Bilgisel'in bu bölümünde, ölümünün 11'inci yılını andığımız Lefter Küçükandonyadis'in hikâyesine ortak oluyoruz. Ordinaryüs'ün Büyükada'da başlayan öyküsünü, İstanbullu Rumların yaşadığı trajedilerin ekseninde ele alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

32: İstanbullu Rumlar ile Lefter'in Dramatik Hikâyesi

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde Türkiye futbolu tarihinin en büyük efsanelerinden biri olan Lefter Küçük Andonya adresinin hikayesini İstanbullu Rumların dramı üzerinden okuyacağız. Hazırsanız başlayalım. Ülkemizin futbol tarihindeki en özel isimlerden biridir Lefter Küçük Andonyadis. 20 senelik kariyerinde attığı yüzlerce gol ve Fenerbahçe ile kazandığı 4 şampiyonluk bir kenara dursun, karakteriyle de gerçek bir efsaneydi. Fakat sadece bir futbolcu değildi Lefter. Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanmış utançların ve acıların da bir mağduruydu. Buna rağmen 86 yıllık yaşamı boyunca biricik ülkesi Türkiye'yi sevmekten hiç vazgeçmedi. Bizans İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Fatih Sultan Mehmet'in fermanıyla Osmanlı topraklarında yaşamaya devam etti. İstanbul ve Andolu Rumları. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından birçoğu mübadele ile Yunanistan'a gönderildi. Ancak İstanbul'daki Rumlar bu nüfus değişiminden muaf tutuldu. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak hayatlarını sürdürdüler. Büyük Adalı balıkçı Hristo da bu vatandaşlardan biriydi. O da Cumhuriyet'in ilanı sonrasında Türkiye'de kalan Rum Ortodoks topluluğunun bir ferdi olarak hayatına devam ediyordu. 1925'te oğlu dünyaya geldi. İsmini ise özgür anlamına gelen Eleftherios koydu. 1930'lar Yeni Cumhuriyet'in emekleme yıllarıydı. Küçük Elef Therios da futbol topuyla bu yıllarda tanıştı. O dönemde Türkiye'de Rum Ortodoktası'na mensup bir çocuğun büyük hayaller kurabilmesi çok da mümkün değildi. Oysa Elef Therios, babası gibi balıkçı olmak istemiyordu. İsmiyle Müsemma, özgür bir ruha sahipti. Sürekli doğduğu adanın ötesinde hayaller kuruyor, bir gün bunları gerçek kılabilmeyi arzuluyordu. Futbol topunun peşinde koştuğu büyük adanın sahillerinden İstanbul'u izliyordu. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olacak o büyük şehrin bir gün ismini haykıracağını o bile tahmin edemezdi. 1938'de Taksim Spor Kulübü'nde top koşturmaya başladı Elef Therios. İstanbullu Ermenilerin kurduğu bir kulüptü bu. Takımlarında yalnızca İstanbul Ermeni Cemaatinin mensuplarına forma şansı veriyorlardı. Ancak Elef Therios çok yetenekliydi. Onu geri çeviremediler. Hemen yaşını büyütüp lisans çıkardılar. 1941'de ise Profesyonel futbolculuğa yine Taksim Spor'da adım attı. O yıllarda İkinci Dünya Savaşı'nın ateşi tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. Türkiye savaşın dışında kalmayı seçmişti ancak etkileri memlekette de hissediliyordu. 11 Kasım 1942'de Varlık Vergisi olarak hafızalarda yer edecek bir yasa çıkarıldı. Kağıt üzerinde ülkedeki sermayeyi elinde tutan insanların sahip oldukları malların ciddi bir bölümünü vergi olarak devlete vermesini sağlıyordu bu yasa. Resmi gazetede gerekçi olarak olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek karlılığı vergilemek ifadeleri yer alıyordu. Ancak işin aslı farklıydı. Varlık vergisi Türkiye'deki gayrimüslimlere hedef alıyordu. Öyle ki İstanbul'da ikamet eden gayrimüslimlerin kara borsacılık ve vurgunculuk yaptığını ileri süren kampanyalar bile başlatıldı. Binlerce insan evlerini ve varlıklarını satmak zorunda kalmıştı. Varlık vergisini ödeyemeyenleri ise sürgüne gönderildi. İstanbul adeta haraç mezat satılıyordu. Taksim Sporu'nun forveti Eleftherios ise şanslı sayılabilirdi. Babası fakir bir balıkçıydı. Verebilecek bir şeyleri olmadığı için bu yasadan çok zarar görmediler. Ancak ilk defa çok sevdiği ülkesinde başına gelebileceklere dair fikir sahibi olmuştu Eleftherios. Zira çok sayıda akrabası bu yasa gereğince ya sürgün edildi ya da Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Tatvimler 1943'ü gösterdiğinde 4 yıllık askerlik görevini yapmak için Diyarbakır'ın yolunu tuttu Elefterios. Adını söylemeye dilleri dönmeyen komutanları onu Lefter diye çağırmaya başladı. Böylece ömrünün sonuna kadar anılacağı ismini de almış oldu. Askerlik görevi bitince hayallerini gerçekleştirecek imzayı attı Lefter. İstanbul'un üç büyük kulübünden birinin, Fenerbahçe'nin formasını geçirdi sırtına. Çok sevdiği sarı lacivertli kulübe transferini şu sözlerle anlatıyordu. Perasisi maçından sonra geldiler Fenerbahçeliler, beni izlediler orada. Çok beğendiler. Ve hemen Müslüm Baba aracı oldu. Beni aldı, 300 liraya transfer etti beni Fenerbahçe'ye. Kaptan ve oyuncu olarak 19-20 sene devamlı olarak oynadım. Fenerbahçe'ye de kalitesini gösterdi Yıldız Forvet. Bu başarısı ona A milli takıma seçilmenin de yolunu açtı. 46 kez giydiği A yıldızlı forma ile 21 gol attı Küçük Andon Yadis. Belleftere yaz deftere sloganı tarafların en sevdiği tezahürat olmuştu. Büyük Adalı balıkçı Hristo'nun oğlu Türkiye'nin en büyük gururlarından biriydi artık. Fenerbahçe'deki başarısı Avrupa yolunu da açtı Lefter'e. Önce 1951'de İtalya takımı Fiorentina'ya imza attı. Bu sayede Türkiye'den yurt dışına bonservis bedeliyle transfer olan ilk futbolcu ünvanına da sahip oldu Lefter. Ertesi yıl Fransa'nın Nice kulübünün formasını geçirdi sırtına. Ancak küçük Andonyadis'in Avrupa macerası istediği gibi gitmemişti. 1953'de yeniden yuvasına Fenerbahçe'sine döndü. Şimdi burada bölümümüze kısa bir ara veriyoruz. Döndüğümüzde Lefter'in 2. Fenerbahçe döneminde yaşadıklarını anlatacağız. Lefter'in 2. Fenerbahçe macerası da dolu dizgin başladı. İstanbul Profesyonel Ligi'nin 1953-54 sezonunda çıktığı 14 maçta 14 gol attı. Ancak çok tatsız bir hadiseyle bu başarısı gölgelendi Lefter'in. Takvimler 1955'i gösteriyordu. İktidarda Adnan Menderes'in başbakanlık yaptığı Demokrat Parti yer alıyordu. Kıbrıs'ta Rum ve Türkler arasında çatışmalar başlamıştı. Rum milisler Türk köylerini basıp cinayetler işliyordu. Kıbrıs'ta yaşananlar Türkiye'de de büyük tepkilerle karşılandı. Bu durum Kıbrıs ile uzaktan yakının alakası olmayan İstanbul durumlarını hedef haline getirmişti. 6 Eylül sabahı İstiklal Caddesi'nde şöyle bir ses duyuldu. ''Yazıyor! Yazıyor! Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalandığı yazıyor!'' Bir anda Beyoğlu'na insanlar akmaya başladı. ''Kıbrıs Türktür, Türk kalacak!'' sloganları İstiklal Caddesi'nde yankılanıyordu. Kıbrıs'ta yaşananlarla en ufak bir ilgisi olmayan gayrimüslim vatandaşların dükkanlarına ve evlerine saldırmaya başladı insanlar. Beyoğlu'nda patlak veren bu öfke krizi şehrin her tarafına yayıldı. Bir anda gayrimüslim avı başlamıştı. Dükkanlar, evler, kiliseler ve sinagoglar hedef alındı. 7 Eylül'de de devam eden bu olayları tetikleyen haberse doğru değildi. Atatürk'ün evi bombalanmamıştı. Gel gelelim, Express gazetesinin yaptığı bu haber doğru olsa bile tüm ömürlerini Türkiye'de geçirmiş, İstanbullu gayrimüslimlerin bunda ne gibi bir günahı olabilirdi ki? Olaylar Büyükada'ya da sıçramıştı. Saldırganlar Lefter'in hamam sokakta bulunan evini de taşlamıştı. O günlerde yaşadıklarını şu sözlerle ifade ediyordu küçük Anton Yadis. 15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise taşlar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü de evime saldıranların harçlık verdiğim çocuklar olmasıydı. Evde ne pencere ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü. Onları öldürmeye kalktılar. O gece İstanbul'dan emniyet müdürü geldi evime. Gördüğü manzara karşısında aman Allah'ım! demişti. 6-7 Eylül 1955'te yaşananlar öyle bir akıl tutulmasıydı ki saldırganların gözü milli futbolcu Lefteri bile görmemişti. Yıldız oyuncularının evine saldırıldığını duyan Fenerbahçe taraftarıysa Teknelere doluşup soluğu büyük aralığa aldılar. Lefter'in evinin önünde nöbet tutmaya başladılar. Saldırganların kim olduğunu soranlara yanıt vermedi Eleftherios. Halbuki hepsini tanıyordu. Harçlık verdiği çocuklar, ekmek aldığı fırıncı, Yemek yediği lokantanın sahibi, her gün selamlaştığı komşuları. Hiçbirini ihbar etmedi. Ancak taşlar sadece evinin camlarını değil, kalbini de kırmıştı lefterin. Yaşanan bu olayları ülkesine hiç yakıştıramamıştı. 6-7 Eylül olayları sonucunda 4214 ev, 1004 iş yeri, 73 kilise, 2 sinagog, ve bir manastır tahrip edildi. Farklı kaynaklarda 13 ila 30 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisi yer alıyor. Binlerce gayrimüslim bu olay sonucunda Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi vatandaşlarından özür dilemesiyle sonuçlanan bu vahim olay bir utanç vesikası olarak tarihimizde yer alıyor. Lefter'in Fenerbahçe kariyeri 6-7 Eylül sonrasında devam etti. 1964'e kadar süren ikinci Fenerbahçe macerasında tam 140 gol attı. Toplamda 17 yıl terlettiği sarı lacivertli forma ile 4 lig şampiyonluğu yaşadı. Bu başarıları tarafların da ona ordinarius. lakabını vermesini sağladı. 1968'de futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapmaya başladı Lefter. Kısa süren teknik direktörlük macerasını 1972'de sonlandırdı. Birçok kez Yunanistan'dan vatandaşlık teklifi aldı bu süreçte. Ancak, ''Ben İstanbulluyum, İstanbul'da doğdum, İstanbul'da yaşadım, İstanbul'da öleceğim.'' diyerek geri çevirdi bu teklifleri Ordinaryus. 13 Ocak 2012'de İstanbul'da hayata gözlerini yumdu Lefter. Türkiye Cumhuriyeti ile aynı yıllarda azınlıklara mensup bir bebek olarak doğdu Elefterios. Devletin üvey evladı olmanın hüznünü yaşadı. Sarıldığı futbol onu milyonlara ilham veren bir figür haline getirdi. Cenazesinde ise her görüşten, her inançtan, Farklı birçok takımın taraftarı da birlikte üzüldü. Varlık vergisiyle akrabalarını ülkeden gönderenlere, 6-7 Eylül'de evini taşlayanlara inat o, biricik Türkiye'sini hep onurlandırdı. Biz de ölümünün 11. yılında onu saygı ve sevgiyle anıyoruz. Huzur içinde yoğordineryüz.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde Türkiye futbolu tarihinin en büyük efsanelerinden biri olan Lefter Küçük Andonya adresinin hikayesini İstanbullu Rumların dramı üzerinden okuyacağız. Hazırsanız başlayalım.

Ülkemizin futbol tarihindeki en özel isimlerden biridir Lefter Küçük Andonyadis. 20 senelik kariyerinde attığı yüzlerce gol ve Fenerbahçe ile kazandığı 4 şampiyonluk bir kenara dursun, karakteriyle de gerçek bir efsaneydi. Fakat sadece bir futbolcu değildi Lefter. Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanmış utançların ve acıların da bir mağduruydu.

Buna rağmen 86 yıllık yaşamı boyunca biricik ülkesi Türkiye'yi sevmekten hiç vazgeçmedi. Bizans İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Fatih Sultan Mehmet'in fermanıyla Osmanlı topraklarında yaşamaya devam etti.

İstanbul ve Andolu Rumları. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından birçoğu mübadele ile Yunanistan'a gönderildi. Ancak İstanbul'daki Rumlar bu nüfus değişiminden muaf tutuldu. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak hayatlarını sürdürdüler. Büyük Adalı balıkçı Hristo da bu vatandaşlardan biriydi. O da Cumhuriyet'in ilanı sonrasında Türkiye'de kalan Rum Ortodoks topluluğunun bir ferdi olarak hayatına devam ediyordu. 1925'te oğlu dünyaya geldi. İsmini ise özgür anlamına gelen Eleftherios koydu.

1930'lar Yeni Cumhuriyet'in emekleme yıllarıydı. Küçük Elef Therios da futbol topuyla bu yıllarda tanıştı. O dönemde Türkiye'de Rum Ortodoktası'na mensup bir çocuğun büyük hayaller kurabilmesi çok da mümkün değildi. Oysa Elef Therios, babası gibi balıkçı olmak istemiyordu. İsmiyle Müsemma, özgür bir ruha sahipti. Sürekli doğduğu adanın ötesinde hayaller kuruyor,

bir gün bunları gerçek kılabilmeyi arzuluyordu. Futbol topunun peşinde koştuğu büyük adanın sahillerinden İstanbul'u izliyordu. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olacak o büyük şehrin bir gün ismini haykıracağını o bile tahmin edemezdi.

1938'de Taksim Spor Kulübü'nde top koşturmaya başladı Elef Therios. İstanbullu Ermenilerin kurduğu bir kulüptü bu. Takımlarında yalnızca İstanbul Ermeni Cemaatinin mensuplarına forma şansı veriyorlardı. Ancak Elef Therios çok yetenekliydi. Onu geri çeviremediler. Hemen yaşını büyütüp lisans çıkardılar. 1941'de ise

Profesyonel futbolculuğa yine Taksim Spor'da adım attı. O yıllarda İkinci Dünya Savaşı'nın ateşi tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. Türkiye savaşın dışında kalmayı seçmişti ancak etkileri memlekette de hissediliyordu. 11 Kasım 1942'de Varlık Vergisi olarak hafızalarda yer edecek bir yasa çıkarıldı.

Kağıt üzerinde ülkedeki sermayeyi elinde tutan insanların sahip oldukları malların ciddi bir bölümünü vergi olarak devlete vermesini sağlıyordu bu yasa. Resmi gazetede gerekçi olarak olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek karlılığı vergilemek ifadeleri yer alıyordu. Ancak işin aslı farklıydı. Varlık vergisi Türkiye'deki gayrimüslimlere hedef alıyordu. Öyle ki İstanbul'da ikamet eden gayrimüslimlerin

kara borsacılık ve vurgunculuk yaptığını ileri süren kampanyalar bile başlatıldı. Binlerce insan evlerini ve varlıklarını satmak zorunda kalmıştı. Varlık vergisini ödeyemeyenleri ise sürgüne gönderildi.

İstanbul adeta haraç mezat satılıyordu. Taksim Sporu'nun forveti Eleftherios ise şanslı sayılabilirdi. Babası fakir bir balıkçıydı. Verebilecek bir şeyleri olmadığı için bu yasadan çok zarar görmediler. Ancak ilk defa çok sevdiği ülkesinde başına gelebileceklere dair fikir sahibi olmuştu Eleftherios. Zira çok sayıda akrabası bu yasa gereğince ya sürgün edildi ya da Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Tatvimler 1943'ü gösterdiğinde 4 yıllık askerlik görevini yapmak için Diyarbakır'ın yolunu tuttu Elefterios. Adını söylemeye dilleri dönmeyen komutanları onu Lefter diye çağırmaya başladı.

Böylece ömrünün sonuna kadar anılacağı ismini de almış oldu. Askerlik görevi bitince hayallerini gerçekleştirecek imzayı attı Lefter. İstanbul'un üç büyük kulübünden birinin, Fenerbahçe'nin formasını geçirdi sırtına. Çok sevdiği sarı lacivertli kulübe transferini şu sözlerle anlatıyordu. Perasisi maçından sonra geldiler Fenerbahçeliler, beni izlediler orada. Çok beğendiler.

Ve hemen Müslüm Baba aracı oldu. Beni aldı, 300 liraya transfer etti beni Fenerbahçe'ye. Kaptan ve oyuncu olarak 19-20 sene devamlı olarak oynadım. Fenerbahçe'ye de kalitesini gösterdi Yıldız Forvet. Bu başarısı ona A milli takıma seçilmenin de yolunu açtı. 46 kez giydiği A yıldızlı forma ile 21 gol attı Küçük Andon Yadis.

Belleftere yaz deftere sloganı tarafların en sevdiği tezahürat olmuştu. Büyük Adalı balıkçı Hristo'nun oğlu Türkiye'nin en büyük gururlarından biriydi artık.

Fenerbahçe'deki başarısı Avrupa yolunu da açtı Lefter'e. Önce 1951'de İtalya takımı Fiorentina'ya imza attı. Bu sayede Türkiye'den yurt dışına bonservis bedeliyle transfer olan ilk futbolcu ünvanına da sahip oldu Lefter. Ertesi yıl Fransa'nın Nice kulübünün formasını geçirdi sırtına. Ancak küçük Andonyadis'in Avrupa macerası istediği gibi gitmemişti. 1953'de yeniden yuvasına Fenerbahçe'sine döndü.

Şimdi burada bölümümüze kısa bir ara veriyoruz. Döndüğümüzde Lefter'in 2. Fenerbahçe döneminde yaşadıklarını anlatacağız. Lefter'in

2. Fenerbahçe macerası da dolu dizgin başladı. İstanbul Profesyonel Ligi'nin 1953-54 sezonunda çıktığı 14 maçta 14 gol attı. Ancak çok tatsız bir hadiseyle bu başarısı gölgelendi Lefter'in.

Takvimler 1955'i gösteriyordu. İktidarda Adnan Menderes'in başbakanlık yaptığı Demokrat Parti yer alıyordu. Kıbrıs'ta Rum ve Türkler arasında çatışmalar başlamıştı. Rum milisler Türk köylerini basıp cinayetler işliyordu. Kıbrıs'ta yaşananlar Türkiye'de de büyük tepkilerle karşılandı. Bu durum

Kıbrıs ile uzaktan yakının alakası olmayan İstanbul durumlarını hedef haline getirmişti. 6 Eylül sabahı İstiklal Caddesi'nde şöyle bir ses duyuldu. ''Yazıyor! Yazıyor! Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalandığı yazıyor!'' Bir anda Beyoğlu'na insanlar akmaya başladı. ''Kıbrıs Türktür, Türk kalacak!'' sloganları İstiklal Caddesi'nde yankılanıyordu.

Kıbrıs'ta yaşananlarla en ufak bir ilgisi olmayan gayrimüslim vatandaşların dükkanlarına ve evlerine saldırmaya başladı insanlar. Beyoğlu'nda patlak veren bu öfke krizi şehrin her tarafına yayıldı. Bir anda gayrimüslim avı başlamıştı. Dükkanlar, evler, kiliseler ve sinagoglar hedef alındı. 7 Eylül'de de devam eden bu olayları tetikleyen haberse doğru değildi. Atatürk'ün evi bombalanmamıştı.

Gel gelelim, Express gazetesinin yaptığı bu haber doğru olsa bile tüm ömürlerini Türkiye'de geçirmiş, İstanbullu gayrimüslimlerin bunda ne gibi bir günahı olabilirdi ki? Olaylar Büyükada'ya da sıçramıştı. Saldırganlar Lefter'in hamam sokakta bulunan evini de taşlamıştı. O günlerde yaşadıklarını şu sözlerle ifade ediyordu küçük Anton Yadis.

15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise taşlar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü de evime saldıranların harçlık verdiğim çocuklar olmasıydı. Evde ne pencere ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü. Onları öldürmeye kalktılar. O gece İstanbul'dan emniyet müdürü geldi evime. Gördüğü manzara karşısında aman Allah'ım!

demişti. 6-7 Eylül 1955'te yaşananlar öyle bir akıl tutulmasıydı ki saldırganların gözü milli futbolcu Lefteri bile görmemişti. Yıldız oyuncularının evine saldırıldığını duyan Fenerbahçe taraftarıysa

Teknelere doluşup soluğu büyük aralığa aldılar. Lefter'in evinin önünde nöbet tutmaya başladılar. Saldırganların kim olduğunu soranlara yanıt vermedi Eleftherios. Halbuki hepsini tanıyordu. Harçlık verdiği çocuklar, ekmek aldığı fırıncı, Yemek yediği lokantanın sahibi, her gün selamlaştığı komşuları. Hiçbirini ihbar etmedi. Ancak taşlar sadece evinin camlarını değil, kalbini de kırmıştı lefterin. Yaşanan bu olayları ülkesine hiç yakıştıramamıştı. 6-7 Eylül olayları sonucunda 4214 ev, 1004 iş yeri, 73 kilise, 2 sinagog, ve bir manastır tahrip edildi. Farklı kaynaklarda 13 ila 30 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisi yer alıyor. Binlerce gayrimüslim bu olay sonucunda Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi vatandaşlarından özür dilemesiyle sonuçlanan bu vahim olay bir utanç vesikası olarak tarihimizde yer alıyor.

Lefter'in Fenerbahçe kariyeri 6-7 Eylül sonrasında devam etti. 1964'e kadar süren ikinci Fenerbahçe macerasında tam 140 gol attı. Toplamda 17 yıl terlettiği sarı lacivertli forma ile 4 lig şampiyonluğu yaşadı. Bu başarıları tarafların da ona ordinarius. lakabını vermesini sağladı. 1968'de futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapmaya başladı Lefter. Kısa süren teknik direktörlük macerasını 1972'de sonlandırdı. Birçok kez Yunanistan'dan vatandaşlık teklifi aldı bu süreçte. Ancak, ''Ben İstanbulluyum, İstanbul'da doğdum, İstanbul'da yaşadım, İstanbul'da öleceğim.'' diyerek geri çevirdi bu teklifleri Ordinaryus.

13 Ocak 2012'de İstanbul'da hayata gözlerini yumdu Lefter. Türkiye Cumhuriyeti ile aynı yıllarda azınlıklara mensup bir bebek olarak doğdu Elefterios. Devletin üvey evladı olmanın hüznünü yaşadı. Sarıldığı futbol onu milyonlara ilham veren bir figür haline getirdi. Cenazesinde ise her görüşten, her inançtan, Farklı birçok takımın taraftarı da birlikte üzüldü. Varlık vergisiyle akrabalarını ülkeden gönderenlere, 6-7 Eylül'de evini taşlayanlara inat o, biricik Türkiye'sini hep onurlandırdı. Biz de ölümünün 11. yılında onu saygı ve sevgiyle anıyoruz. Huzur içinde yoğordineryüz.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in yeni bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi kariyerini inceleyeceğiz. Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefetin zirvesinde yaşadığı önemli anları birlikte hatırlayacağız. Hazırsanız, başlayalım.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

33: Muhalefetin Zirvesinde: Kemal Kılıçdaroğlu'nun Siyasi Yaşamı

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!