Bilgisel'in yeni bölümünde Hatay'ın, Türkiye sınırlarına dahil olma sürecini inceliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsi meselesi olarak gördüğü bu şehrin hikayesini mercek altına alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

52: Atatürk'ün Son Savaşı: Hatay'ın Türkiye Sınırlarına Katılma Süreci

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde Hatay'ın Türkiye topraklarına katılma hikayesini mercak altına alacağız. Hazırsanız başlayalım. Ankara sergi evinde tüm devlet protokolü ve yabancı misyon şeflerinin katıldığı bir baloda Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. yaşı kutlanıyordu. Yemeğin, dans gösterilerinin ve marşlı kutlamaların ardından saatler ilerlemiş, misafirlerin bir kısmı baloyu terk etmişti. Gecenin ağırlığı salonun üstüne çökmüş ve ciddi mevzuların konuşulma zamanı gelmişti. Şeref lojasındaysa Atatürk ile Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Henry Ponsaut sohbet ediyordu. Güzel geçen bir gecenin ardından konuk büyükelçiye karşı nezaketi elden bırakmadı ve sakince şu sözleri dile getirdi Atatürk. ''Sayın Büyükelçi, ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almasam edemem. Büyük Meclis'in kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onların huzuruna çıkamam. Yerimde kalamam. Tüm soğukkanlılığıyla Atatürk'ü dinleyen Henry Ponsot, bir süre sonra müsaadeyi isteyip balodan ayrılmaya yeltendi. Vedalaşırken Atatürk, Büyükelçinin elini bırakmadı. Ve ikili arasında şöyle bir diyalog gerçekleşti. Atatürk'ün Biricik başkentinde kutladığı son cumhuriyet bayramı, yaşamında vereceği son savaşın da miladı olmuştu. Günümüzde Türkiye'nin 81 ilinden biri olan Hatay, Yeni Cumhuriyet'in ilk yıllarında sınırlarımız içinde yer almıyordu. 3000 yıllık bir medeniyete, onlarca farklı etnik kimlik ve inancı ev sahipliği yapan bu güzide şehir, Fransa tarafından işgal edilen Suriye'nin bir parçasıydı. Ancak bölge özel bir statüye sahipti. Türkiye ile Fransa arasında 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması'na göre Hatay, Suriye sınırlarında kalacaktı. Ancak şehrin barındırdığı Türk nüfusundan dolayı özel bir idareye sahip olunmasına karar verilmişti. İskenderun Sancağı adıyla Suriye Fransası için de özel bir statüye sahip olan bölgede Türkçe konuşuluyor, Türk lirası ile alışveriş yapılıyordu. 1936'ya gelindiğinde Avrupa'da yeni bir savaşın ayak sesleri duyulmaya başlandı. Nazi Almanya'sının Führeri Adolf Hitler, her geçen gün daha tehditkar konuşuyor, tüm Avrupa'yı için tehlike çanlarını çalıyordu. Tam da o günlerde Fransa kendi iç güvenliğini odaklanabilmek adına hakimiyeti altında bulunan Suriye'ye bağımsızlık tanıma kararı aldı. O andan itibaren herkesin aklında aynı soru işareti oluşmuştu. Fransa'nın Suriye'den ayrılmasının ardından İskenderun sancağına ne olacaktı? Bağımsız Suriye'nin mi yoksa demografik ve kültürel olarak yakın olduğu Türkiye'nin mi topraklarına katılacaktı? Fransa bu soruya çabucak bir yanıt verdi ve bölgeden çekilirken İskenderun sancağını Suriyeli Arap yetkililere teslim ettiğini açıkladı. Bu karar yaklaşık 3 sene sürecek karmaşık ve gerilimli bir döneminde ilk kıvılcımını parlatan hamle olmuştu. Türkiye, 9 Ekim 1936'da Fransa'ya resmi bir nota gönderdi. Notada ifade edilenler şöyle özetlenebilirdi. Dost-Fransa ile imzaladığımız Ankara Antlaşması, Fransa'nın Suriye'deki hakimiyeti üzerine temenlenmektedir. Şayet Fransa, Suriye'ye bağımsızlık veriyorsa, özel bir statüye sahip olan İskenderunuz Sancağı'na da bağımsızlık vermelidir. Bu notanın ardından Atatürk 1 Kasım 1936'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında daha netifadelerle konuştu. İskenderun ve çevresinin mukadderatı milletimiz için çok önemlidir. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz. Daima kendisiyle dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızdaki tek ve büyük mesele budur. Türkiye'nin ısrarı milletler cemiyetinde harekate geçirdi. Cenevri'de toplanan cemiyet, Fransa'nın Suriye'den ayrılmasının ardından İskenderun sancağının da bağımsız bir statüye kavuşması gerektiğini ifade ediyordu. Türkiye'nin tutumu, uluslararası arenada ilk sonucunu vermişti. 1936'ya ait Fransa belgelerine İskenderun sancağının demografik yapısı şu şekilde not düşülmüştü. Takribi 220 bin civarı gözüken toplam nüfusun yaklaşık 86 bini yani %39'luk kısmı Türklerden oluşuyordu. Nüfusun %28'ini Arap Alevileri, %11'ini Ermeniler, %10'unu Sünni Araplar, %8'ini Hristiyan azınlıklar ve %4'lük kısmını da Çerkezler, Kürtler ve Yahudiler oluşturuyordu. Kısacası İskenderun sancağı son derece kozmopolit bir bölgeydi. Milletler Cemiyeti'nin kararına göre hangi ülkeye katılacaklarını da İskenderun halkı seçecekti. Ancak Türkiye'nin beklemeye niyeti yoktu. Atatürk de bu süreçte adeta gençlik yıllarına geri dönmüştü. Başbakan İnönü'nün fazla itidalli olduğunu düşünüyor, hükümetin bu konuda yeteri kadar kararlı davranmadığını savunuyordu. Başbakan İsmet İnönü ise Atatürk'ün fevriliğinden yakınıyor, Fransızlarla savaşmaktan endişe duyuyordu. Hükümet ile Atatürk arasında bir fikir ayrılığı baş gösteriyordu. Tam da bu günlerde Atatürk, Kılıç Ali Paşa'ya şunları söyledi. Cumhurbaşkanlığından istifa edip İskenderun dağlarında çete reisliği yapacağım. Milis güçlerle birlikte İskenderun'un yerli halkını ayaklandırıp bu işi kökünden hallediyorum. Bu ifadeler Atatürk'ün hata üzerinde yaşadığı heyecanı ele veriyordu. Elbette koskoca bir devletin cumhurbaşkanının orduyu bırakıp çete reisliği yapması, uygulanma ihtimali çok düşük bir plandı. Ancak vücudunu için için kemiren bir karaciğer hastalığıyla cebelleşen Atatürk, bu meselede hastalığını adeta unutmuştu. Henüz taze bir subayken Libya çöllerinde İtalya'ya karşı gerilla savaşı verdiği günleri anımsamış, sahiplendiği Hatay meselesiyle tüm tarihi kişiliğini masanın üstüne koymuştu. Hatay, başkumandanın son savaşı olacaktı. Şimdi bu noktada bölümümüze kısa bir ara vermemiz gerekiyor. Geri döndüğümüzde Hatay sorununun nasıl sonlandığını ele alacağız. 1938'e girildiğinde Hatay'daki gerilim de yükseliyordu. Ancak büyüyen yalnızca bölgedeki gerilim değildi. Aynı zamanda Atatürk'ün hastalığı da fazlasıyla ilerlemişti. Mart 1938'de Başbakan Celal Bayar, yurt dışından doktor getirme fikri konusunda ısrar etti. Bayar'ın bu ısrarlı teklifini, ortada Hatay meselesi var. Hastalığım duyulursa fena olur, sözleriyle geri çevirdi Atatürk. Ancak hastalığı kısa zamanda duyuldu. İngiliz Daily Telegraph gazetesinde 18 Mayıs 1938 tarihinde yayınlanan bir haberde Atatürk'ün felç geçirdiği yazıyordu. Bunu duyan başkumandan gözünü kararttı. Doktorların yerinden kıpırdamaması için adeta yalvarmasına rağmen güneye inmeye karar verdi. Paşa İskenderun sınırına gidip askerleri denetleyecek ve gövde gösterisi yapacaktı. 20 Mayıs 1938'de trenle Mersin'e gitti Atatürk. Oradan da Adana'ya geçti. Birlikleri denetledi. Tüm dünyaya hasta değilim mesajı veriyordu. Halbuki birlikleri denetlediği o anlarda için için eriyordu. Neyse ki Atatürk'ün kendi hayatıyla oynadığı bu kumar sonuç vermişti. Avrupa'da patlamak üzere olan Büyük Savaş'ın meşguliyetinin de etkisiyle Fransa geri adım attı. Böylece 2 Eylül 1938'de İskenderun sancağı bağımsızlığını ilan etti ve Hatay Devleti kuruldu. Devlet başkanlığına Tayfur Sökmen getirildi. Devletin resmi dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olarak belirlendi. Hemen ardından 40 üyeli bir parlamento kuruldu. Parlamento üyelerinin 22'si Türk, 9'u Alevi Arap, 2'si Sünni Arap, 5'i Ermeni, 2'si ise Yahudi cemaatine mensuptu. Artık Hatay bağımsız bir devletti. Takvimler 10 Kasım 1938'i gösterdiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk vefat etti. Başkumandanın Hatay ısrarı hastalığını ciddi ölçüde tetiklemiş ve belki de ömrünü kısaltmıştı. Ne yazık ki Hatay'ın Türkiye'ye katıldığını göremeden ebedi uykuya daldı Atatürk. Ertesi yıl Fransa, Hatay bölgesinden bütünüyle elini eteğini çektiğini duyurdu. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya ile boğuşan Fransa için Hatay'dan daha hayati meseleler vardı artık. Üstüne üstlük Dünya Savaşı boyunca Türkiye'nin dostluğuna da ihtiyaçları olacaktı. Bu gelişmenin üzerine 23 Haziran 1939'da Türkiye ve Fransa arasında yeni bir antlaşma daha imzalandı. Bu antlaşma ile Fransa, İskenderun sancağının Türkiye'ye katılmasına karşı bir tavır ortaya koymayacağının sözünü verdi. Artık ortadaki tek engel de kalkmıştı. Fransa ile yapılan anlaşmadan sadece 6 gün sonra Hatay Devleti Meclisi olağanüstü toplandı. Devletin kendisini feshetmesi ve Türkiye'ye katılması kararı verildi. Hemen ertesi gün Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir coşkuyla şehre giriş yaptı. 7 Temmuz'da ise Hatay Vilayeti kuruldu ve 3 yıl süren bu sorun nihayete ermiş oldu. Ancak bu katılımın ardından Suriye Arap basını çok sert bir dille Türkiye, Fransa ve İngiltere'ye yüklenmeye başladı. Onlara göre Fransa, Türkiye'ye ihtiyacı olduğu için bu katılıma göz yummuş, Suriye yerine Türkiye'yi tercih etmişti. İngiltere'yi ise milletler cemiyetinde ses çıkarmadıkları için eleştiriyorlardı. Bir süre sonra Suriye Arap Meclisi, İskenderun sancağının kendi topraklarının bir parçası olduğunu ve bu bölgenin Türkiye'ye bırakılmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini ilan etti. Suriye hiçbir zaman Hata'yı geri almak için askeri bir hareket yürütmedi. Ancak uzun yıllar boyunca ders kitaplarında Hatay'ı Suriye sınırlarında göstermeye devam ettiler. Hatay halkı ise tüm asli unsurlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı oldu. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez, Hristiyan, Yahudi, Sünni ya da Alevi fark etmeksizin eşsiz bir medeniyetler sofrası kuruldu bu şehirde. Atatürk'ün son savaşı ve emaneti 84 yıldır Türkiye'nin bir parçası. 6 Şubat 2023 Pazartesi günü gerçekleşen depremlerde Kahramanmaraş ve Adıyaman ile birlikte en büyük yakımın yaşandığı iller arasında yer alıyor Hatay. Türkiye'ye katılma kararının alındığı meclis binasına dahil olmak üzere şehrin yüzlerce yıllık yapıları yerle bir oldu ne yazık ki. Fakat bundan daha üzücü olan Hayatını kaybeden binlerce Hataylı vatandaşımızın acısı ve geride kalan kederli anneler, babalar, kardeşler ve evlatların yaşamak zorunda bırakıldığı koşullar oldu. Hepimizin zihnindeyse enkaz altındaki Hatay sokaklarına yazılan o duvar yazısı kazınmış durumda. Umudunu kaybetme geri döneceğiz Hatay. Bizler de bu temenniyi paylaşıyor, deprem felaketinde yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Tüm çeşitlilikleri, kültürü ve güzellikleriyle Hatay'ın yeniden ayağa kalkacağına gönülden inanıyoruz. Birbirimize çare olacağımızı her gün kendimize hatırlatıyoruz. Zira artık Hatay hepimizin şahsi meselesidir.

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın bu bölümünde Hatay'ın Türkiye topraklarına katılma hikayesini mercak altına alacağız. Hazırsanız başlayalım.

Ankara sergi evinde tüm devlet protokolü ve yabancı misyon şeflerinin katıldığı bir baloda Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. yaşı kutlanıyordu. Yemeğin, dans gösterilerinin ve marşlı kutlamaların ardından saatler ilerlemiş, misafirlerin bir kısmı baloyu terk etmişti. Gecenin ağırlığı salonun üstüne çökmüş ve ciddi mevzuların konuşulma zamanı gelmişti.

Şeref lojasındaysa Atatürk ile Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Henry Ponsaut sohbet ediyordu. Güzel geçen bir gecenin ardından konuk büyükelçiye karşı nezaketi elden bırakmadı ve sakince şu sözleri dile getirdi Atatürk. ''Sayın Büyükelçi, ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim.

Onu almasam edemem. Büyük Meclis'in kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onların huzuruna çıkamam. Yerimde kalamam. Tüm soğukkanlılığıyla Atatürk'ü dinleyen Henry Ponsot, bir süre sonra müsaadeyi isteyip balodan ayrılmaya yeltendi. Vedalaşırken Atatürk, Büyükelçinin elini bırakmadı. Ve ikili arasında şöyle bir diyalog gerçekleşti.

Biricik başkentinde kutladığı son cumhuriyet bayramı, yaşamında vereceği son savaşın da miladı olmuştu.

Günümüzde Türkiye'nin 81 ilinden biri olan Hatay, Yeni Cumhuriyet'in ilk yıllarında sınırlarımız içinde yer almıyordu. 3000 yıllık bir medeniyete, onlarca farklı etnik kimlik ve inancı ev sahipliği yapan bu güzide şehir, Fransa tarafından işgal edilen Suriye'nin bir parçasıydı.

Ancak bölge özel bir statüye sahipti. Türkiye ile Fransa arasında 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması'na göre Hatay, Suriye sınırlarında kalacaktı. Ancak şehrin barındırdığı Türk nüfusundan dolayı özel bir idareye sahip olunmasına karar verilmişti. İskenderun Sancağı adıyla Suriye Fransası için de özel bir statüye sahip olan bölgede Türkçe konuşuluyor, Türk lirası ile alışveriş yapılıyordu.

1936'ya gelindiğinde Avrupa'da yeni bir savaşın ayak sesleri duyulmaya başlandı. Nazi Almanya'sının Führeri Adolf Hitler, her geçen gün daha tehditkar konuşuyor, tüm Avrupa'yı için tehlike çanlarını çalıyordu.

Tam da o günlerde Fransa kendi iç güvenliğini odaklanabilmek adına hakimiyeti altında bulunan Suriye'ye bağımsızlık tanıma kararı aldı. O andan itibaren herkesin aklında aynı soru işareti oluşmuştu. Fransa'nın Suriye'den ayrılmasının ardından İskenderun sancağına ne olacaktı? Bağımsız Suriye'nin mi yoksa demografik ve kültürel olarak yakın olduğu Türkiye'nin mi topraklarına katılacaktı?

Fransa bu soruya çabucak bir yanıt verdi ve bölgeden çekilirken İskenderun sancağını Suriyeli Arap yetkililere teslim ettiğini açıkladı. Bu karar yaklaşık 3 sene sürecek karmaşık ve gerilimli bir döneminde ilk kıvılcımını parlatan hamle olmuştu.

Türkiye, 9 Ekim 1936'da Fransa'ya resmi bir nota gönderdi. Notada ifade edilenler şöyle özetlenebilirdi. Dost-Fransa ile imzaladığımız Ankara Antlaşması, Fransa'nın Suriye'deki hakimiyeti üzerine temenlenmektedir. Şayet Fransa, Suriye'ye bağımsızlık veriyorsa, özel bir statüye sahip olan İskenderunuz Sancağı'na da bağımsızlık vermelidir.

Bu notanın ardından Atatürk 1 Kasım 1936'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında daha netifadelerle konuştu. İskenderun ve çevresinin mukadderatı milletimiz için çok önemlidir. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz. Daima kendisiyle dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızdaki tek ve büyük mesele budur.

Türkiye'nin ısrarı milletler cemiyetinde harekate geçirdi. Cenevri'de toplanan cemiyet, Fransa'nın Suriye'den ayrılmasının ardından İskenderun sancağının da bağımsız bir statüye kavuşması gerektiğini ifade ediyordu. Türkiye'nin tutumu, uluslararası arenada ilk sonucunu vermişti. 1936'ya ait Fransa belgelerine İskenderun sancağının demografik yapısı şu şekilde not düşülmüştü.

Takribi 220 bin civarı gözüken toplam nüfusun yaklaşık 86 bini yani %39'luk kısmı Türklerden oluşuyordu.

Nüfusun %28'ini Arap Alevileri, %11'ini Ermeniler, %10'unu Sünni Araplar, %8'ini Hristiyan azınlıklar ve %4'lük kısmını da Çerkezler, Kürtler ve Yahudiler oluşturuyordu. Kısacası İskenderun sancağı son derece kozmopolit bir bölgeydi.

Milletler Cemiyeti'nin kararına göre hangi ülkeye katılacaklarını da İskenderun halkı seçecekti. Ancak Türkiye'nin beklemeye niyeti yoktu. Atatürk de bu süreçte adeta gençlik yıllarına geri dönmüştü. Başbakan İnönü'nün fazla itidalli olduğunu düşünüyor, hükümetin bu konuda yeteri kadar kararlı davranmadığını savunuyordu.

Başbakan İsmet İnönü ise Atatürk'ün fevriliğinden yakınıyor, Fransızlarla savaşmaktan endişe duyuyordu. Hükümet ile Atatürk arasında bir fikir ayrılığı baş gösteriyordu. Tam da bu günlerde Atatürk, Kılıç Ali Paşa'ya şunları söyledi. Cumhurbaşkanlığından istifa edip İskenderun dağlarında çete reisliği yapacağım. Milis güçlerle birlikte İskenderun'un yerli halkını ayaklandırıp bu işi kökünden hallediyorum.

Bu ifadeler Atatürk'ün hata üzerinde yaşadığı heyecanı ele veriyordu. Elbette koskoca bir devletin cumhurbaşkanının orduyu bırakıp çete reisliği yapması, uygulanma ihtimali çok düşük bir plandı. Ancak vücudunu için için kemiren bir karaciğer hastalığıyla cebelleşen Atatürk, bu meselede hastalığını adeta unutmuştu.

Henüz taze bir subayken Libya çöllerinde İtalya'ya karşı gerilla savaşı verdiği günleri anımsamış, sahiplendiği Hatay meselesiyle tüm tarihi kişiliğini masanın üstüne koymuştu. Hatay, başkumandanın son savaşı olacaktı. Şimdi bu noktada bölümümüze kısa bir ara vermemiz gerekiyor. Geri döndüğümüzde Hatay sorununun nasıl sonlandığını ele alacağız.

1938'e girildiğinde Hatay'daki gerilim de yükseliyordu. Ancak büyüyen yalnızca bölgedeki gerilim değildi. Aynı zamanda Atatürk'ün hastalığı da fazlasıyla ilerlemişti. Mart 1938'de Başbakan Celal Bayar, yurt dışından doktor getirme fikri konusunda ısrar etti. Bayar'ın bu ısrarlı teklifini, ortada Hatay meselesi var. Hastalığım duyulursa fena olur, sözleriyle geri çevirdi Atatürk. Ancak hastalığı kısa zamanda duyuldu.

İngiliz Daily Telegraph gazetesinde 18 Mayıs 1938 tarihinde yayınlanan bir haberde Atatürk'ün felç geçirdiği yazıyordu. Bunu duyan başkumandan gözünü kararttı. Doktorların yerinden kıpırdamaması için adeta yalvarmasına rağmen güneye inmeye karar verdi. Paşa İskenderun sınırına gidip askerleri denetleyecek ve gövde gösterisi yapacaktı.

20 Mayıs 1938'de trenle Mersin'e gitti Atatürk. Oradan da Adana'ya geçti. Birlikleri denetledi. Tüm dünyaya hasta değilim mesajı veriyordu. Halbuki birlikleri denetlediği o anlarda için için eriyordu. Neyse ki Atatürk'ün kendi hayatıyla oynadığı bu kumar sonuç vermişti. Avrupa'da patlamak üzere olan Büyük Savaş'ın meşguliyetinin de etkisiyle Fransa geri adım attı.

Böylece 2 Eylül 1938'de İskenderun sancağı bağımsızlığını ilan etti ve Hatay Devleti kuruldu. Devlet başkanlığına Tayfur Sökmen getirildi. Devletin resmi dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olarak belirlendi. Hemen ardından 40 üyeli bir parlamento kuruldu. Parlamento üyelerinin 22'si Türk, 9'u Alevi Arap, 2'si Sünni Arap, 5'i Ermeni, 2'si ise Yahudi cemaatine mensuptu. Artık Hatay bağımsız bir devletti.

Takvimler 10 Kasım 1938'i gösterdiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk vefat etti. Başkumandanın Hatay ısrarı hastalığını ciddi ölçüde tetiklemiş ve belki de ömrünü kısaltmıştı. Ne yazık ki Hatay'ın Türkiye'ye katıldığını göremeden ebedi uykuya daldı Atatürk.

Ertesi yıl Fransa, Hatay bölgesinden bütünüyle elini eteğini çektiğini duyurdu. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya ile boğuşan Fransa için Hatay'dan daha hayati meseleler vardı artık. Üstüne üstlük Dünya Savaşı boyunca Türkiye'nin dostluğuna da ihtiyaçları olacaktı.

Bu gelişmenin üzerine 23 Haziran 1939'da Türkiye ve Fransa arasında yeni bir antlaşma daha imzalandı. Bu antlaşma ile Fransa, İskenderun sancağının Türkiye'ye katılmasına karşı bir tavır ortaya koymayacağının sözünü verdi. Artık ortadaki tek engel de kalkmıştı.

Fransa ile yapılan anlaşmadan sadece 6 gün sonra Hatay Devleti Meclisi olağanüstü toplandı. Devletin kendisini feshetmesi ve Türkiye'ye katılması kararı verildi. Hemen ertesi gün Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir coşkuyla şehre giriş yaptı. 7 Temmuz'da ise Hatay Vilayeti kuruldu ve 3 yıl süren bu sorun nihayete ermiş oldu.

Ancak bu katılımın ardından Suriye Arap basını çok sert bir dille Türkiye, Fransa ve İngiltere'ye yüklenmeye başladı. Onlara göre Fransa, Türkiye'ye ihtiyacı olduğu için bu katılıma göz yummuş, Suriye yerine Türkiye'yi tercih etmişti. İngiltere'yi ise milletler cemiyetinde ses çıkarmadıkları için eleştiriyorlardı. Bir süre sonra Suriye Arap Meclisi, İskenderun sancağının kendi topraklarının bir parçası olduğunu ve bu bölgenin Türkiye'ye bırakılmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini ilan etti. Suriye hiçbir zaman Hata'yı geri almak için askeri bir hareket yürütmedi.

Ancak uzun yıllar boyunca ders kitaplarında Hatay'ı Suriye sınırlarında göstermeye devam ettiler. Hatay halkı ise tüm asli unsurlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı oldu. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez, Hristiyan, Yahudi, Sünni ya da Alevi fark etmeksizin eşsiz bir medeniyetler sofrası kuruldu bu şehirde. Atatürk'ün son savaşı ve emaneti 84 yıldır Türkiye'nin bir parçası.

6 Şubat 2023 Pazartesi günü gerçekleşen depremlerde Kahramanmaraş ve Adıyaman ile birlikte en büyük yakımın yaşandığı iller arasında yer alıyor Hatay. Türkiye'ye katılma kararının alındığı meclis binasına dahil olmak üzere şehrin yüzlerce yıllık yapıları yerle bir oldu ne yazık ki. Fakat bundan daha üzücü olan

Hayatını kaybeden binlerce Hataylı vatandaşımızın acısı ve geride kalan kederli anneler, babalar, kardeşler ve evlatların yaşamak zorunda bırakıldığı koşullar oldu. Hepimizin zihnindeyse enkaz altındaki Hatay sokaklarına yazılan o duvar yazısı kazınmış durumda. Umudunu kaybetme geri döneceğiz Hatay.

Bizler de bu temenniyi paylaşıyor, deprem felaketinde yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Tüm çeşitlilikleri, kültürü ve güzellikleriyle Hatay'ın yeniden ayağa kalkacağına gönülden inanıyoruz. Birbirimize çare olacağımızı her gün kendimize hatırlatıyoruz. Zira artık Hatay hepimizin şahsi meselesidir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu haftaki bölümünde yakın tarihin en sansasyonel hikayelerinden birine tanıklık ediyoruz. 31 Ağustos 1997'de geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden ve İngiltere'de büyük bir karmaşaya yol açan Prenses Diana'nın öyküsünü inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

53: Halkın Prensesi: Diana Spencer'ın Trajik Hikayesi

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu bölümünde Mesut Özil'in futbol macerasını mercek altına alıyoruz. Gelsenkirchen'in gettolarından Real Madrid'e, Arsenal'den Başakşehir'e kadar uzanan kariyerini inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!