Bilgisel'in bu bölümünde, Gaffar Okkan dosyasını ele alıyoruz. '90'larda Diyarbakır'da görev yapan Okkan'ın, şehir halkı ve Diyarbakırspor ile kurduğu bağı inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

38: Gaffar Okkan ve Diyarbakırspor'un Kesişen Hikâyesi

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde Diyarbakır Spor ve Gaffa Ruka'nın kesişen hikayesini inceleyeceğiz. Bu iki ismin birbiri için neden özel olduğunun cevabını arayacağız. Hazırsanız başlayalım. 11 Şubat 2001 tarihinde, kış güneşinin yeşil çimleri parlattığı Diyarbakır Atatürk Stadyumu'nun tribünleri tıklım tıklım doluydu. İğne atsan yere düşmeyecek tribünlerin dolluk sebebi, birinci lig şampiyonluğunu kovalayan kulübün Hatay Sporu'yla yapacağı kritik müsabaka değildi. Bir emanete sahip çıkmak, Hatırşinastık sergilemek için gelmiş gibiydi insanlar. Etrafa hüzünlü bakışlarla dalıp giden binlerce Diyarbakırlı vatandaşın arasında bir pankart göze çarpıyordu. Atılan sloganlardan çok o pankart kaldı akıllarda. Pankartta ''Seni bize çok gördüler.'' yazıyordu. Futbol tribünlerinde o takımla özdeşleşen, futbolcuları ya da teknik direktörleri metiyeler düzen pankartlar veya sloganlar yaygın olarak bilinir. Diyarbakır Spor Tribünlerinde açılan ''Seni Bize Çok Gördüler'' pankartıysa ne bir futbolcu ne de bir spor yöneticisi için açılmıştı. O pankartta atıf yapılan kişi bir emniyet müdürüydü. Size bugün bir devlet görevlisinin hikayesini anlatacağım. Ancak aklınıza ilk gelen o mağrur, asık suratlı, sert bakışlı adamlardan birinin hikayesi olmayacak bu. Devletin hep sert yönünü görmüş insanlara, güler yüzlü davranmış, bu sayede onların kalbine girmiş bir polisin yaşam öyküsünü. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffer Okka'nın hikayesini anlatacağım. Gafvar Okka'nın hikayesini anlatırken Diyarbakır sporu da es geçmeyeceğiz elbette. Zira Okka'n ve şehrin takımının hikayeleri birbirine göbekten bağlı. Bu öyle bir bağ ki her sene Gafvar ismindeki Diyarbakırlı çocuklar boyunlarında Diyarbakır spor atkılarıyla Okka'nın Sakarya'daki mezarını ziyaret eder. Dolayısıyla bu gönüldaşlığı birbirinden ayrı tutmamak gerekir. Öyleyse gelin, ilk önce Diyarbakır Spor'un hikayesiyle başlayalım. Bugün var olmayan Diyarbakır Spor, 1968 yılında kuruldu. Renkleri yeşil-kırmızıydı. Ambleminde dünyaca ünlü Diyarbakır surları vardı. Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, birçok farklı etnik kimlikten gelen insanlardan ulaşıyordu taraftarları. Mezopotamya timsali, Mezopotamya gururuydu. Çoğu kişi, Diyarbakır sporun renkleri olan yeşil-kırmızının Diyarbakır'ın ünlü karpuzundan geldiğini söyler. Bazı kötü niyetli kişilerse PKK teori örgütünün renkleriyle ilişki kurmaya çalışır. Fakat işin aslı hiç de öyle değildir. Türkiye'de futbolun profesyonel seviyede ve ulusal düzeyde oynanmadığı dönemlerde, Diyarbakır'da çok sevilen iki amatör takımdan alıyor renklerini Diyarbakır Spor. Her şehirde bir takım, sloganıyla amatör kulüpler kapatılınca kurulan Diyarbakır Spor, Yıldız Spor'un kırmızısı ile Dicle Spor'un yeşilinden aldı renklerini. Özellikle Yıldız Spor'un şehirde çok sevildiği, hatta bu kulüp kapandığı için Diyarbakırlıların çok üzüldüğü ve yeni kurulan Diyarbakır Spor yerine sarı-kırmızı renkleri olan Galatasaray'ı desteklemeye başladıkları rivayet edilir. Diyarbakır'daki Galatasaray sevgilisinin köklerinin de bundan kaynaklandığı anlatılır. Türkiye 1990'larda terörün ateşiyle kavruluyordu. Devlet tüm gücüyle güvenlik politikalarını önceliklendiriyor, PKK ve Hizbullah terör örgütleri de eylemlerini şiddetle sürdürüyordu. İki kutup arasında gerçekleşen çatışmaların mağduruysa Güneydoğu'da yaşayan sivil vatandaşlardı. Devletin sert ve otoriter yüzüne alışan halk, Polis ve askerden ürküyor, devleti ise ceberrut ve hoyrat bir mekanizma olarak algılıyordu. Polis ve kent halkı arasında derin bir küskünlük yaşanıyordu. 18 Kasım 1997'de Ali Gaffar Okkan emniyet müdürü olarak atandı Diyarbakır'a. 30 yıllık polislik yaşamının genelinde terörle mücadele şubelerinde görev almıştı. Dolayısıyla bu kent için biçilmiş bir kaftandı. 48 yaşındaki Sakaryalı bu emniyet müdürü yeni görev yerine mesaisinin başlamasından birkaç gün önce geldi. Sivil bir şekilde Diyarbakır dolaştı. Oturduğu alilade bir lokantada içeri giren polis memurlarının esnafla küfürlü konuştuğunu ve para ödemediğini görünce o anı hafızasına kazıdı. Göreve başladığında ilk işi o iki memuru kızağı çekmek oldu. İlk icraatı 3 yıla aşan görev süresinin de bir fragmanıydı adeta. Diyarbakır'da öncelikli, en öncelikli şey bana göre vatandaş ekmeğinden, yemeğinden önce huzur ve güveni bekliyordu. Buna yönelik çalışmalarımız oldu. Benzer çalışmalar yapmaya devam etti Okan. Trafiğe ve sivil geçişine kapalı olan Emniyet Müdürlüğü önündeki caddeyi trafiğe açtı. Kimden korkuyoruz diyerek tüm polis memurlarının sokakta halkla iki kişi olmalarını istedi. Tek bir Diyarbakırlı kardeşimin canını yakanın canına okurum. Sözünün sahiciliğini göreve başladığı andan itibaren hissettiriyordu. Gündüz vakti bile gidilmeye çekilinen caddelere gece vakti gidiyor, kahvehanelere girip yaşlılarla sohbet ediyor, seyyar ciğercilere uğrayıp ciger kebabı yiyordu. Yasal Nevruz kutlamaları yapılmasına izin veriyor, halka şefkatle yaklaşıyordu. İlk defa onun emriyle kadın polisler sokaktaydı. Bu memurlar kaybolan çocukları bulup ailelerine teslim ediyor, yürümekte zorlanan yaşlıları araçlarıyla evlerine götürüyordu. 90'larda tırnak içinde devletin militarize güçleri olarak görülen polis teşkilatına karşı oluşan kötü algıyı kırmıştı Gaffer Hockan. İnsanları korkuyla değil, diyalogla ikna etmeyi, onları şefkatle kazanmayı amaç edinmişti kendisine. Halkla iç içe olan, ayakkabı boyacısında bile telefon numarası bulunan, gece yarısı gelen vatandaşla dahi görüşmeden evine dönmeyen Gafur Okan, Diyarbakır'ı Türkiye ile bütünleştirecek yeni bir formül buldu. O formülün adı Diyarbakır Spordu. Futbol, tüm Türkiye'de olduğu gibi Diyarbakır'da da halkın en büyük tutkularının başında geliyordu. Emniyet Müdürü Gaffer Okan da bu durumu fark etmişti. Diyarbakır sporun üstüne eğilmeye başladı. Şimdilerde birincilik olarak andığımız, O günlerin ikinci liginde mücadele eden Diyarbakır Spor, 1991 ve 1995'te iki defa Süper Lig'e yükselme aşamasına gelmiş ama playoff maçlarını kaybetmişti. Ancak bu sefer arkalarında büyük bir destek vardı. Gafvarokkan, Diyarbakır sporun Süper Lig'e yükselmesiyle halkın sosyalleşeceğini, otellerin dolacağını, esnafın para kazanacağını düşünüyordu. Tüm bu etmenlerden daha önemlisi ise Diyarbakır'ın futbolun en yüksek seviyesinde temsil edilmesiyle ülke genelinde bir sempati kazanacağına inanıyordu. Bu düşünceyle, ''Biz Süper Lig'e, terör kümeye!'' sloganı ortaya çıktı. Gaffer Okkan ise bu çabanın öncüsü oldu. Yıllar sonra, o günkü adıyla Doğan Haber Ajansı'nın Diyarbakır temsilcisi Nagi Sapa'nın anlattıklarına göre, ''İstanbul'a tayin çıktığında Diyarbakır sporu şampiyon görmeden bu şehirden gitmek istemiyorum.'' diyecek kadar seviyordu burayı. O yıllarda kulübün yöneticileri de gerek siyasilerle, gerek üst düzey askerlerle yaptığı görüşmelerde ne pahasına olursa olsun bir üstlige çıkılması gerektiğini, bu yolla PKK ve Hizbullah yandaşlarının etkisinin kırılacağını anlatıyorlardı. 2000-2001 sezonunda halkın ve bürokrasinin kenetlenmesiyle Diyarbakır Sporu şampiyonluğa koşuyordu. Gafvar Okan da her maçla tribünde yerini alıyor, futbolcularla bir ağabey gibi ilgileniyordu. Böyle bir statta, böyle seyircinin bütünlüğüyle, Diyarbakır'ın bütünlüğüyle, amigosuyla, taraftarıyla ben bu tabloyu yaratan herkese teşekkür ediyorum. Ben Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'yüm, görevim Emniyet Müdürlüğü ama bu şehrin hak ettiği, Türkiye'de beş büyük kulüpten bir tanesi olan Diyarbakır Spor'un hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. Ben sapına kadar Diyarbakırlıyım. Teşekkür ederim. Yenilsek de Diyarbakırlıyım. Şampiyon göreceğiz inşallah. Ne yazık ki Galfer Okkan bu hayalinin gerçekleştiğini göremeden hayata veda etti. Ölümüyle birçok soru işareti de bıraktı ardında. Fakat burada bir ara verelim. Geri geldiğimizde Okkan'ın ve Diyarbakır Spor'un akıbetine odaklanacağız. 24 Ocak 2001 günü saat 17.40 sularında Diyarbakır valisiyle görüşmek üzere makamından ayrıldı Gaffer Okkan. Sezai Karakoç bulvarı üzerinden geçerken olanlar oldu. Aracı pusuya düşürülmüştü. Kalashnikovlarla açılan yaylım ateşi sonucu Gaffer Okkan, dört koruması ve şoförüyle birlikte olay yerinde hayatını kaybetti. Okka'nın halkla bütünleşmek ve sıradan görünmek amacıyla zırsız kullandığı aracı yüzlerce mermiyle delik deşik edildi. Bu öyle bir suikastti ki Gaffar Okka'nın bedenine onlarca mermi isabet etmiş, korumaları silahlarına davranacak zamanı bile bulamamıştı. Diyarbakır'ın Gaffar babası hain bir pusuda şehit düşmüştü. Bu suikastle birlikte yalnızca Okka'nın iki çocuğu değil, tüm Diyarbakırlılar da yetim kaldı. Suikasti PKK üstlenmedi. İddialar, cinayeti Hizbullah terör örgütünün işlediği yönündeydi. Suikastten kısa bir süre önce, Hizbullah'ın bir numaralı ismi olarak bilinen Mehmet Sudan'ın yakalanmış olması ve örgütün Okka'na saldırı planları hazırladığının basına yansıması da bu ihtimali güçlendiriyor. Diğer taraftan, Genelkurmay'da uzun yıllar tercümanlık yapmış Yıldırım B'lerde, Okkan'ı özel kuvvetlerin içindeki C-Team'i isimli bir grubun öldürdüğünü ileri sürüyor. Üstünden geçen 22 yıl boyunca bu suikast aydınlatılamadı ve hala faili meçhul olarak durumunu koruyor. Bildiğimiz tek gerçekse halka insan gibi muamele eden, sevgi ve saygıya değer veren, Diyarbakır'a devletin şefkatini gösteren bir polisin katledildiği. Gaffar Okkan hayatını kaybetmişti ama gözü gibi baktığı, üstüne titrediği Diyarbakır sporu hayattaydı. Gaffar babalarının emanetine sahip çıkan Diyarbakırlılar için şampiyonluk artık kaçınılmaz olmuştu. Bu suikast sonrası Türkiye'de oluşan infial, Diyarbakır sporunda ülke çapında büyük bir sempati rüzgarını arkasına almasını sağladı. Öte yandan süper lige yükselme mücadelesi veren diğer takımlar, Diyarbakır Spor'un devlet tarafından da desteklendiğini savunuyordu. Bu iddiaların çok da haksız olduğu söylenilemezdi. Zira Diyarbakır Spor'un üst lige yükselmesi, bir spor hadisesinden çok milli güvenlik konusu olarak görülüyordu. Kırmızı Yeşililerin başarısı, PKK'nın başarısızlığı şeklinde bir algı oluşmuştu. Tüm bu tartışmaların arasında Diyarbakır Spor, 13 Mayıs 2001'de Süper Lige'ye yükseldi. Gaffer Okka'nın vasiyeti yerine getirilmiş, en büyük hayallerinden biri gerçekleşmişti. Diyarbakır Spor Süper Lige yükseldi yükselmesine ama Türkiye'nin sarsıcı gündemi ve Kürt meselesinin hassasiyet seviyesi bu kulübü diken üstünde tutmaya devam etti. 2009 yılında başlayan Demokratik Açılım ya da diğer adıyla Kürt Açılımı Diyarbakır Sporu yine gündeme taşıdı. Yeşil Kırmızılılar gittikleri birçok deplasmanda yuhalandı ve PKK dışarı sloganlarına maruz kaldı. Diğer yandan PKK da bu kişileri provoke ediyor, maçlarda olay çıkarıp İstiklal Marşı'nı ıslıklıyordu. Kulübü yok etmeye yönelik tüm çabalar ve saldırılar sonuç verdi. Sürekli saha dışı etkilerle boğuşan Diyarbakır Spor 2009-2010 yılında küme düşürüldü ve Süper Lig'e veda etti. 2012 yılında 3. Lig'e düşen Diyarbakır Spor, 9 Ağustos 2013'te tamamen kapandı. Tarihiyle, kültürüyle, başarılarıyla, Türk, Kürt, Ermeni, Süryani ayırmadan tüm şehir halkının göz bebeği olan Gaffa Rocca'nın emaneti, Mezopotamya'nın güneşi, şarkın yıldızı Diyarbakır Spor artık yok. Buna rağmen Kırmızı Yeşil Diyarbakır Spor Atkısı'nı Gafpor Okka'nın mezarına yapılan ziyaretlerde hala görmek mümkün.

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde Diyarbakır Spor ve Gaffa Ruka'nın kesişen hikayesini inceleyeceğiz. Bu iki ismin birbiri için neden özel olduğunun cevabını arayacağız. Hazırsanız başlayalım.

11 Şubat 2001 tarihinde, kış güneşinin yeşil çimleri parlattığı Diyarbakır Atatürk Stadyumu'nun tribünleri tıklım tıklım doluydu. İğne atsan yere düşmeyecek tribünlerin dolluk sebebi, birinci lig şampiyonluğunu kovalayan kulübün Hatay Sporu'yla yapacağı kritik müsabaka değildi. Bir emanete sahip çıkmak, Hatırşinastık sergilemek için gelmiş gibiydi insanlar. Etrafa hüzünlü bakışlarla dalıp giden binlerce Diyarbakırlı vatandaşın arasında bir pankart göze çarpıyordu. Atılan sloganlardan çok o pankart kaldı akıllarda. Pankartta ''Seni bize çok gördüler.''

yazıyordu. Futbol tribünlerinde o takımla özdeşleşen, futbolcuları ya da teknik direktörleri metiyeler düzen pankartlar veya sloganlar yaygın olarak bilinir. Diyarbakır Spor Tribünlerinde açılan ''Seni Bize Çok Gördüler'' pankartıysa ne bir futbolcu ne de bir spor yöneticisi için açılmıştı. O pankartta atıf yapılan kişi bir emniyet müdürüydü.

Size bugün bir devlet görevlisinin hikayesini anlatacağım. Ancak aklınıza ilk gelen o mağrur, asık suratlı, sert bakışlı adamlardan birinin hikayesi olmayacak bu. Devletin hep sert yönünü görmüş insanlara, güler yüzlü davranmış, bu sayede onların kalbine girmiş bir polisin yaşam öyküsünü. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffer Okka'nın hikayesini anlatacağım.

Gafvar Okka'nın hikayesini anlatırken Diyarbakır sporu da es geçmeyeceğiz elbette. Zira Okka'n ve şehrin takımının hikayeleri birbirine göbekten bağlı. Bu öyle bir bağ ki her sene Gafvar ismindeki Diyarbakırlı çocuklar boyunlarında Diyarbakır spor atkılarıyla Okka'nın Sakarya'daki mezarını ziyaret eder. Dolayısıyla bu gönüldaşlığı birbirinden ayrı tutmamak gerekir.

Öyleyse gelin, ilk önce Diyarbakır Spor'un hikayesiyle başlayalım. Bugün var olmayan Diyarbakır Spor, 1968 yılında kuruldu. Renkleri yeşil-kırmızıydı. Ambleminde dünyaca ünlü Diyarbakır surları vardı.

Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, birçok farklı etnik kimlikten gelen insanlardan ulaşıyordu taraftarları. Mezopotamya timsali, Mezopotamya gururuydu. Çoğu kişi, Diyarbakır sporun renkleri olan yeşil-kırmızının Diyarbakır'ın ünlü karpuzundan geldiğini söyler. Bazı kötü niyetli kişilerse PKK teori örgütünün renkleriyle ilişki kurmaya çalışır.

Fakat işin aslı hiç de öyle değildir. Türkiye'de futbolun profesyonel seviyede ve ulusal düzeyde oynanmadığı dönemlerde, Diyarbakır'da çok sevilen iki amatör takımdan alıyor renklerini Diyarbakır Spor. Her şehirde bir takım, sloganıyla amatör kulüpler kapatılınca kurulan Diyarbakır Spor, Yıldız Spor'un kırmızısı ile Dicle Spor'un yeşilinden aldı renklerini.

Özellikle Yıldız Spor'un şehirde çok sevildiği, hatta bu kulüp kapandığı için Diyarbakırlıların çok üzüldüğü ve yeni kurulan Diyarbakır Spor yerine sarı-kırmızı renkleri olan Galatasaray'ı desteklemeye başladıkları rivayet edilir. Diyarbakır'daki Galatasaray sevgilisinin köklerinin de bundan kaynaklandığı anlatılır.

Türkiye 1990'larda terörün ateşiyle kavruluyordu. Devlet tüm gücüyle güvenlik politikalarını önceliklendiriyor, PKK ve Hizbullah terör örgütleri de eylemlerini şiddetle sürdürüyordu. İki kutup arasında gerçekleşen çatışmaların mağduruysa Güneydoğu'da yaşayan sivil vatandaşlardı. Devletin sert ve otoriter yüzüne alışan halk, Polis ve askerden ürküyor, devleti ise ceberrut ve hoyrat bir mekanizma olarak algılıyordu. Polis ve kent halkı arasında derin bir küskünlük yaşanıyordu. 18 Kasım 1997'de Ali Gaffar Okkan emniyet müdürü olarak atandı Diyarbakır'a. 30 yıllık polislik yaşamının genelinde terörle mücadele şubelerinde görev almıştı. Dolayısıyla bu kent için biçilmiş bir kaftandı. 48 yaşındaki Sakaryalı bu emniyet müdürü yeni görev yerine mesaisinin başlamasından birkaç gün önce geldi.

Sivil bir şekilde Diyarbakır dolaştı. Oturduğu alilade bir lokantada içeri giren polis memurlarının esnafla küfürlü konuştuğunu ve para ödemediğini görünce o anı hafızasına kazıdı. Göreve başladığında ilk işi o iki memuru kızağı çekmek oldu. İlk icraatı 3 yıla aşan görev süresinin de bir fragmanıydı adeta. Diyarbakır'da öncelikli, en öncelikli şey bana göre vatandaş ekmeğinden, yemeğinden önce huzur ve güveni bekliyordu. Buna yönelik çalışmalarımız oldu. Benzer çalışmalar yapmaya devam etti Okan. Trafiğe ve sivil geçişine kapalı olan Emniyet Müdürlüğü önündeki caddeyi trafiğe açtı. Kimden korkuyoruz diyerek tüm polis memurlarının sokakta halkla iki kişi olmalarını istedi. Tek bir Diyarbakırlı kardeşimin canını yakanın canına okurum. Sözünün sahiciliğini göreve başladığı andan itibaren hissettiriyordu. Gündüz vakti bile gidilmeye çekilinen caddelere gece vakti gidiyor, kahvehanelere girip yaşlılarla sohbet ediyor, seyyar ciğercilere uğrayıp ciger kebabı yiyordu. Yasal Nevruz kutlamaları yapılmasına izin veriyor, halka şefkatle yaklaşıyordu. İlk defa onun emriyle kadın polisler sokaktaydı. Bu memurlar kaybolan çocukları bulup ailelerine teslim ediyor, yürümekte zorlanan yaşlıları araçlarıyla evlerine götürüyordu.

90'larda tırnak içinde devletin militarize güçleri olarak görülen polis teşkilatına karşı oluşan kötü algıyı kırmıştı Gaffer Hockan. İnsanları korkuyla değil, diyalogla ikna etmeyi, onları şefkatle kazanmayı amaç edinmişti kendisine. Halkla iç içe olan, ayakkabı boyacısında bile telefon numarası bulunan, gece yarısı gelen vatandaşla dahi görüşmeden evine dönmeyen Gafur Okan, Diyarbakır'ı Türkiye ile bütünleştirecek yeni bir formül buldu. O formülün adı Diyarbakır Spordu.

Futbol, tüm Türkiye'de olduğu gibi Diyarbakır'da da halkın en büyük tutkularının başında geliyordu. Emniyet Müdürü Gaffer Okan da bu durumu fark etmişti. Diyarbakır sporun üstüne eğilmeye başladı. Şimdilerde birincilik olarak andığımız, O günlerin ikinci liginde mücadele eden Diyarbakır Spor, 1991 ve 1995'te iki defa Süper Lig'e yükselme aşamasına gelmiş ama playoff maçlarını kaybetmişti. Ancak bu sefer arkalarında büyük bir destek vardı.

Gafvarokkan, Diyarbakır sporun Süper Lig'e yükselmesiyle halkın sosyalleşeceğini, otellerin dolacağını, esnafın para kazanacağını düşünüyordu. Tüm bu etmenlerden daha önemlisi ise Diyarbakır'ın futbolun en yüksek seviyesinde temsil edilmesiyle ülke genelinde bir sempati kazanacağına inanıyordu.

Bu düşünceyle, ''Biz Süper Lig'e, terör kümeye!'' sloganı ortaya çıktı. Gaffer Okkan ise bu çabanın öncüsü oldu. Yıllar sonra, o günkü adıyla Doğan Haber Ajansı'nın Diyarbakır temsilcisi Nagi Sapa'nın anlattıklarına göre, ''İstanbul'a tayin çıktığında Diyarbakır sporu şampiyon görmeden bu şehirden gitmek istemiyorum.'' diyecek kadar seviyordu burayı. O yıllarda kulübün yöneticileri de gerek siyasilerle, gerek üst düzey askerlerle yaptığı görüşmelerde ne pahasına olursa olsun bir üstlige çıkılması gerektiğini, bu yolla PKK ve Hizbullah yandaşlarının etkisinin kırılacağını anlatıyorlardı.

2000-2001 sezonunda halkın ve bürokrasinin kenetlenmesiyle Diyarbakır Sporu şampiyonluğa koşuyordu. Gafvar Okan da her maçla tribünde yerini alıyor, futbolcularla bir ağabey gibi ilgileniyordu.

Böyle bir statta, böyle seyircinin bütünlüğüyle, Diyarbakır'ın bütünlüğüyle, amigosuyla, taraftarıyla ben bu tabloyu yaratan herkese teşekkür ediyorum. Ben Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'yüm, görevim Emniyet Müdürlüğü ama bu şehrin hak ettiği, Türkiye'de beş büyük kulüpten bir tanesi olan Diyarbakır Spor'un hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. Ben sapına kadar Diyarbakırlıyım. Teşekkür ederim. Yenilsek de Diyarbakırlıyım. Şampiyon göreceğiz inşallah.

Ne yazık ki Galfer Okkan bu hayalinin gerçekleştiğini göremeden hayata veda etti. Ölümüyle birçok soru işareti de bıraktı ardında. Fakat burada bir ara verelim. Geri geldiğimizde Okkan'ın ve Diyarbakır Spor'un akıbetine odaklanacağız.

24 Ocak 2001 günü saat 17.40 sularında Diyarbakır valisiyle görüşmek üzere makamından ayrıldı Gaffer Okkan. Sezai Karakoç bulvarı üzerinden geçerken olanlar oldu. Aracı pusuya düşürülmüştü.

Kalashnikovlarla açılan yaylım ateşi sonucu Gaffer Okkan, dört koruması ve şoförüyle birlikte olay yerinde hayatını kaybetti. Okka'nın halkla bütünleşmek ve sıradan görünmek amacıyla zırsız kullandığı aracı yüzlerce mermiyle delik deşik edildi. Bu öyle bir suikastti ki Gaffar Okka'nın bedenine onlarca mermi isabet etmiş, korumaları silahlarına davranacak zamanı bile bulamamıştı. Diyarbakır'ın Gaffar babası hain bir pusuda şehit düşmüştü.

Bu suikastle birlikte yalnızca Okka'nın iki çocuğu değil, tüm Diyarbakırlılar da yetim kaldı.

Suikasti PKK üstlenmedi. İddialar, cinayeti Hizbullah terör örgütünün işlediği yönündeydi. Suikastten kısa bir süre önce, Hizbullah'ın bir numaralı ismi olarak bilinen Mehmet Sudan'ın yakalanmış olması ve örgütün Okka'na saldırı planları hazırladığının basına yansıması da bu ihtimali güçlendiriyor.

Diğer taraftan, Genelkurmay'da uzun yıllar tercümanlık yapmış Yıldırım B'lerde, Okkan'ı özel kuvvetlerin içindeki C-Team'i isimli bir grubun öldürdüğünü ileri sürüyor. Üstünden geçen 22 yıl boyunca bu suikast aydınlatılamadı ve hala faili meçhul olarak durumunu koruyor. Bildiğimiz tek gerçekse halka insan gibi muamele eden, sevgi ve saygıya değer veren, Diyarbakır'a devletin şefkatini gösteren bir polisin katledildiği.

Gaffar Okkan hayatını kaybetmişti ama gözü gibi baktığı, üstüne titrediği Diyarbakır sporu hayattaydı. Gaffar babalarının emanetine sahip çıkan Diyarbakırlılar için şampiyonluk artık kaçınılmaz olmuştu. Bu suikast sonrası Türkiye'de oluşan infial, Diyarbakır sporunda ülke çapında büyük bir sempati rüzgarını arkasına almasını sağladı.

Öte yandan süper lige yükselme mücadelesi veren diğer takımlar, Diyarbakır Spor'un devlet tarafından da desteklendiğini savunuyordu. Bu iddiaların çok da haksız olduğu söylenilemezdi. Zira Diyarbakır Spor'un üst lige yükselmesi, bir spor hadisesinden çok milli güvenlik konusu olarak görülüyordu.

Kırmızı Yeşililerin başarısı, PKK'nın başarısızlığı şeklinde bir algı oluşmuştu. Tüm bu tartışmaların arasında Diyarbakır Spor, 13 Mayıs 2001'de Süper Lige'ye yükseldi. Gaffer Okka'nın vasiyeti yerine getirilmiş, en büyük hayallerinden biri gerçekleşmişti.

Diyarbakır Spor Süper Lige yükseldi yükselmesine ama Türkiye'nin sarsıcı gündemi ve Kürt meselesinin hassasiyet seviyesi bu kulübü diken üstünde tutmaya devam etti. 2009 yılında başlayan Demokratik Açılım ya da diğer adıyla Kürt Açılımı Diyarbakır Sporu yine gündeme taşıdı.

Yeşil Kırmızılılar gittikleri birçok deplasmanda yuhalandı ve PKK dışarı sloganlarına maruz kaldı. Diğer yandan PKK da bu kişileri provoke ediyor, maçlarda olay çıkarıp İstiklal Marşı'nı ıslıklıyordu. Kulübü yok etmeye yönelik tüm çabalar ve saldırılar sonuç verdi. Sürekli saha dışı etkilerle boğuşan Diyarbakır Spor 2009-2010 yılında küme düşürüldü ve Süper Lig'e veda etti.

2012 yılında 3. Lig'e düşen Diyarbakır Spor, 9 Ağustos 2013'te tamamen kapandı. Tarihiyle, kültürüyle, başarılarıyla, Türk, Kürt, Ermeni, Süryani ayırmadan tüm şehir halkının göz bebeği olan Gaffa Rocca'nın emaneti, Mezopotamya'nın güneşi, şarkın yıldızı Diyarbakır Spor artık yok.

Buna rağmen Kırmızı Yeşil Diyarbakır Spor Atkısı'nı Gafpor Okka'nın mezarına yapılan ziyaretlerde hala görmek mümkün.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in yeni bölümünde spor tarihinin en iyilerinden birini, Muhammed Ali'yi konuk ediyoruz. Onun çalkantılarla ve büyük mücadelelerle dolu yaşamında bir yolculuğa çıkıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

39: Tüm Zamanların En İyisi: Muhammed Ali'nin Yaşam Öyküsü

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'de bu hafta 27 yıl öncesine bir bakış atıyoruz. İki komşu ülkeyi, Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren Kardak Kayayalıkları meselesini odağımıza alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!