2010 yılında, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın çıkan kasedi gündeme oturmuştu. Bu kasetin ardından istifa eden Baykal'ın yerine gelecek isim CHP'nin halk nezdindeki imajını değiştirecekti. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

5: CHP Kaset Süreci: Deniz Baykal'ın İstifası ve CHP'nin Değişimi

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Deniz Baykal'ın kaset süreciyle CHP'den ayrılışını ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçiş sürecini masaya yatırıyoruz. Öyleyse başlayalım. Siyaset, halkı ikna sanatı olduğu kadar vahşi doğada dahi eşine az rastlanan bir hayatta kalma mücadelesidir. Bu savaşta bazen en güvendikleriniz, bazen uçurumun kenarından çekip kurtardıklarınız, bazen ise kol kanat geldikleriniz sizi yok edebilir. Tıpkı şimdi anlatacağımız hikayede olduğu gibi. Türkiye 6 Mayıs 2010 gecesi video paylaşım sitesi Meta Cafe'de paylaşılan bir içerikle ayağa kalktı. Bir yatak odasının içini gösteren bu videoda çıplak bir kadın ve yarı çıplak bir erkeğin üstlerini giyinmesi gösteriliyordu. Türkiye gündemine bomba gibi düşen videodaki erkeğin CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Deniz Baykal, kadınınsa CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok olduğu iddia edildi. 8 Mayıs 2010'da videoyu barındırdığı için Metakafe'ye erişim engeli geldiğinde Türkiye'de videodan haberdar olmayan neredeyse kimse kalmamıştı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir siyasi liderin müstehcen görüntüleri halk tarafından izlenmişti. Bahsi geçen video Akit gazetesinin internet sitesi habervaktim.com adlı web sitesinde de paylaşıldı. Türkiye olayın etkisiyle çalkalına dursun herkes Deniz Baykal'ın yapacağı açıklamayı beklemekteydi. Baykal ise kameraların karşısına 4 gün sonra 10 Mayıs tarihinde çıktı. Bu bir kaset olayı değildir, bu bir komplodur sözleriyle başladığı 11 dakikalık konuşmasında yer yer gözleri dolan, yer yer sesi titreyen, yer yer öfke ve isyanını ele veren Baykal belki de yaşamının en zor açıklamasını yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifa etmem hiçbir şekilde bu komploya teslim olmak ya da kaçmak anlamına gelmez. Tam tersine bu bir meydan okumadır. Bu anlayışla bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifa ediyor. Bu konflonun hedefi sadece ben değilim. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Baykal bu sözlerinin ardından istifa etti. İstifa kararının birçok kurmayı içinde sürpriz olduğu anlaşılıyordu. Belli ki Baykal bu kararı kendi başına almış, Metnik kendisi yazmış, en yakınlarıyla bile paylaşmamıştı. Partililerin gözyaşları ve tezahüratları arasında güçlükle genel merkezi terk etti. Deniz Baykal, istifa kararı sonrası 06 CHP 01 plakalı makam aracıyla, arkasında kendisini büyük bir konvoyla takip eden basın ordusuyla beraber, Çayyolu semtinde Angora evlerindeki komutuna geçti. Baykal'a o gün arabada tek bir kişi eşlik ediyordu. O kişi, Parti Genel Sekreteri Önder Sav'dan başkası değildi. 2000 yılından beri partinin genel sekreterlik koltuğunda oturan Önder Sav, tüm otoriteler tarafından partinin en güçlü ismi olarak gösteriliyordu. 1950'lerin sonunda siyasete girmiş, ihtilallerin, tankların, İsmet Paşaların, Ecevitlerin döneminde pişmişti. Bir siyaset kurdu, CHP örgütlerinin lideriydi. Önder Sav aynı zamanda Deniz Baykal'ın da 55 yıllık arkadaşıydı. Bülent Ecevit'in İsmet İnönü'yü genel başkanlık yarışında mağlup eden ekibinin Baykal'la beraber önemli ayaklarından biriydi. CHP tarihinin en uzun süre genel sekreterlik yapan ismi olan Önder Sav, Baykal'ın istifa sürecinde de gözlerin ilk çevrildiği kişi olmuştu. Zira herkes çok iyi biliyordu ki Önder Sav kimi isterse o kişi genel başkan olacaktı. Önder Sav konuya ilişkin yaptığı ilk değerlendirmede oldukça sağduyulu bir imajı ortaya koydu. Sav, CHP olarak Deniz Baykal'ın yanında olduklarını, bu kompronun hesabını soracaklarını ve genel başkanlarına sahip çıkacaklarını söyledi. Tüm CHP'lilerin büyük memnuniyetle karşıladıkları bu konuşma Baykal'ın da hoşuna gitmişti. Evine çekilen Baykal'ın her ne kadar dile getirmesede partinin tüm organlarıyla kendisine sahip çıkmasını ve genel başkanlığa dönmesi için gördüğü destekten memnun olduğu anlaşılıyordu. Nitekim gerçekten de bir grup partili istifa gününden beri Baykal'ın evinden ayrılmıyor, Baykal liderliğe dönünceye kadar açlık grevi yapacaklarını söylüyorlardı. Önder Sav, Baykal'a kayıtsız şartsız destek açıklaması yaptıktan sonra genel merkeze döndü. Burada genel merkez yöneticilerine bir konuşma daha yaptı. Konuşmada yine Baykal'a sahip çıkıp bu komployla hesaplaşacaklarını söyledi. O saatlerde kimsenin aklına gelmeyen bir nokta vardı. Önder Savv Baykal'a sahip çıkmasına çıkıyordu ama bunun sebebi Baykal'ın geri dönmesi değil, şık bir veda ile siyaseti bırakması içindi. Nitekim kısa bir zaman sonra savun gerçek niyeti ortaya çıktı. CHP sadece 10 gün sonra 22 Mayıs'ta olağanüstü kurultaya gidecekti. Gidecekti gitmesine de ortada ne genel başkan vardı ne de genel başkan adayı. Genel kanaat Baykal'ın bir şekilde ikna edilip dönüşe yönünde olsa da Önder Savun planları başka doğrultudaydı. CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, özellikle 2007 seçimlerinde yaşanan hezimet sonrasında partide yıldızı parlayan isimlerin başında geliyordu. 2009 helal seçimlerinde partinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmuş ve 2004'e göre oyları epey yükseltmişti. Kemal Bey, partinin yenilikçi kanadını temsil ediyordu. Kendi ifadesiyle Dersim Alevi'si bir aileden geliyordu. CHP'nin ulusalcı şahinlerinden Onur Öğümen'in Tunceli Harekatı'nı savunmasına kamuoyunda tepki göstermiş ve dikkatleri üzerine çekmişti. Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer özelliği de dosyacılığıydı. Melih Gökçek, dengiri bir Mehmet Fırat gibi isimlerle yaptığı açık oturumlarla popülertesini yükselttikçe yükseltti. 224 buçuk dolarlık bir saati aldınız mı almadınız mı? Birinci sorum. İkinci sorum, bu saati, bu fiyattan dünyada alan başka bir ülke var mıdır yok mudur? Üçüncü sorum, bu fiyatı siz Ankara halkına 300 dolara sattınız mı satmadınız mı? Çünkü ben, o programda özet vermiştik. Ben ayrıntıya girmek zorundayım. Ankara halkının yüz milyonlarca dolar nasıl soyulduğunu anlatmak zorundayım ben. Kılıçdaroğlu mükemmel bir hatip, birikimli bir teorisyen değildi. Bürokrasi geleneğinden gelen araştırmacı, çalışkan bir devlet görevlisiydi. CHP'nin tabanında ve örgütlerinde büyük bir Alevi yoğunluğu vardı ama genel merkez Alevi bir lidere öyle pek rastlamıyordu. Kılıçdaroğlu bu özelliğiyle öne çıktı. Belki de hepsinden daha önemlisi Kılıçdaroğlu yeniliği temsil ediyordu ve CHP'nin yeniliğe ihtiyacı vardı. Partinin güç merkezini oluşturan ama halkta karşılığı sınırlı olan ulusalcık Kemalist Entelijansya'nın karşısında daha halktan bir hüviyete sahipti. Tüm bunlar ve fazlası birleşince de Baykal'ın istifasının ardından tüm gözler Kılıçdaroğlu'ndaydı. Üç ihtimal konuşuluyordu. Baykal geri dönecek, Önder Savv kendini genel başkan yaptıracak, Kılıçdaroğlu öne çıkacak. Üçüncü ihtimali Kılıçdaroğlu'yu çabucak ortadan kaldırdı. Baykal'a yapılan kompronun hesabını soracaklarını, genel başkan adayı olmak gibi bir niyetinin olmadığını söyledi. Tüm gözler yeniden Genelsekreter Önder Sav'a çevrilmiş, neredeyse tüm il başkanları da Sav'ın gözünün içine bakmaktaydı. Tek bir işaretiyle delegelere Baykal'ı tekrar aday göstertebilir ya da kendisini veya başka birisini de aday olarak sunabilirdi. Güç onun elindeydi. Gelgelerin önder sıva genel başkan olmak pek de çekici gelmiyordu. Genel sekreterlik makamında fazlasıyla güçlü bir konumdaydı. Parti örgütü elindeydi. Üstelik genel başkanlık sadece parti içi örgütsel gücü değil toplumsal sempatiyi de gerektiriyordu. Ve bu savda yoktu. Tüm soru işaretleri 17 Mayıs günü giderildi. Önder Sav Kılıçdaroğlu'nu ziyaret ederek desteğini açıkladı. Sav'ın pozisyon almasını bekleyen 40 il başkanı da aynı gün genel başkan adaylarının Kılıçdaroğlu olduğunu duyurdu. 18 Mayıs günü geldiğinde Kılıçdaroğlu'nu destekleyen il başkanı sayısı tam tamına 60'tı. Bu iş bitmiş, konu kapanmıştı. Kılıçdaroğlu'na mesafeli yaklaşan partinin ulusalcı kanalı da örgütün güçlü desteği yüzünden kenara çekilmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu'nu en sert eleştiren ekibin başında gelen koyu ulusalcı Onur Öğmen bile kararı kurultay verecek sözleriyle yetinmiş, esaslı bir çıkış yapamamıştı. Yaklaşık 8 gün süren bu belirsizlik sürecinin en büyük kurbanı ise Deniz Baykal'dan başkası değildi. Ankara'daki evinde kırgın ve küskün bekleyen Baykal, partisinin tüm kadrolarıyla kendisine sahip çıkıp yeniden genel başkanlığa taşıyacağını ümit ederken bir anda kendisini dairenin dışında bulmuştu. 22 Mayıs günü gelip çattığında Ankara Sporsoğlu'nu tıklım tıklımdı ve yaklaşık 40 bin kişinin önünde tek aday olarak seçime giren Kılıçdaroğlu, Başbakan Kemal sloganlarıyla büyülenmiş bir kalabalığın önünde coşku içindeydi. Bu kongre tarihi bir kongredir. Bu kongrede kongrenin bütün üyeleri, bütün delegeleri, bütün milletvekilleri artık düğmeye basıyoruz. Artık uzun yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Yürüyüş değil, artık iktidara koşuyoruz. Kurultay Salonu'na Kılıçdaroğlu ile birlikte gelen Önder Sav'ın keyfi yerindeydi. Genel başkan olmamış ama genel başkanı tayin etmişti. Genel sekreterlik koltuğunda eskisinden de güçlü olacağına ve Kılıçdaroğlu'nun kendisini hep vefa hissedeceğine emin gibiydi. CHP için 2010 yazı, yeni genel başkanın arkasına aldığı sempati rüzgarıyla koltuğuna alışması, 12 Eylül 2010 referandumunun kampanya süreciyle geçti. 12 Eylül 2010 referandumunda AK Parti, Gülen cemaati ve bilimum özgürlükçü liberal çevrelerin güçlü desteğiyle %58 oy oranıyla güçlü bir heves sonucu çıktı. Değerli basın mensupları, sandığa giderek hayır da dese, Evet de dese, iradesini yansıtan ve demokrasiye güç veren tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum. Dünyanın dört bir yanından, okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum. CHP ve MHP'nin başını çektiği hayır bloğu hezimete uğradı. 12 Eylül 2010'da çıkan %58'lik Evet oyununun ardından CHP'de bir iç tartışma başladı. Bizzat genel başkanın dile getirdiği bu tartışmaya göre CHP artık kendini sorgulamalı ve halka yaklaşmayı öğrenmeliydi. Dindarların ve Kürtlerin CHP'den öcü görmüş gibi kaçtığı yılların geride kalması gerekiyordu. Yüzde 21 oy arana takılıp kalan ve geleneksel ulusalcı tabanından sıyrılamayan CHP'de, Kılıçdaroğlu'nun liderliğindeki parti yönetimi faturayı partinin gelenekçi ve sert yöneticilerine kesmeye karar verdi. Tüm bu gelişmelerin ışığında 4 Kasım 2010 tarihi gelip çattı. Bu tarih CHP'de önemli bir ihtilal tarihidir. Siyasi literatüre geçen ve 50 yıl sonra bile tartışılacak olan yeni CHP söyleminin hayat bulduğu tarihtir. Yapılan parti meclisi toplantısında arkasına güçlü bir destek alan Kılıçdaroğlu, Önder Sav'ın 10 yıllık genel sekreterliğine son verdi. Tüm yatırımlarını parti örgütlerine yapan, parti meclisinde çoğunluğu olmayan Önder Sav, gafil avlanmış, bir anda ne olduğunu anlayamadan kendini kapının önünde bulmuştu. Önder Sav'la birlikte büyük çoğunluğu genel merkez yöneticisi olmak üzere, Sav'a yakınlığıyla bilinen çok sayıda isim o gece tasfiye edildi. Neticede atı alan Üsküdar'ı geçmiş, genel başkan sıfatıyla parti meclisinde çoğunluğa sahip olan Kılıçdaroğlu, sakin ve sessiz mizacından beklenmeyen bir atiklikle davranmış, bir gecede tüm kadroları elinemişti. Önder Saf bu hamleden daha önce haberdar olsa örgütleri harekete geçirerek engel olabilirdi. Ancak her şeyin olup bittiğini gören il başkanları da gücün yanında Saf tutarak, Saf'ın tasfiyesine ses çıkaramamıştı. Gelelim bu podcast'in yazılmasına ilham kaynağı olan önemli ayrıntıya. CHP Genel Merkezi savaş meydana dönmüşken, her katta bir başka yönetici açıklama yaparken, Önder Sav ve ekibinin on yıllık hakimiyeti sona ermişken, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bilin bakalım nereye gitti. Yanına eşi Selvi Hanım'ı da alan Kılıçdaroğlu, Söğütöz'ün de AK Partili milletvekillerinin mekanı olan Sevzi Hoca balıkçısına giderek balığını yedi. Bilerek cam kenarına oturması, dışarıda onu bekleyen gazeteci ordusuna görüntü vermek için yaptığı bir seçimdi. Dışarı çıktığında da kendisine meraklı gözlerle bakan ve sorular soran gazeteci ordusuna gülümseyerek... ..."Her şey yolunda arkadaşlar. Balık da çay da çok güzel." dedi. Ortalık yangın yeriyken Kılıçdaroğlu'nun Fevzi Hoca ziyaretinin birçok anlamı vardı. En önemlisi parti örgütlerine güç benim elimde, kimse yanlış bir şeye kalkışmasın mesajıydı. Verdiği diğer mesaj ise çok daha manidardı. Alkolsüz balık restorantı tercih ederek Önder Sav'ın temsil ettiği zihniyete gönderme yapıyor, rakı sofralarında memleket kurtaran dinazor ulusalcı etiketini partiden temizleyeceğini ilan ediyordu. Nitekim gerçekten de Kılıçdaroğlu, rakız sofrası Atatürkçüleri metaforunu sık sık kullanmış, sonraki kurultaylarda da yaptığı konuşmalarda, ben rakız sofrasında konuşan adam istemiyorum demişti. Önder Saf'a gelince belki de sakin ve deneyimsiz olmasından dolayı kolayca avucunun içine alabileceğini düşündüğü Kılıçdaroğlu tarafından ilhak edileceğini tahmin edememiş ve koltuktan olmuştu. Saf daha sonra kendisiyle birlikte tasfiye edilen diğer parti yöneticileriyle birlikte bir süre daha mücadele etti. Daha sonra iyiden iyiye siyasetten elini ayağını çekti. Zaten çok yaşlanmıştı ve enerjisi de yoktu. Kılıçdaroğlu, CHP için de gerçekleşen savaşı kazanırken, partiyi istediği gibi dizayn etme gücüne de erişmişti. Mayıs 2010'da bir yatak odasında çekilen görüntülerle başlayan tarihi süreç, 7 ay sonra alkolsüz balık restoranında sona erdi.

Merhaba, ben Ali Yağız Baltacı. Bilgisayarda bu hafta Deniz Baykal'ın kaset süreciyle CHP'den ayrılışını ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçiş sürecini masaya yatırıyoruz. Öyleyse başlayalım.

Siyaset, halkı ikna sanatı olduğu kadar vahşi doğada dahi eşine az rastlanan bir hayatta kalma mücadelesidir. Bu savaşta bazen en güvendikleriniz, bazen uçurumun kenarından çekip kurtardıklarınız, bazen ise kol kanat geldikleriniz sizi yok edebilir. Tıpkı şimdi anlatacağımız hikayede olduğu gibi.

Türkiye 6 Mayıs 2010 gecesi video paylaşım sitesi Meta Cafe'de paylaşılan bir içerikle ayağa kalktı. Bir yatak odasının içini gösteren bu videoda çıplak bir kadın ve yarı çıplak bir erkeğin üstlerini giyinmesi gösteriliyordu.

Türkiye gündemine bomba gibi düşen videodaki erkeğin CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Deniz Baykal, kadınınsa CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok olduğu iddia edildi. 8 Mayıs 2010'da videoyu barındırdığı için Metakafe'ye erişim engeli geldiğinde Türkiye'de videodan haberdar olmayan neredeyse kimse kalmamıştı.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir siyasi liderin müstehcen görüntüleri halk tarafından izlenmişti. Bahsi geçen video Akit gazetesinin internet sitesi habervaktim.com adlı web sitesinde de paylaşıldı. Türkiye olayın etkisiyle çalkalına dursun herkes Deniz Baykal'ın yapacağı açıklamayı beklemekteydi. Baykal ise kameraların karşısına 4 gün sonra 10 Mayıs tarihinde çıktı.

Bu bir kaset olayı değildir, bu bir komplodur sözleriyle başladığı 11 dakikalık konuşmasında yer yer gözleri dolan, yer yer sesi titreyen, yer yer öfke ve isyanını ele veren Baykal belki de yaşamının en zor açıklamasını yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifa etmem hiçbir şekilde bu komploya teslim olmak ya da kaçmak anlamına gelmez. Tam tersine bu bir meydan okumadır.

Bu anlayışla bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifa ediyor. Bu konflonun hedefi sadece ben değilim. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Baykal bu sözlerinin ardından istifa etti.

İstifa kararının birçok kurmayı içinde sürpriz olduğu anlaşılıyordu. Belli ki Baykal bu kararı kendi başına almış, Metnik kendisi yazmış, en yakınlarıyla bile paylaşmamıştı. Partililerin gözyaşları ve tezahüratları arasında güçlükle genel merkezi terk etti.

Deniz Baykal, istifa kararı sonrası 06 CHP 01 plakalı makam aracıyla, arkasında kendisini büyük bir konvoyla takip eden basın ordusuyla beraber, Çayyolu semtinde Angora evlerindeki komutuna geçti. Baykal'a o gün arabada tek bir kişi eşlik ediyordu. O kişi, Parti Genel Sekreteri Önder Sav'dan başkası değildi.

2000 yılından beri partinin genel sekreterlik koltuğunda oturan Önder Sav, tüm otoriteler tarafından partinin en güçlü ismi olarak gösteriliyordu. 1950'lerin sonunda siyasete girmiş, ihtilallerin, tankların, İsmet Paşaların, Ecevitlerin döneminde pişmişti. Bir siyaset kurdu, CHP örgütlerinin lideriydi.

Önder Sav aynı zamanda Deniz Baykal'ın da 55 yıllık arkadaşıydı. Bülent Ecevit'in İsmet İnönü'yü genel başkanlık yarışında mağlup eden ekibinin Baykal'la beraber önemli ayaklarından biriydi. CHP tarihinin en uzun süre genel sekreterlik yapan ismi olan Önder Sav, Baykal'ın istifa sürecinde de gözlerin ilk çevrildiği kişi olmuştu.

Zira herkes çok iyi biliyordu ki Önder Sav kimi isterse o kişi genel başkan olacaktı. Önder Sav konuya ilişkin yaptığı ilk değerlendirmede oldukça sağduyulu bir imajı ortaya koydu. Sav, CHP olarak Deniz Baykal'ın yanında olduklarını, bu kompronun hesabını soracaklarını ve genel başkanlarına sahip çıkacaklarını söyledi. Tüm CHP'lilerin büyük memnuniyetle karşıladıkları bu konuşma Baykal'ın da hoşuna gitmişti.

Evine çekilen Baykal'ın her ne kadar dile getirmesede partinin tüm organlarıyla kendisine sahip çıkmasını ve genel başkanlığa dönmesi için gördüğü destekten memnun olduğu anlaşılıyordu. Nitekim gerçekten de bir grup partili istifa gününden beri Baykal'ın evinden ayrılmıyor, Baykal liderliğe dönünceye kadar açlık grevi yapacaklarını söylüyorlardı. Önder Sav, Baykal'a kayıtsız şartsız destek açıklaması yaptıktan sonra genel merkeze döndü.

Burada genel merkez yöneticilerine bir konuşma daha yaptı. Konuşmada yine Baykal'a sahip çıkıp bu komployla hesaplaşacaklarını söyledi. O saatlerde kimsenin aklına gelmeyen bir nokta vardı. Önder Savv Baykal'a sahip çıkmasına çıkıyordu ama bunun sebebi Baykal'ın geri dönmesi değil, şık bir veda ile siyaseti bırakması içindi. Nitekim kısa bir zaman sonra savun gerçek niyeti ortaya çıktı. CHP sadece 10 gün sonra 22 Mayıs'ta olağanüstü kurultaya gidecekti. Gidecekti gitmesine de ortada ne genel başkan vardı ne de genel başkan adayı. Genel kanaat Baykal'ın bir şekilde ikna edilip dönüşe yönünde olsa da Önder Savun planları başka doğrultudaydı.

Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, özellikle 2007 seçimlerinde yaşanan hezimet sonrasında partide yıldızı parlayan isimlerin başında geliyordu. 2009 helal seçimlerinde partinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmuş ve 2004'e göre oyları epey yükseltmişti.

Kemal Bey, partinin yenilikçi kanadını temsil ediyordu. Kendi ifadesiyle Dersim Alevi'si bir aileden geliyordu. CHP'nin ulusalcı şahinlerinden Onur Öğümen'in Tunceli Harekatı'nı savunmasına kamuoyunda tepki göstermiş ve dikkatleri üzerine çekmişti. Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer özelliği de dosyacılığıydı. Melih Gökçek, dengiri bir Mehmet Fırat gibi isimlerle yaptığı açık oturumlarla popülertesini yükselttikçe yükseltti.

224 buçuk dolarlık bir saati aldınız mı almadınız mı? Birinci sorum. İkinci sorum, bu saati, bu fiyattan dünyada alan başka bir ülke var mıdır yok mudur? Üçüncü sorum, bu fiyatı siz Ankara halkına 300 dolara sattınız mı satmadınız mı? Çünkü ben, o programda özet vermiştik. Ben ayrıntıya girmek zorundayım. Ankara halkının yüz milyonlarca dolar nasıl soyulduğunu anlatmak zorundayım ben.

Kılıçdaroğlu mükemmel bir hatip, birikimli bir teorisyen değildi. Bürokrasi geleneğinden gelen araştırmacı, çalışkan bir devlet görevlisiydi. CHP'nin tabanında ve örgütlerinde büyük bir Alevi yoğunluğu vardı ama genel merkez Alevi bir lidere öyle pek rastlamıyordu.

Kılıçdaroğlu bu özelliğiyle öne çıktı. Belki de hepsinden daha önemlisi Kılıçdaroğlu yeniliği temsil ediyordu ve CHP'nin yeniliğe ihtiyacı vardı. Partinin güç merkezini oluşturan ama halkta karşılığı sınırlı olan ulusalcık Kemalist Entelijansya'nın karşısında daha halktan bir hüviyete sahipti. Tüm bunlar ve fazlası birleşince de Baykal'ın istifasının ardından tüm gözler Kılıçdaroğlu'ndaydı. Üç ihtimal konuşuluyordu. Baykal geri dönecek,

Önder Savv kendini genel başkan yaptıracak, Kılıçdaroğlu öne çıkacak. Üçüncü ihtimali Kılıçdaroğlu'yu çabucak ortadan kaldırdı. Baykal'a yapılan kompronun hesabını soracaklarını, genel başkan adayı olmak gibi bir niyetinin olmadığını söyledi.

gözler yeniden Genelsekreter Önder Sav'a çevrilmiş, neredeyse tüm il başkanları da Sav'ın gözünün içine bakmaktaydı. Tek bir işaretiyle delegelere Baykal'ı tekrar aday göstertebilir ya da kendisini veya başka birisini de aday olarak sunabilirdi. Güç onun elindeydi.

Gelgelerin önder sıva genel başkan olmak pek de çekici gelmiyordu. Genel sekreterlik makamında fazlasıyla güçlü bir konumdaydı. Parti örgütü elindeydi. Üstelik genel başkanlık sadece parti içi örgütsel gücü değil toplumsal sempatiyi de gerektiriyordu. Ve bu savda yoktu. Tüm soru işaretleri 17 Mayıs günü giderildi.

Önder Sav Kılıçdaroğlu'nu ziyaret ederek desteğini açıkladı. Sav'ın pozisyon almasını bekleyen 40 il başkanı da aynı gün genel başkan adaylarının Kılıçdaroğlu olduğunu duyurdu. 18 Mayıs günü geldiğinde Kılıçdaroğlu'nu destekleyen il başkanı sayısı tam tamına 60'tı.

Bu iş bitmiş, konu kapanmıştı. Kılıçdaroğlu'na mesafeli yaklaşan partinin ulusalcı kanalı da örgütün güçlü desteği yüzünden kenara çekilmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu'nu en sert eleştiren ekibin başında gelen koyu ulusalcı Onur Öğmen bile kararı kurultay verecek sözleriyle yetinmiş, esaslı bir çıkış yapamamıştı. Yaklaşık 8 gün süren bu belirsizlik sürecinin en büyük kurbanı ise Deniz Baykal'dan başkası değildi.

Ankara'daki evinde kırgın ve küskün bekleyen Baykal, partisinin tüm kadrolarıyla kendisine sahip çıkıp yeniden genel başkanlığa taşıyacağını ümit ederken bir anda kendisini dairenin dışında bulmuştu. 22 Mayıs günü gelip çattığında Ankara Sporsoğlu'nu tıklım tıklımdı ve yaklaşık 40 bin kişinin önünde tek aday olarak seçime giren Kılıçdaroğlu, Başbakan Kemal sloganlarıyla büyülenmiş bir kalabalığın önünde coşku içindeydi.

Bu kongre tarihi bir kongredir. Bu kongrede kongrenin bütün üyeleri, bütün delegeleri, bütün milletvekilleri artık düğmeye basıyoruz. Artık uzun yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Yürüyüş değil, artık iktidara koşuyoruz.

Kurultay Salonu'na Kılıçdaroğlu ile birlikte gelen Önder Sav'ın keyfi yerindeydi. Genel başkan olmamış ama genel başkanı tayin etmişti. Genel sekreterlik koltuğunda eskisinden de güçlü olacağına ve Kılıçdaroğlu'nun kendisini hep vefa hissedeceğine emin gibiydi.

CHP için 2010 yazı, yeni genel başkanın arkasına aldığı sempati rüzgarıyla koltuğuna alışması, 12 Eylül 2010 referandumunun kampanya süreciyle geçti. 12 Eylül 2010 referandumunda AK Parti, Gülen cemaati ve bilimum özgürlükçü liberal çevrelerin güçlü desteğiyle %58 oy oranıyla güçlü bir heves sonucu çıktı. Değerli basın mensupları, sandığa giderek hayır da dese,

Evet de dese, iradesini yansıtan ve demokrasiye güç veren tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum. Dünyanın

dört bir yanından, okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum.

CHP ve MHP'nin başını çektiği hayır bloğu hezimete uğradı. 12 Eylül 2010'da çıkan %58'lik Evet oyununun ardından CHP'de bir iç tartışma başladı. Bizzat genel başkanın dile getirdiği bu tartışmaya göre CHP artık kendini sorgulamalı ve halka yaklaşmayı öğrenmeliydi.

Dindarların ve Kürtlerin CHP'den öcü görmüş gibi kaçtığı yılların geride kalması gerekiyordu. Yüzde 21 oy arana takılıp kalan ve geleneksel ulusalcı tabanından sıyrılamayan CHP'de, Kılıçdaroğlu'nun liderliğindeki parti yönetimi faturayı partinin gelenekçi ve sert yöneticilerine kesmeye karar verdi.

Tüm bu gelişmelerin ışığında 4 Kasım 2010 tarihi gelip çattı. Bu tarih CHP'de önemli bir ihtilal tarihidir. Siyasi literatüre geçen ve 50 yıl sonra bile tartışılacak olan yeni CHP söyleminin hayat bulduğu tarihtir. Yapılan parti meclisi toplantısında arkasına güçlü bir destek alan Kılıçdaroğlu, Önder Sav'ın 10 yıllık genel sekreterliğine son verdi.

Tüm yatırımlarını parti örgütlerine yapan, parti meclisinde çoğunluğu olmayan Önder Sav, gafil avlanmış, bir anda ne olduğunu anlayamadan kendini kapının önünde bulmuştu. Önder Sav'la birlikte büyük çoğunluğu genel merkez yöneticisi olmak üzere, Sav'a yakınlığıyla bilinen çok sayıda isim o gece tasfiye edildi.

Neticede atı alan Üsküdar'ı geçmiş, genel başkan sıfatıyla parti meclisinde çoğunluğa sahip olan Kılıçdaroğlu, sakin ve sessiz mizacından beklenmeyen bir atiklikle davranmış, bir gecede tüm kadroları elinemişti. Önder Saf bu hamleden daha önce haberdar olsa örgütleri harekete geçirerek engel olabilirdi. Ancak her şeyin olup bittiğini gören il başkanları da gücün yanında Saf tutarak, Saf'ın tasfiyesine ses çıkaramamıştı.

Gelelim bu podcast'in yazılmasına ilham kaynağı olan önemli ayrıntıya. CHP Genel Merkezi savaş meydana dönmüşken, her katta bir başka yönetici açıklama yaparken, Önder Sav ve ekibinin on yıllık hakimiyeti sona ermişken, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bilin bakalım nereye gitti.

Yanına eşi Selvi Hanım'ı da alan Kılıçdaroğlu, Söğütöz'ün de AK Partili milletvekillerinin mekanı olan Sevzi Hoca balıkçısına giderek balığını yedi. Bilerek cam kenarına oturması, dışarıda onu bekleyen gazeteci ordusuna görüntü vermek için yaptığı bir seçimdi. Dışarı çıktığında da kendisine meraklı gözlerle bakan ve sorular soran gazeteci ordusuna gülümseyerek... ..."Her şey yolunda arkadaşlar. Balık da çay da çok güzel." dedi. Ortalık yangın yeriyken Kılıçdaroğlu'nun Fevzi Hoca ziyaretinin birçok anlamı vardı.

En önemlisi parti örgütlerine güç benim elimde, kimse yanlış bir şeye kalkışmasın mesajıydı. Verdiği diğer mesaj ise çok daha manidardı. Alkolsüz balık restorantı tercih ederek Önder Sav'ın temsil ettiği zihniyete gönderme yapıyor, rakı sofralarında memleket kurtaran dinazor ulusalcı etiketini partiden temizleyeceğini ilan ediyordu.

Nitekim gerçekten de Kılıçdaroğlu, rakız sofrası Atatürkçüleri metaforunu sık sık kullanmış, sonraki kurultaylarda da yaptığı konuşmalarda, ben rakız sofrasında konuşan adam istemiyorum demişti.

Önder Saf'a gelince belki de sakin ve deneyimsiz olmasından dolayı kolayca avucunun içine alabileceğini düşündüğü Kılıçdaroğlu tarafından ilhak edileceğini tahmin edememiş ve koltuktan olmuştu. Saf daha sonra kendisiyle birlikte tasfiye edilen diğer parti yöneticileriyle birlikte bir süre daha mücadele etti.

Daha sonra iyiden iyiye siyasetten elini ayağını çekti. Zaten çok yaşlanmıştı ve enerjisi de yoktu. Kılıçdaroğlu, CHP için de gerçekleşen savaşı kazanırken, partiyi istediği gibi dizayn etme gücüne de erişmişti. Mayıs 2010'da bir yatak odasında çekilen görüntülerle başlayan tarihi süreç, 7 ay sonra alkolsüz balık restoranında sona erdi.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.











Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!


----- Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel'de bu hafta, son yılların en popüler siyasetçilerinden Ekrem İmamoğlu'nun politik kariyerindeki kırılma anlarına odaklanacağız. Onun, Türk Ocağı Limasol kalesinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na uzanan hikayesine tanıklık edeceğiz. Hazırsanız, başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

22: Kalecilikten Politikaya : Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı I Tekrar Dosyası

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.



Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.

Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı

https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09







Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Bilgisel’in yeni bölümünde tüm özellikleriyle dünyanın en özel şehirlerinden olan İstanbul’un siyasi ve kültürel çerçevede 100 yıllık yolculuğunu derledik. Seçim öncesi İstanbul’un yerel dinamiklerini inceledik. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm içerisinde referansta bulunduğumuz 31. Bölüm ektedir.
Kalecilikten Politikaya: Ekrem İmamoğlu'nun Siyasi Yaşamı
https://open.spotify.com/episode/61lwVwEsKVgaH5Pic2cReU?si=46d8771418764f09

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

21: Dünyanın Başkenti: İstanbul'un 100 Yılı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.





Oyuncular:

Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz

Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt

Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli

Alistair John Taylor: Kadir Can Değer

Rehber: Gökbey Karataş

Türk Askeri: Zafer Peker

Köylü: Batuhan Kösegil









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yılında olağanüstü bir savaş hikayesiyle huzurlarınızdayız. Aynı asker, aynı savaşta, iki düşman ülkede birden kahraman olabilir mi? Alistair John Taylor mı yoksa Gazi Ali Can Çavuş mu? Tüyler ürpertici bu hikayeye hazırsanız başlayalım.


Oyuncular:
Beyaz Hala: Yasemin Yeşilgöz
Mustafa Kemal Paşa: Metin Bozkurt
Victoria Taylor: Dila Zeynep Dereli
Alistair John Taylor: Kadir Can Değer
Rehber: Gökbey Karataş
Türk Askeri: Zafer Peker
Köylü: Batuhan Kösegil

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

20: Bir Çanakkale Öyküsü - İki Ulusun Kahramanı Ali Can Çavuş

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

Küçük bir Osmanlı şehrinden, mazlum bir halkın direniş karargahına, ardından Devrim’in ve Cumhuriyet’in başkentliğine uzanan yolculuk. Bilgisel’in yeni bölümünde Ankara’nın yakın tarihinde bir gezintiye çıkıp şehrin siyasi ve kültürel dokularını inceledik. Hazırsanız başlayalım.

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

19: Cumhuriyetin Şehri - Ankara'nın 100 Yılı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

Oyuncular:

Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim

Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt









Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et!

------ Podbee Sunar -------

Bu podcast reklam içermektedir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Bilgisel’in özel bölümüyle huzurlarınızdayız. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması için daha cumhuriyet kurulmadan önce mücadele etmeye başlayan Nezihe Muhiddin’in ve Türkiye Kadınlar Birliği’nin öyküsünü çok seveceksiniz. Hazırsanız başlayalım.
Oyuncular:
Nezihe Muhiddin: Gülşah Dim
Mustafa Kemal Atatürk: Metin Bozkurt

------- Podbee Sunar -------
Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.  getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol. Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!
See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

18: Kadının Fendi: Nezihe Muhiddin ve Kadınlar Halk Fırkası

Bilgisel’in yeni bölümünde Yerel Seçimlere kısa bir zaman kala şehirlerimizi mercek altına alıyoruz. Ege’nin incisi İzmir’in 100 yıllık macerası; siyasi yapısı, yerel dinamikleri ve belediyecilik tarihiyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.

See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

17: Ege'nin İncisi - İzmir'in 100 Yılı

Bilgisel’in yeni bölümünde Türk sinemasının en kült yapımlarından olan Vizontele’nin kahkahaların arkasına gizlediği sosyo-politik saptamalarını sizler için derledik. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

16: Kahkahalar Arkasına Gizlenmiş Bir Melodram - Vizontele

Bilgisel’in yeni bölümünde yıkılan Yugoslavya’nın enkazından futbol topuna sarılarak çıkan, Bosna Hersek tarihinin en büyük futbolcusu Edin Dzeko’nun öyküsüyle huzurlarınızdayız. Keyifli dinlemeler.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

15: Savaş ve Yıkımın Ortasından Zirveye - Edin Dzeko

Bilgisel'in yeni bölümünde koskoca bir devletin, bir hayvan türüne karşı açtığı savaşa tanık olacaksınız. Avustralya Ordusu'nun Emu Kuşları'na karşı verdiği mücadelenin hikayesi ile huzurlarınızdayız. Hazırsanız başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

14: Tarihin En Enteresan Savaşı - Avustralya, Emu Kuşlarına Karşı

Bilgisel’in yeni bölümünde, büyük deprem felaketinin birinci yılında, kaybettiğimiz canlarımızı anarken, enkaz altında yaşamını yitiren Hataysporlu Christian Aysu’nun yüreklere dokunan hikayesiyle huzurlarınızdayız. Hazırsanız, başlayalım.


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

13: Bir Son Saniye Golünün Öyküsü - Christian Atsu

Arda Turan'ın Bayrampaşa'da başlayan kariyeri bir peri masalı gibi Barcelona'ya uzanmıştı. Ancak bu masal Barcelona'dan sonra serbest düşüşle birleşen bir hayal kırıklığı oldu. Gelin bu süreci birlikte hatırlayalım...


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

6: Arda Turan'ın Zirveden Hayal Kırıklığına Dönen Kariyeri

Türkiye tarihinde iz bıraksa da geçen zamanda unutulmaya yüz tutan siyasi ve kültürel olaylara sesli bir kapı açıyoruz. Podbee Media yapımı Bilgisel ile hem yakın zaman Türkiye tarihine, hem de toplumsal olayların perde arkasını aralıyoruz.

Bilgisel

Bilgisel'in bu haftaki bölümünde, İzmir Yahudileri için Altay Spor Kulübü'nün anlamı ve duydukları aidiyetin sebebi mercek altına alındı. Keyifli dinlemeler!


See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Podcast'e Soru Sor

Kaydet - Dinle - Gönder

Bildirimler

Bilgisel

Her hafta eklenen yeni bölümleri kaçırma!