Bilgisel'in bu bölümünde, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın dava arkadaşlığından iki yabancıya dönüşmesine neden olan sürecin ilk kısmını derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

12: Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan Arasındaki Kriz ve Ayrışma I Bölüm 1

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan dostluğunun parçalanışının ilk kısmını ve bu dönemin gezi gibi önemli kilometre taşlarını ele aldık. Hazırsanız başlayalım. Dostane ve hatırşinas bir ses tonundan yükselen ''Kardeşim'' nidası, mütevazi bir eda ile tebrikleri kabul eden AK Parti'nin ilk Cumhurbaşkanı adayı. Oysa ne her şey o anda gözüktüğü kadar güllük gülistanlıktı, ne de o günden sonra güzel olacaktı. ''11. Cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığım son değerlendirmeler, bütün bu araştırmalar neticesinde Bir ismi ortaya çıkarmıştı O da Değerli Bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz Bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gür kardeşi Türkiye'de 21. yüzyıl siyasetinin ilk çeyreğine damga vuran bir siyasi hareketin en önemli iki aktörü ve hareketin çıkarttığı iki cumhurbaşkanı. Aralarındaki krizler her daim gündemin merkezinde olan iki siyasetçi. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan. Bir tarafta önceki bölümden de hatırlayacağınız Fazilet Partisi'nin yenilikçi kanalının lideri, Erdemliler Hareketi ve AK Parti'nin kurucusu, AK Parti'nin ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Diğer tarafta ise Türkiye tarihinin en çarpıcı siyaset fenomenlerinden Recep Tayyip Erdoğan. Aslına bakılırsa 2007 yılında bile iki isim arasındaki vesayet çatışması kendini belli ediyor, Erdoğan'ın Gül'ün yerine başka bir ismi Cumhurbaşkanı adayı gösterme ihtimali AK Parti kulislerinde tartışılıyordu. Nitekim Bülent Arınç'ın çok sonraları itiraf ettiği üzere o günlerde Arınç, ya Erdoğan Cumhurbaşkanı olur ya da Gül, üçüncü bir kişi aday yapılırsa ben de aday olur, oyları bölerim diyerek gizli saklı konuşulan gerginliği deşifre etmişti. Neyse ki ilk kriz büyümeden atlatıldı ve Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde AK Parti'nin ilk, Türkiye Cumhuriyeti'nin ise 11. Cumhurbaşkanı oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim. Başbakan Erdoğan'ın ve hükümetinin yeni cumhurbaşkanından beklentisi son derece sarihti. AK Parti'nin hep sıkıntısını çektiği Çankaya muhalefetinden kurtulup rahat ve kolay çalışacakları bir cumhurbaşkanı. Nitekim Abdullah Gül de bu beklentiyi karşılıksız bırakmamış, Selefi Sezer'in aksine hükümetin gönderdiği kanunları jet hızıyla onaylamaya başlamıştı. Dünya AK Parti için daha güzel olamazdı. Sonraki yıllarda geleceklerin yanında hiçbir şey olan, ancak o günlerde iktidar kulislerini fazlasıyla meşgul eden ilk kriz 2008'de yaşandı. Kim bilir, belki de sonrakileri gördüğümüzde değeri kaybolan bu ilk kriz, ileride yaşananların zeminini hazırlamıştı. Ermenistan'la Türkiye futbol takımları 2010 Dünya Kupası eleme grubunda aynı gruba düşmüşlerdi. İlk maç 6 Eylül 2008 tarihinde Erivan'da oynanacaktı. Cumhurbaşkanı Gül, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisya'nın davetini kabul ederek maçı izlemeye gitmeye karar verdi. İşte izliyorsunuz seremoni için. Ay yıldızlı bayrağımız ve hemen arkasında Ermenistan bayrağı sahaya doğru ilerliyor. Aslında ilk jesti Sarkisyan değil Gül yapmıştı. 2008'de Cumhurbaşkanı seçilen Sarkisyan'ı içerikli bir mesajla kutlayan Gül adeta Türk-Ermeni ilişkilerinde bir açılım başlattı. Sarkisyan ise bu anlamlı kutlamaya karşı Gül'ü Erivan'a maç izlemeye davet ederek jestle jestle karşılık verdi. İyiydi, hoştu ama Türkiye'nin bırakın büyükelçiyi, katiplik düzeyinde dahi temsil edilmediği, diplomatik bir ilişkinin olmadığı, Türkiye'ye soykırım iddiasıyla yaklaşan bir ülkeye Türkiye, devlet başkanı düzeyinde bir ziyareti nasıl yapacaktı? Abdullah Gül, Ermenistan'a gitme kararını kendisi vermişti. Belki de Erdoğan'ın otoritesine karşı özgül ağırlığını kullanmak istemiş ve inisiyatif almıştı. Ancak Başbakan Erdoğan, Gül'ün bu tutumundan çok hoşnutsuz oldu. 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri, Gül'ün Erivan seyahati öncesi devlet protokolü ile son buluşmasıydı. Erdoğan, törende dayanamadı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterini dürterek, ''Sayın Cumhurbaşkanına söyleyin, o da gitmesini istemiyor.'' diyerek parmağıyla Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u gösterdi. Tüm itirazlara ve gizli kapaklı yapılan uyarılara rağmen Abdullah Gül, 6 Eylül'de Eliman'a gitti. Aynı bağlamda Sarkisyan'da sonraki yıl Bursa'da yapılacak Rovanş'a davet edildi. Gül ağırlığını hissettirmişti. 2010-2012 arası kazandıkça kazanan, gücünü perçinleyen, önündeki engelleri ortadan kaldıran Erdoğan'ın istediği gibi geçildi. Erdoğan güçlendikçe otoriterleşmeye, Çankaya'da unutulan Gül ise hem siyasetten hem de kurucusu olduğu partiden pasifize edilmeye başlandı. Abdullah Gül o yıllarda 60'lı yaşlarına henüz girmişti. Hala politika için genç ve dinamik denebilecek bir yaştaydı. Erdoğan siyasette fırtına gibi esip AK Parti'yi ve ülkeyi dizayn ederken Çankaya'daki Cumhurbaşkanı etkisiz bir konumda yıllar geçiriyordu. Üstüne üstlük muhalif medya ve siyasetçiler, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı değil, Erdoğan'ın kuklası ve noteri olduğunu iddia ederek, sürekli olarak Gül'ün makamının gereğini yapmadığını söyleyerek yarayı kaşıyorlar, kabuk tutmasına alan açmıyorlardı. Amiyane bir ifadeyle Gül'ü şahsiyetsizlikle suçluyorlardı. Abdullah Gül ne sessizliğini bozdu ne de eleştirilere yanıt verdi. Elbette içinde hangi fırtınaların koptuğunu sadece kendisi biliyordu. Tüm Türkiye'nin anlaması ise fazla uzun sürmeyecekti. İstanbul'un en merkezi noktalarından Taksim'de bulunan Gezi Parkı, şehrin nefes aldığı nadir yeşil bölgelerden biriydi. 27 Mayıs 2013 günü Topçuk Kışlası'nın yapımı çerçevesinde iş makinalarının parka girmesiyle Türkiye tarihinin en sıcak haziranına giriş yaptı. İlk saatlerde çevreci dernekler ve aktivistlerle sınırlı olan protestolar, hükümetin geri adım atmaması ve parktaki ağaçların sökülmeye başlanmasıyla bir anda farklı bir noktaya evrilse de asıl kıyamet 29 Mayıs sabahı koptu. Sabah 5 sularında parkı korumak için çadırlar kurup geceleyen insanlara acımasız bir polis müdahalesi başladı. Uyuyan insanların üzerine biber gazı sıkıldı, çadırlar yakıldı. Polisin bu yersiz sert tutumu güneşin doğmasıyla birlikte tüm Türkiye'yi öfkeden deliye döndürdü. Bir anda Taksim'e İstanbul'un her yerinden insan akmaya başladı. Ankara ve İzmir başta olmak üzere her yerde Gezi Parkı'na destek eylemleri düzenlendi. Polis şiddet dozunu arttırdıkça protestolara katılım da arttı. Dönemin başbakanı ise yaptığı açıklamayla direkt tehdit ediyordu. Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az %50'si var. Ve biz onlara diyoruz ki aman sabırlı olun, sakın bu oyunlara gelmeyin. 31 Mayıs günü geldiğinde ise Türkiye bütünüyle yangın yerine dönmüştü. Onlarca ilde kitlesel gösteriler yapılıyor, adeta polis-halk savaşı yaşanıyordu. Başbakan Erdoğan ise tüm bu hengamenin ortasında gerginliği tırmandıracak söylemlerini sürdürüyordu. İşte birileri geliyor Taksim meydanında, yok Gezi Parkı şöyle olmuş böyle olmuş, orada gelip gösteri yapacaklar, şudur budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik, verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz. Polisin hunharca müdahaleler yaptığı, Başbakan Erdoğan'ın sert tutumundan taviz vermediği saatlerde ise bir anda çok sayıda tanınmış simadan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e olaylara müdahale etmesi için çağrılar yağmaya başladı. Abdullah Gül'ü bu çağrılara kulak tıkamadı. Taksim'de resmen meydan muharebesi yaşanırken valiyi arayarak polisin Taksim'den çekilmesi için talimat verdirtti. Günlerdir direnen göstericiler bu talimat sonrası zafer şarkılarıyla parka girdiler. Başbakan Erdoğan gül ile görüşmüş ve yoğun ısrarına dayanamamıştı. Ancak bundan dolayı da asabı son derece bozulmuştu. Üstelik göstericilerin Taksim'e zafer şarkılarıyla girmesi ve başbakan aleyhinde sloganlar atmaları Erdoğan'ı daha çok öfkelendirmişti. Erdoğan'ın tepesi yeteri kadar atık olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Gül hamlelerine devam etti. 3 Haziran günü bir açıklama daha yaparak verilen iyi niyetli mesajların alındığını, demokrasinin yalnızca sandıktan ibaret olmadığını söyleyerek ılımlı bir mesaj daha verdi. İşte bu bardağı taşıran son nokta oldu. Başbakan Erdoğan'ın işaret vermesine kalmadan AK Parti kadrolarından güle salvolar gelmeye başladı. Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen çok sayıda milletvekili gülü darbeye çanak tutmakla, dış güçlerle bir olmakla itham etti. 2013 Gezi olayları AK Parti kadrolarının Cumhurbaşkanı Gül'e yönelik ilk açıktan eleştirilerin yükseldiği olay olarak tarihe geçti. İşin Gül açısından yaralayıcı tarafı ise Başbakan Erdoğan'ın bu ithamların tamamına sessiz kalması ve en ufak bir engelleme hareketinde bulunmaması oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 2014 yılı geldiğinde Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sonrası ne yapacağı tartışılmaya başlandı. Zira kısa bir zaman sonra görev süresi sona erecekti. Gül ise birçok konuda yaptığının aksine bu sorulara son derece net bir yanıt verdi. partime geri döneceğim." Abdullah Gül açıkça AK Parti'de siyaset yapma isteğini ortaya koymuştu. Hiç kuşku yok ki Erdoğan'ın bırakacağı başbakanlık koltuğu için en kuvvetli adaydı oydu. Gel gelelim ne AK Parti Gül'ün bıraktığı partiydi ne de Erdoğan. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı Ağustos 2014 sürecinde ise iktidara yakın medyadan Gül aleyhine haberler yapılmaya başlandı. Gül'ün yeteri kadar özverili olmadığı, Erdoğan kelle koltukta mücadele ederken Çankaya'da konforun tadını çıkardığı yönünde haberler yapıldı. Gül'ün gezi sürecinde izlediği uzlaştırıcı tutum da unutulmamıştı. Dış mihraklar Erdoğan'ı devirmeye çalışırken Gül'ün izlediği ılımlı çizgiyi ihanet sayanlar vardı. Abdullah Gül'ün veda töreni eteklerdeki taşların döküldüğü, kırgınlıkların ve yol ayrımının resmileştiği yer oldu. Tayyip Erdoğan'ın 10 Ağustos'taki seçimleri kazanıp Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından 19 Ağustos 2014 günü Abdullah Gül, Çankaya'da geniş kapsamlı bir veda resepsiyonu düzenledi. Son bir yıldır Gül'ü kimi zaman gizli gizli, kimi zaman açıkça hedef alan çok sayıda isimle davetliydi. Ancak kendilerini pek de güler yüzlü ve konuksever olmayan hınç dolu bir ev sahibesi bekliyordu. Devamında buluşmak üzere...

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan dostluğunun parçalanışının ilk kısmını ve bu dönemin gezi gibi önemli kilometre taşlarını ele aldık. Hazırsanız başlayalım.

Dostane ve hatırşinas bir ses tonundan yükselen ''Kardeşim'' nidası, mütevazi bir eda ile tebrikleri kabul eden AK Parti'nin ilk Cumhurbaşkanı adayı. Oysa ne her şey o anda gözüktüğü kadar güllük gülistanlıktı, ne de o günden sonra güzel olacaktı. ''11. Cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığım son değerlendirmeler, bütün bu araştırmalar neticesinde

Bir ismi ortaya çıkarmıştı O da Değerli Bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz Bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gür kardeşi

Türkiye'de 21. yüzyıl siyasetinin ilk çeyreğine damga vuran bir siyasi hareketin en önemli iki aktörü ve hareketin çıkarttığı iki cumhurbaşkanı. Aralarındaki krizler her daim gündemin merkezinde olan iki siyasetçi. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan. Bir tarafta önceki bölümden de hatırlayacağınız Fazilet Partisi'nin yenilikçi kanalının lideri, Erdemliler Hareketi ve AK Parti'nin kurucusu, AK Parti'nin ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Diğer tarafta ise Türkiye tarihinin en çarpıcı siyaset fenomenlerinden Recep Tayyip Erdoğan.

Aslına bakılırsa 2007 yılında bile iki isim arasındaki vesayet çatışması kendini belli ediyor, Erdoğan'ın Gül'ün yerine başka bir ismi Cumhurbaşkanı adayı gösterme ihtimali AK Parti kulislerinde tartışılıyordu. Nitekim Bülent Arınç'ın çok sonraları itiraf ettiği üzere o günlerde Arınç, ya Erdoğan Cumhurbaşkanı olur ya da Gül, üçüncü bir kişi aday yapılırsa ben de aday olur, oyları bölerim diyerek gizli saklı konuşulan gerginliği deşifre etmişti. Neyse ki ilk kriz büyümeden atlatıldı ve Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde AK Parti'nin ilk, Türkiye Cumhuriyeti'nin ise 11. Cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.

Başbakan Erdoğan'ın ve hükümetinin yeni cumhurbaşkanından beklentisi son derece sarihti. AK Parti'nin hep sıkıntısını çektiği Çankaya muhalefetinden kurtulup rahat ve kolay çalışacakları bir cumhurbaşkanı. Nitekim Abdullah Gül de bu beklentiyi karşılıksız bırakmamış, Selefi Sezer'in aksine hükümetin gönderdiği kanunları jet hızıyla onaylamaya başlamıştı. Dünya AK Parti için daha güzel olamazdı.

Sonraki yıllarda geleceklerin yanında hiçbir şey olan, ancak o günlerde iktidar kulislerini fazlasıyla meşgul eden ilk kriz 2008'de yaşandı. Kim bilir, belki de sonrakileri gördüğümüzde değeri kaybolan bu ilk kriz, ileride yaşananların zeminini hazırlamıştı.

Ermenistan'la Türkiye futbol takımları 2010 Dünya Kupası eleme grubunda aynı gruba düşmüşlerdi. İlk maç 6 Eylül 2008 tarihinde Erivan'da oynanacaktı. Cumhurbaşkanı Gül, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisya'nın davetini kabul ederek maçı izlemeye gitmeye karar verdi. İşte izliyorsunuz seremoni için. Ay yıldızlı bayrağımız ve hemen arkasında Ermenistan bayrağı sahaya doğru ilerliyor.

Aslında ilk jesti Sarkisyan değil Gül yapmıştı. 2008'de Cumhurbaşkanı seçilen Sarkisyan'ı içerikli bir mesajla kutlayan Gül adeta Türk-Ermeni ilişkilerinde bir açılım başlattı. Sarkisyan ise bu anlamlı kutlamaya karşı Gül'ü Erivan'a maç izlemeye davet ederek jestle jestle karşılık verdi.

İyiydi, hoştu ama Türkiye'nin bırakın büyükelçiyi, katiplik düzeyinde dahi temsil edilmediği, diplomatik bir ilişkinin olmadığı, Türkiye'ye soykırım iddiasıyla yaklaşan bir ülkeye Türkiye, devlet başkanı düzeyinde bir ziyareti nasıl yapacaktı? Abdullah Gül, Ermenistan'a gitme kararını kendisi vermişti. Belki de Erdoğan'ın otoritesine karşı özgül ağırlığını kullanmak istemiş ve inisiyatif almıştı. Ancak Başbakan Erdoğan, Gül'ün bu tutumundan çok hoşnutsuz oldu. 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri, Gül'ün Erivan seyahati öncesi devlet protokolü ile son buluşmasıydı.

Erdoğan, törende dayanamadı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterini dürterek, ''Sayın Cumhurbaşkanına söyleyin, o da gitmesini istemiyor.'' diyerek parmağıyla Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u gösterdi. Tüm itirazlara ve gizli kapaklı yapılan uyarılara rağmen Abdullah Gül, 6 Eylül'de Eliman'a gitti. Aynı bağlamda Sarkisyan'da sonraki yıl Bursa'da yapılacak Rovanş'a davet edildi.

Gül ağırlığını hissettirmişti. 2010-2012

arası kazandıkça kazanan, gücünü perçinleyen, önündeki engelleri ortadan kaldıran Erdoğan'ın istediği gibi geçildi. Erdoğan güçlendikçe otoriterleşmeye, Çankaya'da unutulan Gül ise hem siyasetten

hem de kurucusu olduğu partiden pasifize edilmeye başlandı. Abdullah Gül o yıllarda 60'lı yaşlarına henüz girmişti. Hala politika için genç ve dinamik denebilecek bir yaştaydı. Erdoğan siyasette fırtına gibi esip AK Parti'yi ve ülkeyi dizayn ederken Çankaya'daki Cumhurbaşkanı etkisiz bir konumda yıllar geçiriyordu.

Üstüne üstlük muhalif medya ve siyasetçiler, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı değil, Erdoğan'ın kuklası ve noteri olduğunu iddia ederek, sürekli olarak Gül'ün makamının gereğini yapmadığını söyleyerek yarayı kaşıyorlar, kabuk tutmasına alan açmıyorlardı. Amiyane bir ifadeyle Gül'ü şahsiyetsizlikle suçluyorlardı. Abdullah Gül ne sessizliğini bozdu ne de eleştirilere yanıt verdi. Elbette içinde hangi fırtınaların koptuğunu sadece kendisi biliyordu. Tüm Türkiye'nin anlaması ise fazla uzun sürmeyecekti.

İstanbul'un en merkezi noktalarından Taksim'de bulunan Gezi Parkı, şehrin nefes aldığı nadir yeşil bölgelerden biriydi. 27 Mayıs 2013 günü Topçuk Kışlası'nın yapımı çerçevesinde iş makinalarının parka girmesiyle Türkiye tarihinin en sıcak haziranına giriş yaptı.

İlk saatlerde çevreci dernekler ve aktivistlerle sınırlı olan protestolar, hükümetin geri adım atmaması ve parktaki ağaçların sökülmeye başlanmasıyla bir anda farklı bir noktaya evrilse de asıl kıyamet 29 Mayıs sabahı koptu.

Sabah 5 sularında parkı korumak için çadırlar kurup geceleyen insanlara acımasız bir polis müdahalesi başladı. Uyuyan insanların üzerine biber gazı sıkıldı, çadırlar yakıldı. Polisin bu yersiz sert tutumu güneşin doğmasıyla birlikte tüm Türkiye'yi öfkeden deliye döndürdü. Bir anda Taksim'e İstanbul'un her yerinden insan akmaya başladı. Ankara ve İzmir başta olmak üzere her yerde Gezi Parkı'na destek eylemleri düzenlendi. Polis şiddet dozunu arttırdıkça protestolara katılım da arttı. Dönemin başbakanı ise yaptığı açıklamayla direkt tehdit ediyordu. Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az %50'si var.

Ve biz onlara diyoruz ki aman sabırlı olun, sakın bu oyunlara gelmeyin. 31 Mayıs günü geldiğinde ise Türkiye bütünüyle yangın yerine dönmüştü. Onlarca ilde kitlesel gösteriler yapılıyor, adeta polis-halk savaşı yaşanıyordu. Başbakan Erdoğan ise tüm bu hengamenin ortasında gerginliği tırmandıracak söylemlerini sürdürüyordu. İşte birileri geliyor Taksim meydanında, yok Gezi Parkı şöyle olmuş böyle olmuş, orada gelip gösteri yapacaklar, şudur budur vesaire.

Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik, verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz. Polisin hunharca müdahaleler yaptığı, Başbakan Erdoğan'ın sert tutumundan taviz vermediği saatlerde ise bir anda çok sayıda tanınmış simadan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e olaylara müdahale etmesi için çağrılar yağmaya başladı.

Abdullah Gül'ü bu çağrılara kulak tıkamadı. Taksim'de resmen meydan muharebesi yaşanırken valiyi arayarak polisin Taksim'den çekilmesi için talimat verdirtti. Günlerdir direnen göstericiler bu talimat sonrası zafer şarkılarıyla parka girdiler.

Başbakan Erdoğan gül ile görüşmüş ve yoğun ısrarına dayanamamıştı. Ancak bundan dolayı da asabı son derece bozulmuştu. Üstelik göstericilerin Taksim'e zafer şarkılarıyla girmesi ve başbakan aleyhinde sloganlar atmaları Erdoğan'ı daha çok öfkelendirmişti. Erdoğan'ın tepesi yeteri kadar atık olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Gül hamlelerine devam etti. 3 Haziran günü bir açıklama daha yaparak verilen iyi niyetli mesajların alındığını, demokrasinin yalnızca sandıktan ibaret olmadığını söyleyerek ılımlı bir mesaj daha verdi.

İşte bu bardağı taşıran son nokta oldu. Başbakan Erdoğan'ın işaret vermesine kalmadan AK Parti kadrolarından güle salvolar gelmeye başladı. Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen çok sayıda milletvekili gülü darbeye çanak tutmakla, dış güçlerle bir olmakla itham etti.

2013 Gezi olayları AK Parti kadrolarının Cumhurbaşkanı Gül'e yönelik ilk açıktan eleştirilerin yükseldiği olay olarak tarihe geçti. İşin Gül açısından yaralayıcı tarafı ise Başbakan Erdoğan'ın bu ithamların tamamına sessiz kalması ve en ufak bir engelleme hareketinde bulunmaması oldu.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 2014 yılı geldiğinde Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sonrası ne yapacağı tartışılmaya başlandı. Zira kısa bir zaman sonra görev süresi sona erecekti. Gül ise birçok konuda yaptığının aksine bu sorulara son derece net bir yanıt verdi.

Abdullah Gül açıkça AK Parti'de siyaset yapma isteğini ortaya koymuştu. Hiç kuşku yok ki Erdoğan'ın bırakacağı başbakanlık koltuğu için en kuvvetli adaydı oydu. Gel gelelim ne AK Parti Gül'ün bıraktığı partiydi ne de Erdoğan.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı Ağustos 2014 sürecinde ise iktidara yakın medyadan Gül aleyhine haberler yapılmaya başlandı. Gül'ün yeteri kadar özverili olmadığı, Erdoğan kelle koltukta mücadele ederken Çankaya'da konforun tadını çıkardığı yönünde haberler yapıldı.

Gül'ün gezi sürecinde izlediği uzlaştırıcı tutum da unutulmamıştı. Dış mihraklar Erdoğan'ı devirmeye çalışırken Gül'ün izlediği ılımlı çizgiyi ihanet sayanlar vardı.

Abdullah Gül'ün veda töreni eteklerdeki taşların döküldüğü, kırgınlıkların ve yol ayrımının resmileştiği yer oldu. Tayyip Erdoğan'ın 10 Ağustos'taki seçimleri kazanıp Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından 19 Ağustos 2014 günü Abdullah Gül, Çankaya'da geniş kapsamlı bir veda resepsiyonu düzenledi. Son bir yıldır Gül'ü kimi zaman gizli gizli, kimi zaman açıkça hedef alan çok sayıda isimle davetliydi. Ancak kendilerini pek de güler yüzlü ve konuksever olmayan hınç dolu bir ev sahibesi bekliyordu.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu bölümünde, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın dava arkadaşlığından iki yabancıya dönüşmesine neden olan sürecin ikinci ve final kısmını derledik. Hazırsanız başlayalım!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan Arasındaki Kriz ve Ayrışma I Bölüm 2

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde Milli Görüş'ün çatırdayıp ikiye bölünmesine neden olan Fazilet Partisi içindeki kavgayı ve AK Parti'nin kurulma sürecini ele aldık. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!