Bilgisel'in bu bölümünde 2007 Seçimleri öncesinin toplum hafızasına kazınan olayı Cumhuriyet Mitingleri'nin ortaya çıkmasına neden olan süreci ele aldık. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Cumhuriyet Mitingleri

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli toplumsal olaylarından birisi olan Cumhuriyet mitinglerini ve bu mitinglerin sonuçlarını aktardık. Hazırsanız başlayalım. Tam 15 sene önce Ankara'da, Çankaya'nın tüm sırtlarından Anıttepe'ye çıkan yollarda, bakımlı saçları, şık ceketlerini iliştirdikleri Mustafa Kemal hozetleri, ellerindeki Türk bayraklarıyla orta yaşlı ve yaşlı binlerce kadın yürüyordu. Ulusalcı teyzeler olarak kodlanan bu kadınların sembol olduğu, oysa her yaştan ve cinsiyetten insanın katıldığı cumhuriyet mitinglerinin ilki 14 Nisan 2007'de Ankara'da yapıldı. Mitinge katılan yüzbinlerce insan, layık cumhuriyetin tehlike altında olduğuna inanıyordu. Bu inancın, kaygının, korkunun yegane sebebi, iktidardaki ilk dönemin tamamlayan ve İslamcı köklerden gelen AK Parti'nin yeni cumhurbaşkanını tayin edecek olmasıydı. 2002-2007 arası AK Parti yalnızca siyasi iktidar olarak kalmış, muktedir olamamıştı. Yargı, ordu, emniyet, üniversiteler, STK'lar büyük oranda laik bürokrasinin kontrolü altındaydı. Bu kontrol mekanizması Atatürkçü kitlelere güven veriyor, iktidar olamasak da devlet bizim devletimiz hissiyatını hakim tutuyordu. Ancak şimdi işin rengi değişebilirdi. Katıksız bir Atatürkçü olan Sezil'in görevinden ayrılması, AK Parti'nin mecliste sahip olduğu çoğunlukla kendi cumhurbaşkanı seçecek olması, güç dengelerini siyasi iktidar lehine değiştirmeye başlayacaktı. İşte tam olarak bu yüzden Türkiye, 2007 yılının bahar aylarına çok sancılı bir gündemle girdi. 2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de dolacaktı. Peki yeni Cumhurbaşkanı kim olacaktı? İktidardaki AK Parti kendi içinden, kendi geleneğinden bir isim mi aday gösterecekti yoksa layık kamuoyu ve askerin istediği yapılarak iktidar dışından bir isim mi öne çıkarılacaktı? Tüm Türkiye bu sorunun yanıntını beklerken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ta 12 Nisan'da görüşünü açıkladı. Cumhuriyetin temel değerlerine sözlediği özde sahip olan bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyor. Ordu açıktan taraf olmuştu. TSK'nın görüşünü açıklaması iktidara karşı kampanya sürecini daha ateşli hale getirdi. Aynı günlerde müthiş büyüklükte bir kampanya başlatıldı. Cumhuriyete sahip çık ve tehlikenin farkında mısın sloganıyla 14 Nisan'da Ankara'da yüzlerce derneğin ve STK'nın desteklediği devasa bir miting düzenlendi. Ankara'daki mitingin organizatörleri 1 milyonun üstünde katılımcının olduğunu belirtirken, emniyet ise mitinge 570 bin kişinin katıldığını açıkladı. Başbakan Erdoğan bu kitleleri bindirilmiş kıtalar olarak tanımladı. Ankara'daki miting Financial Times tarafından haftanın en önemli olayı olarak duyuruldu. New York Times ise layık Türkler sokağa çıktı, manşete attı. Mitingler, kampanyalar sürerken herkes askerden bir hamle gelip gelmeyeceğini düşünmeye başladı. Beklenen hamle 27 Nisan gecesi geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Nisan gecesi Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir bildiri yayınladı. Bildiri, internet aracılığıyla yayınlandığı için tarihe e-muhtıra olarak geçti. Resmi internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada, adaylık süreciyle 23 Nisan öncesi yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı olarak nitelendirilebilecek olaylar yaşanmasının, rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği ifadeleri yer alıyordu. Siyasi literatürümüze en muhtıra olarak geçen internet bildirisinde TSK, açıkça siyasi iktidarı eleştiriyor, iktidarın himayesinde gerçekleşen eylemlerle layıklığın hedef alındığı vurgulanıyordu. Bildiri Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. Herkes bunun arkası gelir mi?" diye sorarken AK Parti, o güne kadar görülmemiş bir tutumla bildirinin bir muhtıra olduğunu kamuoyuna ilan etti. Ve ileri demokrasilerde askerin siyasete karışmadığı vurgulandı. Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay başkanlığı hükümetin emrinde görevleri anayasa ve ilgi yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Aynı günlerde perdesi bugün dahi aralanamayan son derece gizemli bir görüşme Dolmabahçe'de yapıldı. Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı büyük anıtla görüştü. ''Erdoğan konuştuklarımız benimle mezara gidecek.'' dedi. Türkiye, mitinglerin, bildirilerin arasında tarihinin en sancılı baharlarından birisini geçiriyordu. Bildiriden iki gün sonra, 29 Nisan'da İstanbul'da ikinci cumhuriyet mitingi yapıldı. Çağlayan'da toplanan kalabalık, ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye sloganları attı. Tüm bunlar yaşanırken seçim süreci de başlamış ve hatta sona ermişti. AK Parti, Cumhurbaşkanlığı seçimine Başbakan Erdoğan'ı değil, Dışişleri Bakanı olan Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ü aday gösterdi. Gül'ün adaylığı da muhalefeti sakinleştirmedi. Layık kamuoyu her kim olursa olsun eşi başörtülü olan bir Cumhurbaşkanı istemiyordu. Erdoğan gibi Gül'ün de eşi kapalıydı. Seçimlerin ilk turu 27 Nisan'da yapıldı. 361 vekil katıldı. CHP boykot etti. Abdullah Gül 357 oy aldı. CHP, 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesi taşıdı. CHP'nin iddiasına göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminde genel kurulda milletvekillerinin en az 3'te 2'lik bölümünün bulunması gerekiyordu. Bu, 367 kişi ediyordu. Anayasa Mahkemesi CHP'yi haklı buldu ve birinci tur oylamayı iptal etti. İşler iyice sarpa sarmıştı. Mitingler yapılıyor, asker açıklama yapıyor, darbe olur mu soruları soruluyor. Mecliste cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Askeriyle, yargısıyla, dernekleriyle laik kamuoyu ayaktaydı. Her gün televizyonda, ''Tehlikenin farkında mısınız?'' sorusu soruluyor. Gül'ün Çankaya'ya çıkmasının laik devletin felaketi olacağı ifade ediliyordu. Şeriat korkusu yüksek sesle dinlendiriliyordu. Cumhurbaşkanlığa seçim yapılıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın. Cumhuriyet kadını yok ediliyor. Cumhuriyetinize sahip çıkın. Cumhuriyet mitinglerinin üçüncüsü ve belki de en coşkulu olanı İzmir'de Gündoğdu Meydanı'nda yapıldı. İzmir nüfusunun neredeyse yarısının katıldığı tahmin edilen devasa mitingde ucu bucağı olmayan bir kalabalık vardı. İzmir'de pasaporttan itibaren tüm kordon kırmızıya bürünmüş bir insan selinden oluşuyordu. İzmir'in coşkusu iktidarı en sonunda bir karar vermeye sürükledi. ve AK Parti en sonunda muhalefete istediğini verdi. Erken seçim yapılması ve Cumhurbaşkanı'nda yenilenecek parlamento tarafından seçilmesi kararlaştırıldı. Seçim tarihi olarak 22 Temmuz belirlendi. AK Parti karşısında konuşulanan tüm kamuoyuna karşı sahip olduğu biricik güce, halka koşmuştu. Bu son derece akıllı bir taktikti. Zira iktidar partisi süreci daha fazla gerginleştirmek yerine mağdur sıfatıyla sandığı adres göstermeyi seçmişti. Haftalardır evlerine kapanıp susan, sesleri çıkmadan coşkulu anti-hükümet mitinglerini takip eden seçmen 22 Temmuz gecesi sandıkta konuşarak AK Parti'yi %47 oy oranıyla tek başına iktidara taşıdı. En büyük miting meydanlarda değil sandıkta yapılmış, haftalardır medyada yerden yere vurulan iktidar partisi, Merkez Sağ oylarının çok büyük kısmını domine ederek daha güçlü şekilde iktidara gelmişti. 22 Temmuz seçimleri kampanya sürecinin kuşkusuz en kritik konusu, Merkez Sağ'ın iki kült partisi ANAP ve DYP'nin başarısızlıkla sonuçlanan birleşme girişimleriydi. Bu mühim konuyu ayrı bir podcastimizde ayrıntılı ele alacağız. Akıllardaki bir diğer önemli konu ise Başbakan Erdoğan ile Büyükanıt Paşa'nın muhtıranın hemen ardından Dolmabahçe'de ne konuştuğu. Bu konuşmanın iki tanığından yalnızca birisi hayatta. O da benimle mezara gidecek dedi. Bazı tahminler ve potansiyel söylentiler olsa da resmi bir veri yok elimizde. Yine de elimizdeki somut gerçeklik ise şu. AK Parti, kendisine karşı geliştirilen, askerin ve yargının devreye sokulduğu, halkın sahaya sürüldüğü, son derece sert bir kuşatmadan, demokrasi ve sandık sayesinde çıktı. Coşkulu mitingler, öfkeli kalabalıklar, heyecanlı sloganlar, ateşli konuşmaların hepsi geride kaldı. AK Parti tekrar ve güçlü bir şekilde seçildi ve Abdullah Gül'ü yeniden aday gösterdi. 2007'de parlamento'ya dönen MHP'nin katılmasıyla mecliste 367 krizi yaşanmadı. Böylece Abdullah Gül Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Nisan ayında Tandoğan Meydanı'nda yüzbinlerin katılımıyla başlayan süreç, Ağustos ayında Gül'ün Çanka'ya çıkmasıyla sona erdi. Natizane görüşüm o ki, Türkiye'de 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci, AK Parti karşısında konuşulanmış tüm yapıların güç dengesi değişmeden önceki son tutunma çabasıydı. Burada başörtüsü bir metafor olarak kullanıldı. Mesele aslında başörtülü bir first lady değil, devlet mekanizmasındaki güç değişiminin engellenmek istenmesiydi. AK Parti süreci doğru yönetmeyi başararak sakin kalıp ateş çemberinden güçlü şekilde çıkmayı başardı. Günümüzde Türkiye'nin mutlak hakimi ve en büyük otoritesi olan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kuşatmadan demokrasi sayesinde çıktığını ve günün sonunda herkesin halkın kararına saygı duyduğunu da anımsatarak podcast'imizi bitirelim. Son bir notumuz da var. Yaygın kanaatin aksine, Cumhuriyet mitinglerinin hiçbirisinde darbe çağrısı yapılmamıştır. Çağlayan da İzmir'de, ne şeriat ne darbe sloganı atılmıştır.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli toplumsal olaylarından birisi olan Cumhuriyet mitinglerini ve bu mitinglerin sonuçlarını aktardık. Hazırsanız başlayalım.

Tam 15 sene önce Ankara'da, Çankaya'nın tüm sırtlarından Anıttepe'ye çıkan yollarda, bakımlı saçları, şık ceketlerini iliştirdikleri Mustafa Kemal hozetleri, ellerindeki Türk bayraklarıyla orta yaşlı ve yaşlı binlerce kadın yürüyordu. Ulusalcı teyzeler olarak kodlanan bu kadınların sembol olduğu, oysa her yaştan ve cinsiyetten insanın katıldığı cumhuriyet mitinglerinin ilki 14 Nisan 2007'de Ankara'da yapıldı.

Mitinge katılan yüzbinlerce insan, layık cumhuriyetin tehlike altında olduğuna inanıyordu. Bu inancın, kaygının, korkunun yegane sebebi, iktidardaki ilk dönemin tamamlayan ve İslamcı köklerden gelen AK Parti'nin yeni cumhurbaşkanını tayin edecek olmasıydı.

2002-2007 arası AK Parti yalnızca siyasi iktidar olarak kalmış, muktedir olamamıştı. Yargı, ordu, emniyet, üniversiteler, STK'lar büyük oranda laik bürokrasinin kontrolü altındaydı. Bu kontrol mekanizması Atatürkçü kitlelere güven veriyor, iktidar olamasak da devlet bizim devletimiz hissiyatını hakim tutuyordu. Ancak şimdi işin rengi değişebilirdi. Katıksız bir Atatürkçü olan Sezil'in görevinden ayrılması, AK Parti'nin mecliste sahip olduğu çoğunlukla kendi cumhurbaşkanı seçecek olması, güç dengelerini siyasi iktidar lehine değiştirmeye başlayacaktı.

İşte tam olarak bu yüzden Türkiye, 2007 yılının bahar aylarına çok sancılı bir gündemle girdi.

2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de dolacaktı. Peki yeni Cumhurbaşkanı kim olacaktı? İktidardaki AK Parti kendi içinden, kendi geleneğinden bir isim mi aday gösterecekti yoksa layık kamuoyu ve askerin istediği yapılarak iktidar dışından bir isim mi öne çıkarılacaktı?

Tüm Türkiye bu sorunun yanıntını beklerken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ta 12 Nisan'da görüşünü açıkladı. Cumhuriyetin temel değerlerine sözlediği özde sahip olan bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyor. Ordu açıktan taraf olmuştu. TSK'nın görüşünü açıklaması iktidara karşı kampanya sürecini daha ateşli hale getirdi.

Aynı günlerde müthiş büyüklükte bir kampanya başlatıldı. Cumhuriyete sahip çık ve tehlikenin farkında mısın sloganıyla 14 Nisan'da Ankara'da yüzlerce derneğin ve STK'nın desteklediği devasa bir miting düzenlendi.

Ankara'daki mitingin organizatörleri 1 milyonun üstünde katılımcının olduğunu belirtirken, emniyet ise mitinge 570 bin kişinin katıldığını açıkladı.

Başbakan Erdoğan bu kitleleri bindirilmiş kıtalar olarak tanımladı. Ankara'daki miting Financial Times tarafından haftanın en önemli olayı olarak duyuruldu. New York Times ise layık Türkler sokağa çıktı, manşete attı. Mitingler, kampanyalar sürerken herkes askerden bir hamle gelip gelmeyeceğini düşünmeye başladı. Beklenen hamle 27 Nisan gecesi geldi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Nisan gecesi Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir bildiri yayınladı. Bildiri, internet aracılığıyla yayınlandığı için tarihe e-muhtıra olarak geçti. Resmi internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada, adaylık süreciyle 23 Nisan öncesi yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı olarak nitelendirilebilecek olaylar yaşanmasının, rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği ifadeleri yer alıyordu.

Siyasi literatürümüze en muhtıra olarak geçen internet bildirisinde TSK, açıkça siyasi iktidarı eleştiriyor, iktidarın himayesinde gerçekleşen eylemlerle layıklığın hedef alındığı vurgulanıyordu. Bildiri Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. Herkes bunun arkası gelir mi?" diye sorarken AK Parti, o güne kadar görülmemiş bir tutumla bildirinin bir muhtıra olduğunu kamuoyuna ilan etti. Ve ileri demokrasilerde askerin siyasete karışmadığı vurgulandı. Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın

herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay başkanlığı hükümetin emrinde görevleri anayasa ve ilgi yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur.

Aynı günlerde perdesi bugün dahi aralanamayan son derece gizemli bir görüşme Dolmabahçe'de yapıldı. Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı büyük anıtla görüştü. ''Erdoğan konuştuklarımız benimle mezara gidecek.'' dedi. Türkiye, mitinglerin, bildirilerin arasında tarihinin en sancılı baharlarından birisini geçiriyordu.

Bildiriden iki gün sonra, 29 Nisan'da İstanbul'da ikinci cumhuriyet mitingi yapıldı. Çağlayan'da toplanan kalabalık, ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye sloganları attı. Tüm bunlar yaşanırken seçim süreci de başlamış ve hatta sona ermişti. AK Parti, Cumhurbaşkanlığı seçimine Başbakan Erdoğan'ı değil, Dışişleri Bakanı olan Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ü aday gösterdi. Gül'ün adaylığı da muhalefeti sakinleştirmedi. Layık kamuoyu her kim olursa olsun eşi başörtülü olan bir Cumhurbaşkanı istemiyordu. Erdoğan gibi Gül'ün de eşi kapalıydı.

Seçimlerin ilk turu 27 Nisan'da yapıldı. 361 vekil katıldı. CHP boykot etti. Abdullah Gül 357 oy aldı. CHP, 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesi taşıdı. CHP'nin iddiasına göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminde genel kurulda milletvekillerinin en az 3'te 2'lik bölümünün bulunması gerekiyordu. Bu, 367 kişi ediyordu.

Anayasa Mahkemesi CHP'yi haklı buldu ve birinci tur oylamayı iptal etti. İşler iyice sarpa sarmıştı. Mitingler yapılıyor, asker açıklama yapıyor, darbe olur mu soruları soruluyor. Mecliste cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Askeriyle, yargısıyla, dernekleriyle laik kamuoyu ayaktaydı. Her gün televizyonda, ''Tehlikenin farkında mısınız?'' sorusu soruluyor. Gül'ün Çankaya'ya çıkmasının laik devletin felaketi olacağı ifade ediliyordu.

Şeriat korkusu yüksek sesle dinlendiriliyordu. Cumhurbaşkanlığa seçim yapılıyor. Tehlikenin farkında mısınız?

Cumhuriyetinize sahip çıkın. Cumhuriyet kadını yok ediliyor. Cumhuriyetinize sahip çıkın.

Cumhuriyet mitinglerinin üçüncüsü ve belki de en coşkulu olanı İzmir'de Gündoğdu Meydanı'nda yapıldı. İzmir nüfusunun neredeyse yarısının katıldığı tahmin edilen devasa mitingde ucu bucağı olmayan bir kalabalık vardı. İzmir'de pasaporttan itibaren tüm kordon kırmızıya bürünmüş bir insan selinden oluşuyordu. İzmir'in coşkusu iktidarı en sonunda bir karar vermeye sürükledi.

ve AK Parti en sonunda muhalefete istediğini verdi. Erken seçim yapılması ve Cumhurbaşkanı'nda yenilenecek parlamento tarafından seçilmesi kararlaştırıldı. Seçim tarihi olarak 22 Temmuz belirlendi. AK Parti karşısında konuşulanan tüm kamuoyuna karşı sahip olduğu biricik güce,

halka koşmuştu. Bu son derece akıllı bir taktikti. Zira iktidar partisi süreci daha fazla gerginleştirmek yerine mağdur sıfatıyla sandığı adres göstermeyi seçmişti. Haftalardır evlerine kapanıp susan, sesleri çıkmadan coşkulu anti-hükümet mitinglerini takip eden seçmen 22 Temmuz gecesi sandıkta konuşarak AK Parti'yi %47 oy oranıyla tek başına iktidara taşıdı.

En büyük miting meydanlarda değil sandıkta yapılmış, haftalardır medyada yerden yere vurulan iktidar partisi, Merkez Sağ oylarının çok büyük kısmını domine ederek daha güçlü şekilde iktidara gelmişti. 22 Temmuz seçimleri kampanya sürecinin kuşkusuz en kritik konusu, Merkez Sağ'ın iki kült partisi ANAP ve DYP'nin başarısızlıkla sonuçlanan birleşme girişimleriydi.

Bu mühim konuyu ayrı bir podcastimizde ayrıntılı ele alacağız. Akıllardaki bir diğer önemli konu ise Başbakan Erdoğan ile Büyükanıt Paşa'nın muhtıranın hemen ardından Dolmabahçe'de ne konuştuğu. Bu konuşmanın iki tanığından yalnızca birisi hayatta. O da benimle mezara gidecek dedi. Bazı tahminler ve potansiyel söylentiler olsa da resmi bir veri yok elimizde.

Yine de elimizdeki somut gerçeklik ise şu. AK Parti, kendisine karşı geliştirilen, askerin ve yargının devreye sokulduğu, halkın sahaya sürüldüğü, son derece sert bir kuşatmadan, demokrasi ve sandık sayesinde çıktı. Coşkulu mitingler, öfkeli kalabalıklar, heyecanlı sloganlar, ateşli konuşmaların hepsi geride kaldı.

AK Parti tekrar ve güçlü bir şekilde seçildi ve Abdullah Gül'ü yeniden aday gösterdi. 2007'de parlamento'ya dönen MHP'nin katılmasıyla mecliste 367 krizi yaşanmadı. Böylece Abdullah Gül Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.

Nisan ayında Tandoğan Meydanı'nda yüzbinlerin katılımıyla başlayan süreç, Ağustos ayında Gül'ün Çanka'ya çıkmasıyla sona erdi. Natizane görüşüm o ki, Türkiye'de 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci, AK Parti karşısında konuşulanmış tüm yapıların güç dengesi değişmeden önceki son tutunma çabasıydı. Burada başörtüsü bir metafor olarak kullanıldı. Mesele aslında başörtülü bir first lady değil,

devlet mekanizmasındaki güç değişiminin engellenmek istenmesiydi. AK Parti süreci doğru yönetmeyi başararak sakin kalıp ateş çemberinden güçlü şekilde çıkmayı başardı. Günümüzde Türkiye'nin mutlak hakimi ve en büyük otoritesi olan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kuşatmadan demokrasi sayesinde çıktığını ve günün sonunda herkesin halkın kararına saygı duyduğunu da anımsatarak podcast'imizi bitirelim.

Son bir notumuz da var. Yaygın kanaatin aksine, Cumhuriyet mitinglerinin hiçbirisinde darbe çağrısı yapılmamıştır. Çağlayan da İzmir'de, ne şeriat ne darbe sloganı atılmıştır.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu bölümünde uzun yıllar Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı yapan Melih Gökçek'in, Ankara'da yer alan kulüplere yaklaşımını, verdiği zararları ve son durumu derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Ankara Takımlarının Melih Gökçek'le İmtihanı

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın dava arkadaşlığından iki yabancıya dönüşmesine neden olan sürecin ikinci ve final kısmını derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!