veya YouTube'a gidip şöyle bir gezinebilirsiniz. Çünkü bu bölümde anlatmaya çalıştığım bilgileri ilişkilendirme ve haritalandırma meselesi aslında zihin haritası oluşturmakla aynı şey. Nasıl ki beyinde böyle nöronlar arasında bağlar varsa bizim de bilgileri böylesi bir bağlantısallıkla kurmamız gerekiyor. onları yaşamak için. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşene dek meraklı kalın.

Garanti BBVA Pardon hanımefendi, işinizi biliyorum ama sizi sahneye alabilir miyiz? Dış ses açıklayacak. Girişiminle parlamak mı? Birlikte yaparız. Garanti BBVA, Kagider ve Ekonomist Dergisi İşbirliği ile düzenlenen Türkiye'nin Kadın Girişimcisi yarışmasına başvurular başladı. Sesini Türkiye'ye duyurmak ve ödülleri kazanmak için son başvuru tarihi 15 Kasım. Ayrıntılı bilgi garantibbva.kadingiricimci.com'da.

bölümde çok basit olduğunu düşündüğümüz, bu yüzden üzerine dahi düşünmediğimiz ama aslında onu yapmanın kendisinin bir bilgelik gerektirdiği bir şeyden söz edeceğiz, kitap okumaktan.

Bu podcast bölümünü dinleyen neredeyse herkesin okumayı yazmayı bildiğini varsayıyorum. Kitap okumayı biliyor musun dediğimde vereceğiniz yanıt muhtemelen evet olacaktır. Fakat bu noktada kitap okumak ve gerçekten kitap okumak arasında bir ayrım var. Bu biraz şuna benziyor. Diş fırçalamayı da bildiğimizi zannediyoruz değil mi? Yani çok daha kompleks bir durum değil. Fırçayı ağzınıza götürüyorsunuz, sağa sola yapıyorsunuz, hızlı hızlı bir şekilde dişlerinizi temizliyorsunuz.

Ama ben ilkokuldayken, sanırım birinci sınıftaydık, sınıf öğretmenimiz bir diş hekiminin davet ederek doğru bir şekilde diş fırçalamanın esaslarını bize öğretmiştim. O pratiği öğrendiğimden beri fark ediyorum ki çoğu insan dişlerini dahi yanlış fırçalıyor. Çünkü diş fırçalarken fırçayı sağa sola doğru götürmek yerine yukarı aşağı doğru hareket ettirmeniz gerekir.

Hayatta da diş fırçalamak gibi, kitap okumak gibi, yemek yemek gibi sürekli zaten yaptığımız ve doğru yapıp yapmadığımız konusunda üzerine hiç düşünmediğimiz pek çok eylem var. İşte bu bölümde kitap okumanın, gerçekten onu okumanın, aslında onu yaşamak olduğundan bahsedeceğiz. Walter Benjamin tam olarak şöyle söylüyor hatta, kitaplar sadece okumak için değil, aynı zamanda birlikte yaşamak içindir.

Okumak, yaşamak demektir değil mi? Böyle bir özet geliştirebiliriz. Peki bu nasıl mümkün? Bununla ne kastediliyor? Bana da en çok sorulan sorulardan bazıları zamanı nasıl yönettiğim veya nasıl bir okuma pratiğim olduğu. Çünkü hazırladığım içeriklerde o kitaptan bu kitaba, o düşünürden bu düşünürle bazen disiplinler arasında bile gidip gelebiliyorum ve bunları nasıl hatırlıyorsun, nasıl bağlantı kuruyorsun ya da içerikleri nasıl hazırlıyorsun gibi sorular alabiliyorum.

Buna müsaade eden şey aslında daha büyük bir zekaya sahip olmam falan değil, okuma pratiğimin içsel dinamiği. Çünkü ben bir felsefe kitabını, bilimsel bir kitabı, özetle teorik kuramsal bir bilgi kitabını sanki roman okurmuşçasına yatağa uzanıp elimde çevire çevire çevire okumuyorum.

Okumak dediğim şey eşittir çalışmak olduğu için her defasında çalışma masama oturuyorum. Hatta ahşap bir okuma standım var. Edilgin bir şekilde kitaptan gelen bilgilerin suratıma çarptığı bir pratik olmaktan ziyade aktif bir okuyucu olmak için aynı zamanda karşımda bilgisayarım açık olmuş oluyor. İşte Notion gibi bir program kullanıyorum ben.

Elimin altında bir fikir geliştirme, yaratıcı süreçlerimi yazdığım, yaratıcılığa alan açacak boş bir defter oluyor. Okuduğum her bir paragrafı haritalandırma adını verdiğim bir yöntemle bölüp parçalayıp dağıtıyorum. Şimdi bu ne demek? Bundan biraz bahsedeyim şu haritalandırma yönteminden.

Esasen bizim yapmamız gereken şey çok fazla kitap okuyup, çok fazla bilgiyi sanki bir depoymuşçasına tak tak tak tak hafızamıza atmak değil. Okuduğumuz şeyler arasında bağlantılar kurmak. Yani zihin sarayınız içerisinde okumuş olduğunuz, öğrenmiş olduğunuz bilgileri birbiriyle ilişkilendirmeniz gerekiyor.

Bunu bir balıkçı ağı gibi düşünebilirsiniz. Eğer ki bu bilgiler arasında bağlantılar varsa, bu noktada hayata karşı, varlığa karşı artık neyi konu ediniyorsanız, sizde ona dair geniş ölçekte bir perspektif oluyor. Çünkü amacımız o kitabı bitirmek değil de, o kitap dolayısıyla genel bir bakış açısı kazanmak değil mi?

Bizler kitap okurken, işte bunu da okudum deyip üzerini çizmek için, böyle bir to-do listmişçesine davranmak için okumuyoruz aslında. Bizler her defasında aslında bizi değiştirmesi için kitap okuyoruz. O yüzden kitap okurken ilginç bulduğum şeyleri alıyorum ve onları kategorilerine göre bölüyorum.

Mesela okuduğum kitapta özgürlükle ilgili bir paragraf var, ölümle ilgili bir paragraf var, hayatla ilgili bir paragraf var veya siyasi mesajları olan paragraflar var. Bu noktada sanki kitabım editörüymüşüm ve içindekiler bölümünü tekrar yazıyormuşum gibi bir özgürlük sekmesi açıyorum bir sayfada, bir ideoloji sekmesi açıyorum, bir tane ölüm sekmesi açıyorum ve okumakta olduğum bütün bilgileri ilgili olduğu kategorilere göre bölüyorum.

İşte bu haritalandırma yöntemi dediğim şeyin başlangıcı. Yani mesela özgürlükle ilgili bir tartışma içerisindeyseniz veya özgürlük konusunda düşünmeye başladığınızda böyle bir sohbet içerisindeyseniz, zihin sarayınıza dönüyorsunuz, özgürlük sekmesini açıyorsunuz ve o sekmenin altında o konuyla ilgili okuduğunuz her şey takır takır çıkmaya başlıyor.

Neden? Çünkü siz o kitaptaki o paragrafı, o bilgiyi haritalandırmış oldunuz. Hangi haritada? Özgürlük haritasında. O yüzden benim şöyle bir sözüm var. Bir kitabı okumak, onu yeniden yazmaktır diye.

bir yazar kendi içsel dinamiğine göre kitabı hazırlar ama biz kitabı okurken eğer aktif bir okuyucuysak onu kendi içsel dünyamızda anlamlı olacak şekilde bölüp dağıtır ilişkilendiririz. Çünkü şunu fark etmişsinizdir belki özellikle ödünç kitap aldığınızda

Herkes sizden farklı bir yerin altını çizer. Ya da bir film izlediğimizde de benzer bir şey olur. Her birimiz filmlerden aynı sahneleri hatırlamayız değil mi? Kendi özden ilgilerimiz bağlamında farklı sahneleri hatırlamaya başlarız. O yüzden bir kitap tek bir anlama gelmez mesela. Her okuyucuyla birlikte o kitap yeniden, yeniden, yeniden yazılır. Yorumlamaya açıktır. Umberto Eco buna açık yapıt diyordu. Sanat eserlerinin böyle bir özelliği olduğundan bahsetmiştim. Özellikle modern, çağdaş sanat eserlerinin. Kitapların da böyle olduğunu düşünebiliriz. Çünkü şöyle düşünün, Derrida gibi çağdaş bir düşünür geri dönüyor Platona ve Aristoteles'in gördüğünden bambaşka şeyler bulabiliyor. O yüzden bizler de hem okuyucu hem yazar gibi görmeliyiz kendimizi.

ve o kitabı okurken sizin için anlamlı olan, ilişkilendirebileceğiniz kavramlarla onu alacaksınız, bir kategoride toplayacaksınız ve haritalandıracaksınız. Neden haritalandırıyorduk? Yeri geldiğinde o konu üzerine düşünürken bize yardımcı olması için.

Tarihi sıkıcı buluyorsanız henüz gerçek tarihle tanışmamışsınız demektir. Acayip ve Garayip serisi sizi gerçek tarihle tanıştırmaya hazırlanıyor. Bu yolculukta muzaffer kumandanlar, ürkütücü sınırlar, muazzam ordular yok. Yalnız insanın tarihi, her türden tuhaflığın tarihi var. Pod B'yle birlikte hazırladığımız Tarihte Acayip ve Garayip bunları anlatmak için huzurlarınızda. Hazırsanız başlayalım efendim.

İşte ben içeriklerimi bu şekilde hazırlıyorum. Mesela Spinoza'nın bir eserini okurken karşımda bir Spinoza klasörü içerisinde tanrı doğa, özgürlük, duygular, nedensellik gibi farklı farklı alt sekmeler açık oluyor. Ve kitabı okudukça edindiğim bilgiler hangi kategoriye daha uygunsa onları oraya yerleştiriyorum. Hem fiziksel olarak bilgisayardaki programda hem de zihin sarayımda.

Bu yüzden mesela konu tanrıya geldiğinde hemen tanrı klasörüne gidip o konu hakkında zikredilen farklı fikirleri saniyesinde bulabiliyorum. Ve bu fikirleri edinmemizin amacı da ayaklı bir ansiklopedi olmaktan ziyade kendi bakış açımızı geliştirecek tuğlaları yaratmak.

O yüzden bu noktada şunu da vurgulamak gerekiyor. Çok fazla kitabı tarayarak, böldükten sonra bir yere yerleştirir, sıralarsanız bu sizde bir bakış açısı olduğu anlamına gelmez. Bu sizde pek çok ikinci el bakış açısı olduğu anlamına gelir. İkinci el bakış açısıyla ne kastediyorum? Başka birinin düşüncelerini sıralıyor olursunuz. Ama bu düşünceleri neden edinmiştik? Aslında kendi düşüncelerimizi kurmak konusunda bize ilham vermesi için.

Zaten farkında olun ya da olmayın, bu seçim aşamasında okuduğunuz her şeyi seçmiyorsunuz değil mi? Okuduğunuz her yazarla, her filozofla da aynı fikirde olmuyorsunuz.

Bazıları sizin için daha anlamlı, daha doğru oluyor. Bazıları hiç ilginizi çekmiyor. Çünkü bu seçim bile nesnel bir şekilde, objektif bir şekilde yapılan bir şey değil. Burada da öznerliğinizin damgası var. Bazı kitaplarla, bazı şekillerde ilişki kurmayı tercih ediyorsunuz. Yani okumak dediğim şey hiçbir zaman objektif yapılmaz derken kastettiğim şey de bu. Siz o kitabı okuyup, o bölümü aldığınızda dahi sizin kişiliğinizin mührünü taşıyor oluyor.

Bu seçim evresinden sonra kendi zihin sarayınızda bir kategoriye koyduktan sonra ikinci kısım ise sanki bir makale yazarıymış gibi özgürlük konusundaki kendi fikrinizi geliştirme aşaması. Evet ben bunları bunları okudum. Bunları bunları seçtim çünkü anlamlı ve doğru buldum. Peki bu seçtiklerimden yola çıkarak özgürlük konusundaki fikirlerimi bir paragrafta anlatmam gerekseydi ne olurdu? O yüzden benim oynadığım diğer bir oyun ise şu, belli başlı 10-15 tane konu başlığında fikirlerimi yazıyorum. Tanrı konusunda ne düşünüyorum, özgür irade konusunda ne düşünüyorum, politika konusunda ne düşünüyorum, zihin-beden etkileşimi konusunda ne düşünüyorum, hayatın anlamı konusunda ne düşünüyorum, mutluluk konusunda ne düşünüyorum gibi.

ve o düşüncelerimi de böyle birkaç senede bir revize etmeye çalışıyorum. Çünkü en temelde varmaya çalıştığımız yer esasen burası. Önce okuyup, sonra bölüp, sonra seçip, sonra yerleştirip, en son yaratma aşaması.

Kendinizi bir ağaç gibi düşünebilirsiniz bir noktada. Köklerinizle pek çok yerden besleniyorsunuz, gövde kısmında işliyorsunuz ve en sonunda dallarınızda kendi fikirlerinizi dünyaya duyuruyorsunuz. O yüzden iyi bir kitap okuma deneyimi onu yazmayı da içermeli diye düşünüyorum.

Buraya kadar anlattıklarımla şunu fark etmişsinizdir. Edebi kurmaca bir romanı okumaktan bahsetmiyorum. Yani Dostoyevski okurken de onu bölüp parçalayıp yeniden yazmak gerekli değil elbette. Yine de mesela Karamazov kardeşleri okurken oradaki felsefi tartışmaları hakkında not almak isteyebilirsiniz. Çünkü Dostoyevski de varoluşçu bir yazardı. Ve doğal olarak bu edebi romanın dahi bize anlatmaya çalıştığı felsefi bazı anekdotlar, mesajlar var.

Ben bir kitabı her zaman yazarak okuyorum derken kastettiğim şey buydu. Eğer ki bir şeyi not etmiyorsam, bazı şeyleri oradan alıp kendi zihin sarayım içerisinde yerleştirmiyorsam ve sonrasında da kendi fikir dünyamı kurmak için kullanmıyorsam, gerçekten onu neden okuyorum ki gibi bir soru takılıyor aklıma. Bunun pragmatist bir bakış açısı olduğunu düşünebilirsiniz. Çok faydacı geliyor kulağa değil mi? Yaptığım bütün okuma ediminden fayda almak istemek,

Ama teknik olarak size 1-2 saatlik dünyayı unutturan, içinde kaybolduğunuz ve çok zevk aldığınız bir okuma deneyimini tercih etmek de faydacı bir bakış açısı değil mi? O noktada da o anlık hazlı almak için, dünyanın gerçekliğini unutmak için okuyor oluyorsunuz. Burada da bir fayda var. O yüzden benim bakış açımı çok faydacı bir yaklaşım diyerek küçümsemeyi çok anlamlı bulmuyorum. Faydacı olmayan bir bakış açısı nasıl olurdu? Ondan da çok emin değilim.

Ve gerçekten de ben okuyacağım kitapları seçerken her defasında kafamdaki bir soruya göre seçiyorum. Yani bana önerilen kitaplar veya popüler kitaplardan yola çıkmaktan ziyade bendeki hali hazırdaki bir ihtiyacı karşılayan, onu okumaya beni zorlayan koşullardan yola çıkarak kitaplara gidiyorum. O yüzden her okuma deneyimi aslında kendisini bir zorunlulukla dayatıyor bende.

Ve dediğim gibi burada esasen edebiyattan, kurmacadan, romanlardan değil, teorik yani kuramsal kitaplardan bahsediyorum.

Bu bölümü kapatırken kullandığım uygulamalarından kısaca bahsedeceğim. Sadece isimlerini vereceğim. Notion dedim. Notion'da kitap hakkında notlar alırken farklı farklı sekmeler açabiliyorsunuz. O sekmeler arasında çok rahatlıkla dolanabiliyorsunuz. Alt sekmelerde mesela bunu hem özgürlük klasörüne kopyala, hem Spinoza klasörüne kopyala diyebiliyorsunuz. Muazzam bir dünya Notion. Mutlaka bakmanızı öneririm.

İkincisi de Miro veya Obsidian gibi uygulamalarda kendi zihin haritalarınızı yaratabilirsiniz. Zihin haritası konseptini mutlaka duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da hemen Google'a veya YouTube'a gidip şöyle bir gezinebilirsiniz. Çünkü bu bölümde anlatmaya çalıştığım bilgileri ilişkilendirme ve haritalandırma meselesi aslında zihin haritası oluşturmakla aynı şey. Nasıl ki beyinde böyle nöronlar arasında bağlar varsa bizim de bilgileri böylesi bir bağlantısallıkla kurmamız gerekiyor.

onları yaşamak için. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gelecek bölümde görüşene dek meraklı kalın.

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, 19 Mart 2025 sonrası Türkiye'deki siyasi atmosferi Michel Foucault'nun teorileri ışığında inceliyorum. Foucault'nun iktidar yapılarına ve söyleme dair analizlerinden yararlanarak iktidarın görünmez sınırlarını görünür kılmayı amaçlıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Foucault Felsefesi: Söylemin Düzeni

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.



Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme arasındaki muğlak sınırları inceliyorum. Öncelikle ifade özgürlüğüne tarihsel felsefe perspektifinden yaklaşıyorum. Ardından, günümüzden örnekler ve farklı ülkeler üzerinden çifte standartları ve bu alandaki temel sorunları ortaya koyuyorum. Son olarak, ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinin iktidar ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğunu ve hangi söylemin meşru kabul edileceğine kimin karar verdiğini tartışıyorum.

Unutmayın, bu sınırları belirlemek aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize karar vermektir.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Felsefede İfade Özgürlüğü ve Sınırları

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde seküler kesimde spiritüel pratiklerin neden popülerlik kazandığını sosyolojik ve psikolojik açıdan inceliyorum ve bu akıma katkı sağlayan faktörleri tespit ediyorum. Ayrıca bu yönelimi nasıl bir vizyonla değerlendirmemiz gerektiğine dair bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Spiritüalizm Neden Seküler Kesimde Popülerleşti?

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Londra'daki ilk ecstatic dance deneyimimden yola çıkarak bedenli varoluşumuz üzerine düşünmeye başlıyorum. Batı felsefesi geleneğinin göz ardı ettiği bedene Nietzsche eşliğinde meydan okumanın yollarını araştırırken dansı salt fiziksel bir aktivite olarak değil, yaşamı kutlayan varoluşsal bir duruş olarak ele alıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Dans Etmesini Bilmeyen Bir Tanrıya İnanamam

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını ⁠⁠keşfet⁠⁠!

Bu bölümde, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle feminizm ve kadın hakları konusunda sıkça karşılaştığımız klişe ve yanlış söylemleri ele alıyorum. "Kadınlar günü kutlamak ayrımcılık" ve "kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil" gibi önermelerin neden geçersiz olduğunu felsefi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarla açıklıyorum.

------- Podbee Sunar -------

Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! 
Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ ’u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!
Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Neden Erkekler Günü Yok?: Feminizme Dair 4 Yanlış

Bu bölümde Pascal’ın ünlü bahis argümanı üzerinden ilerliyoruz: “Tanrı'nın var olduğuna bahse girerek kazancı ve kaybı tartalım. Bu iki ihtimali değerlendirelim. Eğer kazanırsan, her şeyi kazanırsın; eğer kaybedersen, hiçbir şey kaybetmezsin". Öyle mi? Yoksa bu argüman hatalı mı? Felsefi düşünme pratiğine hoşgeldiniz!

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Tanrı Kumarı: Varsa Hapı Yuttuk mu?

Dijital platformlar sayesinde felsefe akademinin dışına taşarak ilgi gören bir etkinlik haline gelince sürekli birbirine taş atan ve birbirlerinin felsefe yapma biçimlerini eleştiren kişilere rastlamaya başladık. Kimi tarihçi, kimi mantıkçı, kimi epey spekülatif. Bu bölümde akıllardaki bazı soru işaretlerini gidermek adına bazı kategoriler koyarak felsefe ile ilgilenmenin üç haliden söz ediyorum. Hangisi daha münasiptir siz karar verin.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Benim Felsefem Senin Felsefeni Döver

Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde en aşağılanası insanın, artık kendini aşağılamayan olduğunu söyler. Yükselmek için, önce batmak gerektiğini bilmez.

Bu bölümde Nietzsche’nin deve-aslan-çocuk metaforlarını inceleyerek tininin evriminden söz edeceğim, kendimizi aşmak için.



See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kendi Batışını İstemek

Bu bölümde doğum günümdeki bazı kararlarımdan çıktığım yolda Alan Watts'ın eşliğinde Doğu ve Batı düşüncesindeki aydınlanma ve kurtuluş anlayışları arasındaki çarpıcı farkı inceliyorum. 

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kahkahada Aydınlanmak

Bu bölümde, küçük bir zeytinden Uzak Doğu'ya uzanan bir zihinsel yolculuğa çıkıyorum ve bu yolda farkındalık ve şimdiki ana odaklanmanın önemi ele alıyorum.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Zeytinin İçindeki Evren

1788 - 1860 yılları arasında yaşayan Arthur Schopenhauer kötümser bir filozof olmasıyla ünlüdür. Schopenhauer’a göre kozmik irade kötüdür, tüm ıstırapların kaynağıdır. Ama ıstırap yaşam için elzemdir, bilgi arttıkça artar. İradenin ulaşılınca memnuniyet getirecek sabit bir amacı yoktur.
E peki ne yapacağız?! Bu bölümde Schopenhauer’un mutluluk felsefesini aktarıyorum çünkü oldukça gerçekçi!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Schopenhauer’dan Mutlu Bir Hayatın 25 Kuralı

Onlarca içerik içerisinden bu seriyi dinlemeye karar verdiğine göre muhtemelen senin de fark edip anlamlandıramadığın bir gerçek var, kendimizi bu dünyaya fırlatılmış halde bulduk. Bu yüzden bu podcastte bildiğimizi sandığımız ama muhtemelen yanıldığımız ya da belki de üzerine hiç düşünmediğimiz ama düşünmemiz gereken konuları ele alacağız.

Felsefenin İzinde

Spinoza ile birlikte haftanın anlam ve önemine istinaden aşkın felsefesini yapıyoruz. Nedir aşk? Neden ihtiyacımız var? Conatus bağlamında kuracağımız bu yapı esasen hangi ilişkinin bize toksik olduğu konusunda ipucu dahi verecek -yaşama kudretini azalttığı halde içerisindeysen toksik bir ilişkidir! :)

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Felsefenin İzinde

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!