Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

31 Ağustos 1922 günü 1. Kordon'un Arnavut kaldırımlı sokaklarında bir çocuk telaş içinde koşturuyordu. Kafasında eğreti duran kasketi düştü düşecekti. Yarı Rumca, yarı Türkçe bağırıyordu çocuk. Zepi yarılmış, ordu geri çekiliyor. Çocuğun kastettiği ordu İzmir'den Andolu içlerine kadar ilerlemiş ve Ankara sınırlarına dayanmış Yunan ordusuydu. Orta Andolu'da dağınık kalan Yunan ordusu Türklerin karşı taarruzu sonrası Dumlupınar'da sıkıştırılmış ve etkisiz hale getirilmişti. Bu Yunanistan'ın Andolu'daki varlığı için tam bir felaket demekti. Zira İzmir'den Ankara sınırına kadar yayılmış 200 bine yakın Yunan askeri şimdi savunmasız bir şekilde İzmir'e doğru kaçıyordu. Türk ordusu ise Afyon'dan İzmir'e doğru yürüyüşe geçmişti. O andan itibaren şehirde bir anda roller değişmeye başladı. 3,5 yıldır şehri işgal altında tutan Yunanistan ve işgal yönetimini destekleyen şehrin yerli halkı korkunç bir paniğe kapıldı. Buna karşılık işgal yönetimine karşı çıkan ve 3 yıldır hırs içinde evlerinde yumruklarını sıkan İzmirliler ise coşkuyla sokağa çıktılar. 8 Eylül günü geldiğinde İzmir'de tek bir Yunan askeri kalmamıştı. Şehirden kaçmaya çalışan insanlar teknelere sığmayarak denize düştüler. İşte meşhur denize dökülme hikayesi de buradan geliyor. 9 Eylül'de Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları coşkuyla İzmir'e girdi. Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bildiğiniz üzere bu ayın sonunda Türkiye yerel seçimlere gidecek. Bizler de bu ayki bilgisayar bölümlerimizde Ankara, İstanbul ve İzmir şehirlerimizin 100 yıllık siyasi kültürel anatomisiyle huzurlarınızda olacağız. Bu serimizin ilk durağı İzmir olacak. Bakalım İzmir'de son 100 yılda neler yaşanmış. Hazırsanız başlayalım. Ege'nin incisinde insan medeniyetinin izlerine 4000 yıl öncesinde dahi rastlanıyor. Yunan mitolojisinde deniz tanrısı Poseidon'un ana vatanı olan İzmir'in yakın tarihteki konumu da oldukça önemli. Osmanlı İmparatorluğu'nun Andolu topraklarında kalan en kıymetli şehirlerinden biriydi. İzmir'i İzmir yapansa çok kültürlü demografik yapısı oldu. Uluslararası bir liman şehri olan İzmir'de Türkler, Rumlar, Seferat Yahudileri, Levantenler, Ermeniler uzun yıllar huzur içinde birlikte yaşadılar. Fakat bu sonsuza kadar sürmedi. Birinci Dünya Savaşı sonrası galip devletler tarafından paylaşılan Osmanlı Devleti'nin hangi ülkeye verileceği en çok merak edilen şehirlerden birisiydi İzmir. Bu konuda en hevesli ülkelerin başındaysa İtalya geliyordu. Bilgisayar'ın dikkatli dinleyicileri Kurtuluş Savaşı'nda Türkiye-İtalya ilişkileri konusunu işlediğimiz 28. bölümümüzü hatırlayacaklardır. İtalya, İzmir'i o kadar istiyor ki İngilizlerin desteğiyle şehre Yunan ordusu girince hınçlarından Mustafa Kemal Paşa'ya destek vermeye bile başlamışlardı. 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusunun İzmir'e çıkması Andoğlu'da yeşeren Türk Kurtuluş Hareketi'ni kamçıladı. Üç buçuk yıl süren işgal günlerinde İzmir, Yunanistan bayraklarıyla dolup taşarken, başta Rumlar olmak üzere şehrin gayrimüslim yerlilerinin bir kısmı Yunanistan askerlerini mutlulukla karşıladılar. Bunun kuşkusuz en önemli istisnası İzmir Yahudileri oldu. Onlar da Türk komşularıyla birlikte gizliden gizliye yeşeren direniş hareketine destek verdiler. Tüm bu çabaların neticesinde 9 Eylül 1922'de Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki direniş hareketi başarıya ulaştı ve İzmir geri alındı. Aynı günlerde İzmir'de çıkan büyük yangında şehrin çok önemli bir bölümü küre dönüştü. Özellikle şehrin gayrimüslim mahalleleri büyük oranda yok oldu. İzmir'de hem işgal destekçilerinin hem de İzmir'in gayrimüslim yerlilerinin başına gelenlerden çok etkilenen İngilizler İstanbul'u boşaltmak için Mustafa Kemal Paşa'dan bir sene süre istediler. Bu zaman diliminde şehri tahliye edip dostlarını da kaçırdılar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Rum toplumu mübadele ile Yunanistan'ın yolunu tuttu. Onların evlerine ise Yunanistan'dan gönderilen Türkler yerleştirildi. Böylece Erken Cumhuriyet döneminin İzmir demografisi de belli olmuş oldu. Türkler, İzmir Yahudileri ve az sayıdaki Levanten İtalyan kökenli İzmirli. İzmirli Levantenler ve Yahudiler büyük oranda kumahçılık, finansçılık, borsacılık, kuyumculuk gibi sektörlere hakim durumdalardı. İşletme ve hizmet sektöründe de önemli oranda bu toplumların yoğunluğu dikkat çekiyordu. İzmirli Türkler, Müslümanlar ise genelde çiftçi ve köylü kükenliydi. İzmir bir liman ve çiftçi bölgesiydi. 1929 yılında başlayan büyük ekonomik buhranın sarsıntılarında en çok hisseden illerin başında burası geliyordu. Nitekim yeni cumhuriyetin ekonomik sorunlarının ve atılımlarının tartışıldığı İzmir İktisat Kongresi de bu şehirde yapılmıştı. 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulduğunda bu partinin genel başkanı Fethi Okyar İzmir'i ziyaret etti. Şehirde büyük bir destek ve tezahüratla karşılandı. Belki de bu bir milattı. İzmir şehrinde 1990'lara kadar merkez sağ partiler hep güçlü gözüktü. Kuşkusuz Demokrat Parti'nin idam edilen genel başkanı Adnan Menderes'in, İzmir'in komşusu Aydın'ın köklü bir çiftçi ailesinden geliyor olmasının da bu kültüre bir etkisi vardı. Menderes'in de hatırasıyla 1950'lerde üretilen Demokrat İzmir sloganı bir kült haline geldi. Bununla birlikte 90'lı yılların başından itibaren İslamcı siyasetin temsilcisi olan Refah Partisi'nin sürekli güçlenmesi, merkez sağ bir gelinekten gelen İzmir halkını sola yakınlaştırdı. Özellikle şeriat ve yaşam tarzına müdahale konusundaki endişeler, İzmir'de seçmenin DSP ve CHP ekolüne geçişini beraberinde getirdi. 1990'larda İzmir siyasetinde çok önemli bir sembol haline gelen bir isim girdi İzmirlilerin yaşamına. Sayın Ahmet Perişan Kosova'dan İzmir'e göç eden bir ailden gelen, aile köklerini de soy isminde taşıyan Ahmet Piriştina, 1991'de DSP'den milletvekili adayı olarak siyasi aramaya adımını attı. 94 yerel seçimleri sonrası belediye meclis üyesi oldu. 1999'da ise İzmirlilerin sonsuza kadar kalbine gireceği göreve Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçildi. milletleriyle, tiyatrosuyla, sinemasıyla cıvılcıvı yaşayan bir merkez haline getirdi. İzmir Kordon Boyu ve İzmir Metrosu gibi projeler onun zamanında tamamlandı. Eğitime çok önem veren Pristina, çok sayıda ilk ve ortaokulu yeniledi. Öğrencilerin daha iyi koşullarda eğitim almasını sağladı. Şehrin tarihi dokusuna, sportif ve kültürel miraslarına sahip çıktı. Sosyal güvencesi olmayan yoksul öğrencilerin ameliyat dahil tedavi masraflarını belediye bütçesinden ayrılan kaynakla gerçekleştirdi. Değişim sürecek sloganıyla oylarını yükselterek girdiği 2004 seçimlerini bu sefer CHP adayı olarak kazandı. İzmir için yapmak istediği daha çok hizmeti olan Piriştina, 2004'te yeniden seçildikten sadece iki ay sonra ani bir kalp kriziyle hayata gözlerini yumdu. Cenazesinde İzmirlilerin gözyaşları sel oldu. Piriştina gönülleri kazanmıştı. ''Bize yaşana bilir cennet gibi bir İzmir bıraktı. Senin de mekanın cennet olsun.'' İzmir'i 2000'li yıllarda oldukça hareketli bir siyasi süreç bekliyordu. Kısa bir aranın ardından devam edeceğiz. Türkiye'de 2000'li yılların ilk 10 senesi İslamcı köklere sahip AK Parti'ye karşı layık bürokrasi ve toplumsal kesimlerin ayağa kalktığı bir dönemdi. Bu dönemde yargısıyla, ordusuyla, sivil toplumuyla layık cumhuriyete sahip çıkan tüm odaklar yeni hükümete karşı tepkiliydi. 2007 yılında düzenlenen cumhuriyet mitinglerinin kuşkusuz en coşkulu olanı da belki de bu yüzden İzmir'de gerçekleşti. İzmir-İzmirovalı gerçekten böyle bir miting, böylesine büyük bir kalabalık görmedi, yaşamadı. İzmir, AKP iktidarının mutlak dominasyonu altında geçen 2000'li yıllarda CHP'nin en büyük hazinesi ve gücü olarak kabul edildi. Bilhassa Körfes kıyısında kalan Karşıyaka, Konak, Narlıdere, Çiğli gibi ilçelerde CHP'nin oy oranları %70'leri aştı. Bu dönemde CHP'nin İzmir'de bulduğu güçlü karşılığın sebebi sol ideolojiden ziyade AKP'yi bir tehlike unsuru olarak gören toplumsal kesimlerin kenetlenmesiydi. Eski DYP ANAP seçmenleri Orta Anadolu'da ve Karadeniz'de AKP'ye yönelirken, Ege bölgesi ve Trakya özelinde CHP'ye yakınlaştı. Yerel seçimler de İzmir'de bu bağlamda ilerledi. CHP, İzmir-Büyükşehir seçimlerinde hep güçlü galibiyetler aldı. 2009 ve 2014'te Aziz Kocaoğlu, 2019'da ise Tunç Soyer, Büyükşehir Belediye Başkanları oldular. İktidar için ise İzmir, hep çok arzu ettiği ama bir türlü ulaşamadığı hedef oldu. Uzun yıllardır muhalefetin yönettiği İzmir'de ciddi altyapı sorunları yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Şehirde CHP'ye oy veren kesimlerin önemli kısmı belediye hizmetlerinden memnun değil. Hatta yine bu kesimin tamamına yakını belediyeyi AKP'nin kazanması durumunda şehrin çok büyük yatırımlar alacağını ve sınıf atlayacağını düşünüyor. Buna karşın yaşam tarzını koruma ve anti-AKP refleksi İzmir seçmenini ne olursa olsun CHP saflarında tutmaya devam ediyor. Bunun bilincinde olan İktidar Partisi ise İzmir'de hep çok güçlü adaylar çıkarttı. 2014 yılında Binali Yıldırım, 2019 yılında Nihat Zeybekçi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin İzmir adayları oldular. Her iki isimde seçimleri durumunda İzmir'e büyük yatırımlar geleceğini, halkın yaşam tarzına karışılmayacağını sık sık vurguladılar. O dönemde Nihat Zeybekçi'nin söylediği İzmir'i kim istemez, mahallenin en güzel kızı ifadeleri çok ses getirdi. Mahallenin en güzel kızı tabiri bizim Anadolu kültüründe veyahut da Türkiye'de bir şeyi tanımlarken iyi, güzel, çok derken böyle orada kullanılan bir şeydir. Tüm bu çabalar, açıklamalar, vaatler İzmir halkını ikna etmeye yetmedi. İzmir'i yine CHP kazandı. 2024 yerel seçimleri öncesi, CHP'nin İzmir adayının kim olacağı uzun süre tartışıldı. Mevcut başkan Tunç Soyer'in, kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi, kurultayı ise Özgür Özel'in kazanması, Soyer'i de CHP'nin yeni yönetiminin kara listesine aldı. Soyeri tekrar aday göstermeyen CHP, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay'da karar kıldı. Kampanya sürecine hızlı başlayansa AKP adayı Hamza Dağ oldu. Çıkartma yaptığı ilk yer, CHP'nin seküler seçmenini ikna etmek için Barlar Sokağı'ydı. Kim izlediğiniz için son oy verin. Gerçek soru. Hamza abi! Bravo! Hamza Dağ'ın bir diğer dikkat çeken kampanya hamlesi ise İzmir'de isminin yazılı olduğu afiş ve billboardlarda aday olduğu partisinin ismini kullanmıyor olması. Hamza Bey'in bu tutumunda İzmir halkının anti-AKP refleksini uyandırmamak yatıyor. Hamza Dağ'ın kampanyasının satır başlarından birisini şehrin altyapı ve temizlik problemi oluşturuyor. CHP seçmenine dahil olmak üzere, istisnasız her İzmirlinin şikayetçi olduğu bu durum, her sağnak yağışta sel tehlikesinin oluşması, kanalizasyon ve çöp problemiyle kösü kokuların her yere dağılması gibi İzmir'in güzelliğine yakışmayan sonuçlar doğuruyor. İzmir seçmenine ideolojik metotlarla ulaşması zor olan Hamza Dağ da bu kampanyasını bu konular üzerine oturttu. Seçilmesi durumunda şehrin altyapı ve hizmet ihtiyaçlarını en iyi şekilde gidereceğinin sözünü verdi. Körfezin pisliğinden den vurarak kötü kokuları ortadan kaldıracağını vadetti. Hamza Dağ bu şekilde çırpınırken İzmir'in CHP'li adayı Cemil Tugay adeta mekanın sahibi konforuyla rahat bir kampanya dönemi geçiriyor. Van'da doğup büyüyüp üniversite yıllarından itibaren İzmir'de yaşamaya başlayan Tugay bir tıp doktoru. Hekim sendikaları ve birliklerinden siyasete giriş yapan Tugay, CHP'nin en müstesna kalelerinden karşı akanın belediye başkanı olmayı başarmıştı. Bu yüzden Cemil Bey özellikle kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu'nu destekleyen partililer tarafından çok sert şekilde eleştiriliyor. Öyle ki Tugay'ın beşli çetenin adayı olduğu yönünde iddialarda bulunacak kadar ileri gidiyorlar. özgür özelle, menfaat odaklı anlaşması olduğu, bu sayede büyükşehir adaylığını elde ettiği yorumları yapılıyor. Partiden tekrardan yapılmayan Tunç Soyer'in Türkiye İşçi Partisi adayı olarak seçimlere gireceği konuşuldu. Soyer tipten aday olmadı ama Cemil Tugay'ın tanıtıldığı lansmanda davetli olmasına rağmen katılmayarak tepkisini gösterdi. CHP İzmir İl Örgütü de kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu'na en güçlü desteği veren illerin başında geliyordu. Bu desteğin sebebi ise CHP'nin İzmir'de sahip olduğu gücün ellerinden gitmesini istemeyen yörel yöneticilerin tutumu. Neticede CHP genel merkezinde değişim oldu ve partinin yeni yönetimi İzmir Büyükşehir Belediyesi için farklı bir adayla halkın huzuruna çıkmaya karar verdi. Ve bu süreçte yanımda olan herkese ayrı ayrı çok çok teşekkür ediyorum. Hepsi sağ olsun, var olsun. Şehirde CHP'ye oy veren halk kitlelerinin esas motivasyonu anti-erdoğanizm olduğundan, CHP'nin çıkartacağı adaydan bağımsız olarak sandığın açık favorisinin CHP olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. İzmir'de oldukça dikkat çekici bir ismi aday gösteren bir diğer parti ise İyi Parti oldu. Partinin genel başkan yardımcısı Ümit Özlale, hem CHP hem de Cumhur İttifakı adayına karşı yarışacak. Son derece başarılı ve kariyerli bir ekonomist olan Özlale, İyi Parti'nin ülkücü değil, merkez sağ kanadını temsil ediyor. Nitekim, kendimi Türk milliyetçisi olarak görmüyorum ifadelerini kullanmış, Bundan dolayı da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile polemik yaşamıştı. İyi Parti Lideri Akşener belki de İzmir'in merkez sağcı geçmişine selam göndermek adına böyle bir aday göstermeyi tercih etti. Atatürk'ün bugünkü torunu sayabileceğimiz, onun uğruna, onun ilkeleri uğruna, onun adına ne gerekiyorsa yapacağından emin olduğunuz İYİ Partili Büyükşehir Belediye Başkanımız, adayımız Ümit Özdale'ye evet diyeceksiniz. İzmir'de 2019 yılında aday çıkartmayıp Tunç Soyer'i destekleyen Dem Partisi bu sefer seçimlere kendi adaylarıyla girecek. Akın, Bildağ ve Türkan Aslan'la seçimlere giren Dem'in alacağı oranında merakla bekleniyor. Yaşanan göçlerle son 40 yılda İzmir'de hatırı sayılır bir Kürt toplumu olduğunu ifade etmek gerekiyor. Dolayısıyla Dem Partisi çizgisinin şehirde oyları ciddi bir ağırlığa sahip. Özellikle Akın Birdal çok uzun yıllardır siyaset sahnesinde yer alan ve belli bir kesimin gözünde sembol olmuş bir isim. İzmir'deki Dem oylarını da konsolide edebilecek karizmaya sahip. Dem Partisi'nin İzmir'de %8'e yakın bir kitlesi olduğu biliniyor. Bu kitle seçimi kazanmak için kuşkusuz yeterli değil. Ancak CHP'nin 2019'da olduğu kadar rahat bir şekilde ipi gözleyemeyeceğini de şimdiden öngörmek mümkün. Bakalım İzmir'de gelinlik devam edecek mi?

31 Ağustos 1922 günü 1. Kordon'un Arnavut kaldırımlı sokaklarında bir çocuk telaş içinde koşturuyordu. Kafasında eğreti duran kasketi düştü düşecekti. Yarı Rumca, yarı Türkçe bağırıyordu çocuk. Zepi yarılmış, ordu geri çekiliyor.

Çocuğun kastettiği ordu İzmir'den Andolu içlerine kadar ilerlemiş ve Ankara sınırlarına dayanmış Yunan ordusuydu. Orta Andolu'da dağınık kalan Yunan ordusu Türklerin karşı taarruzu sonrası Dumlupınar'da sıkıştırılmış ve etkisiz hale getirilmişti. Bu Yunanistan'ın Andolu'daki varlığı için tam bir felaket demekti.

Zira İzmir'den Ankara sınırına kadar yayılmış 200 bine yakın Yunan askeri şimdi savunmasız bir şekilde İzmir'e doğru kaçıyordu. Türk ordusu ise Afyon'dan İzmir'e doğru yürüyüşe geçmişti. O andan itibaren şehirde bir anda roller değişmeye başladı.

3,5 yıldır şehri işgal altında tutan Yunanistan ve işgal yönetimini destekleyen şehrin yerli halkı korkunç bir paniğe kapıldı. Buna karşılık işgal yönetimine karşı çıkan ve 3 yıldır hırs içinde evlerinde yumruklarını sıkan İzmirliler ise coşkuyla sokağa çıktılar.

8 Eylül günü geldiğinde İzmir'de tek bir Yunan askeri kalmamıştı. Şehirden kaçmaya çalışan insanlar teknelere sığmayarak denize düştüler. İşte meşhur denize dökülme hikayesi de buradan geliyor. 9 Eylül'de Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları coşkuyla İzmir'e girdi.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bildiğiniz üzere bu ayın sonunda Türkiye yerel seçimlere gidecek. Bizler de bu ayki bilgisayar bölümlerimizde Ankara, İstanbul ve İzmir şehirlerimizin 100 yıllık siyasi kültürel anatomisiyle huzurlarınızda olacağız. Bu serimizin ilk durağı İzmir olacak. Bakalım İzmir'de son 100 yılda neler yaşanmış. Hazırsanız başlayalım.

Ege'nin incisinde insan medeniyetinin izlerine 4000 yıl öncesinde dahi rastlanıyor. Yunan mitolojisinde deniz tanrısı Poseidon'un ana vatanı olan İzmir'in yakın tarihteki konumu da oldukça önemli. Osmanlı İmparatorluğu'nun Andolu topraklarında kalan en kıymetli şehirlerinden biriydi. İzmir'i İzmir yapansa çok kültürlü demografik yapısı oldu.

Uluslararası bir liman şehri olan İzmir'de Türkler, Rumlar, Seferat Yahudileri, Levantenler, Ermeniler uzun yıllar huzur içinde birlikte yaşadılar. Fakat bu sonsuza kadar sürmedi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası galip devletler tarafından paylaşılan Osmanlı Devleti'nin hangi ülkeye verileceği en çok merak edilen şehirlerden birisiydi İzmir. Bu konuda en hevesli ülkelerin başındaysa İtalya geliyordu.

Bilgisayar'ın dikkatli dinleyicileri Kurtuluş Savaşı'nda Türkiye-İtalya ilişkileri konusunu işlediğimiz 28. bölümümüzü hatırlayacaklardır. İtalya, İzmir'i o kadar istiyor ki İngilizlerin desteğiyle şehre Yunan ordusu girince hınçlarından Mustafa Kemal Paşa'ya destek vermeye bile başlamışlardı. 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusunun İzmir'e çıkması Andoğlu'da yeşeren Türk Kurtuluş Hareketi'ni kamçıladı.

Üç buçuk yıl süren işgal günlerinde İzmir, Yunanistan bayraklarıyla dolup taşarken, başta Rumlar olmak üzere şehrin gayrimüslim yerlilerinin bir kısmı Yunanistan askerlerini mutlulukla karşıladılar. Bunun kuşkusuz en önemli istisnası İzmir Yahudileri oldu. Onlar da Türk komşularıyla birlikte gizliden gizliye yeşeren direniş hareketine destek verdiler.

Tüm bu çabaların neticesinde 9 Eylül 1922'de Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki direniş hareketi başarıya ulaştı ve İzmir geri alındı. Aynı günlerde İzmir'de çıkan büyük yangında şehrin çok önemli bir bölümü küre dönüştü. Özellikle şehrin gayrimüslim mahalleleri büyük oranda yok oldu. İzmir'de hem işgal destekçilerinin hem de İzmir'in gayrimüslim yerlilerinin başına gelenlerden çok etkilenen İngilizler İstanbul'u boşaltmak için Mustafa Kemal Paşa'dan bir sene süre istediler. Bu zaman diliminde şehri tahliye edip dostlarını da kaçırdılar.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Rum toplumu mübadele ile Yunanistan'ın yolunu tuttu. Onların evlerine ise Yunanistan'dan gönderilen Türkler yerleştirildi. Böylece Erken Cumhuriyet döneminin İzmir demografisi de belli olmuş oldu. Türkler, İzmir Yahudileri ve az sayıdaki Levanten İtalyan kökenli İzmirli. İzmirli Levantenler ve Yahudiler büyük oranda kumahçılık, finansçılık, borsacılık, kuyumculuk gibi sektörlere hakim durumdalardı. İşletme ve hizmet sektöründe de önemli oranda bu toplumların yoğunluğu dikkat çekiyordu.

İzmirli Türkler, Müslümanlar ise genelde çiftçi ve köylü kükenliydi. İzmir bir liman ve çiftçi bölgesiydi. 1929 yılında başlayan büyük ekonomik buhranın sarsıntılarında en çok hisseden illerin başında burası geliyordu.

Nitekim yeni cumhuriyetin ekonomik sorunlarının ve atılımlarının tartışıldığı İzmir İktisat Kongresi de bu şehirde yapılmıştı. 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulduğunda bu partinin genel başkanı Fethi Okyar İzmir'i ziyaret etti. Şehirde büyük bir destek ve tezahüratla karşılandı.

Belki de bu bir milattı. İzmir şehrinde 1990'lara kadar merkez sağ partiler hep güçlü gözüktü. Kuşkusuz Demokrat Parti'nin idam edilen genel başkanı Adnan Menderes'in, İzmir'in komşusu Aydın'ın köklü bir çiftçi ailesinden geliyor olmasının da bu kültüre bir etkisi vardı.

Menderes'in de hatırasıyla 1950'lerde üretilen Demokrat İzmir sloganı bir kült haline geldi. Bununla birlikte 90'lı yılların başından itibaren İslamcı siyasetin temsilcisi olan Refah Partisi'nin sürekli güçlenmesi, merkez sağ bir gelinekten gelen İzmir halkını sola yakınlaştırdı. Özellikle şeriat ve yaşam tarzına müdahale konusundaki endişeler, İzmir'de seçmenin DSP ve CHP ekolüne geçişini beraberinde getirdi. 1990'larda İzmir siyasetinde çok önemli bir sembol haline gelen bir isim girdi İzmirlilerin yaşamına. Sayın Ahmet Perişan

Kosova'dan İzmir'e göç eden bir ailden gelen, aile köklerini de soy isminde taşıyan Ahmet Piriştina, 1991'de DSP'den milletvekili adayı olarak siyasi aramaya adımını attı. 94 yerel seçimleri sonrası belediye meclis üyesi oldu. 1999'da ise İzmirlilerin sonsuza kadar kalbine gireceği göreve Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçildi.

milletleriyle, tiyatrosuyla, sinemasıyla cıvılcıvı yaşayan bir merkez haline getirdi. İzmir Kordon Boyu ve İzmir Metrosu gibi projeler onun zamanında tamamlandı. Eğitime çok önem veren Pristina, çok sayıda ilk ve ortaokulu yeniledi. Öğrencilerin daha iyi koşullarda eğitim almasını sağladı. Şehrin tarihi dokusuna, sportif ve kültürel miraslarına sahip çıktı.

Sosyal güvencesi olmayan yoksul öğrencilerin ameliyat dahil tedavi masraflarını belediye bütçesinden ayrılan kaynakla gerçekleştirdi. Değişim sürecek sloganıyla oylarını yükselterek girdiği 2004 seçimlerini bu sefer CHP adayı olarak kazandı.

İzmir için yapmak istediği daha çok hizmeti olan Piriştina, 2004'te yeniden seçildikten sadece iki ay sonra ani bir kalp kriziyle hayata gözlerini yumdu. Cenazesinde İzmirlilerin gözyaşları sel oldu. Piriştina gönülleri kazanmıştı. ''Bize yaşana bilir cennet gibi bir İzmir bıraktı. Senin de mekanın cennet olsun.'' İzmir'i 2000'li yıllarda oldukça hareketli bir siyasi süreç bekliyordu. Kısa bir aranın ardından devam edeceğiz.

Türkiye'de 2000'li yılların ilk 10 senesi İslamcı köklere sahip AK Parti'ye karşı layık bürokrasi ve toplumsal kesimlerin ayağa kalktığı bir dönemdi. Bu dönemde yargısıyla, ordusuyla, sivil toplumuyla layık cumhuriyete sahip çıkan tüm odaklar yeni hükümete karşı tepkiliydi. 2007 yılında düzenlenen cumhuriyet mitinglerinin kuşkusuz en coşkulu olanı da belki de bu yüzden İzmir'de gerçekleşti.

İzmir-İzmirovalı gerçekten böyle bir miting, böylesine büyük bir kalabalık görmedi, yaşamadı. İzmir, AKP iktidarının mutlak dominasyonu altında geçen 2000'li yıllarda CHP'nin en büyük hazinesi ve gücü olarak kabul edildi. Bilhassa Körfes kıyısında kalan Karşıyaka, Konak, Narlıdere, Çiğli gibi ilçelerde CHP'nin oy oranları %70'leri aştı.

Bu dönemde CHP'nin İzmir'de bulduğu güçlü karşılığın sebebi sol ideolojiden ziyade AKP'yi bir tehlike unsuru olarak gören toplumsal kesimlerin kenetlenmesiydi. Eski DYP ANAP seçmenleri Orta Anadolu'da ve Karadeniz'de AKP'ye yönelirken, Ege bölgesi ve Trakya özelinde CHP'ye yakınlaştı. Yerel seçimler de İzmir'de bu bağlamda ilerledi. CHP, İzmir-Büyükşehir seçimlerinde hep güçlü galibiyetler aldı. 2009 ve 2014'te Aziz Kocaoğlu, 2019'da ise Tunç Soyer, Büyükşehir Belediye Başkanları oldular. İktidar için ise İzmir, hep çok arzu ettiği ama bir türlü ulaşamadığı hedef oldu.

Uzun yıllardır muhalefetin yönettiği İzmir'de ciddi altyapı sorunları yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Şehirde CHP'ye oy veren kesimlerin önemli kısmı belediye hizmetlerinden memnun değil. Hatta yine bu kesimin tamamına yakını belediyeyi AKP'nin kazanması durumunda şehrin çok büyük yatırımlar alacağını ve sınıf atlayacağını düşünüyor.

Buna karşın yaşam tarzını koruma ve anti-AKP refleksi İzmir seçmenini ne olursa olsun CHP saflarında tutmaya devam ediyor. Bunun bilincinde olan İktidar Partisi ise İzmir'de hep çok güçlü adaylar çıkarttı. 2014 yılında Binali Yıldırım, 2019 yılında Nihat Zeybekçi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin İzmir adayları oldular.

Her iki isimde seçimleri durumunda İzmir'e büyük yatırımlar geleceğini, halkın yaşam tarzına karışılmayacağını sık sık vurguladılar. O dönemde Nihat Zeybekçi'nin söylediği İzmir'i kim istemez, mahallenin en güzel kızı ifadeleri çok ses getirdi. Mahallenin en güzel kızı tabiri bizim Anadolu kültüründe veyahut da Türkiye'de bir şeyi tanımlarken iyi, güzel, çok derken böyle orada kullanılan bir şeydir.

Tüm bu çabalar, açıklamalar, vaatler İzmir halkını ikna etmeye yetmedi. İzmir'i yine CHP kazandı. 2024 yerel seçimleri öncesi, CHP'nin İzmir adayının kim olacağı uzun süre tartışıldı. Mevcut başkan Tunç Soyer'in, kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi, kurultayı ise Özgür Özel'in kazanması, Soyer'i de CHP'nin yeni yönetiminin kara listesine aldı.

Soyeri tekrar aday göstermeyen CHP, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay'da karar kıldı. Kampanya sürecine hızlı başlayansa AKP adayı Hamza Dağ oldu. Çıkartma yaptığı ilk yer, CHP'nin seküler seçmenini ikna etmek için Barlar Sokağı'ydı. Kim izlediğiniz için son oy verin. Gerçek soru. Hamza abi! Bravo!

Hamza Dağ'ın bir diğer dikkat çeken kampanya hamlesi ise İzmir'de isminin yazılı olduğu afiş ve billboardlarda aday olduğu partisinin ismini kullanmıyor olması. Hamza Bey'in bu tutumunda İzmir halkının anti-AKP refleksini uyandırmamak yatıyor. Hamza Dağ'ın kampanyasının satır başlarından birisini şehrin altyapı ve temizlik problemi oluşturuyor.

CHP seçmenine dahil olmak üzere, istisnasız her İzmirlinin şikayetçi olduğu bu durum, her sağnak yağışta sel tehlikesinin oluşması, kanalizasyon ve çöp problemiyle kösü kokuların her yere dağılması gibi İzmir'in güzelliğine yakışmayan sonuçlar doğuruyor. İzmir seçmenine ideolojik metotlarla ulaşması zor olan Hamza Dağ da bu kampanyasını bu konular üzerine oturttu. Seçilmesi durumunda şehrin altyapı ve hizmet ihtiyaçlarını en iyi şekilde gidereceğinin sözünü verdi. Körfezin pisliğinden den vurarak kötü kokuları ortadan kaldıracağını vadetti.

Hamza Dağ bu şekilde çırpınırken İzmir'in CHP'li adayı Cemil Tugay adeta mekanın sahibi konforuyla rahat bir kampanya dönemi geçiriyor. Van'da doğup büyüyüp üniversite yıllarından itibaren İzmir'de yaşamaya başlayan Tugay bir tıp doktoru. Hekim sendikaları ve birliklerinden siyasete giriş yapan Tugay, CHP'nin en müstesna kalelerinden karşı akanın belediye başkanı olmayı başarmıştı.

Bu yüzden Cemil Bey özellikle kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu'nu destekleyen partililer tarafından çok sert şekilde eleştiriliyor. Öyle ki Tugay'ın beşli çetenin adayı olduğu yönünde iddialarda bulunacak kadar ileri gidiyorlar.

özgür özelle, menfaat odaklı anlaşması olduğu, bu sayede büyükşehir adaylığını elde ettiği yorumları yapılıyor. Partiden tekrardan yapılmayan Tunç Soyer'in Türkiye İşçi Partisi adayı olarak seçimlere gireceği konuşuldu. Soyer tipten aday olmadı ama Cemil Tugay'ın tanıtıldığı lansmanda davetli olmasına rağmen katılmayarak tepkisini gösterdi. CHP İzmir İl Örgütü de kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu'na en güçlü desteği veren illerin başında geliyordu.

Bu desteğin sebebi ise CHP'nin İzmir'de sahip olduğu gücün ellerinden gitmesini istemeyen yörel yöneticilerin tutumu. Neticede CHP genel merkezinde değişim oldu ve partinin yeni yönetimi İzmir Büyükşehir Belediyesi için farklı bir adayla halkın huzuruna çıkmaya karar verdi. Ve bu süreçte yanımda olan herkese ayrı ayrı çok çok teşekkür ediyorum. Hepsi sağ olsun, var olsun.

Şehirde CHP'ye oy veren halk kitlelerinin esas motivasyonu anti-erdoğanizm olduğundan, CHP'nin çıkartacağı adaydan bağımsız olarak sandığın açık favorisinin CHP olduğunu ifade etmek yanlış olmaz.

İzmir'de oldukça dikkat çekici bir ismi aday gösteren bir diğer parti ise İyi Parti oldu. Partinin genel başkan yardımcısı Ümit Özlale, hem CHP hem de Cumhur İttifakı adayına karşı yarışacak. Son derece başarılı ve kariyerli bir ekonomist olan Özlale, İyi Parti'nin ülkücü değil, merkez sağ kanadını temsil ediyor. Nitekim, kendimi Türk milliyetçisi olarak görmüyorum ifadelerini kullanmış,

Bundan dolayı da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile polemik yaşamıştı. İyi Parti Lideri Akşener belki de İzmir'in merkez sağcı geçmişine selam göndermek adına böyle bir aday göstermeyi tercih etti.

Atatürk'ün bugünkü torunu sayabileceğimiz, onun uğruna, onun ilkeleri uğruna, onun adına ne gerekiyorsa yapacağından emin olduğunuz İYİ Partili Büyükşehir Belediye Başkanımız, adayımız Ümit Özdale'ye evet diyeceksiniz.

İzmir'de 2019 yılında aday çıkartmayıp Tunç Soyer'i destekleyen Dem Partisi bu sefer seçimlere kendi adaylarıyla girecek. Akın, Bildağ ve Türkan Aslan'la seçimlere giren Dem'in alacağı oranında merakla bekleniyor. Yaşanan göçlerle son 40 yılda İzmir'de hatırı sayılır bir Kürt toplumu olduğunu ifade etmek gerekiyor. Dolayısıyla Dem Partisi çizgisinin şehirde oyları ciddi bir ağırlığa sahip.

Özellikle Akın Birdal çok uzun yıllardır siyaset sahnesinde yer alan ve belli bir kesimin gözünde sembol olmuş bir isim. İzmir'deki Dem oylarını da konsolide edebilecek karizmaya sahip. Dem Partisi'nin İzmir'de %8'e yakın bir kitlesi olduğu biliniyor. Bu kitle seçimi kazanmak için kuşkusuz yeterli değil. Ancak CHP'nin 2019'da olduğu kadar rahat bir şekilde ipi gözleyemeyeceğini de şimdiden öngörmek mümkün.

Bakalım İzmir'de gelinlik devam edecek mi?

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!