Bilgisel'de bu hafta 27 yıl öncesine bir bakış atıyoruz. İki komşu ülkeyi, Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren Kardak Kayayalıkları meselesini odağımıza alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

37: Ankara - Atina Arası Gerilim Hattı: Kardak Kayalıkları Krizi

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde yakın tarihimizin en enteresan krizlerinden birini kardak kayalıkları meselesini ele alacağız. Hazırsanız başlayalım. Devletlerin, kavimlerin ve kabilelerin arasındaki savaşlar insanlık tarihinin binlerce yıllık gerçeği. Mitolojide kimi zaman bir aşk, kimi zaman bir inat uğruna meydana gelmiş çok sayıda büyük savaşlar alıyor. Bu da medeniyetler tarihi aynı zamanda savaşların tarihidir çıkarımı yapmamıza olanak tanıyor. Ancak günümüzden sadece 28 yıl önce iki komşu ülkenin içinde insan bile yaşamayan iki kayalık uğruna savaşın eşiğine gelmesi kuşkusuz daha büyük bir şaşkınlık ve merak uyandırıyor. Türkiye kamuoyunda Kardak Kayalıkları ismiyle namsalan Bodrumlu balıkçıların İkizce adıyla andığı Yunanistan'da İmiya denilen bu iki küçük kara parçası 1995'in son günlerinde Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getirmişti. Her ne kadar krizin merkezinde iki küçük kayalık bulunsa da mesele elbette bundan ibaret değildi. Türkiye ve Yunanistan'ın 1911'den beri Ege Denizi'nde yaşadığı hakimiyet çekişmesi meseleyi bir krize çevirmişti. Asırlık çekişmenin büyük bir krize dönüşmesi için sadece bir kıvılcım gerekiyordu. O kıvılcım tam 25 Aralık 1995 günü parladı. Figen Akat, Çanakkale'den İsrail'e çimento taşıyan bir yük gemisiydi. Eski püskü görünümüyle denizin üstünde nasıl durduğu ve onca yolu nasıl katettiği bile şüpheliydi. Çanakkale'den yola koyulan bu geminin mürettebatı, alalade çıktıkları bu yolculukta dünya siyaset literatürüne sonsuza dek kazanacaklarını, Elbette bilmiyorlardı. Kocaman yaşlı bir adamı andıran büyük gemisi 25 Aralık 1995 sabahı saat 04.30'da gümüşlük açıklarında yönünü şaşırarak kayalıklara oturdu. Hemen bir Türk sigorta şirketinden yardım istedi geminin mürettebatı. Ertesi gün güverteye çıkan sigorta şirketi yetkilileri gemiyi nasıl kurtarabileceklerini düşünmeye başladılar. Aynı saatlerde Yunanistan'ın Ankara büyükelçisine Atina'dan bir telgraf geldi. Mesajı okuyan büyükelçi sıkıntıyla iç çekip Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yolunu tuttu. Büyükelçin elindeki zarfta Yunanistan'ın Ankara'ya gönderdiği bir nota bulunuyordu. Notada kısaca şu ifadeler yer alıyordu. Figen Akat isimli Türk gemisi Yunanistan karasularında karaya oturmuştur. Kurtarma işlemini Yunan makamları gerçekleştirmelidir. Türk gemileri ve mercilerinin bölgeden derhal ayrılmasını bekliyoruz. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise zaman kaybetmeden bu ifadeleri reddetti ve karşı bir nota ile Yunanistan'a cevap verdi. Ankara ve Atina arasında notalar gidip gelirken gemi mürettebatının bekleyişi sürüyordu. Ardından Zodiak bota binen Yunan komandolar... Figen Akat'a ulaşıp güverteğe çıktı. Mürettebaat'a sizi biz kurtaracağız dediler ve gemiye bağladıkları çelik bir halatla kısa sürede Figen Akat'ı kurtardılar. Prosedürlere göre Figen Akat'ın bir Yunan adasına çekilmesi gerekiyordu. Ancak gemi personeli halatları keserek Türkiye karasularına geçilmesini sağladı. Gemi kurtarılmıştı ama kriz daha yeni başlıyordu. Atina, Ankara'ya ikinci bir nota gönderdi. Kardakkayalıklarının kendilerine ait olduğunu inelediler. Ankara bir kez daha bu notayı reddetti. Çok geçmeden bu konu medyaya sızdı. Artık her iki ülkenin de gündemi Kardakkayalıklarının kime ait olduğu konusuydu. Aslına bakarsanız ortalığı kızıştıran ilk Yunanistan kamuoyu oldu. Yunanistan'da yayın yapan bazı gazeteler, Yunan toprağı Türklere peşkeş çekiliyor şeklinde haberler yayınladı. Akabinde Kalimnos Adası Belediye Başkanı, yanına adanın papazını, bir grup küçük çocuğu ve antena televizyonunun çekim ekibini de alarak Kardak Kayalıkları'na çıktı. Şarkılar ve aileler eşliğinde kayalıklara Yunanistan bayrakları diktiler. Belediye Başkanı'nın işgüzarlığı olayı iyice alevlendirmişti. Yunanistan basınının körüklediği bu olaya, Türkiye basınından hemen karşılık geldi. 27 Ocak 1996'da Hürriyet Haber Ajansı İzmir Bürosu'nda çalışan iki gazeteci, Aykut Fırat ve Cesur Sert, bir helikopter kiralayıp Kayalıklar'a gitti. Yunanistan bayrağını indirip yerine Türkiye bayrağını diktiler. Politikacılar, askerler ve diplomatlar sessiz kalırken medya mensupları olayı kötüklüyordu. Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, iki ülkenin gazetecilerinin bayrak dikme yarışını gerçek bir devletler arası savaşa dönüştürebilecek hamlesini yaptı. Talimat verdi ve Yunanistan Özel Harekat Birlikleri ağır silahlara eşliğinde kayalıklara çıkartma yaptı. Tekrar bayraklarını diktikten sonra da kayalıkları terk etmeyerek orada konuşlandılar. Aynı dakikalarda Atina'daki Türkiye Büyükeltisi Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. ''Kardak Kayalıkları Yunanistan'ındır. Yaklaşırsanız ateş açarız.'' uyarısında bulunuldu. Artık iki ülke savaşla burun burunaydı. Başbakan Tansu Çiller hemen Milli Güvenlik Kurulu'nu topladı. Fakat burada bölüme kısa bir ara verelim. Geri döndüğümüzde krizin en gergin anılarını hatırlayacağız. Yunanistan'da zafer şarkıları söylenirken Türkiye de ayağa kalkmıştı. Acil koduyla bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısı düzenlendi. Başbakan Tansu Çiller bu toplantıda önce diplomatlara şu soruyu sordu. Kardak Kayalıkları hukuki olarak Türkiye'ye mi ait? Diplomatlar evet yanıtını verdiler. Ardından askerlere döndü. Kardak Kayalıklarının Türkiye için önemi nedir? diye sordu. Bu soruya verilen yanıt ise şöyleydi. ''Bu kayalıkların bizim olmadığını kabul edersek, Ege Denizi'nde sahibi belli olmayan 150'den fazla ada, adacık ve kayalığın da Yunanistan'a ait olduğunu kabul etmiş oluruz. Bu bizim deniz kıta sahanlığımızı da doğrudan etkiler.'' Bu yanıt başbakan için yeterliydi. Kardak mutlaka geri alınacak, gerekirse silah kullanılacaktı. Yaptığı konuşmada resmen savaş mesajı veriyordu. O bayrak binecek, o asker gidecek. Tek bir yolu var. O güne dek neredeyse kimsenin varlığından dahi haberdar olmadığı iki küçük kaya parçasından Türkiye ve Yunanistan'ın 100 yıllık adalar ve Ege Denizi sorunu fışkırmıştı. Milliyetçilik nusuklarının birbiriyle yarıştığı günlerde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hükümete ve askerlere şunları söyledi. Hem genelkurmay başkanı hem de onun yanındaki generaller çok kararlı bir şekilde yanıma geldiler. Benim dediğimden de çok hoşlanmadılar. Onlara, bakın bu sebeple savaş çıkarsa bunu Türk milletine izah edemeyiz. Bugün ederiz ama yarın edemeyiz. Dünyaya da izah edemeyiz. Gidin bir yol bulun dedim. Süleyman Demirel tecrübeli bir politikacıydı. Bu yüzden sabah çıkarsa dönemlik bir gerilimle herkesin ayağa fırlayacağını ama gelecekte bu işin rebalinin kendilerine kalacağını anlıyordu. Başka bir formül düşünmeye başladılar. O formül ise Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İnan Batu'dan geldi. Batu, bölgedeki iki karalıktan birini Yunanistan, diğerini de Türkiye'nin almasını önerdi. Böylece pozisyon eşitliği sağlanacak ve savaş ihtimali ortadan kalkacaktı. Bunun dışında atılacak her adım savaş ya da teslimiyet demekti. Her ne kadar Başbakan Çinler savaş mesajları verse de perde arkasında bu işin kansız çözümü için hazırlıklar başlamıştı. 30 Ocak 1996 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri harekete geçti. Bodrum'un Gümüşlük Koyu'nda hazır bekleyen 10 SAT komandosu, verilen emrin ardından iki zotyak bot ile yola çıktı. SAT komandoları yola çıkmıştı. Ama Ankara, Atina, Washington arasındaki telefon trafiği devam ediyordu. ABD gerginlikten haberdardı. ve Ege'de iki NATO üyesi arasında çıkacak savaştan endişe duymaktaydı. ABD Başkanı Bill Clinton, Başbakan Çinleri arayıp, ilk ateşi açan bizi karşısında bulur demiş, ABD'nin dış politika bürokratları da Ankara ve Atina arasında mektup okumaya başlamıştı. Diplomasi trafiği sürerken Türk silahlı kuvvetleri Kardağ'a çıkmak üzereydi. Saat 01.32'de iyi haber Ankara'ya ulaştı. 10 SAT komandosu Yunanistan askerlerinin bulunmadığı 2. Kayalığa çıkıp Türk bayrağını dikti. Artık şartlar eşitlenmişti. Bu operasyonun en büyük başarısı küçük bir Kaya Partisi'ni ele geçirmek değildi elbette. Mesele ateş açmadan, Yunanistan askerleriyle karşı karşıya gelmeden, fark ettirmeden bunu başarmaktı. Şimdi Karda Krallıklarının birinde Yunanistan, diğerinde Türkiye askerleri vardı. İlk kim silah kullanırsa savaşı o başlatmış olacaktı. Bu sırada ABD olaya daha fazla dahil oldu. her iki ülkeden de kayalıklardan çekilmelerini istedi. Tüm bunlar yaşanırken bir kıyamette komşu Yunanistan'da koptu. Türkiye'nin ikinci kayalığa asker çıkarıp bayrak dikmesi ülkedeki milliyetçi kesim ayaklandırmıştı. Şimdi de Yunanistan'da savaş tamtamlıları çalmaya başlanmıştı. Bu saatlerde Atina'da konuşulan ve masa yatırılan formüllerden birisi Kayalıklar'ın bombalanması ve Yunanistan ordusunun Kuzey Kıbrıs'a girmesiydi. Bu formülde topyekûn savaş inanından başka bir anlama gelmiyordu. Neyse ki her iki ülkedeki savaş çığırtkanları Sadu'ya karşı üstün gelemedi. Türkiye ve Yunanistan eş zamanlı olarak askeri güçlerini kayalıklardan çekmeye razı oldu. Ancak ne yazık ki bu kriz zayiatsız bir şekilde sonlanmadı. Türkiye'nin ikinci kayalığa asker çıkarması sonrasında durumu teyit etmek için keşif yapan Yunanistan Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir savaş helikopteri teknik bir arıza sonucu düştü. Yakınlardaki Türkiye gemisi arzı yapan helikopterle telsiz bağlantısı kurup yardım etmek istemiş, gemiye iniş izni vermiş ama pilotlar bu yardım teklifini geri çevirmişti. Düşen helikopterde bulunan 3 asker de maalesef hayatını kaybetti. Kardak krizi ilk ve son can kayıplarını da bu şekilde vermiş oldu. Bir ay beş gün süren Kardak Kayalıkları krizi 30 Ocak 1996'da Türkiye ve Yunanistan Özel Kuvvetleri'nin kayalıklardan eş zamanlı olarak çekilmesiyle son buldu. Kriz savaşa dönüşmeden sona ermiş. diplomasi galip gelmişti. Ancak bu krizden öğrendiğimiz bazı sonuçlar oldu. Bunların kuşkusuz en önemlisi, Ege deniz sınırlarının ne kadar çetrefilli ve krize müsait olduğu. Kilometrelerle değil, adeta metrelerle hesaplanan Türkiye ve Yunanistan'ın deniz sınırları birbirlerine o kadar bitişik ki sınır ihlalleri, görüş ayrılıkları kaçınılmaz hale geliyor. Bir diğer önemli sonuç ise Türkiye ve Yunanistan'ın tarihten devraldıkları krizler ve yükler sonucu, en ufak bir kıvılcımda birbirlerine karşı kolayca belenebilecekleri ve elbette 110 yıllık bir mesele olan adalar sorunu. Bugün hala Türkiye ve Yunanistan makamlarının farklı görüşleri ortaya koyduğu bu mesele gelecek yede yeni krizlere gebe olabilir. abone ol

Merhaba ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayar'ın yeni bölümünde yakın tarihimizin en enteresan krizlerinden birini kardak kayalıkları meselesini ele alacağız. Hazırsanız başlayalım.

Devletlerin, kavimlerin ve kabilelerin arasındaki savaşlar insanlık tarihinin binlerce yıllık gerçeği. Mitolojide kimi zaman bir aşk, kimi zaman bir inat uğruna meydana gelmiş çok sayıda büyük savaşlar alıyor.

Bu da medeniyetler tarihi aynı zamanda savaşların tarihidir çıkarımı yapmamıza olanak tanıyor. Ancak günümüzden sadece 28 yıl önce iki komşu ülkenin içinde insan bile yaşamayan iki kayalık uğruna savaşın eşiğine gelmesi kuşkusuz daha büyük bir şaşkınlık ve merak uyandırıyor.

Türkiye kamuoyunda Kardak Kayalıkları ismiyle namsalan Bodrumlu balıkçıların İkizce adıyla andığı Yunanistan'da İmiya denilen bu iki küçük kara parçası 1995'in son günlerinde Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getirmişti. Her ne kadar krizin merkezinde iki küçük kayalık bulunsa da mesele elbette bundan ibaret değildi. Türkiye ve Yunanistan'ın 1911'den beri Ege Denizi'nde yaşadığı hakimiyet çekişmesi meseleyi bir krize çevirmişti. Asırlık çekişmenin büyük bir krize dönüşmesi için sadece bir kıvılcım gerekiyordu.

O kıvılcım tam 25 Aralık 1995 günü parladı.

Figen Akat, Çanakkale'den İsrail'e çimento taşıyan bir yük gemisiydi. Eski püskü görünümüyle denizin üstünde nasıl durduğu ve onca yolu nasıl katettiği bile şüpheliydi. Çanakkale'den yola koyulan bu geminin mürettebatı, alalade çıktıkları bu yolculukta dünya siyaset literatürüne sonsuza dek kazanacaklarını, Elbette bilmiyorlardı. Kocaman yaşlı bir adamı andıran büyük gemisi 25 Aralık 1995 sabahı saat 04.30'da gümüşlük açıklarında yönünü şaşırarak kayalıklara oturdu.

Hemen bir Türk sigorta şirketinden yardım istedi geminin mürettebatı. Ertesi gün güverteye çıkan sigorta şirketi yetkilileri gemiyi nasıl kurtarabileceklerini düşünmeye başladılar. Aynı saatlerde Yunanistan'ın Ankara büyükelçisine Atina'dan bir telgraf geldi. Mesajı okuyan büyükelçi sıkıntıyla iç çekip Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yolunu tuttu.

Büyükelçin elindeki zarfta Yunanistan'ın Ankara'ya gönderdiği bir nota bulunuyordu. Notada kısaca şu ifadeler yer alıyordu. Figen Akat isimli Türk gemisi Yunanistan karasularında karaya oturmuştur. Kurtarma işlemini Yunan makamları gerçekleştirmelidir. Türk gemileri ve mercilerinin bölgeden derhal ayrılmasını bekliyoruz.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise zaman kaybetmeden bu ifadeleri reddetti ve karşı bir nota ile Yunanistan'a cevap verdi. Ankara ve Atina arasında notalar gidip gelirken gemi mürettebatının bekleyişi sürüyordu. Ardından Zodiak bota binen Yunan komandolar... Figen Akat'a ulaşıp güverteğe çıktı. Mürettebaat'a sizi biz kurtaracağız dediler ve gemiye bağladıkları çelik bir halatla kısa sürede Figen Akat'ı kurtardılar. Prosedürlere göre Figen Akat'ın bir Yunan adasına çekilmesi gerekiyordu. Ancak gemi personeli halatları keserek Türkiye karasularına geçilmesini sağladı. Gemi kurtarılmıştı ama kriz daha yeni başlıyordu.

Atina, Ankara'ya ikinci bir nota gönderdi. Kardakkayalıklarının kendilerine ait olduğunu inelediler. Ankara bir kez daha bu notayı reddetti. Çok geçmeden bu konu medyaya sızdı. Artık her iki ülkenin de gündemi Kardakkayalıklarının kime ait olduğu konusuydu.

Aslına bakarsanız ortalığı kızıştıran ilk Yunanistan kamuoyu oldu. Yunanistan'da yayın yapan bazı gazeteler, Yunan toprağı Türklere peşkeş çekiliyor şeklinde haberler yayınladı. Akabinde Kalimnos Adası Belediye Başkanı, yanına adanın papazını, bir grup küçük çocuğu ve antena televizyonunun çekim ekibini de alarak Kardak Kayalıkları'na çıktı. Şarkılar ve aileler eşliğinde kayalıklara Yunanistan bayrakları diktiler.

Belediye Başkanı'nın işgüzarlığı olayı iyice alevlendirmişti. Yunanistan basınının körüklediği bu olaya, Türkiye basınından hemen karşılık geldi. 27 Ocak 1996'da Hürriyet Haber Ajansı İzmir Bürosu'nda çalışan iki gazeteci, Aykut Fırat ve Cesur Sert, bir helikopter kiralayıp Kayalıklar'a gitti. Yunanistan bayrağını indirip yerine Türkiye bayrağını diktiler.

Politikacılar, askerler ve diplomatlar sessiz kalırken medya mensupları olayı kötüklüyordu. Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, iki ülkenin gazetecilerinin bayrak dikme yarışını gerçek bir devletler arası savaşa dönüştürebilecek hamlesini yaptı. Talimat verdi ve Yunanistan Özel Harekat Birlikleri ağır silahlara eşliğinde kayalıklara çıkartma yaptı. Tekrar bayraklarını diktikten sonra da kayalıkları terk etmeyerek orada konuşlandılar. Aynı dakikalarda Atina'daki Türkiye Büyükeltisi Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. ''Kardak Kayalıkları Yunanistan'ındır. Yaklaşırsanız ateş açarız.'' uyarısında bulunuldu.

Artık iki ülke savaşla burun burunaydı. Başbakan Tansu Çiller hemen Milli Güvenlik Kurulu'nu topladı. Fakat burada bölüme kısa bir ara verelim. Geri döndüğümüzde krizin en gergin anılarını hatırlayacağız.

Yunanistan'da zafer şarkıları söylenirken Türkiye de ayağa kalkmıştı. Acil koduyla bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısı düzenlendi. Başbakan Tansu Çiller bu toplantıda önce diplomatlara şu soruyu sordu. Kardak Kayalıkları hukuki olarak Türkiye'ye mi ait? Diplomatlar evet yanıtını verdiler. Ardından askerlere döndü. Kardak Kayalıklarının Türkiye için önemi nedir? diye sordu.

Bu soruya verilen yanıt ise şöyleydi. ''Bu kayalıkların bizim olmadığını kabul edersek, Ege Denizi'nde sahibi belli olmayan 150'den fazla ada, adacık ve kayalığın da Yunanistan'a ait olduğunu kabul etmiş oluruz. Bu bizim deniz kıta sahanlığımızı da doğrudan etkiler.'' Bu yanıt başbakan için yeterliydi. Kardak mutlaka geri alınacak, gerekirse silah kullanılacaktı. Yaptığı konuşmada resmen savaş mesajı veriyordu.

O bayrak binecek, o asker gidecek. Tek bir yolu var. O güne dek neredeyse kimsenin varlığından dahi haberdar olmadığı iki küçük kaya parçasından Türkiye ve Yunanistan'ın 100 yıllık adalar ve Ege Denizi sorunu fışkırmıştı. Milliyetçilik nusuklarının birbiriyle yarıştığı günlerde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hükümete ve askerlere şunları söyledi.

Hem genelkurmay başkanı hem de onun yanındaki generaller çok kararlı bir şekilde yanıma geldiler. Benim dediğimden de çok hoşlanmadılar. Onlara, bakın bu sebeple savaş çıkarsa bunu Türk milletine izah edemeyiz. Bugün ederiz ama yarın edemeyiz. Dünyaya da izah edemeyiz. Gidin bir yol bulun dedim. Süleyman Demirel tecrübeli bir politikacıydı. Bu yüzden sabah çıkarsa dönemlik bir gerilimle herkesin ayağa fırlayacağını ama gelecekte bu işin rebalinin kendilerine kalacağını anlıyordu.

Başka bir formül düşünmeye başladılar. O formül ise Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İnan Batu'dan geldi. Batu, bölgedeki iki karalıktan birini Yunanistan, diğerini de Türkiye'nin almasını önerdi. Böylece pozisyon eşitliği sağlanacak ve savaş ihtimali ortadan kalkacaktı. Bunun dışında atılacak her adım savaş ya da teslimiyet demekti. Her ne kadar Başbakan Çinler savaş mesajları verse de

perde arkasında bu işin kansız çözümü için hazırlıklar başlamıştı. 30 Ocak 1996 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri harekete geçti. Bodrum'un Gümüşlük Koyu'nda hazır bekleyen 10 SAT komandosu, verilen emrin ardından iki zotyak bot ile yola çıktı. SAT komandoları yola çıkmıştı. Ama Ankara, Atina, Washington arasındaki telefon trafiği devam ediyordu. ABD gerginlikten haberdardı.

ve Ege'de iki NATO üyesi arasında çıkacak savaştan endişe duymaktaydı. ABD Başkanı Bill Clinton, Başbakan Çinleri arayıp, ilk ateşi açan bizi karşısında bulur demiş, ABD'nin dış politika bürokratları da Ankara ve Atina arasında mektup okumaya başlamıştı. Diplomasi trafiği sürerken Türk silahlı kuvvetleri Kardağ'a çıkmak üzereydi. Saat 01.32'de iyi haber Ankara'ya ulaştı. 10 SAT komandosu Yunanistan askerlerinin bulunmadığı 2. Kayalığa çıkıp Türk bayrağını dikti. Artık şartlar eşitlenmişti. Bu operasyonun en büyük başarısı küçük bir Kaya Partisi'ni ele geçirmek değildi elbette. Mesele ateş açmadan, Yunanistan askerleriyle karşı karşıya gelmeden, fark ettirmeden bunu başarmaktı. Şimdi Karda Krallıklarının birinde Yunanistan, diğerinde Türkiye askerleri vardı. İlk kim silah kullanırsa savaşı o başlatmış olacaktı. Bu sırada ABD olaya daha fazla dahil oldu.

her iki ülkeden de kayalıklardan çekilmelerini istedi. Tüm bunlar yaşanırken bir kıyamette komşu Yunanistan'da koptu. Türkiye'nin ikinci kayalığa asker çıkarıp bayrak dikmesi ülkedeki milliyetçi kesim ayaklandırmıştı. Şimdi de Yunanistan'da savaş tamtamlıları çalmaya başlanmıştı. Bu saatlerde Atina'da konuşulan ve masa yatırılan formüllerden birisi Kayalıklar'ın bombalanması ve Yunanistan ordusunun Kuzey Kıbrıs'a girmesiydi. Bu formülde topyekûn savaş inanından başka bir anlama gelmiyordu.

Neyse ki her iki ülkedeki savaş çığırtkanları Sadu'ya karşı üstün gelemedi. Türkiye ve Yunanistan eş zamanlı olarak askeri güçlerini kayalıklardan çekmeye razı oldu. Ancak ne yazık ki bu kriz zayiatsız bir şekilde sonlanmadı. Türkiye'nin ikinci kayalığa asker çıkarması sonrasında durumu teyit etmek için keşif yapan Yunanistan Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir savaş helikopteri teknik bir arıza sonucu düştü.

Yakınlardaki Türkiye gemisi arzı yapan helikopterle telsiz bağlantısı kurup yardım etmek istemiş, gemiye iniş izni vermiş ama pilotlar bu yardım teklifini geri çevirmişti. Düşen helikopterde bulunan 3 asker de maalesef hayatını kaybetti. Kardak krizi ilk ve son can kayıplarını da bu şekilde vermiş oldu.

Bir ay beş gün süren Kardak Kayalıkları krizi 30 Ocak 1996'da Türkiye ve Yunanistan Özel Kuvvetleri'nin kayalıklardan eş zamanlı olarak çekilmesiyle son buldu. Kriz savaşa dönüşmeden sona ermiş.

diplomasi galip gelmişti. Ancak bu krizden öğrendiğimiz bazı sonuçlar oldu. Bunların kuşkusuz en önemlisi, Ege deniz sınırlarının ne kadar çetrefilli ve krize müsait olduğu. Kilometrelerle değil, adeta metrelerle hesaplanan Türkiye ve Yunanistan'ın deniz sınırları birbirlerine o kadar bitişik ki sınır ihlalleri, görüş ayrılıkları kaçınılmaz hale geliyor.

Bir diğer önemli sonuç ise Türkiye ve Yunanistan'ın tarihten devraldıkları krizler ve yükler sonucu, en ufak bir kıvılcımda birbirlerine karşı kolayca belenebilecekleri ve elbette 110 yıllık bir mesele olan adalar sorunu. Bugün hala Türkiye ve Yunanistan makamlarının farklı görüşleri ortaya koyduğu bu mesele gelecek yede yeni krizlere gebe olabilir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Bilgisel'in bu bölümünde, Gaffar Okkan dosyasını ele alıyoruz. '90'larda Diyarbakır'da görev yapan Okkan'ın, şehir halkı ve Diyarbakırspor ile kurduğu bağı inceliyoruz. Hazırsanız, başlayalım.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

38: Gaffar Okkan ve Diyarbakırspor'un Kesişen Hikâyesi

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in yeni bölümünde Sivasspor ve Kayserispor arasındaki rekabeti odağımıza alacağız. İki şehrin takımları arasındaki gerilimin sebeplerini, tarihsel bir okuma yaparak bulmaya çalışacağız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!