Bilgisel'in yeni bölümünde spor tarihinin en iyilerinden birini, Muhammed Ali'yi konuk ediyoruz. Onun çalkantılarla ve büyük mücadelelerle dolu yaşamında bir yolculuğa çıkıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

39: Tüm Zamanların En İyisi: Muhammed Ali'nin Yaşam Öyküsü

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde, spor tarihinin en büyük ikonlarından birinin, Muhammed Ali'nin yaşam öyküsünü inceleyeceğiz. Hazırsanız başlayalım. Sahip olduğu keskin hatlar, karakolun önündeki çocuğun yüzünü daha da öfkeli gösteriyordu. Bisikleti çalındığı için çılgına dönen bu çocuk, sadece 12 yaşındaydı. Onu gören Louisville polis memuru ve boks koçu olan Joe Martin, çocuğa yaklaştı. Biraz babacan, biraz da alaycı bir eda ile, demek bisikletin çalındı evlat. dedi. Küçük çocuksa ona, ''Evet, onun çalanı yakalarsam kırbaçlayacağım.'' cevabını verdi. Bu sefer küçük çocuğa daha dikkatli baktı Martin. Onda bir şeyler görmüş olmalı ki ağzından şu sözler döküldü, ''Belki de boks yapmasını öğrensen senin için daha iyi olur.'' Martin'in birkaç saniye içinde gördüğü şey bir yetenek pırıltısı değildi kuşkusuz. Lakin bir tutku ve saf bir öfke hissetmiş olmalıydı. Doğru yönlendirildiğinde insanı zirveye taşıyabilecek, yanlış yollara savrulduğundaysa ya kodesi ya da mezarın dibini boylatabilecek duygulardı bunlar. Belki de bu küçük çocukla tam o yol ayrımındayken karşılaşmıştı polis memuru Martin. O çocuğun adı Cassius Marcellus Clay Junior'du. Tüm dünyanın tanıdığı ismiyle Muhammed Ali. Namı diğer, The Greatest. Ali'nin tarihin en iyisi sıfatına layık görülmesindeki tek sebep kazandığı boks müsabakaları değil, rinktekiler kadar yüreğiyle de elde ettiği başarılar da bu sıfatı kazanmasında önemli bir rol oynuyor. Zira en iyisi olmak sadece darbe almamak anlamına gelmez. En iyisi olmak, pes etmemeyi, zirvedeyken bile ilkelerinden taviz vermemeyi gerektirir. 20. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri'nde yoğunlaşan ırkçılık ve ayrımcılık hareketleri çok esaslı aktivistlerin doğuşuna sebep oldu. Malcolm X, Martin Luther King, Angela Davis ve daha nicesi bir insan hakları mücadelesinin ateşini yakmıştı. Ancak tüm dünyada tanınan bir sporcunun, drenişin tam merkezinde yer alması olayı bambaşka bir boyuta taşıyordu. Cassius, boksa başlar başlamaz başarıları da peşinden geldi. Amatör olarak adını duyurduktan sonra 1960'da Roma'da düzenlenen olimpiyat oyunlarında altın madalya kazandı. Bu başarıyı elde ettiğinde henüz 18 yaşındaydı Clay. İki gün sonra altın madalyasıyla gittiği bir restoranda kendisine burada sadece beyazlara servis yapılıyor denmesi ülkesi ABD ile arasında bağları kopardı. Bunun üzerine altın madalyasını çıkarıp Ohio nehrine fırlattı Kessüs. Diğer yandan olimpiyatlardaki başarısı şöhretinin de yükselmesine yol açtı. 1964'de ağır siklet unvan mücadelesi için Sonny Liston'un karşısına çıktı. Birçoklarına göre boks tarihinde görülmüş en korkunç şampiyondu Liston. Zira hapishaneye girip çıkmış ve mafyatik ilişkilere karışmıştı. Ancak Muhammed Ali'nin gözü pekti. Tecrübeli rakibi karşısında zafere ulaşmış ve 22 yaşında dünya ağır siklet boks şampiyonu olmuştu. Bu zaferden kısa bir süre sonra dinini değiştirdiğini ve Müslüman olduğunu açıkladı. 1960'ların başlarında, Soğuk Savaş'ın en ateşli günlerinde yapılan bu açıklama büyük bir haber değeri taşıyordu. O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde hem siyahi hem de Müslüman bir şampiyon olmanın yeni düşmanları da beraberinde getirmesi kaçınılmazdı. Üstelik Muhammed Ali, Malcolm X ve Martin Luther King gibi isimlerle de sık sık bir araya geliyordu. 1955'te başlayan Vietnam Savaşı, Ali'nin düşmanları için de önemli bir fırsattı. Soğuk Savaş'ın Batı kampını temsil eden, tırnak içinde demokrasi cephesi, çirkin yüzünü Vietnam'da göstermişti. Nazilleri çamura gömen, faşizmi mağlup eden, tüm dünyada demokrasinin, özgürlüğün ve liberalizmin bayraktarı olarak lanse edilen Batı Biloğu'nun başını ise ABD'ye çekiyordu. Doğu Biloğu ile Kore Savaşı'nda yaşanan kapışmanın ardından sıradaki cephe Güneydoğu Asya olmuştu. Vietnam'da birbirine giren Doğu ve Batı kampları 1955'den itibaren çatışmaya başladılar. Ancak bu savaş, ABD kamuoyunda hiçbir zaman kabul görmedi. Ve savaş, karşıtı bir entelijans yanının inşa edilmesine yol açtı. ABD'nin kendi ülkesinden 19 bin kilometre uzağa sürekli asker yollaması, Amerikalı gençlerin kime hizmet ettiği meçhul bu savaşta ölmeleri, üstüne üstlük savaşın bitmek bilmeyip, yıllar geçtikçe daha da çetrefilli bir hale gelmesi, kamuoyu baskısını daha da arttırdı. Buna karşılık ABD hükümeti de savaş tamtamları çalmaya ve Vietnam'a göndermek için asker toplamaya devam ediyordu. 25 yaşındaki genç şampiyon Muhammed Ali de Vietnam'a gönderilmek için hükümet tarafından hrek seçilmişti. Defalarca zorunlu ordu hizmetine çağrılmasına rağmen savaşa gitmeyi reddetti Ali. Ordunun dördüncü çağrısına da olumsuz yanıt verince tutuklandı. Tüm ünvanları elinden alındı. Boks lisansı iptal edildi. Ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davası temize giden Ali, bu süreçte katıldığı bir söyleşide tarihe kazınan şu ifadeleri kullandı. Vicdanım büyük ve güçlü Amerika Birleşik Devletleri için kardeşlerimi veya fakir ve aç insanları çamurun içinde vurmama izin vermiyor. Bunu niçin yapayım? Bana asla zenci demediler. Beni asla linç etmediler. Üzerime hiç köpek salmadılar. Benim milliyetimi asla sorgulamadılar. Beni hiç soymadılar. Annemi ve babamı tecavüz edip öldürmediler. O zavallı insanları niçin vurabilirim? Bunu benden istiyorsanız beni yalnızca hapse gönderin. Aslına bakarsanız bu ifadeler, Batı toplumlarının modernite ve demokrasi söylemlerinin arkasına gizlediği riyakarlığı açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Muhammed Ali yumruklarını bu sefer rengin dışında konuşturmuştu. Bu açıklamasıyla iri yarı bir dövüşçüyü değil, vahşi ve hoyrat bir düzenin oyuncularını nakavt etmişti. Şampiyon, bu dönemde bokstan uzak kalmaya devam etti. Diken üstünde yaşadığı, ölüm tehditleri aldığı yıllar geçirdi. Pasaportuna el konulduğu için yurt dışına çıkamıyor, hakkında açılan davalar yüzündense tüm parası suyunu çekiyordu. Buna rağmen bir an bile taviz vermedi. Geri adım atmadı Muhammed Ali. 1970'de temiz davasını kazanmasıyla rinklere geri dönüşünün de yolu açılmış oldu. Şimdi bölüme kısa bir ara verelim. Geri geldiğimizde Muhammed Ali'nin boks kariyerindeki ikinci döneme odaklanacağız. Mart 1967'den Ekim 1970'e kadar boks hayatına devam edememiş, gençliğinin en verimli yıllarını rinklerden uzak geçirmişti Muhammed Ali. Ancak onun pes etmeye hiç de niyeti yoktu. Hakkında açılan düşünce suçu davasını kazanmasının ardından ilk ünvan maçına hazır olduğunu düşünüyordu. 8 Mart 1971'de tarihe The Fight of the Century yani asrın dövüşü olarak geçen maçta Joe Fraser'ın karşısına çıktı. Bu öyle bir maçtı ki Fraser'ın o dönemki koçu Jill Clancy, müsabakanın gördüğü ilgiyi o gece Madison Square Garden'a bir bomba bıraksalar tüm ülke havaya uçardı, sözleriyle açıklıyordu. Birçok otoriteye göre Ali, Fraser gibi güçlü bir rakibin karşısında tutunabilecek kadar hazır değildi. Buna rağmen o, çok arzuladığı dünya şampiyonluğu ünvanını geri almak için tüm şartları zorlamış ve maça çıkmıştı. Muhammed Ali yıllar sonra yeniden şampiyon olmak için rinklere dönmüştü dönmesine. Ancak arzu ettiği sonuca ulaşamadı. 15 roundun sonunda Fraser, hakem kararıyla maçı kazanan tarafı olmuştu. Bu Muhammed Ali'nin profesyonel kariyerindeki ilk mağlubiyetiydi. Ali maçın ardından rakibini, birçok harika dövüşçü bozguna uğrar, harika bir şampiyona karşı kaybettiğimi biliyorum, sözleriyle tebrik etmiş ve büyük bir sportmanlık örneği göstermişti. Kimilerinin kariyeri bitti gözüyle baktığı Ali, Fraser'a kaptırdığı unvanını geri almayı bir takıntı haline getirdi. Ali ve Fraser 3 yıl sonra 28 Ocak 1974'te Rovache maçına çıktı. 12. roundun sonunda kazanan Muhammed Ali oldu. Bu zafer ona Dünya Şampiyonluğu ünvanı maçının da önünü açtı. 30 Ekim 1974'te Zaire'de yapılan maçta George Foreman'ı yenerek yıllar öncesinde elinden alınan ünvanı geri kazandı. Ali tekrar Dünya Şampiyonluğuydu. Artık aklında tek bir hedef vardı şampiyonun. Boks tarihinin en iyisi olduğunu ispatlamak. Bunun için ünvanını elinden alan ve profesyonel kariyerindeki ilk yenilgiyi tattıran Fraser'a karşı iki birlik üstünlüğü sağlaması gerekiyordu. 1 Ekim 1975'te Manila'da kozlarını son kez paylaştığı iki boksör. Birçok otorite tarafından 20. yüzyılın en iyi boks maçı olarak görülen müsabakada her şey vardı. Maçtan önce başlayan gerilim rinkte stratejik bir mücadeleye dönüşmüştü. Gerçek bir drama halini alan mücadelenin 14. roundunda Fraser'ın antrenörü Eddie Foch, boksörünün devam isteğine kulak vermemiş, ve son round öncesi mağlubiyeti kabul etmişti. Böylece üçüncü kez dünya şampiyonu olan Muhammed Ali adını tarihe yazmayı başardı. Maçın ardından söylediği şu sözlerse bu müsabakanın tarihteki önemini daha da büyütüyordu. Benden önce o bıraktı. Daha fazla dövüşebileceğimi sanmıyordum. Bu benim ölüme en çok yaklaştığım andı. Muhammed Ali 1978'de bir şampiyon olarak boksu bıraktı. Sadece beş kez yenilen, olimpiyat ve dünya şampiyonu boksör, 1984'te Parkinson'a yakalandı ve uzun yıllar bu hastalığın pençesinde yaşadı. Ancak Ali burada da pes etmedi. Tıpkı aldığı cezalar, yasaklar, suçlamalar ve tehditler gibi hastalık da onu yıldıramadı. Emekliliği boyunca insan hakları ve İslam aktivisti olarak yaşamını sürdürdü. 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Amerikalı rehinelerin serbest bırakılmasını müzakere etmek amacıyla Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'le buluştu. Kimsenin yanına yaklaşamadığı Saddam'ın yanından 15 ABD'li rehineyi sağ salim teslim alarak ülkesine dönmeyi başardı. 1996'da Atlanta'da düzenlenen olimpiyatlarda olimpiyat meşalesini yakma onuru onun oldu. Aynı organizasyonda 1960'da Ohio nehrine fırlattığı madalyanın yerine başka bir altın madalya takdim edildi kendisine. 9 Kasım 2005'de ona en büyük acıları yaşatan memleketi Birleşik Devletler tarafından ülkenin en yüksek sivil nişanı olan Başkanlık Özgürlük Madalyası'na layık görüldü. Muhammed Ali, 3 Haziran 2016 tarihinde solunum yolu yetmezliği sebebiyle 74 yaşındayken yaşamını yitirdi. Ölümünün ardından Louisville'de iki gün süren cenaze töreniyle uğurlandı efsane boksör. Ali'nin ilk profesyonel maçına çıktığı Freedom Hall'da cenaze namazı kılındı. Naaşı Grant Sokağı'nda büyüdüğü evinin, boksu öğrendiği spor salonunun, adına kurulan müzenin ve ismini taşıyan caddenin de bulunduğu 30 kilometrelik bir güzellikten geçerek Cave Hill Mezarlığı'na götürüldü. Birleşik Devletler'deki Afro-Amerikan mahallelerinin, Orta Doğu'nun işgal ve sömürü çarkının kurbanı Müslüman halklarının, dünyada ırkı ve inancı yüzünden ayrımcılığa uğramış tüm insanların kahramanı, kelebek gibi uçan, arı gibi sokan büyük bir fenomendi. Tüm insanlığa ilham veren hikayesi ise The Greatest sıfatıyla ömür boyu hafızalarımızda kalacak.

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde, spor tarihinin en büyük ikonlarından birinin, Muhammed Ali'nin yaşam öyküsünü inceleyeceğiz. Hazırsanız başlayalım.

Sahip olduğu keskin hatlar, karakolun önündeki çocuğun yüzünü daha da öfkeli gösteriyordu. Bisikleti çalındığı için çılgına dönen bu çocuk, sadece 12 yaşındaydı. Onu gören Louisville polis memuru ve boks koçu olan Joe Martin, çocuğa yaklaştı. Biraz babacan, biraz da alaycı bir eda ile, demek bisikletin çalındı evlat. dedi. Küçük çocuksa ona, ''Evet, onun çalanı yakalarsam kırbaçlayacağım.'' cevabını verdi. Bu sefer küçük çocuğa daha dikkatli baktı Martin. Onda bir şeyler görmüş olmalı ki ağzından şu sözler döküldü, ''Belki de boks yapmasını öğrensen senin için daha iyi olur.'' Martin'in birkaç saniye içinde gördüğü şey bir yetenek pırıltısı değildi kuşkusuz.

Lakin bir tutku ve saf bir öfke hissetmiş olmalıydı. Doğru yönlendirildiğinde insanı zirveye taşıyabilecek, yanlış yollara savrulduğundaysa ya kodesi ya da mezarın dibini boylatabilecek duygulardı bunlar. Belki de bu küçük çocukla tam o yol ayrımındayken karşılaşmıştı polis memuru Martin.

O çocuğun adı Cassius Marcellus Clay Junior'du. Tüm dünyanın tanıdığı ismiyle Muhammed Ali. Namı diğer, The Greatest.

Ali'nin tarihin en iyisi sıfatına layık görülmesindeki tek sebep kazandığı boks müsabakaları değil, rinktekiler kadar yüreğiyle de elde ettiği başarılar da bu sıfatı kazanmasında önemli bir rol oynuyor. Zira en iyisi olmak sadece darbe almamak anlamına gelmez. En iyisi olmak, pes etmemeyi,

zirvedeyken bile ilkelerinden taviz vermemeyi gerektirir. 20. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri'nde yoğunlaşan ırkçılık ve ayrımcılık hareketleri çok esaslı aktivistlerin doğuşuna sebep oldu. Malcolm X, Martin Luther King, Angela Davis ve daha nicesi bir insan hakları mücadelesinin ateşini yakmıştı. Ancak tüm dünyada tanınan bir sporcunun, drenişin tam merkezinde yer alması olayı bambaşka bir boyuta taşıyordu.

Cassius, boksa başlar başlamaz başarıları da peşinden geldi. Amatör olarak adını duyurduktan sonra 1960'da Roma'da düzenlenen olimpiyat oyunlarında altın madalya kazandı. Bu başarıyı elde ettiğinde henüz 18 yaşındaydı Clay. İki gün sonra altın madalyasıyla gittiği bir restoranda kendisine burada sadece beyazlara servis yapılıyor denmesi ülkesi ABD ile arasında bağları kopardı.

Bunun üzerine altın madalyasını çıkarıp Ohio nehrine fırlattı Kessüs. Diğer yandan olimpiyatlardaki başarısı şöhretinin de yükselmesine yol açtı. 1964'de ağır siklet unvan mücadelesi için Sonny Liston'un karşısına çıktı. Birçoklarına göre boks tarihinde görülmüş en korkunç şampiyondu Liston.

Zira hapishaneye girip çıkmış ve mafyatik ilişkilere karışmıştı. Ancak Muhammed Ali'nin gözü pekti. Tecrübeli rakibi karşısında zafere ulaşmış ve 22 yaşında dünya ağır siklet boks şampiyonu olmuştu. Bu zaferden kısa bir süre sonra dinini değiştirdiğini ve Müslüman olduğunu açıkladı.

1960'ların başlarında, Soğuk Savaş'ın en ateşli günlerinde yapılan bu açıklama büyük bir haber değeri taşıyordu. O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde hem siyahi hem de Müslüman bir şampiyon olmanın yeni düşmanları da beraberinde getirmesi kaçınılmazdı. Üstelik Muhammed Ali, Malcolm X ve Martin Luther King gibi isimlerle de sık sık bir araya geliyordu. 1955'te başlayan Vietnam Savaşı, Ali'nin düşmanları için de önemli bir fırsattı. Soğuk Savaş'ın Batı kampını temsil eden, tırnak içinde demokrasi cephesi, çirkin yüzünü Vietnam'da göstermişti. Nazilleri çamura gömen, faşizmi mağlup eden, tüm dünyada demokrasinin, özgürlüğün ve liberalizmin bayraktarı olarak lanse edilen Batı Biloğu'nun başını ise ABD'ye çekiyordu. Doğu Biloğu ile Kore Savaşı'nda yaşanan kapışmanın ardından sıradaki cephe Güneydoğu Asya olmuştu. Vietnam'da birbirine giren Doğu ve Batı kampları 1955'den itibaren çatışmaya başladılar.

Ancak bu savaş, ABD kamuoyunda hiçbir zaman kabul görmedi. Ve savaş, karşıtı bir entelijans yanının inşa edilmesine yol açtı. ABD'nin kendi ülkesinden 19 bin kilometre uzağa sürekli asker yollaması, Amerikalı gençlerin kime hizmet ettiği meçhul bu savaşta ölmeleri, üstüne üstlük savaşın bitmek bilmeyip, yıllar geçtikçe daha da çetrefilli bir hale gelmesi, kamuoyu baskısını daha da arttırdı.

Buna karşılık ABD hükümeti de savaş tamtamları çalmaya ve Vietnam'a göndermek için asker toplamaya devam ediyordu. 25 yaşındaki genç şampiyon Muhammed Ali de Vietnam'a gönderilmek için hükümet tarafından hrek seçilmişti. Defalarca zorunlu ordu hizmetine çağrılmasına rağmen savaşa gitmeyi reddetti Ali. Ordunun dördüncü çağrısına da olumsuz yanıt verince tutuklandı.

Tüm ünvanları elinden alındı. Boks lisansı iptal edildi. Ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davası temize giden Ali, bu süreçte katıldığı bir söyleşide tarihe kazınan şu ifadeleri kullandı.

büyük ve güçlü Amerika Birleşik Devletleri için kardeşlerimi veya fakir ve aç insanları çamurun içinde vurmama izin vermiyor. Bunu niçin yapayım? Bana asla zenci demediler. Beni asla linç etmediler. Üzerime hiç köpek salmadılar. Benim milliyetimi asla sorgulamadılar. Beni hiç soymadılar. Annemi ve babamı tecavüz edip öldürmediler. O zavallı insanları niçin vurabilirim? Bunu benden istiyorsanız beni yalnızca hapse gönderin.

Aslına bakarsanız bu ifadeler, Batı toplumlarının modernite ve demokrasi söylemlerinin arkasına gizlediği riyakarlığı açık bir şekilde ortaya koyuyordu.

Muhammed Ali yumruklarını bu sefer rengin dışında konuşturmuştu. Bu açıklamasıyla iri yarı bir dövüşçüyü değil, vahşi ve hoyrat bir düzenin oyuncularını nakavt etmişti.

Şampiyon, bu dönemde bokstan uzak kalmaya devam etti. Diken üstünde yaşadığı, ölüm tehditleri aldığı yıllar geçirdi. Pasaportuna el konulduğu için yurt dışına çıkamıyor, hakkında açılan davalar yüzündense tüm parası suyunu çekiyordu. Buna rağmen bir an bile taviz vermedi. Geri adım atmadı Muhammed Ali. 1970'de temiz davasını kazanmasıyla rinklere geri dönüşünün de yolu açılmış oldu.

Şimdi bölüme kısa bir ara verelim. Geri geldiğimizde Muhammed Ali'nin boks kariyerindeki ikinci döneme odaklanacağız.

Mart 1967'den Ekim 1970'e kadar boks hayatına devam edememiş, gençliğinin en verimli yıllarını rinklerden uzak geçirmişti Muhammed Ali. Ancak onun pes etmeye hiç de niyeti yoktu. Hakkında açılan düşünce suçu davasını kazanmasının ardından ilk ünvan maçına hazır olduğunu düşünüyordu.

8 Mart 1971'de tarihe The Fight of the Century yani asrın dövüşü olarak geçen maçta Joe Fraser'ın karşısına çıktı. Bu öyle bir maçtı ki Fraser'ın o dönemki koçu Jill Clancy, müsabakanın gördüğü ilgiyi o gece Madison Square Garden'a bir bomba bıraksalar tüm ülke havaya uçardı, sözleriyle açıklıyordu.

Birçok otoriteye göre Ali, Fraser gibi güçlü bir rakibin karşısında tutunabilecek kadar hazır değildi. Buna rağmen o, çok arzuladığı dünya şampiyonluğu ünvanını geri almak için tüm şartları zorlamış ve maça çıkmıştı. Muhammed Ali yıllar sonra yeniden şampiyon olmak için rinklere dönmüştü dönmesine. Ancak arzu ettiği sonuca ulaşamadı. 15 roundun sonunda Fraser, hakem kararıyla maçı kazanan tarafı olmuştu.

Bu Muhammed Ali'nin profesyonel kariyerindeki ilk mağlubiyetiydi. Ali maçın ardından rakibini, birçok harika dövüşçü bozguna uğrar, harika bir şampiyona karşı kaybettiğimi biliyorum, sözleriyle tebrik etmiş ve büyük bir sportmanlık örneği göstermişti. Kimilerinin kariyeri bitti gözüyle baktığı Ali, Fraser'a kaptırdığı unvanını geri almayı bir takıntı haline getirdi. Ali ve Fraser 3 yıl sonra 28 Ocak 1974'te Rovache maçına çıktı. 12. roundun sonunda kazanan Muhammed Ali oldu.

Bu zafer ona Dünya Şampiyonluğu ünvanı maçının da önünü açtı. 30 Ekim 1974'te Zaire'de yapılan maçta George Foreman'ı yenerek yıllar öncesinde elinden alınan ünvanı geri kazandı. Ali tekrar Dünya Şampiyonluğuydu. Artık aklında tek bir hedef vardı şampiyonun. Boks tarihinin en iyisi olduğunu ispatlamak.

Bunun için ünvanını elinden alan ve profesyonel kariyerindeki ilk yenilgiyi tattıran Fraser'a karşı iki birlik üstünlüğü sağlaması gerekiyordu. 1 Ekim 1975'te Manila'da kozlarını son kez paylaştığı iki boksör. Birçok otorite tarafından 20. yüzyılın en iyi boks maçı olarak görülen müsabakada her şey vardı. Maçtan önce başlayan gerilim rinkte stratejik bir mücadeleye dönüşmüştü. Gerçek bir drama halini alan mücadelenin 14. roundunda Fraser'ın antrenörü Eddie Foch, boksörünün devam isteğine kulak vermemiş, ve son round öncesi mağlubiyeti kabul etmişti. Böylece üçüncü kez dünya şampiyonu olan Muhammed Ali adını tarihe yazmayı başardı. Maçın ardından söylediği şu sözlerse bu müsabakanın tarihteki önemini daha da büyütüyordu. Benden önce o bıraktı. Daha fazla dövüşebileceğimi sanmıyordum. Bu benim ölüme en çok yaklaştığım andı.

Muhammed Ali 1978'de bir şampiyon olarak boksu bıraktı. Sadece beş kez yenilen, olimpiyat ve dünya şampiyonu boksör, 1984'te Parkinson'a yakalandı ve uzun yıllar bu hastalığın pençesinde yaşadı.

Ancak Ali burada da pes etmedi. Tıpkı aldığı cezalar, yasaklar, suçlamalar ve tehditler gibi hastalık da onu yıldıramadı. Emekliliği boyunca insan hakları ve İslam aktivisti olarak yaşamını sürdürdü.

1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Amerikalı rehinelerin serbest bırakılmasını müzakere etmek amacıyla Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'le buluştu. Kimsenin yanına yaklaşamadığı Saddam'ın yanından 15 ABD'li rehineyi sağ salim teslim alarak ülkesine dönmeyi başardı.

1996'da Atlanta'da düzenlenen olimpiyatlarda olimpiyat meşalesini yakma onuru onun oldu. Aynı organizasyonda 1960'da Ohio nehrine fırlattığı madalyanın yerine başka bir altın madalya takdim edildi kendisine. 9 Kasım 2005'de ona en büyük acıları yaşatan memleketi Birleşik Devletler tarafından ülkenin en yüksek sivil nişanı olan Başkanlık Özgürlük Madalyası'na layık görüldü.

Muhammed Ali, 3 Haziran 2016 tarihinde solunum yolu yetmezliği sebebiyle 74 yaşındayken yaşamını yitirdi. Ölümünün ardından Louisville'de iki gün süren cenaze töreniyle uğurlandı efsane boksör. Ali'nin ilk profesyonel maçına çıktığı Freedom Hall'da cenaze namazı kılındı.

Naaşı Grant Sokağı'nda büyüdüğü evinin, boksu öğrendiği spor salonunun, adına kurulan müzenin ve ismini taşıyan caddenin de bulunduğu 30 kilometrelik bir güzellikten geçerek Cave Hill Mezarlığı'na götürüldü. Birleşik Devletler'deki Afro-Amerikan mahallelerinin, Orta Doğu'nun işgal ve sömürü çarkının kurbanı Müslüman halklarının, dünyada ırkı ve inancı yüzünden ayrımcılığa uğramış tüm insanların kahramanı, kelebek gibi uçan, arı gibi sokan büyük bir fenomendi. Tüm insanlığa ilham veren hikayesi ise The Greatest sıfatıyla ömür boyu hafızalarımızda kalacak.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'de bu hafta, futbolun son yirmi yılına damga vuran isimlerinden Cristiano Ronaldo'nun kariyerine bir bakış atıyoruz. Portekizli yıldızın başarılarını ve Suudi Arabistan'a kadar uzanan öyküsündeki düğüm noktalarını inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

40: Yeşil Sahaların Rekortmeni: Cristiano Ronaldo

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde, Gaffar Okkan dosyasını ele alıyoruz. '90'larda Diyarbakır'da görev yapan Okkan'ın, şehir halkı ve Diyarbakırspor ile kurduğu bağı inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!