Bilgisel'in bu haftaki bölümünde yakın tarihin en sansasyonel hikayelerinden birine tanıklık ediyoruz. 31 Ağustos 1997'de geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden ve İngiltere'de büyük bir karmaşaya yol açan Prenses Diana'nın öyküsünü inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

53: Halkın Prensesi: Diana Spencer'ın Trajik Hikayesi

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde ölümüyle büyük bir dram yaratan Prenses Diana'nın öyküsüne odaklanacağız. Hazırsanız başlayalım. Bugün, Britanya'da şok durumunda bir millet var. Henüz 3 ay önce göreve gelen, çiçeği burnundaki Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair, bu konuşmaya özür olarak hazırlanmıştı. Okuyacağı taziye mesajında altı çizili bir cümle bulunuyordu. Blair'ın basın danışmanı Alistair Campbell bu cümlenin özenle vurgulanmasını istemişti. Altı çizili bu cümlede ''O halkın prensesiydi'' ifadesi yer alıyordu. Başbakan Blair, bu cümleyle tek taşla üç kuş vuracaktı. Hem Prenses Diana'nın ölümü sonrası yasa boğulan halkın acısını paylaşacak, hem Diana'ya duyulan büyük sevgiye sahip çıkacak, hem de onun ölümünden sorumlu tutulan kraliyet ailesine karşı büyüyen halk teplilerinin yanında saf tutacaktı. Zira halkın prensesinin ölümü, yüzlerce yıllık devlet geleneğini altüst eden, dramatik bir hikayenin izlerini taşıyordu. Diana Frances Spencer ya da tüm dünyanın tanıdığı ismiyle Prenses Diana. Bugün Kral 3. Charles olarak bilinen, dönemin Galler Prensi ile yaptığı evlilik sayesinde tüm dünya adına aşina oldu. Ancak Diana'yı özel kılan sadece kraliyet gelini olması değildi. İmajı, karakteri, söylemleri ve eylemleriyle de tüm odaklıları üzerine çekmişti Prenses. 29 Temmuz 1981'de tüm dünyada 1 milyara yakın insanın canlı izlediği tahmin edilen... ...görkemli bir düğün töreniyle dünya evine girdi Diana ve Charles. 20 yaşındaki Diana artık Gallier'in prensesi, Veliaud Prens'in biricik eşiydi. Gelin görün ki bir rüyaya andıran bu düğün sonsuz bir saadetten çok... ...travmaların, çalkantıların ve bitmek bilmeyen çatışmaların sembolü olacaktı. Prenses, Büyük Britanya halklarının pek de alışkın olmadığı bir mizacı sahipti. Sıcakkanlı, utangaç, güler yüzlü ve naif bu genç kadın, kısa zamanda kendisini kitlelere sevdirmeyi başarmıştı. Beden diline önem veren, etrafa gülücükler dağıtan, çocuklara sarılan, bebekleri kucağına alan ve halkla iletişim kuran Prenses, bütün ilgi odaklarının kendisine dönmesini sağlamıştı. Ancak Diana, halktan gördüğü bu sevgiyi kraliyet ailesinden göremiyordu. Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip, Diana'nın basında çok fazla yer aldığını, tabiri caizse tribünlere oynadığını düşünüyordu. Onun, kraliyet ailesinin ağırlığını ve azametini taşıyamadığı kanaatindeydiler. Diğer yandan, Prens Charles da bu evliliği sürdürmek konusunda pek hevesli sayılmazdı. Üstelik takıntılı bir şekilde aşık olduğu Camilla Parker-Bowles ile görüşmeyi sürdürüyordu. Prenses Diana'nın kraliyet ailesine armağan ettiği iki erkek çocuğa rağmen evlilikleri yolunda gitmiyordu. Bu da Diana'nın hanedanlık içinde kendini yalnız hissetmesine ve duygusal demeçler vermesine sebep olmuştu. Hayır, hayır, hayır. Neden öyle düşünüyorsun? İnsanların kalplerinin kraliçesi olmak isterdim. Ama kendimi kraliçeyi görmüyorum, sadece ülke. Verdiği son röportajlardan birinde söylediği, ''Kraliçe olacağımı düşünmüyorum. İnsanların kalbindeki kraliçe olmak isterdim. Ama kendimi bu ülkenin kraliçesi olarak görmüyorum.'' sözleri, prenses ve kraliyet ailesi arasındaki ilişkiyi son derece çarpıcı bir şekilde özetliyordu aslında. Galler prensesinin verdiği bu türden demeçler onu halka daha da yaklaştırdı. Ancak bu açıklamalar, kraliyet ailesinin kendisine daha da cephe almasına sebep oldu. Kraliçe Elizabeth ve hanedanı kızmakta çok da haksız sayılmazdı. Zira Diana, yaşadığı yalnızlığı ve hüznü aktararak, Kraliyet ailesini de medyanın ve halkın önüne atmış oluyordu. Tüm bu anlaşmazlıkların gölgesinde Diana ve Charles'ın evliliği yürüyemezdi. Kraliçe Elizabeth bizzat boşanmalarını istiyordu. Neticede 28 Ağustos 1996'da Diana ve Charles yollarını ayırdılar. Gezegendeki en görkemli ve heyecan verici evlilik bitmiş, peri masalı sona ermişti. Bunun üzerine Diana'nın unvanı da değiştirildi. O artık bir kraliyet ailesi mensubu olarak değil, sadece Galler Prensesi Diana unvanıyla anılacaktı. Halbuki Diana'nın değişmeyen tek unvanı, halkın prensesi olmasıydı. Boşanma sonrası hem magazinin hem de halkın ilgisini kendi üstünde tutmaya sürdürdü Diana. Ancak prenses, kraliyet ailesine en büyük darbesini yaşamdayken vurmadı. 31 Ağustos 1997'nin gece yarısı saatleriydi. Diana, Paris'te kaldığı Ritz otelinden aracıyla çıkış yaptı. Arabada Mısırlı sevgilisi Dodi Fayed de vardı. Bazı iddialara göre Diana'yı sevgilisiyle görüntülemek isteyen paparaziler aracın peşine düştüler. Bir anda hızlanan araç Alma Köprüsü'nün altındaki çöneye doğru yöneldi. İşte tam da bu sırada Diana'nın şoförü kontrolü kaybetti ve araç duvara çarptı. Paris'in parlayan ışıkları altında başlayan akşam bizden karanlığa gömülmüştü. Dodi Fayet olay yerinde yaşamını yitirdi. 36 yaşındaki Diana ise araçtan ağır yaralanmış bir şekilde çıkarıldı. Kazadan 3 saat sonra ise kaldırıldığı hastanede vefat etti. Diana'nın ani ölümü tüm dünyada büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Ancak burada bölümümüze kısa bir ara vereceğiz. Geri geldiğimizde ise Diana'nın ölümünün Kraliyet ailesi üzerindeki etkilerine odaklanacağız. Prensesin kaza yaptığı esnada Kraliçe Elizabeth de tüm aile üyeleriyle birlikte İskoçya'daki Balmoral Şatosundaydı. Kaza haberi Balmoral'e ulaştığında Kraliyet ailesi içinde kabus gibi bir süreç başlamış oldu. Zaten Diana'yı sürekli üzdü ve yalnız bıraktığı düşünceleriyle Kraliçe'ye kızgın olan halk, bir anda öfkesini monarşinin üstüne yöneltti. Ertesi sabah Kraliçe Elizabeth ile Başbakan Tony Blair telefonla görüştüler. Kraliçe, konuya ilişkin bir açıklama yapmak istemediğini, Diana'nın halinden üyesi olmadığını, cenaze ve defil sürecinin Spencer ailesinin tasarrufunda olduğunu iletti. Fakat Elizabeth'in bu inatçı tutumu kendisine çok pahalıya mahal olacaktı. Başbakan Blair ise fırsatı kaçırmayarak meşhur konuşmasını yaptı. Kraliçe büyük bir tepkiyle karşı karşıyayarken, Blair halkın nabzını en iyi tutan kişi olarak puanları toplamıştı. Elizabeth ise geri adım atmıyordu. Londra'daki Buckingham Sarayı'nın bayrağının yarıya indirilmemesi ve kraliçenin Londra'ya dönmemesi yangını iyice harladı. Halk çok öfkeliydi. Buckingham Sarayı'nın önünde toplanan on binlerce insan burayı çiçeklerle doldurdu. Kraliyet ailesi sessiz kalmaya devam ettikçe halktaki infial de büyüyordu. Üstelik Elizabeth'in karşısında yalnızca medya ve halk durmuyor, yakın çevresinde onu acapa almaya başlıyordu. En başta da merhume Diana'nın eski eşi ve kraliçenin büyük oğlu Charles yer alıyordu. Prens Charles, annesinin Diana için kraliyet seremonisi istememesi sonrası başbakan Blair'i aradı. Kraliçemiz mensubu olduğu jenerasyondan dolayı halkın nabzını tutma konusunda pek başarılı değil. ''Ben sizinle aynı fikirdeyim Sayın Başbakan. Dayanay için özel ve resmi bir tören gerçekleşmeli.'' dedi. Blair cephesi ise, Prens Charles'ın bu tutumunu, halkın kraliçeye yönelik öfkesinden kendisini sıyırmaya çalışma girişimi olarak yorumluyordu. Günler geçiyor, Buckingham Sarayı'nın önünde biriken çiçeklerin sayısı artıyordu. Kraliye dahil esnemeli keşitli küfür ve hakaretlerin yazılı olduğu pankartlar saray duvarlarına bırakılıyordu. Ada bambaşka bir atmosfere bürünmüştü. Halkın tepkisiyle Başbakan Blair'ın tüm ısrarlarına rağmen 2. Elizabeth tavrına ödün vermiyordu. Kendisini açıklama yapması ve Londra'ya dönmesi için adeta yalvaran Blair'a tavrını şu sözlerle açıkladı kraliçe, ''Ölüm gibi hadiseler karşısında bize yakışan duruş vakar ve asil olmaktır. İnsanların hatıralarına saygının gereği de budur. Prenses, medyada fazlasıyla yer almasının bedelini ne yazık ki çok pahalı ödedi. Bu sürecin magazin malzemesi haline gelmesini istemiyorum. Kraliçe gerçekten asil ve vakur duruşun bu olduğuna mı inanıyordu? Yoksa hiçbir zaman yıldızının barışmadığı Prenses Diana'nın bu teşrifatı hak etmediğini mi düşünüyordu? Bu elbette başka bir tartışmanın konusu. Ancak bizim kesin olarak bildiğimiz, Elizabeth sustukça kendisine yönelik tepkilerin dozunun arttığı gerçeği. Tüm bunlar yaşanırken, Daranhal'ın cenazesi de ülkesi İngiltere'ye getirildi. Naaşı, eski eşi Charles, Başbakan Blair ve hükümet üyelerinin de katıldığı bir törenle karşılandı. Şimdi herkesin aklında eski prensesin nasıl defnedileceği sorusu yer alıyordu. Kraliçenin Diana için kraliyet töreni ve özel protokol düzenleyip düzenlemeyeceği büyük bir merak konusuydu. Elizabeth tüm çağrılara kulaklarını tıkayıp İskoçya'da kalmaya devam etti. Bu kararıyla İngiltere'de kıyametin kopması bir oldu. Halkın öfkesi öyle bir boyuta ulaştı ki artık mesele prenseslerin olmaktan çıkmıştı. Monarşiye karşı tepkiler çığ gibi büyüyordu. Birleşik Krallığın cumhuriyet olması gerektiğini düşünenlerin sayısı artıyordu. Televizyonlarda kraliyet ailesinin dergi mükellefleri sayesinde sarayda keyif çatan bir grup olduğunu savunan kişilerin sesi yükseliyordu. halkın prensesinin ölümü, yüzlerce yıllık rejimin sorgulandığı bir ortam oluşturmuştu. Kraliyet ailesinin küçümsediği, zayıf ve sinsi bulduğu Diana, savaşların ve krizlerin yapamadığını yapmış, Birleşik Krallık Monarşisi'nin topunu ağzına getirmişti. Diana'nın ölümünden yaklaşık iki hafta sonra Başbakan Blair bir kez daha kraliçeyi aradı. Bu sefer daha net konuştu. Majesteleri, hükümetinizin lideri olarak sizi ve monarşimize karşı yüksek sorumluluğum ile bunları ifade ediyorum. Anı itibarıyla ülkenin %80'inden fazlası prensesin ölümün sürecindeki tavrınızı tasdip etmiyor. Size kesin ve net tavsiyem şu. Derhal Londra'ya dönün, matem törenlerine katılın ve bir konuşma yapın. Tüm bu gelişmelerin üzerine Kraliçe Elizabeth daha fazla direnemedi. Diana'nın cenazesinin kraliyet protokolü eşliğinde gerçekleşmesi ve halka açık bir şekilde yapılması için gerekli talimatları verdi. Buckingham Sarayı'ndaysa bayraklar yarıya indirildi. Akabinde kameraların karşısına geçen kraliçe, kendisinden açıklama bekleyen tüm İngiltere'ye bir taze mesajı iletti. Eski prensesin ölümü kraliçenin yarım asırlık saltanatını tatırdatmıştı. Yaşananlar, değişen dünyada kitlelerin öfkesinin hangi boyutlara ulaşabildiğine dair bir tablo ortaya koymuştu. Kraliçenin de onay vermesinin ardından Prenses Diana'nın cenazesi ölümünden tam 37 gün sonra 6 Eylül 1997'de yüzbinlerce insanın katıldığı bir törenle gerçekleşti. Töreni tüm dünyada 2,5 milyar kişinin izlediği tahmin ediliyor. Her ne kadar Başbakan Blair, o günlerde yaptığı, halkın prensesi konuşmasıyla konfor alanında kalmayı tercih etse de, yakın kurmaylarına, kraliçenin tavrının haklı olduğu yönünde görüş bildirdiği de iddia ediliyor. Buna göre Blair, kraliçenin tutumunu, kendi konumuna yaraşır bir ağırbaşlık göstergesi olarak değerlendiriyor. Kraliçeye karşı büyüyen nefreti ise, populizm ve şımarıklık olarak tanımlıyor. Eski başbakan, gerçekte böyle düşünüyor olsa bile, o dönemin atmosferinde Diana güzellemesi yapmaktan başka bir tavır gösteremedi. Kısacası herkes Diana sevgisine teslim oldu. Yakın zaman önce vefat eden Kraliçe Elizabeth ise o günleri, hayatımda bu kadar yoğun bir nefrete hiç maruz kalmadım, sözleriyle anlatıyordu. Prenses Diana'nın monarşiye en büyük harmanıysa, Veliat Prens William ve küçük kardeşi Prens Harry oldu. İki prensin de babasından çok annesine benzediği, zarafetlerini annelerinden aldığı, Elizabeth'in aksiyondaki tüm çabalarına rağmen annelerinin karakter özelliklerini taşıdıkları da sık sık vurgulanıyor. Prens Harry'nin annesinin tabutuna bıraktığı, ''Mummy'' yani ''Anneciğim'' yazısıysa, Diana'nın ailesinin evinde, Geleceğin kral adayının notu olarak saklanmaya devam ediyor.

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde ölümüyle büyük bir dram yaratan Prenses Diana'nın öyküsüne odaklanacağız. Hazırsanız başlayalım.

Britanya'da şok durumunda bir millet var.

3 ay önce göreve gelen, çiçeği burnundaki Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair, bu konuşmaya özür olarak hazırlanmıştı.

Okuyacağı taziye mesajında altı çizili bir cümle bulunuyordu. Blair'ın basın danışmanı Alistair Campbell bu cümlenin özenle vurgulanmasını istemişti. Altı çizili bu cümlede ''O halkın prensesiydi'' ifadesi yer alıyordu.

Başbakan Blair, bu cümleyle tek taşla üç kuş vuracaktı. Hem Prenses Diana'nın ölümü sonrası yasa boğulan halkın acısını paylaşacak, hem Diana'ya duyulan büyük sevgiye sahip çıkacak, hem de onun ölümünden sorumlu tutulan kraliyet ailesine karşı büyüyen halk teplilerinin yanında saf tutacaktı. Zira halkın prensesinin ölümü, yüzlerce yıllık devlet geleneğini altüst eden, dramatik bir hikayenin izlerini taşıyordu.

Diana Frances Spencer ya da tüm dünyanın tanıdığı ismiyle Prenses Diana. Bugün Kral 3. Charles olarak bilinen, dönemin Galler Prensi ile yaptığı evlilik sayesinde tüm dünya adına aşina oldu. Ancak Diana'yı özel kılan sadece kraliyet gelini olması değildi. İmajı, karakteri, söylemleri ve eylemleriyle de tüm odaklıları üzerine çekmişti Prenses.

29 Temmuz 1981'de tüm dünyada 1 milyara yakın insanın canlı izlediği tahmin edilen... ...görkemli bir düğün töreniyle dünya evine girdi Diana ve Charles. 20 yaşındaki Diana artık Gallier'in prensesi, Veliaud Prens'in biricik eşiydi. Gelin görün ki bir rüyaya andıran bu düğün sonsuz bir saadetten çok... ...travmaların, çalkantıların ve bitmek bilmeyen çatışmaların sembolü olacaktı.

Prenses, Büyük Britanya halklarının pek de alışkın olmadığı bir mizacı sahipti. Sıcakkanlı, utangaç, güler yüzlü ve naif bu genç kadın, kısa zamanda kendisini kitlelere sevdirmeyi başarmıştı. Beden diline önem veren, etrafa gülücükler dağıtan, çocuklara sarılan, bebekleri kucağına alan ve halkla iletişim kuran Prenses, bütün ilgi odaklarının kendisine dönmesini sağlamıştı.

Ancak Diana, halktan gördüğü bu sevgiyi kraliyet ailesinden göremiyordu. Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip, Diana'nın basında çok fazla yer aldığını, tabiri caizse tribünlere oynadığını düşünüyordu. Onun, kraliyet ailesinin ağırlığını ve azametini taşıyamadığı kanaatindeydiler.

Diğer yandan, Prens Charles da bu evliliği sürdürmek konusunda pek hevesli sayılmazdı. Üstelik takıntılı bir şekilde aşık olduğu Camilla Parker-Bowles ile görüşmeyi sürdürüyordu. Prenses Diana'nın kraliyet ailesine armağan ettiği iki erkek çocuğa rağmen evlilikleri yolunda gitmiyordu. Bu da Diana'nın hanedanlık içinde kendini yalnız hissetmesine ve duygusal demeçler vermesine sebep olmuştu.

Hayır, hayır, hayır. Neden öyle düşünüyorsun? İnsanların kalplerinin kraliçesi olmak isterdim. Ama kendimi kraliçeyi görmüyorum, sadece ülke.

Verdiği son röportajlardan birinde söylediği, ''Kraliçe olacağımı düşünmüyorum. İnsanların kalbindeki kraliçe olmak isterdim. Ama kendimi bu ülkenin kraliçesi olarak görmüyorum.'' sözleri, prenses ve kraliyet ailesi arasındaki ilişkiyi son derece çarpıcı bir şekilde özetliyordu aslında.

Galler prensesinin verdiği bu türden demeçler onu halka daha da yaklaştırdı. Ancak bu açıklamalar, kraliyet ailesinin kendisine daha da cephe almasına sebep oldu. Kraliçe Elizabeth ve hanedanı kızmakta çok da haksız sayılmazdı. Zira Diana, yaşadığı yalnızlığı ve hüznü aktararak, Kraliyet ailesini de medyanın ve halkın önüne atmış oluyordu. Tüm bu anlaşmazlıkların gölgesinde Diana ve Charles'ın evliliği yürüyemezdi. Kraliçe Elizabeth bizzat boşanmalarını istiyordu. Neticede 28 Ağustos 1996'da Diana ve Charles yollarını ayırdılar. Gezegendeki en görkemli ve heyecan verici evlilik bitmiş, peri masalı sona ermişti.

Bunun üzerine Diana'nın unvanı da değiştirildi. O artık bir kraliyet ailesi mensubu olarak değil, sadece Galler Prensesi Diana unvanıyla anılacaktı. Halbuki Diana'nın değişmeyen tek unvanı, halkın prensesi olmasıydı. Boşanma sonrası hem magazinin hem de halkın ilgisini kendi üstünde tutmaya sürdürdü Diana. Ancak prenses, kraliyet ailesine en büyük darbesini yaşamdayken vurmadı.

31 Ağustos 1997'nin gece yarısı saatleriydi. Diana, Paris'te kaldığı Ritz otelinden aracıyla çıkış yaptı. Arabada Mısırlı sevgilisi Dodi Fayed de vardı. Bazı iddialara göre Diana'yı sevgilisiyle görüntülemek isteyen paparaziler aracın peşine düştüler.

Bir anda hızlanan araç Alma Köprüsü'nün altındaki çöneye doğru yöneldi. İşte tam da bu sırada Diana'nın şoförü kontrolü kaybetti ve araç

duvara çarptı. Paris'in parlayan ışıkları altında başlayan akşam bizden karanlığa gömülmüştü.

Dodi Fayet olay yerinde yaşamını yitirdi. 36 yaşındaki Diana ise araçtan ağır yaralanmış bir şekilde çıkarıldı. Kazadan 3 saat sonra ise kaldırıldığı hastanede vefat etti.

Diana'nın ani ölümü tüm dünyada büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Ancak burada bölümümüze kısa bir ara vereceğiz. Geri geldiğimizde ise Diana'nın ölümünün Kraliyet ailesi üzerindeki etkilerine odaklanacağız.

Prensesin kaza yaptığı esnada Kraliçe Elizabeth de tüm aile üyeleriyle birlikte İskoçya'daki Balmoral Şatosundaydı. Kaza haberi Balmoral'e ulaştığında Kraliyet ailesi içinde kabus gibi bir süreç başlamış oldu. Zaten Diana'yı sürekli üzdü ve yalnız bıraktığı düşünceleriyle Kraliçe'ye kızgın olan halk, bir anda öfkesini monarşinin üstüne yöneltti. Ertesi sabah Kraliçe Elizabeth ile Başbakan Tony Blair telefonla görüştüler. Kraliçe, konuya ilişkin bir açıklama yapmak istemediğini, Diana'nın halinden üyesi olmadığını, cenaze ve defil sürecinin Spencer ailesinin tasarrufunda olduğunu iletti. Fakat Elizabeth'in bu inatçı tutumu kendisine çok pahalıya mahal olacaktı.

Başbakan Blair ise fırsatı kaçırmayarak meşhur konuşmasını yaptı. Kraliçe büyük bir tepkiyle karşı karşıyayarken, Blair halkın nabzını en iyi tutan kişi olarak puanları toplamıştı. Elizabeth ise geri adım atmıyordu. Londra'daki Buckingham Sarayı'nın bayrağının yarıya indirilmemesi ve kraliçenin Londra'ya dönmemesi yangını iyice harladı.

Halk çok öfkeliydi. Buckingham Sarayı'nın önünde toplanan on binlerce insan burayı çiçeklerle doldurdu. Kraliyet ailesi sessiz kalmaya devam ettikçe halktaki infial de büyüyordu. Üstelik Elizabeth'in karşısında yalnızca medya ve halk durmuyor, yakın çevresinde onu acapa almaya başlıyordu.

En başta da merhume Diana'nın eski eşi ve kraliçenin büyük oğlu Charles yer alıyordu. Prens Charles, annesinin Diana için kraliyet seremonisi istememesi sonrası başbakan Blair'i aradı. Kraliçemiz mensubu olduğu jenerasyondan dolayı halkın nabzını tutma konusunda pek başarılı değil.

''Ben sizinle aynı fikirdeyim Sayın Başbakan. Dayanay için özel ve resmi bir tören gerçekleşmeli.'' dedi. Blair cephesi ise, Prens Charles'ın bu tutumunu, halkın kraliçeye yönelik öfkesinden kendisini sıyırmaya çalışma girişimi olarak yorumluyordu. Günler geçiyor, Buckingham Sarayı'nın önünde biriken çiçeklerin sayısı artıyordu. Kraliye dahil esnemeli keşitli küfür ve hakaretlerin yazılı olduğu pankartlar saray duvarlarına bırakılıyordu.

Ada bambaşka bir atmosfere bürünmüştü. Halkın tepkisiyle Başbakan Blair'ın tüm ısrarlarına rağmen 2. Elizabeth tavrına ödün vermiyordu. Kendisini açıklama yapması ve Londra'ya dönmesi için adeta yalvaran Blair'a tavrını şu sözlerle açıkladı kraliçe, ''Ölüm gibi hadiseler karşısında bize yakışan duruş vakar ve asil olmaktır. İnsanların hatıralarına saygının gereği de budur.

Prenses, medyada fazlasıyla yer almasının bedelini ne yazık ki çok pahalı ödedi. Bu sürecin magazin malzemesi haline gelmesini istemiyorum. Kraliçe gerçekten asil ve vakur duruşun bu olduğuna mı inanıyordu? Yoksa hiçbir zaman yıldızının barışmadığı Prenses Diana'nın bu teşrifatı hak etmediğini mi düşünüyordu? Bu elbette başka bir tartışmanın konusu. Ancak bizim kesin olarak bildiğimiz, Elizabeth sustukça kendisine yönelik tepkilerin dozunun arttığı gerçeği.

Tüm bunlar yaşanırken, Daranhal'ın cenazesi de ülkesi İngiltere'ye getirildi. Naaşı, eski eşi Charles, Başbakan Blair ve hükümet üyelerinin de katıldığı bir törenle karşılandı. Şimdi herkesin aklında eski prensesin nasıl defnedileceği sorusu yer alıyordu.

Kraliçenin Diana için kraliyet töreni ve özel protokol düzenleyip düzenlemeyeceği büyük bir merak konusuydu. Elizabeth tüm çağrılara kulaklarını tıkayıp İskoçya'da kalmaya devam etti. Bu kararıyla İngiltere'de kıyametin kopması bir oldu.

Halkın öfkesi öyle bir boyuta ulaştı ki artık mesele prenseslerin olmaktan çıkmıştı. Monarşiye karşı tepkiler çığ gibi büyüyordu. Birleşik Krallığın cumhuriyet olması gerektiğini düşünenlerin sayısı artıyordu. Televizyonlarda kraliyet ailesinin dergi mükellefleri sayesinde sarayda keyif çatan bir grup olduğunu savunan kişilerin sesi yükseliyordu.

halkın prensesinin ölümü, yüzlerce yıllık rejimin sorgulandığı bir ortam oluşturmuştu. Kraliyet ailesinin küçümsediği, zayıf ve sinsi bulduğu Diana, savaşların ve krizlerin yapamadığını yapmış, Birleşik Krallık Monarşisi'nin topunu ağzına getirmişti. Diana'nın ölümünden yaklaşık iki hafta sonra Başbakan Blair bir kez daha kraliçeyi aradı. Bu sefer daha net konuştu. Majesteleri, hükümetinizin lideri olarak sizi ve monarşimize karşı yüksek sorumluluğum ile bunları ifade ediyorum.

Anı itibarıyla ülkenin %80'inden fazlası prensesin ölümün sürecindeki tavrınızı tasdip etmiyor. Size kesin ve net tavsiyem şu. Derhal Londra'ya dönün, matem törenlerine katılın ve bir konuşma yapın. Tüm bu gelişmelerin üzerine Kraliçe Elizabeth daha fazla direnemedi.

Diana'nın cenazesinin kraliyet protokolü eşliğinde gerçekleşmesi ve halka açık bir şekilde yapılması için gerekli talimatları verdi. Buckingham Sarayı'ndaysa bayraklar yarıya indirildi. Akabinde kameraların karşısına geçen kraliçe, kendisinden açıklama bekleyen tüm İngiltere'ye bir taze mesajı iletti. Eski prensesin ölümü kraliçenin yarım asırlık saltanatını tatırdatmıştı.

Yaşananlar, değişen dünyada kitlelerin öfkesinin hangi boyutlara ulaşabildiğine dair bir tablo ortaya koymuştu. Kraliçenin de onay vermesinin ardından Prenses Diana'nın cenazesi ölümünden tam 37 gün sonra 6 Eylül 1997'de yüzbinlerce insanın katıldığı bir törenle gerçekleşti. Töreni tüm dünyada 2,5 milyar kişinin izlediği tahmin ediliyor.

Her ne kadar Başbakan Blair, o günlerde yaptığı, halkın prensesi konuşmasıyla konfor alanında kalmayı tercih etse de, yakın kurmaylarına, kraliçenin tavrının haklı olduğu yönünde görüş bildirdiği de iddia ediliyor. Buna göre Blair, kraliçenin tutumunu, kendi konumuna yaraşır bir ağırbaşlık göstergesi olarak değerlendiriyor. Kraliçeye karşı büyüyen nefreti ise, populizm ve şımarıklık olarak tanımlıyor.

Eski başbakan, gerçekte böyle düşünüyor olsa bile, o dönemin atmosferinde Diana güzellemesi yapmaktan başka bir tavır gösteremedi. Kısacası herkes Diana sevgisine teslim oldu. Yakın zaman önce vefat eden Kraliçe Elizabeth ise o günleri, hayatımda bu kadar yoğun bir nefrete hiç maruz kalmadım, sözleriyle anlatıyordu.

Prenses Diana'nın monarşiye en büyük harmanıysa, Veliat Prens William ve küçük kardeşi Prens Harry oldu. İki prensin de babasından çok annesine benzediği, zarafetlerini annelerinden aldığı, Elizabeth'in aksiyondaki tüm çabalarına rağmen annelerinin karakter özelliklerini taşıdıkları da sık sık vurgulanıyor. Prens Harry'nin annesinin tabutuna bıraktığı, ''Mummy'' yani ''Anneciğim'' yazısıysa, Diana'nın ailesinin evinde,

Geleceğin kral adayının notu olarak saklanmaya devam ediyor.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel’in ikinci sezonunun ilk bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni genel başkanı olarak seçilen Özgür Özel’in yaşamını ve siyasi kariyerini mercek altına aldık. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

1: CHP'nin Yeni Umudu: Özgür Özel'in Manisa'dan Ankara'ya Uzanan Hikayesi

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in yeni bölümünde Hatay'ın, Türkiye sınırlarına dahil olma sürecini inceliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsi meselesi olarak gördüğü bu şehrin hikayesini mercek altına alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!