Bilgisel'in bu bölümünde, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın dava arkadaşlığından iki yabancıya dönüşmesine neden olan sürecin ikinci ve final kısmını derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan Arasındaki Kriz ve Ayrışma I Bölüm 2

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan dostluğunun parçalanışının ikinci ve son kısmını anlattık. Hazırsanız başlayalım. Abdullah Gül'ün eşi Halil Nisa Hanım, belki eşinden 15 yaş küçük olduğu için, belki de eşinin tüm olaylara karşı sürdürdüğü aşırı derecede sakinlikten dolayı daha cevval bir tarza sahipti. Türkiye'nin ilk başörtülü first lady'si, eşinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden beri hep gündemde olmuş, ancak sessizliğini pek bozmamıştı. Ancak o gün işler değişecekti. Hayroni İsa Hanım'ın ilk tepkisi Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selviye oldu. Girişte kendisine selam veren Selviye'ye elini uzatmayan Hayroni İsa Gül, ''Sizinle tokalaşmak istemiyorum, çok kırgınım.'' dedi. Köşkte herkes bir anda buz kesmişti. Hayroni İsa Hanım'ın bir sonraki kurbanı, ATV'nin Ankara temsilcisi Mehmet Akarcı oldu. Kılıçlarını çeken Gül, Akarcı'ya da ''Hep akıl veriyordunuz, Şimdi de bir akıl verin. Bakıyorum fotoğrafta herkesle birliktesiniz. Sözleriyle tepkisini gösterdi. Köşkte resmen First Lady rüzgarı esiyordu. Kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemezken, Halil Nisa Hanım içini gazeteci Murat Yetkin'e döktü. Bizi çok üzdüler. Şimdi fotoğrafta yer almak için yarışıyorlar. Bizi hiçbir şey görmüyor, bilmiyor sanıyorlar. Her şeyin farkındayız. Halil Nisa Hanım sözlerini sürdürdü. Abdullah Bey kibarlığından bir şey söylemiyor. Kendisine çok saygısızlıklar yapıldı. Bazı günler ben okuyup üzülmeyeyim diye gazeteleri önümden alıyordu. Ben girip hakkında yazılanları okumayayım diye interneti kapattığı zaman oldu. Halil Nisa Hanım'ın şu ana kadar söyledikleri yeteri kadar sarsıcı değilmiş gibi asıl bombayı son cümlelerinde patlattı. Yeter artık. 28 Şubat sürecinde bile bunları yaşamadık. Susmayacağım. İntifadeyi ben başlatacağım. Halun İsa Gül'ün sözleri tüm Türkiye'de bomba etkisi oluşturdu. AK Parti kulislerine ise bomba değil, resmen atom bombası gibi düştü. Halun İsa Hanım açıkça ifade etmese de kendilerine yapılan saygısızlıklara izin verdiği için resmen Başbakan'a hedef almıştı. Türkiye'de İslamcıların en büyük travmalarından olan 28 Şubat'ı örnek göstererek o gün bile bunları yaşamadık diyen Gül açıkça bir yıldır üstlerine gelen AK Parti medyasıyla hesaplaştı. Yine aynı gece eşi kadar sert demeçler vermeyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de sessizliğini bozdu ve kendisine AK Parti'den büyük saygısızlıklar yapıldığını söyleyerek eşinin zehir zemberek açıklamalarına dolaylı yoldan katıldığını gösterdi. Gül ailesi Çankaya'yı terk ederken gerisinde büyük bir kırgınlık bıraktı. Gül İstanbul'a döner dönmez ilk iş olarak Necmettin Erbakan'ın mezarını ziyaret etti. Bu ziyaret de oldukça anlamlıydı. Gül belki de 14 sene önce yollarını ayırdığı hocasından özür dilemek istemişti. Tüm bu yaşananlara rağmen kırgınlıkları unutup, ilişkide yeni bir sayfa açmak mümkündü. Her şey Gül'ün yeniden Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla düzelebilirdi. Ancak öyle olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temayül'de Gül'ün çıkmasına rağmen Başbakanlığı Davutoğlu'na verdi. kongrede delegelerimizin takdiriyle genel başkan olması durumunda Türkiye Cumhuriyeti'nin 62. hükümetinin başbakan adayı da belki biraz acele ediyorum ama Mevcut Dışişleri Bakanımız Konya Milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu Çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gül'ün 11 sene önce kendisine bıraktığı Başbakanlık koltuğunu Gül'e vermeyerek adeta tüm köprüleri attı. Abdullah Gül artık 64 yaşında emekli bir cumhurbaşkanıydı ve kurucusu olduğu partide hiçbir görevi yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül'ü resmen emekliye sevk etmiş, sıfatlarını elinden alıp unutulmaya terk etmişti. Gül ise her zamanki ihtiyatlı sessizliği ile beklemeye koyuldu. Artık o da kendi yolunda ilerleyecekti. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en kanlı başarısız darbe girişimini atlattı. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her ne kadar 15 Temmuz akşamı son derece kararlı bir şekilde girişimi lanetlese de, Erdoğan'ın yakın çevresinde Mimli ve Gülen'e yakın bir karakterdi. Gülenciler ile AK Parti savaşının yeni yeni ateşlendiği zamanlarda, o günlerde henüz tam anlamıyla kriminalize edilmemiş olan Gülenci medya ve cemaat önde gelenleri, Abdullah Gül'e umut bağlamış ve Gül'ü öven haberlere, yazılara imza atmışlardı. Hatta ve hatta yine savaşın henüz ilk safhalarında Fethullah Gülen, Gül'e uzun bir mektup göndererek sürece müdahil olmasını rica etmişti. Abdullah Gül de 17 Aralık 2013-15 Temmuz 2016 arasında geçen dönemde Erdoğan'ın Gülencilere yönelik sert sözlerine destek vermemiş ve sessiz bir dönem geçirmişti. Tüm bunlardan dolayı Abdullah Gül iyiden iyiyi AK Parti çevresinden kopmuş ve uzaklaşmıştı. Önümüzdeki günlerde intifada başlatmayı düşünüyor musunuz yoksa siyaseten sadece emeklisiniz bunlar? Çok güzel soru sordun bravo, tebrik ederim seni. Ben başka soracağım. Var mı başka bir sorunuz? Gül sessizliğini işte o günlerde bozdu. 2016 yılının Mart ayında Kayseri'de yakından tanıdığı Boylak ailesinin FETÖ kapsamında soruşturmaya alınmasına tepki gösterdi. Boydaklara destek verdi. Boydak ailesi çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle, hayırseverliğiyle bilinen bir aile. Türkiye'nin önemli sanayicilerinden. Ümit ederim ki daha fazla rencide edilmez. 15 Temmuz darbe girişimi bastırılıp, Gülen cemaati Topyekün FETÖ adıyla bir terör örgütü olarak devlet literatürüne girdiğinde, koyu reisçiler ve pelikan tayfası Gül'e inceden dokundurmalar yapıyor, sizinkileri kurtaramadın minvalinde yazılar geliyordu. Türkiye'nin OHAL sürecinde başkanlık referandumuna ilerlediği süreç boyunca bu sefer ilişkileri düzeltip yeni bir sayfa açma fırsatı Gül'ün eline geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri'de düzenlenecek EVET mitingine Bülent Tarınç vasıtasıyla Abdullah Gül'ü de davet etti. Tüm yaşananların ardından fazlasıyla kırgın olan Gül, Kayseri mitingine katılmadığı gibi kampanya süreci boyunca da Evet'e destek verecek hiçbir beyanda bulunmadı. Hatta Gül'e ve Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen medyada iddiatlı bir şekilde hayıra yakın bir profil izledi. Her nedense bir anda büyük bir gürültü kopardı. Tuhaf kampanyalar başladı. Hatta içimizden bazıları da kampanyaya katıldı. Tabii üzüldük. Yapmamaları gerekirdi. Ama bu katılanların ne yazık ki on altı Nisan'da da aynı kampanyaya katıldığını görüyoruz. On altı Nisan'da da bugün bu kampanyaya katılanlar o zaman evet demediler mi? Hayır dediler. Ancak ipleri gerçek anlamda kopartan, ortalığı yangın yerine çeviren asıl fırtına daha sonra koptu. Aralık ayında düzenlenen bir KHK ile halkın terör tehlikesine karşı silah kullanımına ceza muafiyeti getiriliyordu. Çok sayıda hukukçuya göre bu KHK, halkın silahlandırılması ve kendini devlet yerine koyacak şiddet eylemlerinin önünün açılması anlamına geliyordu. Ülke bu KHK ile çalkalanırken Gül de sessizliğini bozdu ve KHK'da var olan muğlaklığın giderilmesi önünde tweet attı. İktidar zaten bahsi geçen konuyla ilgili muhalefetin oluşturduğu kamuoyu baskısıyla uğraşırken bir de Gülden gelen tepkiye çok sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça Gül'ü hedef alarak ne muğlaklığından bahsediyorsun diye o güne kadar Gül'e karşı yaptığı en sert çıkışı gerçekleştirdi. bu husumet kervanına bizim dava arkadaşlarımızdan bir kısmı nasıl katıldı nasıl katılıyor. CHP'nin ve bir takım terör örgütlerinin sırf millete hakaret etmek için açtıkları bir yoldan gitmenin adı olsa olsa fırsatçılıktır. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Gülden yanıp gecikmedi. Üzülerek görüyorum ki bazıları çok ciddiye almışlar ve hatta bazı arkadaşlar doğrusu saygı seviyesini de aşarak neredeyse benim ne yapmam gerektiğini, ne söylemem gerektiğini nasihat edecek kadar da ileri gittiler. Buna çok üzüldüm. Bunları söyledikten sonra şunu söylemek isterim. Ben 7 sene tarafsız olarak Cumhurbaşkanlığı yaptım. Sonra ayrılınca da günlük siyasete girmeyeceğimi bir defalarca söyledim. Ama tabii ki bütün birikimimi, bilgimi, tecrübemi bunlar da yer geldiğinde ülkem için paylaşma sorumluluğum var. Bunları yeri geldiğinde ülkemizi yöneten değerli arkadaşlarımla baş başa gelerek paylaştım. Yeri geldiğinde de kamuoyu ile paylaştım. Bu şekilde paylaşmaya da devam edeceğim. Türkiye'nin mevcut cumhurbaşkanı ile önceki cumhurbaşkanı kamuoyu önünde birbirlerine girmişlerdi. Gül de ilk kez sert konuşmuş, sözünü budaktan sakınmamış ve açıkça Erdoğan'a ne zaman ne konuda açıklama yapacağını sana soracak değilim demeye getirmişti. Artık kılıçlar çekilmişti. Gül'ün bu kararlı tutumu kendisine pahalıya mal oldu. Artık kendisine karşı atış serbestti. AKP'li vekiller televizyonlarda neyin muğlaklığı diye karşısındaydı Gül'ün. Sayın Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı, anayasanın amir hükmü gereği daha önceki cumhurbaşkanları gibi 7 yıl boyunca tarafsız bir pozisyonda kalmış olmasını anlayabilirim. Ama cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonraki olaylara baktığımızda belli meselelerde kenarda durması, ve kenarda durup hiçbir risk almadan daha steril bir söylemle konuşması kendi tercihidir. Şimdi bu mücadele esnasında bir açıklama yapıyorsunuz. Yaptığınız açıklama herhangi bir açıklama. Yani diyorsunuz ki muğlak. Eğer muğlaklığı konuşacaksak çok muğlaklık var konuşacağımız. Yani ilişkiler açısından muğlaklık, pozisyon alma açısından muğlaklık, risk alma açısından muğlaklık, o konforlu alanı terk etmeyip o steril pozisyonda kalma açısından muğlaklık. Ak Parti'nin tüm kurmayları açık açık Gül'ü topa tutmaya başladılar. Abdullah Gül, Ak Parti'nin kurucusu olmamakla dahi itham edildi. Kurucusu olduğu partiden aforoz edilen, iktidar çervelerinde artık gizlenmeyen bir şekilde topa tutulan Abdullah Gül için tüm yaşananların intikamını alma fırsatı 2018 yılının bahar aylarında ayağının ucuna kadar geldi. Bu öyle bir fırsattı ki belki de Abdullah Gül'ün siyasi hayatının son ama en müstesna sahnesi olacaktı. Bahçeli'nin açıklamasıyla gidilen erken genel seçimlerde Erdoğan'ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaktı bu fırsat. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 2014'te uygulanan çatı aday formülünü, 2018'de daha kapsamlı gerçekleştirme fikrini savunuyordu. İdeolojiyi ikinci planda gören ve Erdoğan'ı alt etmenin aritmetiğini arayan Kılıçdaroğlu için Gülden daha cazibeli bir aday olamazdı. Nitekim CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel o günlerde yaptığı açıklamada Erdoğan'ı en çok çıldırtacak adayı çıkartacağız diyerek kamuoyuna gül mesajı vermişti. Kılıçdaroğlu'nun formülü basitti. 2017 referandumunda hayır çizgisinde kalan tüm bloklar tek bir bağımsız cumhurbaşkanı adayını destekleyecek CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet ve Demokrat Parti aday çıkartmayarak bağımsız aday olacak Abdullah Gül'ün etrafında birleşecekti. Bu planın gizli kalması ve kamuoyuna yansımaması çok önemliydi. Zira başta CHP tabanı olmak üzere muhalefet bloğunda Gül'den haz etmeyecek ve adaylığına karşı çıkacak geniş kitleler vardı. Tüm bileşenler anlaşıp uzlaştığında Gül'ün adaylığı kamuoyuna açıklanacaktı. Medyadan saklanmaya çalışılan ama kahve köşelerinden kuaför salonlarına kadar herkesin bağıra bağıra Gül'ü adaylaştırma planı Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde başlatıldı. Kılıçdaroğlu temaslarına kolaydan başladı. Saadet Partisi lideri Temel Karamolluoğlu ile görüştü. Çabucak onay aldı. HDP de çekinceli olmakla birlikte gülü destekleme sinyali verdi. Geriye Meral Akşener'i ikna etmek kalmıştı. Hem Kılıçdaroğlu'nun hem Karamollaoğlu'nun tüm ısrarlarına rağmen Meral Akşener adaylıktan çekilmeyi kabul etmedi. Sayın Gül istediği partide aday olabilir ancak ben de partime söz verdim aday olacağım dedi. 100 bin imzayla aday olma için yüksek seçim kuruluna müracaat ettik. Allah tamamına erdirsin. Hepimize milletimize bizlere hayırlı olsun. Türkiye iyi olacak. Teşekkür ederim. Akşener direnmeye devam ederken bu görüşmelerin basına sızması hem iktidar medyasını hem de muhalif kamuoyunu ayağa kaldırdı. Biz güle oy vermeyiz, aklınızdan bile geçirmeyin diyen CHP'liler anti-gül kampanyası yürütmeye başladı. Kılıçdaroğlu'nun kafasında kurduğu plan bu değildi. Akşener'in direnci ve görüşmeler sona ermeden konunun kamuoyuna yansıması dengeleri altüst etmişti. İktidar cephesinde ise meraklı bekleyiş devam ediyordu. AK Parti'nin doğal adayı olan Erdoğan, Gül'ün adaylığına ilişkin bir yandan umursamaz edalarla cool gözükmeye çalışıyor, diğer yandan Gül'ün aday olmasını hiç istemediğini belli ediyordu. Yok be, yok. Benim hiç öyle bir problemim, öyle bir derdim yok. Şurada 5 Mayıs'ta meydanda kimlerin olacağı hepsi çıkacak. Dolayısıyla biz de çıkanları göreceğiz. Yolumuza devam edeceğiz. Tam da bu günlerde, Abdullah Gül'e kamuoyunda bugün dahi yeteri kadar açıklaması yapılmamış, son derece düşündürücü bir ziyaret gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Gül'ü ziyaret ederek gizli bir görüşme gerçekleştirdi. Adaylıkların açıklanmasına çok kısa bir zaman kala vuku bulan bu gizemli ziyaretin sebebi ise elbette belliydi. Abdullah Gül ziyaretin dostane olduğunu ve bir dayatma olmadığını söylese de iktidarın Gül'ü adaylıktan vazgeçirme çabası olduğu apaçık ortadaydı. Çok kısa bir zamana sıkışan ve Türkiye'yi günlerce diken üstünde merak içinde tutan bu adaylık gündemi en sonunda sonuçlandı. Meral Akşener ikna edilemedi. Ortak adaylık formülü rafa kalktı. Saadet Partisi'nin Gül'e yaptığı bizim adayımız ol teklifini de Gül kabul etmedi. Kameraların karşısına geçen Gül, toplumsal mutabakatın sağlanamaması sebebiyle adaylığının söz konusu olmadığını söyledi. Temel Bey'in yaptığı temaslar sonunda böyle bir geniş bir mutabakatın ve arzunun ortada olmadığı da gözükmüştür. Dolayısıyla adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değildir. 24 Haziran 2018'de Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş, Temel Karamolluoğlu ve Doğu Perinçe'ye karşı yarışan Erdoğan ilk turda seçimi kazandı. Gül ortak aday olsaydı ne olurdu sorusunun yanıtı ise hiçbir zaman bilinmeyecek. Saadet Partisi'nin adayı olmayı kabul etmeyip tüm muhalefetin kendi etrafında birleşmesinde ısrar eden Gül, 30 yıllık siyasi hayatının belki de son tangosunu elinin tersiyle itmiş oldu. Gül'ün bu kararında İbrahim Kalın ve Hulusi Akar tarafından kendisine yapılan ziyarette konuşulanların ne derece etkili olduğunu ise bilmiyoruz. Görüşmenin 3 tanığı da hayatta ama hiçbirisi bu görüşmenin içeriği hakkında konuşmaya hevesli değil.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan dostluğunun parçalanışının ikinci ve son kısmını anlattık. Hazırsanız başlayalım.

Abdullah Gül'ün eşi Halil Nisa Hanım, belki eşinden 15 yaş küçük olduğu için, belki de eşinin tüm olaylara karşı sürdürdüğü aşırı derecede sakinlikten dolayı daha cevval bir tarza sahipti. Türkiye'nin ilk başörtülü first lady'si, eşinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden beri hep gündemde olmuş, ancak sessizliğini pek bozmamıştı. Ancak o gün işler değişecekti.

Hayroni İsa Hanım'ın ilk tepkisi Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selviye oldu. Girişte kendisine selam veren Selviye'ye elini uzatmayan Hayroni İsa Gül, ''Sizinle tokalaşmak istemiyorum, çok kırgınım.'' dedi. Köşkte herkes bir anda buz kesmişti. Hayroni İsa Hanım'ın bir sonraki kurbanı, ATV'nin Ankara temsilcisi Mehmet Akarcı oldu. Kılıçlarını çeken Gül, Akarcı'ya da ''Hep akıl veriyordunuz,

Şimdi de bir akıl verin. Bakıyorum fotoğrafta herkesle birliktesiniz. Sözleriyle tepkisini gösterdi. Köşkte resmen First Lady rüzgarı esiyordu. Kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemezken, Halil Nisa Hanım içini gazeteci Murat Yetkin'e döktü. Bizi çok üzdüler. Şimdi fotoğrafta yer almak için yarışıyorlar. Bizi hiçbir şey görmüyor, bilmiyor sanıyorlar. Her şeyin farkındayız. Halil Nisa Hanım sözlerini sürdürdü.

Abdullah Bey kibarlığından bir şey söylemiyor. Kendisine çok saygısızlıklar yapıldı. Bazı günler ben okuyup üzülmeyeyim diye gazeteleri önümden alıyordu. Ben girip hakkında yazılanları okumayayım diye interneti kapattığı zaman oldu. Halil Nisa Hanım'ın şu ana kadar söyledikleri yeteri kadar sarsıcı değilmiş gibi asıl bombayı son cümlelerinde patlattı.

Yeter artık. 28 Şubat sürecinde bile bunları yaşamadık. Susmayacağım. İntifadeyi ben başlatacağım. Halun İsa Gül'ün sözleri tüm Türkiye'de bomba etkisi oluşturdu. AK Parti kulislerine ise bomba değil, resmen atom bombası gibi düştü. Halun İsa Hanım açıkça ifade etmese de kendilerine yapılan saygısızlıklara izin verdiği için resmen Başbakan'a hedef almıştı.

Türkiye'de İslamcıların en büyük travmalarından olan 28 Şubat'ı örnek göstererek o gün bile bunları yaşamadık diyen Gül açıkça bir yıldır üstlerine gelen AK Parti medyasıyla hesaplaştı. Yine aynı gece eşi kadar sert demeçler vermeyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de sessizliğini bozdu ve kendisine AK Parti'den büyük saygısızlıklar yapıldığını söyleyerek eşinin zehir zemberek açıklamalarına dolaylı yoldan katıldığını gösterdi.

Gül ailesi Çankaya'yı terk ederken gerisinde büyük bir kırgınlık bıraktı. Gül İstanbul'a döner dönmez ilk iş olarak Necmettin Erbakan'ın mezarını ziyaret etti. Bu ziyaret de oldukça anlamlıydı. Gül belki de 14 sene önce yollarını ayırdığı hocasından özür dilemek istemişti.

Tüm bu yaşananlara rağmen kırgınlıkları unutup, ilişkide yeni bir sayfa açmak mümkündü. Her şey Gül'ün yeniden Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla düzelebilirdi. Ancak öyle olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temayül'de Gül'ün çıkmasına rağmen Başbakanlığı Davutoğlu'na verdi.

kongrede delegelerimizin takdiriyle genel başkan olması durumunda Türkiye Cumhuriyeti'nin 62. hükümetinin başbakan adayı da belki biraz acele ediyorum ama Mevcut Dışişleri Bakanımız Konya Milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu

Çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gül'ün 11 sene önce kendisine bıraktığı Başbakanlık koltuğunu Gül'e vermeyerek adeta tüm köprüleri attı. Abdullah Gül artık 64 yaşında emekli bir cumhurbaşkanıydı ve kurucusu olduğu partide hiçbir görevi yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül'ü resmen emekliye sevk etmiş, sıfatlarını elinden alıp unutulmaya terk etmişti.

Gül ise her zamanki ihtiyatlı sessizliği ile beklemeye koyuldu. Artık o da kendi yolunda ilerleyecekti. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en kanlı başarısız darbe girişimini atlattı.

Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her ne kadar 15 Temmuz akşamı son derece kararlı bir şekilde girişimi lanetlese de, Erdoğan'ın yakın çevresinde Mimli ve Gülen'e yakın bir karakterdi. Gülenciler ile AK Parti savaşının yeni yeni ateşlendiği zamanlarda, o günlerde henüz tam anlamıyla kriminalize edilmemiş olan Gülenci medya ve cemaat önde gelenleri, Abdullah Gül'e umut bağlamış ve Gül'ü öven haberlere, yazılara imza atmışlardı.

Hatta ve hatta yine savaşın henüz ilk safhalarında Fethullah Gülen, Gül'e uzun bir mektup göndererek sürece müdahil olmasını rica etmişti. Abdullah Gül de 17 Aralık 2013-15 Temmuz 2016 arasında geçen dönemde Erdoğan'ın Gülencilere yönelik sert sözlerine destek vermemiş ve sessiz bir dönem geçirmişti. Tüm bunlardan dolayı Abdullah Gül iyiden iyiyi AK Parti çevresinden kopmuş ve uzaklaşmıştı.

Önümüzdeki günlerde intifada başlatmayı düşünüyor musunuz yoksa siyaseten sadece emeklisiniz bunlar? Çok güzel soru sordun bravo, tebrik ederim seni. Ben başka soracağım.

Var mı başka bir sorunuz? Gül sessizliğini işte o günlerde bozdu. 2016 yılının Mart ayında Kayseri'de yakından tanıdığı Boylak ailesinin FETÖ kapsamında soruşturmaya alınmasına tepki gösterdi. Boydaklara destek verdi. Boydak ailesi çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle, hayırseverliğiyle bilinen bir aile. Türkiye'nin önemli sanayicilerinden. Ümit ederim ki daha fazla rencide edilmez.

15 Temmuz darbe girişimi bastırılıp, Gülen cemaati Topyekün FETÖ adıyla bir terör örgütü olarak devlet literatürüne girdiğinde, koyu reisçiler ve pelikan tayfası Gül'e inceden dokundurmalar yapıyor, sizinkileri kurtaramadın minvalinde yazılar geliyordu. Türkiye'nin OHAL sürecinde başkanlık referandumuna ilerlediği süreç boyunca bu sefer ilişkileri düzeltip yeni bir sayfa açma fırsatı Gül'ün eline geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri'de düzenlenecek EVET mitingine Bülent Tarınç vasıtasıyla Abdullah Gül'ü de davet etti.

Tüm yaşananların ardından fazlasıyla kırgın olan Gül, Kayseri mitingine katılmadığı gibi kampanya süreci boyunca da Evet'e destek verecek hiçbir beyanda bulunmadı. Hatta Gül'e ve Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen medyada iddiatlı bir şekilde hayıra yakın bir profil izledi. Her nedense bir anda büyük bir gürültü kopardı. Tuhaf kampanyalar başladı. Hatta içimizden bazıları da

kampanyaya katıldı. Tabii üzüldük. Yapmamaları gerekirdi. Ama bu katılanların ne yazık ki on altı Nisan'da da aynı kampanyaya katıldığını görüyoruz. On altı Nisan'da da bugün bu kampanyaya katılanlar o zaman evet demediler mi? Hayır dediler.

Ancak ipleri gerçek anlamda kopartan, ortalığı yangın yerine çeviren asıl fırtına daha sonra koptu. Aralık ayında düzenlenen bir KHK ile halkın terör tehlikesine karşı silah kullanımına ceza muafiyeti getiriliyordu. Çok sayıda hukukçuya göre bu KHK, halkın silahlandırılması ve kendini devlet yerine koyacak şiddet eylemlerinin önünün açılması anlamına geliyordu.

Ülke bu KHK ile çalkalanırken Gül de sessizliğini bozdu ve KHK'da var olan muğlaklığın giderilmesi önünde tweet attı. İktidar zaten bahsi geçen konuyla ilgili muhalefetin oluşturduğu kamuoyu baskısıyla uğraşırken bir de Gülden gelen tepkiye çok sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça Gül'ü hedef alarak ne muğlaklığından bahsediyorsun diye o güne kadar Gül'e karşı yaptığı en sert çıkışı gerçekleştirdi.

bu husumet kervanına bizim dava arkadaşlarımızdan bir kısmı nasıl katıldı nasıl katılıyor. CHP'nin ve bir takım terör örgütlerinin sırf millete hakaret etmek için açtıkları bir yoldan gitmenin adı olsa olsa fırsatçılıktır. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun.

Gülden yanıp gecikmedi. Üzülerek görüyorum ki bazıları çok ciddiye almışlar ve hatta bazı arkadaşlar doğrusu saygı seviyesini de aşarak neredeyse benim ne yapmam gerektiğini, ne söylemem gerektiğini nasihat edecek kadar da ileri gittiler. Buna çok üzüldüm. Bunları söyledikten sonra şunu söylemek isterim. Ben 7 sene tarafsız olarak Cumhurbaşkanlığı yaptım. Sonra ayrılınca da günlük siyasete girmeyeceğimi bir defalarca söyledim. Ama tabii ki bütün birikimimi, bilgimi, tecrübemi bunlar da yer geldiğinde ülkem için paylaşma sorumluluğum var. Bunları yeri geldiğinde ülkemizi yöneten değerli arkadaşlarımla baş başa gelerek paylaştım. Yeri geldiğinde de kamuoyu ile paylaştım. Bu şekilde paylaşmaya da devam edeceğim. Türkiye'nin mevcut cumhurbaşkanı ile önceki cumhurbaşkanı kamuoyu önünde birbirlerine girmişlerdi.

Gül de ilk kez sert konuşmuş, sözünü budaktan sakınmamış ve açıkça Erdoğan'a ne zaman ne konuda açıklama yapacağını sana soracak değilim demeye getirmişti. Artık kılıçlar çekilmişti. Gül'ün bu kararlı tutumu kendisine pahalıya mal oldu. Artık kendisine karşı atış serbestti. AKP'li vekiller televizyonlarda neyin muğlaklığı diye karşısındaydı Gül'ün. Sayın Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı, anayasanın amir hükmü gereği daha önceki cumhurbaşkanları gibi 7 yıl boyunca tarafsız bir pozisyonda kalmış olmasını anlayabilirim. Ama cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonraki olaylara baktığımızda belli meselelerde kenarda durması, ve kenarda durup hiçbir risk almadan daha steril bir söylemle konuşması kendi tercihidir. Şimdi bu mücadele esnasında bir açıklama yapıyorsunuz. Yaptığınız açıklama herhangi bir açıklama. Yani diyorsunuz ki muğlak. Eğer muğlaklığı konuşacaksak çok muğlaklık var konuşacağımız. Yani ilişkiler açısından muğlaklık, pozisyon alma açısından muğlaklık, risk alma açısından muğlaklık, o konforlu alanı terk etmeyip o steril pozisyonda kalma açısından muğlaklık.

Ak Parti'nin tüm kurmayları açık açık Gül'ü topa tutmaya başladılar. Abdullah Gül, Ak Parti'nin kurucusu olmamakla dahi itham edildi. Kurucusu olduğu partiden aforoz edilen, iktidar çervelerinde artık gizlenmeyen bir şekilde topa tutulan Abdullah Gül için tüm yaşananların intikamını alma fırsatı 2018 yılının bahar aylarında ayağının ucuna kadar geldi.

Bu öyle bir fırsattı ki belki de Abdullah Gül'ün siyasi hayatının son ama en müstesna sahnesi olacaktı. Bahçeli'nin açıklamasıyla gidilen erken genel seçimlerde Erdoğan'ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaktı bu fırsat.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 2014'te uygulanan çatı aday formülünü, 2018'de daha kapsamlı gerçekleştirme fikrini savunuyordu. İdeolojiyi ikinci planda gören ve Erdoğan'ı alt etmenin aritmetiğini arayan Kılıçdaroğlu için Gülden daha cazibeli bir aday olamazdı.

Nitekim CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel o günlerde yaptığı açıklamada Erdoğan'ı en çok çıldırtacak adayı çıkartacağız diyerek kamuoyuna gül mesajı vermişti. Kılıçdaroğlu'nun formülü basitti.

2017 referandumunda hayır çizgisinde kalan tüm bloklar tek bir bağımsız cumhurbaşkanı adayını destekleyecek CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet ve Demokrat Parti aday çıkartmayarak bağımsız aday olacak Abdullah Gül'ün etrafında birleşecekti. Bu planın gizli kalması ve kamuoyuna yansımaması çok önemliydi.

Zira başta CHP tabanı olmak üzere muhalefet bloğunda Gül'den haz etmeyecek ve adaylığına karşı çıkacak geniş kitleler vardı. Tüm bileşenler anlaşıp uzlaştığında Gül'ün adaylığı kamuoyuna açıklanacaktı. Medyadan saklanmaya çalışılan ama kahve köşelerinden kuaför salonlarına kadar herkesin bağıra bağıra Gül'ü adaylaştırma planı Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde başlatıldı.

Kılıçdaroğlu temaslarına kolaydan başladı. Saadet Partisi lideri Temel Karamolluoğlu ile görüştü. Çabucak onay aldı. HDP de çekinceli olmakla birlikte gülü destekleme sinyali verdi. Geriye Meral Akşener'i ikna etmek kalmıştı. Hem Kılıçdaroğlu'nun hem Karamollaoğlu'nun tüm ısrarlarına rağmen Meral Akşener adaylıktan çekilmeyi kabul etmedi. Sayın Gül istediği partide aday olabilir ancak ben de partime söz verdim aday olacağım dedi. 100 bin imzayla aday olma için yüksek seçim kuruluna müracaat ettik.

Allah tamamına erdirsin. Hepimize milletimize bizlere hayırlı olsun. Türkiye iyi olacak. Teşekkür ederim. Akşener direnmeye devam ederken bu görüşmelerin basına sızması hem iktidar medyasını hem de muhalif kamuoyunu ayağa kaldırdı. Biz güle oy vermeyiz, aklınızdan bile geçirmeyin diyen CHP'liler anti-gül kampanyası yürütmeye başladı. Kılıçdaroğlu'nun kafasında kurduğu plan bu değildi. Akşener'in direnci ve görüşmeler sona ermeden konunun kamuoyuna yansıması dengeleri altüst etmişti.

İktidar cephesinde ise meraklı bekleyiş devam ediyordu. AK Parti'nin doğal adayı olan Erdoğan, Gül'ün adaylığına ilişkin bir yandan umursamaz edalarla cool gözükmeye çalışıyor, diğer yandan Gül'ün aday olmasını hiç istemediğini belli ediyordu.

Yok be, yok. Benim hiç öyle bir problemim, öyle bir derdim yok. Şurada 5 Mayıs'ta meydanda kimlerin olacağı hepsi çıkacak. Dolayısıyla biz de çıkanları göreceğiz. Yolumuza devam edeceğiz.

Tam da bu günlerde, Abdullah Gül'e kamuoyunda bugün dahi yeteri kadar açıklaması yapılmamış, son derece düşündürücü bir ziyaret gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Gül'ü ziyaret ederek gizli bir görüşme gerçekleştirdi. Adaylıkların açıklanmasına çok kısa bir zaman kala vuku bulan bu gizemli ziyaretin sebebi ise elbette belliydi.

Abdullah Gül ziyaretin dostane olduğunu ve bir dayatma olmadığını söylese de iktidarın Gül'ü adaylıktan vazgeçirme çabası olduğu apaçık ortadaydı. Çok kısa bir zamana sıkışan ve Türkiye'yi günlerce diken üstünde merak içinde tutan bu adaylık gündemi en sonunda sonuçlandı. Meral Akşener ikna edilemedi. Ortak adaylık formülü rafa kalktı.

Saadet Partisi'nin Gül'e yaptığı bizim adayımız ol teklifini de Gül kabul etmedi. Kameraların karşısına geçen Gül, toplumsal mutabakatın sağlanamaması sebebiyle adaylığının söz konusu olmadığını söyledi. Temel Bey'in yaptığı temaslar sonunda böyle bir geniş bir mutabakatın ve arzunun ortada olmadığı da gözükmüştür. Dolayısıyla adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değildir.

24 Haziran 2018'de Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş, Temel Karamolluoğlu ve Doğu Perinçe'ye karşı yarışan Erdoğan ilk turda seçimi kazandı. Gül ortak aday olsaydı ne olurdu sorusunun yanıtı ise hiçbir zaman bilinmeyecek.

Saadet Partisi'nin adayı olmayı kabul etmeyip tüm muhalefetin kendi etrafında birleşmesinde ısrar eden Gül, 30 yıllık siyasi hayatının belki de son tangosunu elinin tersiyle itmiş oldu. Gül'ün bu kararında İbrahim Kalın ve Hulusi Akar tarafından kendisine yapılan ziyarette konuşulanların ne derece etkili olduğunu ise bilmiyoruz.

Görüşmenin 3 tanığı da hayatta ama hiçbirisi bu görüşmenin içeriği hakkında konuşmaya hevesli değil.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu bölümünde 2007 Seçimleri öncesinin toplum hafızasına kazınan olayı Cumhuriyet Mitingleri'nin ortaya çıkmasına neden olan süreci ele aldık. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Cumhuriyet Mitingleri

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın dava arkadaşlığından iki yabancıya dönüşmesine neden olan sürecin ilk kısmını derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!