Bilgisel'de bu hafta Novak Djokovic'in tartışmalar ve zorluklarla dolu kariyer, hayat yolculuğunu ele aldık. Hazırsanız başlayalım!

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

10: Novak Djokovic'in Zorluklarla Bezeli Kariyeri

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta zorlu yolları aşıp tenisin zirvesine yürüyen Novak Djokovic'in yolculuğunu ele aldık. Hazırsanız başlayalım. Tenis hayatın dilini konuşur. Çift hata, out, foul, kırma, servis, aşk, yenilgi... Her tenis maçı minyatür bir hayattır. Birleşik Amerikalı efsane tenisçi Andre Agassi'nin bu sözleri, şövalye sporu olarak da adlandırılan bir oyunu hayat ile özdeşleştiren, ortlama bir insan ömründe yaşanan tüm kıvrımların aslında tek bir tenis maçında görülebileceğini belirten bir saptama. Gerçekten de birkaç saatlik bir tenis maçında bir oyuncunun yaşadığı gitgeller, gösterdiği sabır, dirayet, inanç ve kararlılık üst düzey bir mental dayanıklılık olmadan altından kalkmanın mümkün olmadığı bir durum. Nitekim bu sporun tüm dünyada son 15 yılını domine eden 3 ustanın 3 finede baktığımız zaman raketlerinin gücü kadar, zihinlerinin olgunluğu, yüreklerinin sağlamlığı dikkat çekiyor. Ancak bugüne öyküsünü anlatacağımız raketin kaderi, bana sorarsanız, üç mükemmelin arasındaki en müstesna profili temsil ediyor. Novak Djokovic, ladies and gentlemen, our champion! NATO uçakları Yugoslavya'yı bombalarken büyüdü. Ülkesi büyük bir gürültüyle paramparça olurken enkazın altında bulduğu raketle tarihin en büyüklerinden oldu. Nowak, diğer iki rakibi gibi şanslı coğrafyalardan gelmiyordu. Ne Federer gibi İsviçre'nin modern şehirlerinden ne de Nadal gibi profesyonel sporcu bir ailedendi. Doğup büyüdüğü topraklar yıkımın, bölünmenin, savaşın ve trajedinin topraklarıydı. Novak doğduğunda Yugoslavia'da etnik milliyetçilik hızla yükselmeye, komşu komşuyu kırıp öldürmeye başlamıştı. Henüz küçük bir çocukken dünyanın en güzel ülkelerinden birinin büyük bir gürültüyle yıkılmasına tık mıtlık etti. Yugoslavia dağılıyordu. Eğer Yugoslavya'nın kuzeydoğusunda Müslüman bir Bosna hersekli olarak doğsaydı kaderi çok farklı bir yerden yazılabilir, belki de bu yaşlarını dahi göremezdi. Zira binlerce Bosnalının katledildiği o coğrafyada Sırbistanlı olmak, katil olmakla eş değer gözüküyordu. O da Sırbistan kökenli bir ailenin çocuğuydu. Halbuki savaşın içinde büyüyen çocukların etnik kimliğinin hiçbir önemi yoktu. Adları üstünde, onlar çocuktu. Novak, kılını bile kıpırdatmadan üç ülke birden değiştirdi. İlk çocukluk yıllarında Yugoslavia sporcusuydu. Gençliğe adım atarken Sırbistan Karadağ oyuncusu oldu. Bir yetişkin olduğunda ise Sırbistan'ın oyuncusuydu. Novak'ın yeri değişmemiş olsa da ülkesinin ismi değiştikçe değişmişti. Roger Federer ve Rafael Nadal'ın mutlak hakimiyeti altındaki 2000'ler tenisinde Novak, iki deve adım adım yaklaşıyordu. İlk adımı onları zorlamak, başa baş mücadeleler ortaya koymaktı. Sonrasındaysa niyahi hedefini gerçekleştirme, onları yenerek tenis dünyasında zirveye çıkmaktı. Gelin görün ki hiçbir zaman bu ikilinin gördüğü saygıyı göremedi. Kimileri oyun tarzını eleştirdi. Kimileri fazla agresif olduğunu ileri sürdü. Kimileri ise bir robot gibi olduğundan yakındı. Ancak kendisini bir türlü kabullenmeyenlerin asıl rahatsızlığı bunların hiçbirisi değildi. Şövalye sporu olarak adlandırılan bir oyunun gelmiş geçmiş en başarılı sporcularından birinin Rumeli eteklerinden çıkmış, savaş mağduru bir Balkan çocuğu olması beklenmedikti. Novak adeta bir antikahramandı. Federer'in, Nadal'ın üstüne çevrilen ışıklar ona hiç çevrilmedi. Federer'in ''Come on!'' diye bağırışlarının, Nadal'ın ''Vamos!'' sesinin yanında, Nova'ın ''Haydes!'' hep hor görüldü. Puanları daha az alkış aldı, başarıları göz ardı edildi. En ufak bir hareketinde protesto ve eleştiriler üstüne geldi. Ancak Novak tüm bu tepkilerle birlikte yol yürümeye alışmıştı. Sempatik olmak gibi bir isteği yoktu. Her zaman korta çıktı ve işini yaptı. Robotlukla, hoyratlıkla, duygusuzlukla itham edilen bu adamın içinde ne fırtınalar koptuğunu anlamak ise uzun sürmeyecekti. 2021'de muazzam bir takvim senesi geçiren Djokovic, 4 Grand Slam turnuvasının üçünü kazanmayı başarmıştı. Ocak ayında Melbourne'de, Mayıs'ta Paris'te, Temmuz ayında ise Londra'da zafere ulaşmıştı. Novak adeta bir Terminator gibiydi. Karşısında durabilen yoktu. Takvim Slam'ini tamamlamak için önünde tek bir hedef kalmıştı. 2021 US Open. Novak Djokovic 2021 yılında Amerika açığı da kazanabilirse, bir sene içinde gerçekleşen dört Grand Slam turnuvasının dördünde kazanmış olacak ve muazzam bir iş başaracaktı. Ancak 2021 Amerika açığının çok daha anlamlı bir yönü vardı. Ağustos 2021 itibariyle tenis dünyasının 3 büyük efsanesinin Federer, Nadal ve Djokovic'in 20'şer Grand Slam şampiyonluğu vardı. 2021 Amerika açığı kazanması durumunda Djokovic tarihin en büyüğü olacaktı. Eğer finali kazanırsa Federer ve Rafa'yı geride bırakıp tarihte en fazla Grand Slam şampiyonluğu yaşayan tenisçi olacaktı. Finale kadar gelmeyi başaran Djokovic'in finaldeki rakibi Medvedev'di. Ancak olmadı. Maçta işler yolunda gitmedi ve Medvedev maçı kazandı. Maçın son bölümünde yaşananlarsa akıllara kazındı. New York'a akın eden taraftarlar Djokovic'e o kadar büyük bir destek verdi ki Djokovic gözyaşlarını tutamadı. Hep mahrum bırakıldığı o sevgi o gece kendisiyle birlikte oldu. Maç sonrası ise şunları söylüyordu. Bu maçı kazanamadığım için bile bu gece... ...kalbim mutlulukla dolu ve hayatımda en mutlu adamım. Çünkü sizler beni çok özel bir maçta hissettirdiniz. Sizler benim kalbimi tutturdunuz. New York'ta böyle hiç hissettirmedim. Gerçekten böyle hiç hissettirmedim. Sizleri seviyorum. Sizler benim için bu gece yaptığınız çok teşekkür her ederim. şey için Sizi seviyorum. Final sonrası yaptığı konuşmada taraftarlara teşekkür eden Novak, beni bu gece dünyanın en mutlu insanı yaptınız dedi. Novak için turnuva kazanmak alışkın olmadığı bir durum değildi. Hayatı boyunca bu seviyede onlarca maç oynamıştı. Ancak o gece kendisinden hep esirgenen büyük sevgiyle kucaklaştı. Belki de bu yüzden gözyaşlarına hakim olamadı. Nowak, Ocak ayında Avustralya'da yeniden tarihin en büyüğü olmak için korta çıkacaktı. On binlerce Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Bosna Hersek göçmeninin yaşadığı Melbourne'de kendisini en rahat hissettiği yerde tarihin en büyüğü olmak için yarışacaktı. Bu turnuvayı daha önce tam yedi kez kazansa da ciddi bir sorun vardı. Tüm dünya Covid-19 pandemisiyle çalkalanıyordu. Sporculara aşı olma zorunluluğu getirilmişti. Djokovic ise bir aşı karşıtıydı ve ısrarla aşıyı reddediyordu. Bu doğrultuda Novak en iyisi olduğu Avustralya'ya alınmayacak mıydı? Uluslararası medya Djokovic'in turnuvada oynamayı göze alamayacağını, mutlaka aşı olacağını yazıyordu. Novak'ın cevabı ise gecikmedi. Benim kararlarımın sonuçlarını anlıyorum. Ve benim kararlarımın birincisi, Avustralya'ya gitmem. Ve gitmem için hazırımdı. Ve bugün vaksin olmadığımı anlıyorum. Şu anda çoğu turnuvaya ulaşamıyorum. Ve bu ödülü ödeyebilirsin. Evet, ödülü ödeyebilirim. Novak çok açık bir şekilde aşı olmayacağını yenedi. Peki şimdi ne olacaktı? Kim seneler olacağını kestiremiyordu. Djokovic Dubai'deki idmanlarını bitirip Avustralya'ya hareket etti. Ancak uçağı Melbourne'e indiğinde pasaport kontrolüyle durduruldu. Kendisine ülkeye giriş yapamayacağı söylendi. Dünya bir numarası zirveye çıktığı şehirde tüm dünyanın gözü önünde gözaltına alındı. Melbourne havalimanında, polis gözetiminde bir odaya sokulan Djokovic beklemeye koyuldu. Dakikalar, saatler geçiyor, kendisi hakkında karar bir türlü verilmiyordu. Sorular net, cevaplar muğlaktı. Ülkeye kabul edilecek miydi, edilmeyecek miydi? Turnuvada oynayacak mıydı, oynamayacak mıydı? Hepsinden daha önemlisi, Avustralya hükümeti ne yapıyordu? Bütün bu kaosa ne gerek vardı? Bu konuda çok daha önceden bir karar verilemez miydi? Tüm dünyanın gözü önünde Djokovic'in havaalanındaki bekleyişi sürdü. Konu o kadar çetrefilli bir hale geldi ki Sırbistan'ın Canberra Büyükelçisi Melbourne'ı hareket edip Djokovic'in yanına desteğe geldi. Havalimanı önünde binlerce Djokovic hayranı toplanıp tezahüratlar yapmaya başladı. En sonunda Novak'ın mahkemeye çıkacağı, kesin kararın mahkemede verileceği, o zamana kadar da kendisinin bir otelde misafir edileceği açıklandı. Anlayacağınız işler iyice sarpa sarmıştı. İki gün sonra açıklanan mahkeme kararında Djokovic haklı bulundu. Turnuvada oynamasına karar verildi. Ancak sadece bir gün sonra Avustralya Göçmen Bakanlığı'nın itirazı ile karar değişti. Dünya bir numarası ülkeden sınır dışı edildi. Novak aşı olmayı reddetmeye devam etti. Bu duruşundan da taviz vermedi. Hemen her konuda olduğu gibi kimileri için bu tavır sorumsuzluk, kimileri içinse karakter gösterisi olarak değerlendirildi. Novak 2022 Avustralya açıkta oynamayarak dünya bir numarası koltuğunda kaybetti. Ancak bununla bitmemişti. Maç eksikliğinden dolayı form düşüklüğü yaşadı. Fransa'da ezeli rakibi Rafa'ya karşı hatırlamak istemeyeceği bir mağlubet alırken kırılganlığı fark ediliyordu. Her şeyiyle Wimbledon'a hazırlanmaya başladı. Alışık olduğu zirveye geri dönmek için fırsatı vardı. Ancak bunu gerçekleştirebilecek miydi? Wimbledon boyunca birçok tartışma yaşansa ve Nadal yarı finalde sakatlığı sebebiyle turnuvadan çekilse de Wimbledon boyunca en güçlü görüntüyü veren kişi Novak'tan başkası değildi. Elenmeye çok yaklaştığı çeyrek final maçında neden tarihin en büyüklerinden biri olduğunu gösteren bir performansla geri dönmüş, ve Wimbledon'da yeniden zirveye çıkacağı yolu hazırlamıştı. İçinde bulunduğumuz günlere geldiğimizde ise katılıp katılamayacağının belli olmadığı US Open 2022 için hazırlanıyor. Eğer yine bir aşı zorunluluğu da olmaz ise geçen sene yarım bıraktığı işi tamamlamaya çalışacak ancak aşı zorunluluğu gelmesi beklendiği için New York'ta korta çıkma ihtimali çok olası gözükmüyor. Bir şekilde Amerika'da korta çıkabilirse kimsenin şüphe duymadığı tek konu ise Nova'ın korta çıkıp 22. Grand Slam için varını yoğunu ortaya koyup tenis severlere unutulmaz anlar hediye edeceği. Bireysel yaşamında verdiği tartışmalı kararlar olsa da savaştan, yıkımdan etkilenmeyi red ederek yaşama tutulan bir çocuğun tenisin en büyüğü olma yolundaki adımları ise gelecek nesillere örnek olmaya devam edecek. Tıpkı Nova'nın Pete Sampras, Steffi Grass'a ökündüğü gibi. Bu turnuvaya, bu trofiye, benim ve ailem için ne demek istediğimi çok fazla kez söylemiştim. Her zaman ve asla benim için en özel turnuvaydı. Beni motivasyonluydu ve beni tenis oynamaya başlamaya izin verdi. Sırbistan'da küçük bir gökyüzü turnavisinde, annelerim restoranlarında oynuyordu. Ben 4,5-5 yaşındaydım. İlk Wimbledon'u 92'de Pete Sampras'ın kazandığını gördüm. Babam ve annem bana bir raket aldılar. ve benim ilk tenis imajım Gras ve Wimbledon'daydı. Ve her zaman buraya gelip, sadece bu koridorda oynadığımı düşündüm. Ve tabii ki çocukluğumda bu trofiyi kazandığımı düşündüğümü zannettim.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta zorlu yolları aşıp tenisin zirvesine yürüyen Novak Djokovic'in yolculuğunu ele aldık. Hazırsanız başlayalım.

Tenis hayatın dilini konuşur. Çift hata, out, foul, kırma, servis, aşk, yenilgi... Her tenis maçı minyatür bir hayattır. Birleşik Amerikalı efsane tenisçi Andre Agassi'nin bu sözleri, şövalye sporu olarak da adlandırılan bir oyunu hayat ile özdeşleştiren, ortlama bir insan ömründe yaşanan tüm kıvrımların aslında tek bir tenis maçında görülebileceğini belirten bir saptama.

Gerçekten de birkaç saatlik bir tenis maçında bir oyuncunun yaşadığı gitgeller, gösterdiği sabır, dirayet, inanç ve kararlılık üst düzey bir mental dayanıklılık olmadan altından kalkmanın mümkün olmadığı bir durum. Nitekim bu sporun tüm dünyada son 15 yılını domine eden 3 ustanın 3 finede baktığımız zaman raketlerinin gücü kadar, zihinlerinin olgunluğu, yüreklerinin sağlamlığı dikkat çekiyor.

Ancak bugüne öyküsünü anlatacağımız raketin kaderi, bana sorarsanız, üç mükemmelin arasındaki en müstesna profili temsil ediyor. Novak Djokovic, ladies and gentlemen, our champion!

NATO uçakları Yugoslavya'yı bombalarken büyüdü. Ülkesi büyük bir gürültüyle paramparça olurken enkazın altında bulduğu raketle tarihin en büyüklerinden oldu. Nowak, diğer iki rakibi gibi şanslı coğrafyalardan gelmiyordu. Ne Federer gibi İsviçre'nin modern şehirlerinden ne de Nadal gibi profesyonel sporcu bir ailedendi. Doğup büyüdüğü topraklar yıkımın, bölünmenin, savaşın ve trajedinin topraklarıydı.

Novak doğduğunda Yugoslavia'da etnik milliyetçilik hızla yükselmeye, komşu komşuyu kırıp öldürmeye başlamıştı. Henüz küçük bir çocukken dünyanın en güzel ülkelerinden birinin büyük bir gürültüyle yıkılmasına tık mıtlık etti. Yugoslavia dağılıyordu.

Eğer Yugoslavya'nın kuzeydoğusunda Müslüman bir Bosna hersekli olarak doğsaydı kaderi çok farklı bir yerden yazılabilir, belki de bu yaşlarını dahi göremezdi. Zira binlerce Bosnalının katledildiği o coğrafyada Sırbistanlı olmak, katil olmakla eş değer gözüküyordu. O da Sırbistan kökenli bir ailenin çocuğuydu. Halbuki savaşın içinde büyüyen çocukların etnik kimliğinin hiçbir önemi yoktu. Adları üstünde, onlar çocuktu.

Novak, kılını bile kıpırdatmadan üç ülke birden değiştirdi. İlk çocukluk yıllarında Yugoslavia sporcusuydu. Gençliğe adım atarken Sırbistan Karadağ oyuncusu oldu. Bir yetişkin olduğunda ise Sırbistan'ın oyuncusuydu. Novak'ın yeri değişmemiş olsa da ülkesinin ismi değiştikçe değişmişti.

Roger Federer ve Rafael Nadal'ın mutlak hakimiyeti altındaki 2000'ler tenisinde Novak, iki deve adım adım yaklaşıyordu. İlk adımı onları zorlamak, başa baş mücadeleler ortaya koymaktı. Sonrasındaysa niyahi hedefini gerçekleştirme, onları yenerek tenis dünyasında zirveye çıkmaktı. Gelin görün ki hiçbir zaman bu ikilinin gördüğü saygıyı göremedi.

Kimileri oyun tarzını eleştirdi. Kimileri fazla agresif olduğunu ileri sürdü. Kimileri ise bir robot gibi olduğundan yakındı. Ancak kendisini bir türlü kabullenmeyenlerin asıl rahatsızlığı bunların hiçbirisi değildi. Şövalye sporu olarak adlandırılan bir oyunun gelmiş geçmiş en başarılı sporcularından birinin Rumeli eteklerinden çıkmış, savaş mağduru bir Balkan çocuğu olması beklenmedikti. Novak adeta bir antikahramandı.

Federer'in, Nadal'ın üstüne çevrilen ışıklar ona hiç çevrilmedi. Federer'in ''Come on!'' diye bağırışlarının, Nadal'ın ''Vamos!'' sesinin yanında, Nova'ın ''Haydes!'' hep hor görüldü.

Puanları daha az alkış aldı, başarıları göz ardı edildi. En ufak bir hareketinde protesto ve eleştiriler üstüne geldi. Ancak Novak tüm bu tepkilerle birlikte yol yürümeye alışmıştı. Sempatik olmak gibi bir isteği yoktu. Her zaman korta çıktı ve işini yaptı. Robotlukla, hoyratlıkla, duygusuzlukla itham edilen bu adamın içinde ne fırtınalar koptuğunu anlamak ise uzun sürmeyecekti.

2021'de muazzam bir takvim senesi geçiren Djokovic, 4 Grand Slam turnuvasının üçünü kazanmayı başarmıştı. Ocak ayında Melbourne'de, Mayıs'ta Paris'te, Temmuz ayında ise Londra'da zafere ulaşmıştı. Novak adeta bir Terminator gibiydi. Karşısında durabilen yoktu.

Takvim Slam'ini tamamlamak için önünde tek bir hedef kalmıştı. 2021 US Open. Novak Djokovic 2021 yılında Amerika açığı da kazanabilirse, bir sene içinde gerçekleşen dört Grand Slam turnuvasının dördünde kazanmış olacak ve muazzam bir iş başaracaktı. Ancak 2021 Amerika açığının çok daha anlamlı bir yönü vardı.

Ağustos 2021 itibariyle tenis dünyasının 3 büyük efsanesinin Federer, Nadal ve Djokovic'in 20'şer Grand Slam şampiyonluğu vardı. 2021 Amerika açığı kazanması durumunda Djokovic tarihin en büyüğü olacaktı. Eğer finali kazanırsa Federer ve Rafa'yı geride bırakıp tarihte en fazla Grand Slam şampiyonluğu yaşayan tenisçi olacaktı.

Finale kadar gelmeyi başaran Djokovic'in finaldeki rakibi Medvedev'di. Ancak olmadı. Maçta işler yolunda gitmedi ve Medvedev maçı kazandı. Maçın son bölümünde yaşananlarsa akıllara kazındı. New York'a akın eden taraftarlar Djokovic'e o kadar büyük bir destek verdi ki Djokovic gözyaşlarını tutamadı. Hep mahrum bırakıldığı o sevgi o gece kendisiyle birlikte oldu. Maç sonrası ise şunları söylüyordu.

Bu maçı kazanamadığım için bile bu gece... ...kalbim mutlulukla dolu ve hayatımda en mutlu adamım. Çünkü sizler beni çok özel bir maçta hissettirdiniz. Sizler benim kalbimi tutturdunuz. New York'ta böyle hiç hissettirmedim. Gerçekten böyle hiç hissettirmedim. Sizleri seviyorum. Sizler benim için bu gece yaptığınız çok teşekkür her ederim. şey için Sizi seviyorum.

Final sonrası yaptığı konuşmada taraftarlara teşekkür eden Novak, beni bu gece dünyanın en mutlu insanı yaptınız dedi. Novak için turnuva kazanmak alışkın olmadığı bir durum değildi. Hayatı boyunca bu seviyede onlarca maç oynamıştı. Ancak o gece kendisinden hep esirgenen büyük sevgiyle kucaklaştı.

Belki de bu yüzden gözyaşlarına hakim olamadı. Nowak, Ocak ayında Avustralya'da yeniden tarihin en büyüğü olmak için korta çıkacaktı. On binlerce Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Bosna Hersek göçmeninin yaşadığı Melbourne'de kendisini en rahat hissettiği yerde tarihin en büyüğü olmak için yarışacaktı. Bu turnuvayı daha önce tam yedi kez kazansa da ciddi bir sorun vardı.

Tüm dünya Covid-19 pandemisiyle çalkalanıyordu. Sporculara aşı olma zorunluluğu getirilmişti. Djokovic ise bir aşı karşıtıydı ve ısrarla aşıyı reddediyordu. Bu doğrultuda Novak en iyisi olduğu Avustralya'ya alınmayacak mıydı? Uluslararası medya Djokovic'in turnuvada oynamayı göze alamayacağını, mutlaka aşı olacağını yazıyordu. Novak'ın cevabı ise gecikmedi.

Benim kararlarımın sonuçlarını anlıyorum. Ve benim kararlarımın birincisi, Avustralya'ya gitmem. Ve gitmem için hazırımdı. Ve bugün vaksin olmadığımı anlıyorum. Şu anda çoğu turnuvaya ulaşamıyorum. Ve bu ödülü ödeyebilirsin. Evet, ödülü ödeyebilirim.

Novak çok açık bir şekilde aşı olmayacağını yenedi. Peki şimdi ne olacaktı? Kim seneler olacağını kestiremiyordu. Djokovic Dubai'deki idmanlarını bitirip Avustralya'ya hareket etti. Ancak uçağı Melbourne'e indiğinde pasaport kontrolüyle durduruldu. Kendisine ülkeye giriş yapamayacağı söylendi. Dünya bir numarası zirveye çıktığı şehirde tüm dünyanın gözü önünde gözaltına alındı.

Melbourne havalimanında, polis gözetiminde bir odaya sokulan Djokovic beklemeye koyuldu. Dakikalar, saatler geçiyor, kendisi hakkında karar bir türlü verilmiyordu. Sorular net, cevaplar muğlaktı. Ülkeye kabul edilecek miydi, edilmeyecek miydi? Turnuvada oynayacak mıydı, oynamayacak mıydı? Hepsinden daha önemlisi, Avustralya hükümeti ne yapıyordu? Bütün bu kaosa ne gerek vardı? Bu konuda çok daha önceden bir karar verilemez miydi?

Tüm dünyanın gözü önünde Djokovic'in havaalanındaki bekleyişi sürdü. Konu o kadar çetrefilli bir hale geldi ki Sırbistan'ın Canberra Büyükelçisi Melbourne'ı hareket edip Djokovic'in yanına desteğe geldi. Havalimanı önünde binlerce Djokovic hayranı toplanıp tezahüratlar yapmaya başladı.

En sonunda Novak'ın mahkemeye çıkacağı, kesin kararın mahkemede verileceği, o zamana kadar da kendisinin bir otelde misafir edileceği açıklandı. Anlayacağınız işler iyice sarpa sarmıştı. İki gün sonra açıklanan mahkeme kararında Djokovic haklı bulundu. Turnuvada oynamasına karar verildi. Ancak sadece bir gün sonra Avustralya Göçmen Bakanlığı'nın itirazı ile karar değişti. Dünya bir numarası ülkeden sınır dışı edildi.

Novak aşı olmayı reddetmeye devam etti. Bu duruşundan da taviz vermedi. Hemen her konuda olduğu gibi kimileri için bu tavır sorumsuzluk, kimileri içinse karakter gösterisi olarak değerlendirildi. Novak 2022 Avustralya açıkta oynamayarak dünya bir numarası koltuğunda kaybetti. Ancak bununla bitmemişti. Maç eksikliğinden dolayı form düşüklüğü yaşadı.

Fransa'da ezeli rakibi Rafa'ya karşı hatırlamak istemeyeceği bir mağlubet alırken kırılganlığı fark ediliyordu.

Her şeyiyle Wimbledon'a hazırlanmaya başladı. Alışık olduğu zirveye geri dönmek için fırsatı vardı. Ancak bunu gerçekleştirebilecek miydi? Wimbledon boyunca birçok tartışma yaşansa ve Nadal yarı finalde sakatlığı sebebiyle turnuvadan çekilse de Wimbledon boyunca en güçlü görüntüyü veren kişi Novak'tan başkası değildi. Elenmeye çok yaklaştığı çeyrek final maçında neden tarihin en büyüklerinden biri olduğunu gösteren bir performansla geri dönmüş,

ve Wimbledon'da yeniden zirveye çıkacağı yolu hazırlamıştı. İçinde

bulunduğumuz günlere geldiğimizde ise katılıp katılamayacağının belli olmadığı US Open 2022 için hazırlanıyor. Eğer yine bir aşı zorunluluğu da olmaz ise geçen sene yarım bıraktığı işi tamamlamaya çalışacak ancak aşı zorunluluğu gelmesi beklendiği için New York'ta korta çıkma ihtimali çok olası gözükmüyor.

Bir şekilde Amerika'da korta çıkabilirse kimsenin şüphe duymadığı tek konu ise Nova'ın korta çıkıp 22. Grand Slam için varını yoğunu ortaya koyup tenis severlere unutulmaz anlar hediye edeceği. Bireysel yaşamında verdiği tartışmalı kararlar olsa da savaştan, yıkımdan etkilenmeyi red ederek yaşama tutulan bir çocuğun tenisin en büyüğü olma yolundaki adımları ise gelecek nesillere örnek olmaya devam edecek.

Tıpkı Nova'nın Pete Sampras, Steffi Grass'a ökündüğü gibi. Bu turnuvaya, bu trofiye, benim ve ailem için ne demek istediğimi çok fazla kez söylemiştim.

Her zaman ve asla benim için en özel turnuvaydı. Beni motivasyonluydu ve beni tenis oynamaya başlamaya izin verdi. Sırbistan'da küçük bir gökyüzü turnavisinde, annelerim restoranlarında oynuyordu. Ben 4,5-5 yaşındaydım. İlk Wimbledon'u 92'de Pete Sampras'ın kazandığını gördüm. Babam ve annem bana bir raket aldılar.

ve benim ilk tenis imajım Gras ve Wimbledon'daydı. Ve her zaman buraya gelip, sadece bu koridorda oynadığımı düşündüm. Ve tabii ki çocukluğumda bu trofiyi kazandığımı düşündüğümü zannettim.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu bölümünde Milli Görüş'ün çatırdayıp ikiye bölünmesine neden olan Fazilet Partisi içindeki kavgayı ve AK Parti'nin kurulma sürecini ele aldık. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

11: #SadeceDuymakİstediklerin: Fazilet Partisi İçindeki Kavga ve AKP'nin Kuruluşu

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde Diego Armando Maradona'nın İtalya'daki kaderini değiştiren İtalya-Arjantin yarı finalini ve sonrasındaki gelişmelere değindik. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!